'300 Spartalı'dan, delilere ve oradan Mehmetçiğe..
Nihayet üçlemenin son kitabı olan "Oyunun Sonu (Deliler)"nu bitirip matbaaya gönderdik.
Açıkcası en zorlandığım kitap olduğunu söyleyebilirim. Çünkü Fırat Kalkanı'ndan başlayıp Zeytin Dalı'na uzanan ve oradan da 2020'ye kadar giden bir süreci anlatmak oldukça meşakkatli bir yolculuktu.
Yaşananları kurgu bir romanın içine yerleştirmek ve hayal ile gerçeği birleştirmek büyük bir sorumluluktu. Çünkü içinde büyük bedeller ödenerek yaşanmış gerçek olaylar vardı.
Kitabı yazarken açıkcası kendime en fazla sorduğum soru; yaşananları neden anlatmakta bu kadar isteksiz davranıyoruz?
Vardır bir hikmeti, diyerek ben kendi yolumda devam ettim. Çünkü anlatmadıkça bu ödenen bedeller tarihin o tozlu yapraklarında yok olup gidecekti.
Mesela ben size "DELİLER" kimlerdir diye soru sorsam, siz ne cevap verirdiniz? Ya da "300 Spartalı" kimdir diye? Bu sorulara verdiğiniz cevap ise açıkcası tarihin tozlu sayfalarının ne kadar tozlu olduğunu size gösterecektir.
Ceyhun Bozkurt’la beraber barikatlar döneminde yaşanan olayları anlatan belgesel tarzında “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz“ adlı kitabı yazmıştık.
Çok güzel geri dönüşler aldık. Kitabın ismini aslında bölgede görev yapan JÖH ve PÖH'ler koymuştu. Bir duvar yazısı bize ilham olmuştu. Ama buna rağmen birkaç okuyucumuz, “Abi neden görev yapanlara 'Deli' dediniz?“ diye de sorma gereği hissetmişti.
Sorunun cevabı, tarihin sayfalarında kaybolan ve efsane savaşçılar olan "Deliler"de gizliydi. Fransızça bir kaynak onlara neden "deli" dediklerini tarif eder...
"'Deli' sözü Türkçede 'mecnun' anlamına gelir, ama bundan, bu adamların mecnun oldukları ya da akıllarını yitirdikleri anlamı çıkarılmamalıdır. Bu, kendilerini tehlikeye atmak konusunda gösterdikleri azim ve inattan, nefislerini tehlikeye gerçekten deli imişçesine bir pervasızlıkla atışlarından dolayıdır."
Maalesef kendi tarihimizi yine başka bir ülke kaynağından öğrenmek zorunda kalıyoruz! İşte o nedenle "300 Spartalı"yı herkes bilirken, biz onların üzerinde dünyada herkes tarafından bilinen "Deliler"i mecnun zannediyoruz.
15 Temmuz’un ardından sınırı geçen ve Fırat Kalkanı harekatını icra eden Mehmetçiğin kaç kişi olduğunu zannediyorsunuz. O "Delice" cesaretin ve vatan sevgisinin nereden geldiğini... Sınırı geçen Mehmetçiğin sayısını söylesem, on dakika durup "Nasıl olabilir?" veya "İnanamıyorum!" diye hayret ibarelerini ardı ardına sıralayabilirsiniz.
Tarih, genler gibi bir sonraki nesle aktarılır. Eğer tarihi okumayı veya yalan yanlış şeyleri okumaya başlarsanız nerden geldiğinizi unutur ve kaybolursunuz.
Ama unutmayanlardan bir söz ;
“Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, sonsuz bir teşebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür. - Joseph von Hammer“
Ben yazdıklarımın içinde hangisinin gerçek hangisinin kurgu olduğunu size bırakıyor ve iyi okumalar diliyorum.