2018 EUS sınavı başvuru şartları neler? Nasıl başvuru yapılır?
Eczacılıkta Uzmanlık Eğitim Giriş Sınavı başvurularının başlaması ardından, sınava girecek adaylar EUS sınavı başvuru şartları hakkında araştırma yapmaya başladılar. Peki, EUS sınavı başvuru şartları nelerdir? Tüm detaylarıyla haberimizde...
Eczacılıkta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (EUS) başvuruları başladı. Bugün (27.08.2018) sınav başvuruların başlamasının ardından, EUS sınavı başvuru şartları, sınava girecek adaylar tarafından büyük merak konusu oldu. Peki, EUS sınavı başvuru şartları nelerdir? Tüm detaylarıyla haberimizde...
TERCİH İÇİN MEZUNİYET VE DİL PUAN ŞARTI
EUS sonucuna göre yerleştirilme işleminin yapılabilmesi için yabancı dil yeterliliği ile 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun 2 nci ve 3 üncü maddelerindeki koşulları sağlayan eczacı olma şartı aranır. Yabancı dil yeterliliği için İngilizce dilinden Bakanlık veya YÖK tarafından yapılan ya da yaptırılan sınavdan veya ÖSYM tarafından yapılan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavında yüz üzerinden en az elli puan almış olmak ya da ÖSYM tarafından bu puana denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan bir belgeye sahip olmak (Adayların bu belgelerinin noter onaylı suretini, dilekçe ekinde tercih süresi bitmeden ÖSYM’ye ulaştırmaları gerekir.) şarttır. Yabancı dil sınav sonuçları sınav tarihinden itibaren beş yıl süre ile geçerlidir. Beş yıllık sürenin sona erdiği tarihin hesabında EUS’a başvuru tarihi dikkate alınır.
ECZACI OLMAK YA DA BU ALANDA EĞİTİME DEVAM EDİYOR OLMAK
Türk Soylu Yabancılar için Türkiye’de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya İşyerlerinde Çalışabilmelerine İlişkin 2527 Sayılı Kanun kapsamında bulunmak.
Meslek ve sanatını uygulamasına ve uzman olmak istediği dalda çalışmasına engel teşkil edebilecek bedeni ve ruhi bir hastalığı olmamak.
Burstan doğan mecburi hizmeti bulunması halinde bu mecburi hizmetlerini sınav gününden itibaren üç ay içinde bitirecek durumda olmak.
Adayların, atanmak için yukarıda sayılan şartlara ek olarak ilgili kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü başka koşullar varsa bu koşulları da sağlamaları gerekmektedir.
Durumları bu koşullara uymadığı hâlde sınava başvuran adaylar, sınavda başarılı olsalar dahi herhangi bir hak iddia edemezler.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NDA ÇALIŞAN ADAYLAR İÇİN DİKKAT!
Hâlen Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneler, üniversiteler ve diğer kamu kuruluşlarında görev yapmakta olan adayların, bu sınav sonuçlarına göre bir eğitim programına yerleştirilmeleri ve uzmanlık öğrencisi kadrosuna atanmaları söz konusu olduğu takdirde, çalışmakta oldukları kurumlardan muvafakat alıp alamayacaklarını belirlemeleri ve sınava katılma kararını buna göre vermeleri gerekir. Sınav sonuçlarına göre bir eğitim programına yerleştirilmiş olmak, adaylara, uzmanlık öğrencisi kadrolarına atanma konusunda mevzuata uymayan bir hak vermez.
Uzmanlık öğrencisi; eczane açamaz ve işletemez, uzmanlık eğitiminin gerektirdiği durumlar dışında aylıklı veya aylıksız hiçbir işte çalışamaz, bu şekilde çalıştığı tespit edilen uzmanlık öğrencisinin ilgili fakülte tarafından ilişiği kesilir.
İlgili Yönetmeliğin 12. maddesinin 2. fıkrası gereği EUS sonucuna göre yerleştirme işleminin yapılabilmesi için eczacı olma şartı aranır.
