6'lı Masa'dan Türkiye'yi karanlığa sürükleyecek vaat! "Geçmişteki koalisyon günlerini bile aratacak nitelikte"
Mahmut Övür, bugünkü yazısında Ahmet Davutoğlu'nun "6 genel başkan da aynı imza yetkisine sahip olacak." sözlerini ve Babacan'ın 'anadil ve kimlik' çıkışını değerlendirdi. "Bunu içlerinden birisi ilk kez dile getiriyor" diyen Övür, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun etrafında birleşen ancak onun adaylığına da güvenemediği için bir türlü onay vermeyen 6'lı masa Türkiye'yi karanlığa sürükleyecek." ifadelerini kullandı.
Mahmut Övür bugünkü Sabah'ta yayınlanan köşe yazısında 6'lı masada gündeme oturan son gelişmeyi değerlendirdi ve "bunu içlerinden birisi ilk kez dile getiriyor" diyerek şu ifadeleri kullandı.
"Bu altılı masanın 'mayınlı' son virajı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun etrafında birleşen ancak onun adaylığına da güvenemediği için bir türlü onay vermeyen 6'lı masada Türkiye'yi karanlığa sürükleyecek son vaat!"
İşte Mahmut Övür'ün o köşe yazısı:
Altılı masa içinde bir değil birden fazla kavga var ve kavga giderek derinleşiyor. Daha aday bile belirleyemeden Ahmet Davutoğlu "imza", Ali Babacan da "anadil ve kimlik" çıkışıyla masayı derinden sarstı, sarsıyor...
Üstelik bu iki parti de masanın bindelik partileri... Kavgayı yüksek perdeden başlatan GP Genel Başkanı Davutoğlu çok iddialı konuşmuştu:
"Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun şunu bilecek, 6 genel başkan da aynı imza yetkisine sahip olacak, karar süreçlerinde eşit olacak. Biri diğerinden bir adım önde olmayacak. Cumhurbaşkanı bir anlamda eşitler arasında bir ilk olacak. Mutlak yetki sahibi olmayacak."
Masanın diğer partileri arka planda paylaşılan bu gerçeği düzeltmeye, üstünü örtmeye kalksalar da iş işten geçmişti. Davutoğlu gelecekte Türkiye'nin karşılaşacağı açık bir gerçeği birkaç cümlede özetlemişti.
Yüzde 50 artı birle seçilecek cumhurbaşkanı, Davutoğlu'na göre, "mutlak yetki sahibi olmayacak"tı. İmza yetkisi altılı masayı oluşturan genel başkanlarda olacaktı. Bu zaman zaman seslendirildi ama ilk kez masadaki bir siyasi aktör tarafından açıkça söylenmesi ciddi bir kırılma yarattı. Seçilmiş cumhurbaşkanı, bugüne kadar tanık olmadığımız bir biçimde parti genel başkanlarından oluşan bir "konsey"in emrinde olacaktı.
Böylece dünyada hiçbir sorunu çözmeyen BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi gibi 6'lı masadaki parti genel başkanları da "veto" haklarını kullanarak ülkeyi çözümsüzlüğe mahkûm edecekti. İnanılır gibi değil ama bu da topluma demokrasinin gereği ve "konsensüs" olarak sunuluyor.
Doğrusu bu tablo, geçmişte ülkenin çok çektiği ikili-üçlü koalisyon günlerini bile aratacak nitelikte.
İkinci sarsıcı çıkış bu kez DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'dan geldi. O da siyasi yolculuğunda bir varlık gösteremediği için, Ahmet Türk'ün bile itiraz etmediği ve geride kalan "Türk Milleti" tartışmasını yeniden açarak prim yapmaya çalışıyor. HDP'den umduğunu bulabilir mi bilemem ama bu çıkışıyla masaya ikinci bir bomba koyduğu çok açık.
İyi Partili Ümit Özlale, partisinin görüşünü çok açık dile getirdi:
"DEVA Partisi Sözcüsü'nün açıklamaları canımızı sıktı. 'HDP'nin tutum belgesini 6'lı masa dikkate alacak' dedi. İyi Parti o masada olduğu sürece dikkate alınmayacaktır. HDP'yi davet etmek istiyorsanız İyi Parti orada olmayacak."
Herhalde Babacan, HDP'nin kapatılma ihtimali nedeniyle oylarının kendi partisine akacağı veya "hülle" partisi olma hesabı yapıyor. Oysa HDP kapatılsa da iki partiyi, Demokratik Bölgeler Partisi ve Sol Yeşiller Partisi'ni yedekte tutuyor. Ayrıca altılı masanın da kendisine mahkûm olduğunu biliyor. Çünkü HDP olmadan altılı masanın seçim kazanma ihtimali yok. Bu yüzden HDP, kamuoyu önünde masayla istediği gibi oynuyor. Ama arka planda özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili pazarlık mı yapıyor yoksa masayı sabote etmek için mi uğraşıyor belli değil fakat şunun belli olduğu söyleniyor: Milletvekili seçiminde yakaladığı bu fırsatı kapatılsa bile başka bir parti için kullanmayacak.
Altılı masa son viraja 7 kaptanla giriyor ve viraj mayınlarla dolu. O mayınlardan birinin patlamayacağını kim söyleyebilir?