Abdülhamid ceketini işçisine hediye etmişti!
Sultan Abdülhamid’in doldurulmuş kuşlar ve böcekler, modern silahlar ve pahalı sigara ağızlıkları türünen edindiği koleksiyonlarına ilaveten en sevdiği hobilerinden biri de marangozluk ve ahşap oymacılığıydı.
Her iki el sanatını da uyguladığı güzel ve düzenli bir atölyesi vardı.
Alman asıllı Carl Jenssen, veliahtlık döneminde Abdülhamid'e ait olan atölyede çalışan bir zanaatkardı ve kendisinden gördüğü büyük lütfu onun sözü edilen sanatsal zevkine borçluydu.
İyi bir zanaatkar olan Jenssen zaman içerisinde çeşitli başka yetenekler de geliştirmiş, dokuma tezgâhları kurmak, henüz veliaht makamında bulunan Abdülhamid’in gardırobundan sorumlu bulunmak, atları tımarlamak, arabaları temizlemek gibi sorumlulukları da üstlenmiş, kısacası oldukça vazgeçilmez biri olmuştu.
Bir gün, Abdülhamid'in kendisine Carl diye adıyla hitap ettiği Carl Jenssen, beklenmedik bir suretteki karlı bir alışveriş yapınca Abdülhamid de kendisine eşi görülmemiş bir iyilik yapmaya karar vermişti.
Abdülhamid gardıroplarından birini kendi elleriyle açmış, oradan bazı "Frank" tarzı ve yapımı giysiler çıkararak Jenssen'e hediye etmişti.
Doğu geleneği ve görgü kurallarına göre oldukça sıradan bir hareket olsa da tahtın varisi konumundaki birinin kendi elleriyle Paris yapımı kendi giysilerinden bazılarını emrinde çalışan ve “gavur” olarak tanımlanan birine hususi surette hediye etmesi bir yabancı için oldukça şaşırtıcı bir lütuf olmuştu.
Abdülhamid, dürüstlük ve çalışkanlığından ötürü Alman asıllı çalışanına öylesine fazla bir güven duymuştu ve kendisini takdir etmişti ki, onu bu suretle ödüllendirmekle yetinmemiş, ihtiyaçlarının temini için Harem dairesine girmesine dahi izin vermişti.
Sultan Abdülhamid bu noktada sadece zanaatkarlara değil, bürokrasinin üst kademelerinde yer alan insanlara karşı da gayet nezaketli olmuş ve kibar davranmasını bilmişti.
Osmanlı Sarayı’nda genel kural sadrazam/başbakan yahut nazır/bakanda olsalar padişahın huzuruna çıkanlar, aksi emir olununcaya kadar, ayakta dururlardı. Abdülhamid Mehmed Rüşdü ve Midhat Paşaları huzuruna kabul ettiği daha ilk görüşmelerinde kendilerinden oturmalarını istemiş ve onlara sigara ikram etmişti.
Sadrazam Mehmed Rüşdü Paşa, hükümdarının huzurunda sigara içmeyi saygıyla reddetmişse de Midhat Paşa hemen oturmuş ve sigarasını yakıvermişti.
Abdülhamid, Mehmed Rüşdü Paşadan da aynı surette davranması için kendisine oldukça ısrar etmişti.