Abdülhamid’i Sultan Reşad’la vurmak!
Batı basınının Abdülhamid aleyhinde kullanılmak üzere ele aldığı konulardan birisi de onun kardeşi Mehmet Reşad Efendi ile olan ilişkisi olmuştur.
Tahmin edilebileceği üzere ikili arasındaki münasebet hiç de olumlu bir surette kurgulanmamış, Abdülhamid, Reşad Efendinin başında her daim adeta Demokles’in kılıcı makamında gösterilmiştir. Örneğin The Sunday Star gazetesi 1909 Haziran’ında sayfalarında bu konuya şu suretle değinmiştir:
...Yavaş yavaş bundan kurtuluyor. Ama otuz yıl hapis hayatı... Abdülhamid'in hizmetkârları, Jön Türklerle iletişim kurduğundan şüphelenildiği için, onun vücuduna iğne batırarak işkence yapalı çok olmadı. Nitekim o da fark edilmemek için elinden gelen her şeyi yaptı, çünkü böylesi onlar için daha iyi olacaktı.
Herhangi bir şahıs hakkında kötü algı oluşturmanın en güzel metotlarından birisi şüphesiz ki kendisine isnat edilecek olumsuzlukların hikayeleştirilerek anlatılmasıdır. Bu anlamda Abdülhamid-Reşad ilişkisi ve Abdülhamid’in ne denli cahil, despot, gaddar ve zalim biri olduğu The Sunday Star gazetesinin 13 Haziran 1909 tarihli sayısında hikâye yollu haberleştirilerek okuyucularına şu şekilde takdim edilmiştir:
Abdülhamid (Reşad’ın) sadece günlük hayatını olabildiğince kasvetli kılmakla kalmadı, aynı zamanda özel işlerine de müdahale etti.
Yıllar önce Reşad’ın yalana çok düşkün bir karısı vardı. Çok güzeldi ve bir keresinde kocasının izniyle fotoğrafını çektirmek için kasabaya gitti.
Tabii o akşam Yıldız Köşkü'nde Reşad’ın en sevdiği eşinin bir fotoğrafçıya gittiği biliniyordu. Abdülhamid, Dolmabahçe'ye giderek kardeşini sert bir şekilde azarladı:
-
Peygamberin kanunlarına karşı geldin! Sadece karılarıma değil, sizinkilere de bakmak benim görevim. Fotoğrafçıya yüzünü açan bir kadın, padişahın kardeşinin karısı olmaya layık değildir, dedi.
Sonrasında da Reşad’ın hareminden kadının zorla alınmasını emretti ve onu en sevdiği birine hediye olarak gönderdi.
Reşad padişah olunca eski karısını sordu. On yıldan beri onun nerede olduğunu öğrenememişti ve onu tekrar geri almak istiyordu. Yapılan araştırmalar neticesinde sekreteri, onun birkaç yıl önce Abdülhamid'in kendisine verdiği paşanın hareminde öldüğünü öğrendi. Reşad eski karısının artık yaşamadığını duyunca çok üzüldü.
-
Özgürlüğümü paylaşmaktan mutlu olurdu ama önce Allah ona özgürlüğünü verdi, dedi ve çok sevdiği bu karısının kemiklerinin kendi türbesine taşınmasını emretti.
The New York Times gazetesi de 31 Mart hadisesi ve Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden hemen sonraki bir tarihte, 28 Nisan 1909’da, sayfalarında Reşad’ı işaretle:
Abdülhamid'in Casusları Tarafından Yakından İzlenen Türkler Ona Selam Vermekten Bile Korkuyorlardı
başlığı altında şu bilgilere yer vermiştir:
Pratik bir mahkûmdu, yaşadığı sarayın birkaç hizmetçisi ve bağımlısı dışında kimseyle ilişkisi yoktu. Etrafı casuslarla çevriliydi ve herhangi bir Türk tebaasının yüz metre yakınında görülmesi tehlikeliydi.
Öyle anlaşılmaktadır ki talihsiz varis, arabasını ne zaman terk etse, arabanın yanından geçen herkesin adını ve tavrını bildirmek için emir alan atlı adamlar tarafından takip edildi.
Kendisi ile karşılaşılması muhtemel olan yerlerden neredeyse vebalıymış gibi kaçıldı. Tesadüfen arabası göründüğünde, ayakta duranlar bakışlarını ondan kaçırdı. Kimse onu selamlamaya cesaret edemedi. Hizmetkârları neredeyse acımasızca izlendi. Onlardan biriyle tek kelime konuşmak tehlikeli bir cüretkârlıktı. Ticaret yaptıkları bilinen bir dükkâna girmek bile Reşad ile haince ilişkiler kurmaya çalışmakla suçlanmak demek olacaktı.
The New York Times’ın aynı yazıda Reşad için alt başlık olarak:
Liberal Fikirler Gösterdi
şeklinde bir dil kullanması yeni padişah Reşad’ın yabancı basın tarafından meth u sena ile anılmasının belirleyici unsurlarından birisi olmuştur.
Abdülhamid-Reşad Efendi ilişkisine Batı’nın neden Reşad lehine taraflı bir surette baktığını ortaya koyması bakımından Marshalltown gazetesinin Mehmet Reşad’dan bahsederken onu kamuoyuna:
İki karısı ve üçü erkek olmak üzere birkaç çocuğu var. Eşleri hem tahsilli hem de seçkin paşaların kızlarıdır. Evde Fransız tarzında giyinirler
şeklinde takdim etmiş olması herhalde yeterince izah etmiş olsa gerekir.