KAYIT, ATAMA BİLGİLERİ VE GEREKLİ BELGELER
Adaylar yerleştirme sonuçlarını, T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden öğrenilebilecektir. Bu ilan tarihinden bir iş günü sonra başlamak üzere, adayların yerleştirildikleri kurumlara 10 iş günü içerisinde kayıtlarını yaptırmaları zorunludur.Yerleştirilen adaylara ait yerleştirme sonuç bilgilerini, ilgili kurumların ÖSYM’den edinecekleri şifreleri ile internet üzerinden ftp yoluyla almaları sağlanacaktır.Eczacılık fakültelerindeki programlara yerleştirilen adaylar üniversitelere, Sağlık Bakanlığı adına eczacılık fakültelerindeki programlara yerleştirilen adaylar ilan edilecek belgelerle birlikte Sağlık Bakanlığına ilan edilen başvuru tarihleri arasında istenen tüm belgelerle birlikte başvurmalıdırlar. Herhangi bir nedenle süresi içinde başvuruda bulunmayan veya eksik belge ibraz edenlerin başvuruları kabul edilmeyecektir. Bu durumdaki adaylar yerleştirmeden dolayı kazanmış oldukları tüm haklarını kaybedeceklerdir.
Atamalar esnasında başvuru şartları ile ilgili mevzuata durumları uymayan veya belgelerinin eksik olduğu tespit edilen adaylar, atamalarının yapılması konusunda herhangi bir hak iddia edemezler. Sağlık Bakanlığı adına eczacılık fakültelerindeki programlara yerleştirilen adaylar; ÖSYM’nin ilanını takip eden 10 iş günü içerisinde, internet aracılığıyla ilan edilen belge ve formları Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Genel Evrak Gelen Servisi Mithatpaşa Caddesi No:3 06434 Sıhhiye /ANKARA adresine APS veya özel kargo ile gönderebilirler. APS veya özel kargo ile gönderilen belgelerin Sağlık Bakanlığına vaktinde ulaşmaması hâlinde sorumluluk Sağlık Bakanlığına ait değildir. Adaylar belgelerin teslim edilmesi ile ilgili detaylara, dilekçe örneğine, açıklamalara “http://www.euk.saglik.gov.tr” internet sayfasından ulaşılabilecektir. Sağlık Bakanlığı adına Üniversite kontenjanlarına yerleştirilenlerin atama işlemleri için yerleştirildikleri üniversiteye değil öncelikle yukarıda tarif edildiği şekilde Bakanlığa başvurmaları daha sonra ÇKYS üzerinden takip etmeleri gerekmektedir. ÖSYM’nin kayıt/atama işlemleri ve kurumlar arası geçiş işlemleri ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bu konudaki başvuruların doğrudan ilgili kurumlara yapılması gerekmektedir.
ECZACILIK TARİHİ
Arapça’da eczacılık karşılığında saydele kelimesi kullanılmakta olup bu dile Sanskritçe’den geçmiştir. Fenn-i saydelânî ve fenn-i ispençiyârî de denilen eczacılık ilk dönemlerde hekimler tarafından yürütülüyor ve hekimler hastaları için öngördükleri ilâçları “kökçü, otçu” veya “attar” adı verilen esnaf grubundan sağladıkları ilâç ham maddeleriyle kendileri hazırlıyorlardı.
Hekimlik ve eczacılık sanatlarının birbirinden ayrılması, ancak IX-XII. yüzyıllar arasında ve her ülkede değişik zamanlarda gerçekleşmiştir. İslâm dünyasında bu ayrılma Abbâsîler döneminde IX. yüzyılda başlamış ve bu dönemde hekimlerden ayrılan eczacılar attarlardan da ayrı kabul edilmiştir. Yine bu dönemde Halife Me’mûn (813-833), ilâçların devlet kontrolünde yapılması ilkesini getirerek tıbba ve eczacılığa önemli bir katkıda bulunmuştur.
Bir attar dükkânından pek farklı olmamakla birlikte ilk eczahanenin 148 (765) yılında Bağdat’ta faaliyete geçtiği sanılmaktadır. IX. yüzyıldan itibaren ise içinde ayrı bir ilâç yapım laboratuvarı bulunan eczahanelerin açıldığı, buralarda toz, şurup, macun, akrâs* ve fitil gibi sayısı yetmiş dolayında olan ilâç çeşidinin üretildiği, ayrıca bunlardan ağız yoluyla kullanılanların kolaylıkla alınmasını sağlamak için tat ve koku veren maddelerle karıştırılarak hazırlandığı bilinmektedir.
Kaynaklarda ilâçların basit (eledviyetü’l-müfrede) ve birleşik (el-edviyetü’l-mürekkebe) olmak üzere iki ana bölüme ayrıldığı görülür. Basit ilâçlar, modern eczacılıkta “drog” denilen bir tek maddeden ibaret olup aynı zamanda birleşik ilâçların ham maddesini teşkil ederler. Önceleri yalnız bitkisel ve kimyasal kökenli olan basit ilâçlara sonradan hayvansal droglar da eklenmiştir. Birleşik ilâçlar ise yapısında birden fazla basit ilâç bulunan maddelerdir ve tedavi açısından birçok etkiye sahip oldukları için kullanım alanları çok daha geniştir.
