7 Haziran gerçekleri… ‘Parlatılan Demirtaş ve HDP’liler sustu, sahneye PKK çıktı!’
7 Haziran-1 Kasım 2015 sürecinin perde arkasının masaya yatırıldığı dosya haberin son bölümü SuperHaber YouTube kanalında yayında...
Çözüm sürecinin iki tarafı ve bu iki tarafın da ayrı ayrı hedefleri vardı. Aslında ortak hedef terörün susması, terör örgütünün silah bırakması ve artık açılım süreçlerinin moda ifadesiyle düz ovada siyaset yapması vardı. Böylece türkiye enerjisini artık teröre ayırmayacak, büyüyecek ve güçlenecekti...
Ancak terör örgütü ve arkasındakilerin hedefleri bu değildi. Devlet bu hedeflere sadık kalırken, terör örgütü süreci güçlenmek için kullandı. Örgütün siyasi ayağı da, terör örgütünün bu hedefini tahkim etti. Çözüm süreci boyunca terör örgütünün YDG-H ismi verilen şehir yapılanmasına bağlı teröristler arkalarını hep HDP’li belediyelere dayadı.
Söze başladığında “barış süreci” diyen HDP’liler, Astsubay Necdet Aydoğdu’nun hamile eşiyle pazarda alışveriş yaparken şehit edilmesine tepki bile vermedi. Süreci amaç değil, hedeflerine giden yolda bir araç olarak gören terör örgütü ve uzantıları, çok sert ve haklı eleştirilere rağmen devam etmekte kararlı olan siyasi iradeyi de yıldırdı.
Özellikle kobani olayları, bardağı taşırmak üzereyken sürece adeta son bir şans verildi. Ancak artık cin şişeden çıkmıştı...
Sonunda 28 Şubat’ta HDP’nin açıkladığı 10 maddelik metne Cumhurbaşkanı Erdoğan itiraz etti. Görülmüştü ki, terör örgütü, süreci kullanarak Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Suriye’nin kuzeyindekine benzer özerk yapılar, kantonlar oluşturmak istiyordu. Terör örgütünün siyasi ayağı da bu politikaya destek veriyordu. Bir nevi, örgüte güvenmeyerek süreci eleştirenler haklı çıkmıştı. Terör örgütüne ve siyasi ayağına güvenilmezdi. verilen tüm şansları, ellerinin tersiyle itmişler ve adeta türkiye’yi parçalamanın zeminini oluşturmaya çalışmışlardı.
7 Haziran seçimleri böyle bir ortamda yapılmıştı.
HDP’nin kuruluşu, çözüm sürecinde oldu.
Amaç etnik bir parti yerine Türkiye’de her kesimi kucaklayabilecek bir parti kurmaktı.
Ancak kurulur kurulmaz kendilerini, geçmişte kurulan PKK’ya yakın partilerin mirasçısı olarak gördüler. Ancak bir avantaj daha sağlamışlardı. 2000’lerle başlayan süreçte örgütün taleplerini siyasi talebe evirmiş, çözüm sürecinde de türkiye soluna ulaşmışlardı.
2015 seçimlerinde de tarihi bir karar aldılar. Seçimlere parti olarak katılma.
Mirasçısı olarak gördükleri yapılar, parti olarak girdikleri tüm seçimlerde baraj altı kalmıştı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ise bağımsız vekil çıkarma hamlesi yapmışlar ve meclise girmişlerdi. Bu sefer barajı geçeceklerine kesin gözüyle bakıyorlardı. Medyada da genel başkanları üzerinden propagandaları yapılınca artık seçimlerde hdp konuşulur olmuştu. Demirtaş seçimin gözdesi haline getirildi.
Üstüne seçimlerden çok kısa bir süre önce önce MİT tırları servis haberleri, ardından Diyarbakır mitingine DEAŞ saldırısı gerçekleşince HDP artık iyice belli kesimlerin birinci tercihi haline geldi.
Erdoğan karşıtlığı üzerine propaganda o kadar etkili hale getirilmişti ki, HDP’nin meclise girmesi muhalefet için adeta ölüm kalım meselesine dönüştürüldü. Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli diplomat Murat Özçelik bile 7 Haziran seçimlerinde kendi partisine değil HDP’ye oy verdiğini söylemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, HDP’nin ve perde arkasında PKK’nın sürece zarar veren açıklamalarına itirazı sonrasında Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” açıklaması da erdoğan karşıtlarının çok hoşuna gitmişti. Aynı dönemde KCK terör örgütü de HDP’ye oy verilmesi çağrısı yapıyor, örgütün yayın organı da bunu yayınlıyordu.
Ancak bu destek nedense hiç gündeme getirilmiyordu. Seçim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile HDP ve Demirtaş arasında geçecekmiş algısı oluşturuldu. Bu atmosferde girilen seçimde HDP barajı geçti. Ne olduysa seçim sonrasında oldu.
7 Haziran - 1 Kasım 2015 sürecinin perde arkasının masaya yatırıldığı dosyanın son bölümü SuperHaber YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz...
YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN