ABD belgelerinde İsmet İnönü ve Turancılık Davası III

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

İşte bu siyasi ahval ve şerait dâhilinde 1944 Eylülünde Turan hareketi mahkemelik olmuş ve kendilerine Turancı denilenler yargılanmaya başlamıştı. Gerçi İsmet Paşanın dilinde bunlar Turancı değil, her biri bir komplocu ve kışkırtıcıydı.

7 Eylül 1944’te 23 Türk milliyetçisi isim, ırkçılığı yaymak, Turancılık yapmak ve vatana ihanet türünden faaliyetlerde bulunmak üzere, gizli surette cemiyet kurmakla suçlanmış ve hâkim karşısına çıkarılmışlardı. Gizli surette teşkilatlanmanın başlangıcı güya Sabahattin Ali hadisesinin vuku bulduğu zamanlara kadar (Nisan 1944) uzanmaktaydı ve o tarihten sonra bütün Türkiye’de şubeler açılmış, öğrenciler ile küçük bir aydın grubu arasında, teşkilatlanılmıştı.

İstanbul’da 7 Eylülde hâkim karşısına çıkarılanların esasen hiç biri, Nihal Atsız da dâhil, siyaseten bilinen isimler değildi. Yahut çoğunluğunu öğretmenler, öğrenciler veya ordu subayları da teşkil etmemekteydi. 23 kişi arasında ismi en ziyade öne çıkan, İstanbul Üniversitesi tarih profesörü Zeki Velidi Togan’dı. Zeki Velidi Togan Türkistan asıllı olsa da bir Türk vatandaşıydı. Diğer taraftan basın temsilcilerinin duruşmayı izlemeye davet edilmiş olmaları Hükümetin bu yargılamaya önem verdiğini göstermekteydi. Ayrıca basın temsilcilerinin eline, ertesi gün basılmak üzere, 34 sayfalık bir suçlama metni de tutuşturulmuştu.

Suçlama metninde sanıklar, hükümet hilafına ve Türk halkının milliyetçi hisleri aleyhine bir surette Turancılık ve ırkçılığı yaymak üzere gizli cemiyetler teşkil etmeye koyulmakla Türk anayasa esaslarını ihlal etmiş olmakla itham edilmişlerdi. Bir anlamda söylenmek istenen şey, İsmet Paşanın tabiriyle, komplocular hükümeti devirmek niyetiyle, özellikle başta öğrenciler olmak üzere, genç insanları gösterilerde bulunmaya teşvik etmişlerdi. Hareketin arkasında, yabancıların, pek muhtemeldir ki, Almanya’nın menfaatleri gözetilmiş olduğu ifade edilmişti. İddia edildiğine göre ulaşılmak istenilen hedeflerden birisi Türkiye’yi Almanya yanında savaşa sokmaktı. Suçlamalar, gizli şifrelere, tabanca üzerine alınan yeminlere ve daha başka gıvır zıvırlara istinat edilmişti.

Dava basında sadece vatan gazetesi yazarlarından Yalaman tarafından yoruma tabi kılınmıştı. Belirttiğine göre Türkiye oldukça ciddi bir tehlike atlatmıştı. Tehlikenin vahametini anlayabilmek için Almanya ve İtalya’nın akıbetlerini hatırlamak kâfiydi. Yalman’a göre atlatılmış olan tehlike Almanya ve İtalya’nın karşı karşıya kalmış oldukları fanatizm, cehalet, gericilik, açgözlülük ve tatminsizlikten çok daha fazla kötü bir akıbet olup Nazi organizasyonundan destek görmüştü. Yalman yazısını; Türkiye iki şeyden ötürü mutludur; ilki, Türk milleti ve rejimi hain bir tuzağa düşmekten kurtulmuştur…; ikincisi ise, ihaneti ortaya çıkarmakla, çaresi de artık mümkündür; prensiplerin daha etkin ve daha şuurlu bir surette tatbiki ve Türk anayasasına garanti sağlanmasıdır.

Hükümet Turancılık hareketine türlü türlü manalar ve suçlamalar yöneltmiş ve yüklemiş olsa da hükümet dairelerinde yer alanlar nezdinde olayın bulduğu karşılık ise daha farklı olmuştu. Söz konusu hareketin köksüz ve birkaç entelektüelden öte geçmediği genel bir kanat olarak belirmişti.

Ancak bu noktada dikkat çeken husus, İsmet Paşanın 19 Mayıs günü yapmış olduğu konuşmada ırkçılığı yermiş olmasından hemen sonra güvenlik güçlerinin harekete geçmiş bulunmasıydı.