İslâm eczacıları yeni ilâç şekillerini ve yeni drogları tedavi alanına soktukları gibi ilâç yapımında kullanılan alet ve teknikleri de geliştirmişlerdir. Örnek olarak Ebü’l-Kāsım ez-Zehrâvî’nin (ö. 400/1010 [?]) et-Tasrîf adlı ansiklopedik eserinin (Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 2854) 28. risâlesinde resimleri bulunan ve haklarında bilgi verilen üç alet gösterilebilir.
Bunlardan ikisi tenzu kursu (pastil) yapmakta kullanılan tahta kalıp (bk. AKRÂS), diğeri ise suda kaynatılan veya su içinde uzun süre beklemeye bırakılan bitkisel maddelerin tortularını süzmeye yarayan üç katlı bir süzgeçtir.
Ortaçağ’ın müslüman eczacıları ilâç şekilleri, ilâç yapımında kullanılan aletler ve uygulanan yöntemlerle ilgili buluşları sayesinde eczacılık sanatının gelişmesine önemli katkıda bulunmalarından başka ilâçlar ve bunların tedavideki etkileri üzerine kitap yazmak suretiyle de Doğu droglarının ve ilâç hazırlama tekniklerinin Avrupa ülkelerinde tanınmasına imkân sağlamışlardır.
Hz. Peygamber’in hastalıklarla ilgili hadislerinde, ilâç olarak kullanılan yetmiş civarında maddenin adı geçmekte ve İslâm dünyasında VIII. yüzyıldan itibaren ilâçlar hakkında birçok eserin kaleme alındığı görülmektedir. Mâsercis’in (II./VIII. yüzyıl) Kitâbü Kuve’l-Ǿakākīr ve menâfiǾihâ ve mazârrihâ adlı eseri bu konuda yazılan ilk müstakil kitaptır. Yine ilk eserlerden olan Ya‘kub b. İshak el-Kindî’nin (ö. 260/873 [?]) Kitâbü CevâmiǾi’l-edviyeti’l-müfrede li-Câlînûs’u, Galen’in basit ilâçlar hakkındaki kitabından yapılan bir özettir; Kindî ayrıca birleşik ilâçlar konusunda da Kitâbü’l-Akrâbâzîn’i yazmıştır.
Huneyn b. İshak ve Câbir b. Hayyân gibi bazı IX. yüzyıl hekim ve bilginleri “el-Edviyetü’l-müfrede” adıyla birçok eser yazarken Sâbûr b. Sehl bir akrâbâzîn* kaleme almış, Ali b. Rabben et-Taberî de (ö. 247/861’den sonra) Firdevsü’l-hikme adlı ünlü eserinin altıncı nevinin ikinci ve üçüncü makalelerini ilâçlara ayırmıştır. Ebû Bekir er-Râzî ise (ö. 313/925) bir tıp ansiklopedisi mahiyetinde olan el-Hâvî’de alfabetik sıraya göre 829 ilâcın adını vermiş ve özelliklerini anlatmış, ayrıca el-Akrâbâzînü’l-kebîr ve el-Akrâbâzînü’s-saġīr adıyla iki kitap daha yazmıştır.
Kayrevanlı İbnü’l-Cezzâr (ö. 369/979) el-İǾtimâd fi’l-edviyeti’l-müfrede adlı kitabında 294 basit ilâcı anlatmıştır. Ali b. Abbas el-Mecûsî’nin (ö. 384/994 [?]) Kâmilü’s-sınâǾati’t-tıbbiyye’sinin ikinci cüzünün ikinci makalesinde basit ilâçlar, onuncu makalesinde de birleşik ilâçlar hakkında çok değerli bilgiler bulunmaktadır. İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037) el-Kānûn fi’t-tıbb’ının ikinci kitabı alfabetik olarak basit ilâçlar konusuna ayrılmış ve burada 800’ün üzerinde ilâca yer verilmiştir. Bîrûnî de (ö. 453/1061 [?]) es-Saydele adlı eserinde 720 drogu alfabetik sırayla açıklamıştır. Ayrıca eczacılığın babası olarak kabul edilen Bîrûnî’nin bu eserinde eczacılık mesleğini tarif ettiği ve eczacının görevlerini çok açık bir şekilde belirttiği görülmektedir.
