Katı Katolik bir baba ve dini inançları yüzünden gözü kararmış bir annenin çocuğuydu Anneliese…
Anneliese Michel, en solda ayakta duruyor.
Katı Katolik bir baba ve dini inançları yüzünden gözü kararmış bir annenin çocuğuydu Anneliese…
Anneliese Michel, en solda ayakta duruyor.
Sonra mutlu bir genç kız oldu… Ta ki, bu mutlu dönemden; o korku dolu psikolojiye geçiş yapana kadar…
Okul hayatında son derece başarılı olan Anneliese, öğretmen olmak istiyordu. Yüzünden gülümseme asla eksilmiyor ve herkese iyilik saçmak için dünyaya geldiğine inanıyordu. Fakat ailesinin onun üzerindeki baskısı, yaşı ilerledikçe artmaya başlamış ve bu da korkunç bir sürecin başlamasına sebep olmuştu.
Anneliese’nin ciddi bir depresyona adım atması; annesinin, erkek arkadaşıyla olan ilişkisine onay vermemesiyle oldu.
Peter ismindeki genç ile aşk yaşıyorlardı. Fakat annesi evlilik dışı karşı cins ile iletişimin ne kadar kötü bir şey olduğundan bahsederek ikisinin ilişkisini sonlandırması adına baskılar uyguluyordu. Oysa kendisi, eşi ile henüz nişanlıyken ilk çocukları olan Martha’ya hamile kalmıştı. Martha 8 yaşında öldüğünde ise bu durumun tüm yükünü Anneliese çekmeye başlamıştı. Aşkını yaşamasına bile izin verilmeyen genç kadın ciddi bir depresyonun içerisine ilk adımı böyle attı.
Ve ilk ciddi krizini 16 yaşında yaşadı…
1968 yılında bir gece, ciddi bir kriz geçirir Anneliese. Yaşatılan baskıların artması, cehennem korkusu… Tüm bunlar henüz genç bir kadın olan Anneliese için çok fazlaydı. Vücudu-ruhu bunu kaldıramadı ve tüm vücudunun kasılmasına sebep olan krizler başladı. Önündeki 7 sene boyunca ataklar oldukça sıklaştı. Halüsinasyonlar görmeye başladı, iblislerin kendisiyle iletişime geçtiğini anlattı doktorlara. İlaçların fayda etmediğini gören doktorlar “epilepsi” teşhisi koydular genç kadına.