ABD kaynaklarına göre genel anlamda bir Türkçülük hareketi gözlemlenmek ve suçlamalara muhatap olanlardan bir ikisinin Almanya’da bulunmuş olduğu doğru olmakla birlikte, mesela hala Almanya’da olduğu ve hareket ile ilişkisi bulunduğu iddia edilen Hayriye İman adlı bir bayandan da söz edilmekte ise de, bu hareketin Alman desteğine muhatap olduğunu ifade etmek hakikaten son derece zordu.

ABD belgelerinde, güvenilir bir kaynaktan edinildiği kaydıyla zikredilen bir diğer ve daha ilginç olan bilgi ise, Türkiye’nin en zengin adamı olan ve Enver Paşanın kardeşi Nuri Paşanın arkadaşı bulunan Nuri Demirağ’ın isminin de konuyla bağlantılı olarak masada olduğu, anacak henüz resmen ilişkilendirilmediği şeklindedir.

Puslu havanın hakim olduğu bu tarihlerde Turancılık davası ile irtibatlandırılmak istenen bir başka isim de, yine ABD belgelerine göre, General Ali İhsan Sabis olmuştu.

ABD belgelerindeki ifade biçimiyle;

Türk ordusunun emekli generali Ali İhsan Sabis, İstanbul'da devam etmekte olan söz konusu davanın tamamlayıcı bir öğesi haline getirilmeye çalışılan ikincil bir konu halindeydi.

Sabis askeri mahkeme tarafından yargılanacaktı. Fakat onun Turancılık hareketiyle herhangi bir bağlantısı olduğunu gösteren hiçbir kanıt da kamuoyuna açıklanamamıştı…

Alman Nazizminden destek görerek Türk Hükümeti’ni yıkma hazırlığı içeresinde olmakla suçlanıp hâkim karşısına çıkarılan gizli Turan cemiyetlerinin tahrikçileri olarak takdim edilen isimler ise alfabetik olarak şöyleydi:

• Alparslan Türkeş – Piyade Üst Teğmen
• Cebbar Şenel – Adana Adliyesi hâkim adayı
• Cemal Oğuz Öcal – Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümü öğrencisi
• Cihat Savaşfer – Yüksek Mühendislik Okulu, 4. Sınıf öğrencisi
• Fazıl Hisarcıklı – Teğmen (İhtiyat)
• Fehiman Altan – Yüksek Mühendislik Okulu, 4. Sınıf öğrencisi
• Fethi Tevet – Dr., Üst Teğmen
• Hamza Sadi Özbek – Aydın, Vergi Baştahsildarı
• Hasan Ferit Cansever – Yüzbaşı, Tabipler birliği (İhtiyat)
• Hikmet Tanyu – İçişleri Bakanlığı Sekreterlik Yazı İşleri memuru
• Hüseyin Namık Orkun – Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü tarih öğretmeni
• İsmet Tümtürk – İstanbul Belediyesi memuru
• Muzaffer Eliş - Yüksek Mühendislik okulu, 4. Sınıf öğrencisi
• Necdet Sancar – Balıkesir Lisesi edebiyat öğretmeni
• Nihat Atsız –Lise öğretmeni (Daha evvelce)
• Nurullah Bariman – Teğmen (İhtiyat)
• Orhan Saik Gökay – Ankara Konservatuarı Müdürü (Görevden alınmış)
• Reha Oğuz Türkkan – İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi doktora öğrencisi
• Saim Bayrak – Temyiz Mahkemesi dosya memuru
• Sait Bilgiç – Ankara Adliyesi hâkim adayı
• Yusuf Kadıgil - İşsiz
• Zeki Özgür – Teğmen
• Zeki Velidi Togan – İstanbul Üniversitesi tarih profesörü

Savcılık, ırkçı ve Turancı propaganda yapmak üzere gizli bir dernek kurmakla suçlanan 24 kişi aleyhindeki iddianamesini 21 Eylül 1944 nihayet tamamlamıştı.

Duruşmanın ilk başladığı sırada sanık sayısı 23 iken kısa bir süre sonra, Zeki Velidi Togan'ın oluşturduğu gizli cemiyetin üyesi olduğu suçlamasıyla, Heybetullah İdil’in de listeye dâhil edilmesi ile söz konusu sanık sayısı 24’e çıkmıştı.

İstanbul Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen duruşmalar, mahkeme savcısının ayrıntılı açıklamasıyla sona erdi.