Bundan yaklaşık 150 yıl sonra yazılmış olan İbnü’l-Baytâr’ın (ö. 646/1248) el-CâmiǾ li-müfredâti’l-edviye ve’l-agziye adlı kitabında ise 1400 kadar bitkisel drog hakkında bilgi bulunmaktadır. Özellikle son iki kitapta Galen döneminden beri tedavide kullanılanlardan başka demirhindi, havlican, ebûcehil karpuzu, kâfur, karanfil, kargabüken, kebâbiye, küçük hindistan cevizi, kroton yağı, misk, râvend ve sandal gibi birçoğu Doğu ülkelerine has drog tanıtılmıştır. İbnü’l-Baytâr’ın basit ilâçlar konusunda el-Mugnî fi’l-edviyeti’l-müfrede adlı bir eseri daha vardır. Kûhîn el-Attâr’ın (ö. 658/1260’tan sonra) Minhâcü’d-dükkân ve düstûrü’l-aǾyân fî aǾmâl ve terâkîbi’l-edviyeti’n-nâfiǾa li’l-ebdân adlı eseri de eczacılar için yazılmış önemli bir el kitabıdır.
Başlıcaları sıralanan bu eserlerin hemen hepsi Grekçe’ye ve Latince’ye, hatta bazıları İbrânîce’ye çevrilmiş ve bunlar Avrupa’da sonraki dönemler için örnek teşkil ettikleri gibi vazgeçilmez birer kaynak olarak da asırlarca kullanılmıştır. Müslüman hekimlerin tıp, kimya ve eczacılık alanındaki üstün başarıları sayesinde bugün Batı literatüründe başta chemie “kimya” (el-kîmiyâ) kelimesi olmak üzere alcali “soda; kül, kalya” (el-kalî), alcool “alkol” (el-kühl “göz ilâcı”), syrop “şurup” (şerûb) ve elixir “öz, hulâsa” (eliksîr) gibi Arapça kökenli 800 ilâç ve kimyasal madde ismi bulunmaktadır.
Osmanlılar’da Eczacılık. Evliya Çelebi, XVII. yüzyıl ortalarında ilâç hazırlama ve satma işiyle uğraşan esnafı attarlar, ilâç suları satanlar, macuncular, gülsuyucular, amberciler, buhurcular, ilâç yağları satanlar, esrarcılar, afyoncular, tutyacılar ve otbulucular olarak sıralamaktadır. Bu dönemde İstanbul’da bulunan attar dükkânı sayısı 2000 civarındaydı ve ayrıca 300 kadar da gezici attar vardı; toptancılar ise Mısır Çarşısı’nda satış yapıyorlardı.
Osmanlılar döneminde bugünkü anlamda eczahanelerin kuruluşu XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren başlamış ve Kırım Savaşı (1854) sırasında İstanbul’a gelen Fransız ve İngiliz askerî hekim ve eczacılarının etkisiyle sayıları artmıştır. 1868 yılında İstanbul’da elli, Üsküdar’da on kadar eczahane olduğu ve bunların Osmanlı vatandaşı veya yabancı uyruklu gayri müslimlerce işletildiği bilinmektedir. Müslümanlar ancak 1880’li yıllardan itibaren eczahane açmaya başlamışlardır. 1900 yıllarında İstanbul’daki eczahane sayısı 200 civarındadır ve bunlardan yalnız on tanesinin sahibi Türk’tür.
XX. yüzyılın ilk yıllarında “eczacı dükkânı” denilen eczahaneler biri müşteri kabul kısmı, diğeri laboratuvar olmak üzere iki bölümden meydana geliyor ve bu iki kısım birbirinden ahşap bir camekânla ayrılıyordu. Laboratuvarda hazırlanan ilâçlar, duvarları cilâlı ağaçtan yapılmış camlı dolaplarla kaplı olan kabul bölümünde müşteriye verilirdi.
Dolap raflarında genellikle Fransa’dan getirilmiş porselen ilâç kavanozları ve hazır ilâçlar, alt kısımdaki çekmecelerde de bitkisel droglar ve sağlık malzemesi bulunurdu. Zehir etkisi taşıyan ilâçlar ise bugün de olduğu gibi özel dolaplarda saklanırdı. Her eczahanenin bir iki devamlı hekimi vardı ve bunlar civardan gelen hastalara genellikle eczahanenin üstündeki muayene odasında bakarlardı. Bu uygulama hastalarla hasta sahiplerine büyük bir kolaylık sağlamakta ve eczahaneyi mahallenin sağlık merkezi haline getirmekteydi.