"ABD, Kudüs politikasıyla bağımsız Kürt devletinin temellerini hazırlıyor"

Dış Politika Uzmanı Dr. Furkan Kaya, BM Genel Kurulu'nda ABD ve İsrail'e vurulan tokat sonrası manzarayı değerlendiriyor. ABD'nin Kudüs meselesinin uluslararası gündemin başına oturtmasının arkasında önemli bir politikanın yattığını belirten Dr. Kaya, İsrail'in henüz 10 yıllık bir ülke iken İran ile yakınlaşmasını, Iraklı Kürtleri bu ülkede kurduğu kamplarda eğitmesini ve işbirliğini 1965'te Irak'ın bizzat kuzeyine taşıyarak burada faaliyet göstermesini irdeliyor. İki ülke arasında kurulan istihbarat ağına dikkat çekiyor ve bugün benzer politikanın ABD eli ile bölgede uygulandığını ifade ediyor. ABD için ana meselenin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için alt yapıyı hazırlamak olduğunu belirten Kaya, ABD ve Rusya'nın bu konuda mutabık kalacakları bir noktaya gelebilme ihtimaline dikkat çekiyor.

İşte, Dış Politika Uzmanı Dr. Furkan Kaya'nın yakın tehlikele işaret ettiği yazısı...

ABD, Kudüs politikasıyla bağımsız Kürt devletinin temellerini hazırlıyor

ABD Başkanı Trump’ım imzasıyla İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ün ABD tarafından resmen tanınması, her ne kadar Müslüman dünyası ile ABD’yi karşı karşıya getiren, Orta Doğu barışının imkansızlığı ve coğrafyasının altına yerleştirilen bir dinamit olarak değerlendirilse de, ABD’nin Kudüs meselesini uluslararası gündemin başına oturtmasının arkasında daha başka önemli bir politikanın olduğu fark edilmesi gerekiyor.

DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR

Türkiye’nin büyük çabasıyla hazırlanan ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasını reddeden karar tasarısı BM Genel Kurulunda 128 kabul, 35 çekimser, 9 ülkenin de hayır oyu kullanmasıyla kabul edilmiş oldu. Bu sayede Türkiye’nin uzun süredir savunduğu “dünya 5 ten büyüktür” söylemi vücut bulmaya başladı. Temenni ABD’nin bu gayri hukuki tavrından vazgeçmesi yönünde fakat ABD ve İsrail’in belki de Kudüs kadar önem verdiği başka bir mesele daha var.

İsrail’in elinde bütün coğrafyayı vurabilecek nükleer silahlar bulunuyor.

İsrail, ulusal güvenliği bağlamında en büyük tehdit olarak Hizbullah-İran-Filistin üçgenini görmektedir. Bilhassa İran’ın nükleer programını İsrail’i yok etmek üzere geliştirildiğini ifade eden Tel-Aviv yönetimi, gizli üretilen nükleer silahlar ile sadece İran’ı değil, bölgedeki bütün ülkeleri vurabilecek kapasitede nükleer başlıklı balistik füzeleri elinde bulunduruyor. Tarihe bakıldığında İsrail ile İran’ın ezelden beri düşman olmadığı hatta yakın ilişkilerde bulunduğu görülüyor. Peki ama neden?

İSRAİL’İN KÜRT POLİTİKASI

1948-1949 yılları arasında yeni kurulan Yahudi devletine göç etmek isteyen İranlı Yahudilerin taşınmasında İran ile İsrail yakın işbirliği içinde oldukları görülüyor. Sonrasında 1958 yılına gelindiğinde ise İsrail ile İran Şahı arasında askeri ve istihbarat işbirliği programı başlatılıyor. Aynı yıl içinde de Şahın işbirliğiyle İsrail, Kuzey Irak’taki Kürtleri İran’da kurulan kamplarda eğitiliyorlar. Bu işbirliğinin 1965 senesine gelindiğinde İsrail askeri güçlerinin Kuzey Irak’ta faaliyet geçmiş Iraklı Kürtlere eğitim vermeye ve danışmanlık yapmaya başladıkları görülmektedir.

İsrail istihbaratı, 1975’teki Irak-İran Barış anlaşmasından sonra Mustafa Barzani’ye bağlı Kürt gruplar ile işbirliğini sürdürmüştür. Bu münasebetler, Irak-İran savaşı sonrasında da devam etmiş, sonrasında İsrail istihbaratı Mossad, İran ve Irak’taki Kürt gruplarının arasında sızarak iki ülke arasında istihbarat ağı oluşturmuşlardır.

CIA, Kürtlerin geleceği için ABD-Türkiye işbirliğini öneriyor.

Bugün aynı oranda Kürt gruplarının ABD’nin bölge politikaları ve İsrail’in güvenliği için önemli büyüktür. CIA eski Başkanı Hayden, Irak ve Suriye’nin üniter devlet kimliklerini kaybettiklerini ve farklı oluşumların artık ortaya çıkacağını belirtirken bunlardan en önemlisinin bağımsız bir Kürt yönetiminin olması gerekliliğinin altını çizmiştir. Sözlerinin devamında ise Kürtlerin geleceği hususunda ABD ve Türkiye’nin yakın diyalog ve işbirliği içerisinde olmaları gerektiğini belirtmiştir. ABD Başkanlarından Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski ise İran’ın net bir şekilde bölgesel hakimiyete aday olduğunu ve ABD’nin etkisini kırabilecek potansiyele sahip olduğunu vurgulamıştır.

TÜRKİYE-İRAN BÖLGESEL İTTİFAKININ ÖNEMİ

Dolayısıyla ABD, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanımasıyla bölge ülkelerinin tüm dikkatlerini bu mesele üzerine yoğunlaştıracağını biliyordu. Fakat ABD için daha önemli mesele Suriye’nin Kuzeyi ve Kuzey Irak koridorunun bileşmesiyle, hatta İran’daki Kürt bölgesinin de kopmasını sağlayarak bağımsız bir Kürt devletinin alt yapısını hazırlamaktır. Büyük güçler, vekaleten kullandıkları terör gruplarıyla coğrafyayı yeni düzene hazır hale getirdiler. Belki de ABD ve Rusya yeni bağımsız Kürt devletinin kurulması konusunda mutabık kalacak noktaya gelebilir. Fakat bunun önüne geçebilecek tek yakın ittifak Türkiye ile İran arasında olmalıdır

ABD, Türkiye-İran yakınlaşmasını önlemek için mezhep kartını hem Türkiye içinde hem de Orta Doğu’da kullanıyor. Suudi Arabistan ile İran arasında savaş fitilinin her an ateşlenebileceğini tahmin etmek zor değil. Önümüzdeki dönemde Türkiye ve İran müşterek dış politika ve istihbarat yapılanmasıyla ile sınırlarında kurulması planlanan hukuk dışı Kürt devletinin önüne geçebilir.

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.