Mahkeme savcısı, sanıkların girişimleri ve ajitasyonlarının Türkiye'de yeni bir rejim ve tamamen ırkçı mülahazalara dayalı yeni bir düzen kurmaya yönelik olduğunu duruşmaların açıkça ortaya çıkardığını belirttikten sonra, iddialarını desteklemek için uzun bir bulgu analizine gitti. Ancak savcının ifadeleri, söz konusu yargılama iddianamesinden hiçbir surette farklı da değildi.

Savcılığın sanıklardan her biri için talep ettiği suçlama ve cezalar ise şu şekilde özetlenebilir:

1) Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaşfer, Nurullah Bariman'a:
• Zeki Velidi Togan'ın kışkırtmasıyla gizli bir cemiyet kurduğu;
• Almanya tarafında savaşa giremediği için hükümeti devirmeyi planladığı
• Ve böylece tüm Türk halkının birliğinin gerçekleşmesini engellediği
• Ve tutuklanana kadar bu yönde ajitasyonlarda bulundukları gerekçesiyle
Ceza Kanunu'nun 171. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması;

Heybetullah İdil ile ilgili olarak,
• Resmi işlem yapılmadan önce söz konusu cemiyetten çekilmiş olduğundan aynı maddenin sadece son fıkrasının uygulanması;

(a) 171. Maddenin 2. paragrafı; 4 - 12 yıl hapis.
(b) 171. Maddenin son paragrafı; ceza yok.

2) Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaşfer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Zeki Özgür, Hikmet Tanyu, İsmet Tümtürk'ün:
• Mevcut hükümeti bir darbe ile devirmek amacıyla gizli bir cemiyet kurduğu
• Bir önceki paragrafta belirtilen nedenlerle ve tutuklanıncaya kadar bu doğrultuda faaliyetlerine devam etmeleri dolayısıyla;
Ceza Kanunu'nun 171. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması;

Yusuf Kadıgil, Hamza Sadi Öbek, Nurullah Bariman için,
• Resmî dava başlamadan önce söz konusu örgütten çekildikleri için;
171. maddenin son fıkrasının uygulaması;

(a) 171. Maddenin 2. paragrafı; 4 - 12 yıl hapis.
(b) 171. Maddenin son paragrafı; ceza yok.

3) Zeki Velidi Togan ve Hamza Sadi Özbek için,
• Türkistan Milli Birliği adına Türkiye'de faaliyetlerde bulunmak
• Ve bu örgüte bağlı kalmak dolayısıyla
Ceza Kanunun 143 üncü maddesinin önceden izin alınmaksızın uygulanması.

Madde 143;
Liderler için: 15 gün - 6 ay hapis ve 500 - 2.000 TL para cezası.
Üyeler için: 100 - 1.000 Lira arası para cezası.

4) Zeki Velidi Togan, Dr. Hasan Ferit Cansever, Hüseyin Namık Orkun, Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Nurullah Bariman, Zeki Özgür, Cihat Savaşfer, Muzaffer Eriş, Hamza Sadi Özbek, Nejdet Sancar, Orhan Saik Gökyay, Hikmet Tanyu, Fazıl Hisarcıklı ve İsmet Tümtürk için;
• Anayasa'nın tanımladığı devletin temel karakterine aykırı ırkçı propaganda yapmak dolayısıyla
Ceza Kanunun 142. maddesinin uygulanması.

Fethi Tevet, Alpaslan Türkeş ve Nihal Atsız için;
• Ordu çevrelerinde benzer propaganda yapmak dolayısıyla
Askeri Ceza Kanunun 148. maddesinin uygulanması;

(a) Madde 142; 6 aydan iki yıla kadar hapis.
(b) Askeri Ceza Kanununun 148. Maddesi; 7 buçuk yıla kadar hapis.

5) Nihal Atsız için;
• Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümet’e karşı son derece saldırgan bir dil kullanılması nedeniyle
Ceza Kanunu'nun 159. maddesinin titiz surette uygulanması;
Madde 159; 1 - 6 yıl arası hapis

6) Nihal Atsız, Cebbar Şenel, Cemal Oğuz Öcal için;
• Halkı provoke etme ve kargaşaya sebebiyet verme
• İki özel şahıs arasındaki bir davayı, heyecana neden olacak tarzda abartılı olarak tanıtmak maksadıyla halk gösterisi düzenlenmesi
• Ve organize edilmesi nedeniyle;
Ceza Kanunun 161. maddesinin uygulanması;

Madde 161; Beş yıldan az olmayan hapis (yabancı unsurla suç ortaklığı yoksa)

7) Beraat eden Sait Bilgiç için Ankara gösterisinin sahnelenmesindeki işbirliği hiçbir surette tesis edilememiştir.

Diğer Yazıları