AA'dan kovulan o FETÖ'cü gazeteci günah çıkardı

Geçmişte örnekleri yaşanan bir FETÖ'cü Haşhaşi sabotajı gerçekleştiren muhabir Musab Turan, olayın ardından Anadolu Ajansı'ndan kovulmuş ve suç örgütü lideri Sedat Peker'in sosyal medyadan desteğini almıştı.

Ağabeyinin FETÖ'den tutuklu bir polis memuru olduğu ortaya çıkan Musab Turan, sosyal medya hesabından videolu açıklama yayınladı. Açıklamasında tam olarak ne dediği anlaşılmayan, tutarsız ifadeler kullanan Musab Turan, şunları söyledi:

"Açık yüreklilikle bugünkü davranışlarım, bugünkü uygulamam, gazeteciliğimle ilgili açıklama yapmak istiyorum. Öncelikle benim babam Ali Seydi Turan. Sultanbeyli AK Parti teşkilat kurucusu. Rahmetli Erbakan Hoca'nın yolunda, bu ülkenin geleceği için, gençliğin geleceği için, sanayi devrimini ıskalamış bir Türkiye'nin sonraki teknolojik devrimleri ıskalamaması için harekete geçmiş Erbakan hocanın öğrencilerinden biridir. Kendisi de burada. Şimdi bugünkü hadise nasıl oldu? Buna ilişkin herkes arıyor. İşin özü şu: Ben gündemi takip eden bir insanım. İnovasyon adında bir kitap yazarak toplumun bu siyasi çekişmelerin uzağında inovasyonla, teknolojiyle, mühendislikle, bilimle nasıl kalkınacağını kitabında anlatmış biriyim. Ben Allah'a hep dua ederim; beni aileme özellikle babam Ali Seydi Turan'a mahçup etme diye. AK Parti hareketini Sultanbeyli'de başlatan isimdir. Ama bunların yanı sıra ben de bir bireyim. Kendime ait bir görüşüm, düşüncem var. Bu doğrultuda; bugün gündemi takip eden birisi olarak oradaydım. Normal haber telaşı işte tarım bakanının açıklamalarını nasıl haberleştiririm, haber merkezimizle koordine oluyorum filan. Ama Sayın bakanın danışmanı Rıdvan Tezel pişkin bir şekilde kulağıma geldi, 'soru sormuyoruz' dedi. Burada bende kayış attı. Orada zaten Anadolu Ajansı, TRTHaber, Demirören Haber Ajansı var. O adamlar size ne sorabiliyor ki. Bir tane soru sordum. Baktım ki bu özgüven hayra alamet değil. Zaten kendi içimde düşündüğüm şey şu; AK Parti'nin artık fabrika ayarlarına dönmesi lazım. Siyaset kurumu hayatımızın öyle içinde ki; hiçbir şey yapamıyoruz. Sadece siyaseti düşünüyoruz. Ne taraftarlık yapabiliyoruz futbola, ne proje, ne inovasyon... Dolayısıyla siyaset kurumunun adalet ekseninde kendi rayına oturması lazım. O beyefendi, Erbakan Hocayla, İnönü, Demirel nezaket içerisinde konuşulabiliyordu ama geldiğimiz noktada neler oldu neler. Dolayısıyla ülkemizin siyasetinin bir rayına girmesi gerekiyor. Huzur ortamı gerekliydi ben de burada kendime bir sorumluluk biçtim. O pişkin bakan danışmanının bana öyle söylemesi bende kayışı attırdı. Ha ben de hatamı kabul ediyorum. 'Sorularını sordun abi, niye çocuğunu karıştırıyorsun? Onu kendi içinde tut' Bunu söylemem şık olmadı, farkındayım. Bu durum benim gururla, onurla çalıştığım Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Anadolu Ajansı'nın kurumsal kimliğine halel getirdi diye düşünüyorum. Arkadaşlarımı, yöneticilerimi zor durumda bıraktığımı düşünüyorum. Sorumun sonunda duygusallaştığım için özür diliyorum ama soruyu sorduğum için özür dilemem. Çünkü AK Parti'yi herkes bitirmeye çalışıyor ama bu bir toplum hareketi hani dip dalga diyoruz ya, dip dalga ile başladı. İnsanlar güvendi, inandı. Yatırımlar, şunlar bunlar, iyi giden şeylere kimsenin bir şey dediği yok. Ama AK Parti'nin fabrika ayarlarına dönmesi ülkemizin selameti, çocuklarımızın geleceği için çok önemli. Çünkü ilk defa bu kadar yaklaştık. Bu millet makus talihini ilk defa bu kadar yendi. Sayın Cumhurbaşkanım lütfen içinizdeki merhameti uyandırın, Allah bizimledir. Lütfen"