ABD düşünce kuruluşları Türkiye’nin küresel güç olma adımlarını tartışıyor
Türkiye’nin uluslararası alanda attığı adımlar, Batılı düşünce kuruluşlarına ‘küresel güç ve Türkiye’ kelimelerinin biraraya geldiği cümleler kurmaya zorluyor. Bir zamanlar hasta adam denilen Osmanlı İmparatorluğu sonrası büyük Önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, son 20 yıldır üzerindeki ölü toprağını attı ve bölgesel güç oldu. Bu durum da, ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın dikkatini çekti. İşte detaylar...
ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın dikkatini çekti. Carnegie ‘Yükselen dünya düzeninde Türkiye’ başlıklı yeni bir analiz yayınladı.
Ana fikir: “Pek çok yükselen güç gibi Türkiye de esnek bir dış politikayla orta yol arıyor. Ankara kendisini yeniden küresel bir güç merkezi haline getirmenin hayalini kuruyor ve dünya sahnesine dönüşü için alan yaratmak amacıyla stratejik rekabetten yararlanmaya çalışacak.” oldu.
Analizde, Türkiye’nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini konu edinen analizde, “Türkiye, Batı ile bağlarını sürdürürken Rusya ve Çin ile birlikte çalışarak stratejik bağımsızlığını da sürdürmek istiyor” ifadelerine yer verildi.
Amerikan Devlet Yönetimi Programı tarafından geliştirilen, ABD devlet yönetimi ve Küresel Güney üzerine devam eden bir serinin parçası olan makalede, Türkiye dışında Tayland’ın konumu ve Çin’le ilişkileri de ele alınıyor.
Bu bağlamda bakıldığında, Carneige’in yayınlarına başladığı bu yeni makale serisinin, Kolektif Batı dışında kalan ülkelerin Çin ve Rusya gibi ülkelerle ilişkilere odaklandığını söylemek mümkün.
Christoper S. Chivvis, Alper Coşkun ve Beatrix Geaghan-Breiner imzalı analizde, Türkiye’nin ‘NATO’nun ve Avrupa-Atlantik güvenliğinin temel bir parçası’ olduğu belirtilirken, ‘360 derece dış politika’ olarak tanımladığı Türk dış politikasının ise ‘esnekliği ve stratejik bağımsızlığı ön planda tutan bir yaklaşım’ olduğu vurgulanıyor:
“Ankara’ya göre, dış politikasının bu iki yönü (NATO müttefiki statüsü ve Batı’ya meydan okuyan örgütlerle ilişkileri) birbiriyle çelişmiyor. Bunlar, Türkiye’nin büyük bir dünya gücü olarak tarihi rolünü yeniden canlandırmayı amaçlayan, esnekliği ve stratejik bağımsızlığı ön planda tutan bir yaklaşım olan ‘360 derece dış politikasının’ ayrılmaz bir parçası.”
‘Türkiye’nin Ukrayna savaşına yaklaşımı’
Analizde, Türkiye’nin ‘pek çok yükselen gücün aksine hem NATO üyesi olması, hem de coğrafi olarak savaş alanına yakın olması’ nedeniyle doğrudan etkilendiği belirtilirken, Ankara’nın Ukrayna savaşındaki tutumu ‘Sözde Ukrayna yanlısı ama Rusya’yla ilişkilerin sürdürülmesine açık bir politika’ olarak nitelendirildi.
Türkiye’nin, Bayraktar TB-2’ler başta olmak üzere Ukrayna’ya yaptığı yardımlara değinilen analizde ayrıca, Türkiye’nin bütün bunlar yaparken ‘Batı’nın yaptırım rejimine katılmadığı’ da vurgulandı ve Rusya’dan satın alınan S-400’ler nedeniyle ‘yaptırımlarla karşı karşıya’ olduğu hatırlatıldı.
“Türkiye, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Temmuz 2023’te anlaşmadan çekilmesine kadar küresel gıda kıtlığını bir yıl boyunca hafifleten Karadeniz Tahıl Girişimi’ni başarıyla yürüttü” ifadelerine yer verilen raporda, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın “NATO üyesi olmamız, Batı ittifakının parçası olmamız iyi ilişkiler kurmamıza engel değil” açıklaması aktarıldı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Batı kadar Ruslara da güvendiği’ belirtildi.
Çin ile ilişkiler
Türkiye-Çin ilişkilerine de değinilen analizde, Washington’un ‘Türkiye’nin Çin’e karşı daha sert bir politika uygulaması konusunda başarısız olduğu’ görüşü dile getirildi.
“Türkiye, ekonomisini ve altyapısını güçlendirmek için Çin’e bakıyor” ifadelerine yer verilen analizde, Türkiye’nin Çin ile ticari ilişkilerinin arttığına, Türkiye’nin ekonomik ve teknoloji alanlarında Çinli şirketlere yönelmekte olduğuna dikkat çekildi.
Türkiye’nin Kolektif Batı ve Çin-Rusya önderliğindeki Küresel Güney arasında yürüttüğü denge politikasına da değinilen analizde ayrıca şu ifadelere yer verildi:
“Ankara, Batı hakimiyetindeki uluslararası örgütlerin alternatiflerine değer veriyor. Diğer NATO ülkelerinden farklı olarak Türkiye, hem Şanghay İşbirliği Örgütü’ne hem de BRICS grubuna katılmaya ilgi duyduğunu ifade etti. Ankara, bu gruplaşmaları, Türkiye’nin dünya sahnesindeki etkisini artırma ve mevcut sisteme alternatifler oluşturma araçları olarak görüyor.
Pek çok yükselen güç gibi Türkiye de esnek bir dış politikayla orta yol arıyor. Ankara kendisini yeniden küresel bir güç merkezi haline getirmenin hayalini kuruyor ve dünya sahnesine dönüşü için alan yaratmak amacıyla stratejik rekabetten yararlanmaya çalışacak.”