Abdülhamid’in Monarklarla rekabeti

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

Abdülhamid’in imajına sürülen lekeleri gidermek ve kendisini bütünüyle kusur ve noksanlıklardan arınmış biri olarak Avrupa hükümdarlarına mevki itibarıyla da denk görme çabası dikkat çekicidir. Hamidiye Dönemi esasen bu anlamda üzerinde müstakil olarak durulmaya değer bir araştırma alanıdır. İktidarda bulunduğu yıllarda doğum günleri ve tahta geçiş yıl dönümleri büyük bir hazırlık ve mutantan bir hava içerisinde ve günlere sâri bir surette kutlanmıştır. Bu kutlamaların temel muhatabı ise dâhilde, Müslüman veya değil, kendi tebaasına karşı şahsını saygın, merkezi idaresini ise meşru kılmaya matuf olmasının haricinde Batı’ya karşı da hükümdarlığının önemi ve mevkii itibarıyla kendileri ile eşdeğerliliğine ilaveten idaresinin de muntazam ve meşruiyetine dair resmi ve hatta toplumsal bir surette bir meydan okuma anlamı yüklü olmuştur.

Doğumu ve saltanata geçiş yıldönümleri kutlamaları arasında muhakkak ki en dikkat çekeni onun yirmi beşinci cülus yıldönümü olmuştur. Yirmi beşinci cülus yıldönümü kutlamaları onun öteden beri izlemekte olduğu Avrupa kraliyet protokolüne dâhil olma yönündeki çabalarında ne denli başarılı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Aleyhindeki onca baskı, karalama propagandaları ve hatta hayvan derekesine indirgenerek canavar ve eli kanlı katil suretindeki ithamlara rağmen o, çeyrek asır tahtta kalmayı başardığı gibi kendisi yerip küçümseyenleri yirmi beşinci cülus yıldönümü vesilesi ile şahsını kutlamaya mecbur bırakmıştır. Osmanlı Bankası müdürlerinden Louis Rambert’in beyanıyla:

Tüm devletler özel elçilerini gönderdi, Rusya ve İngiltere en değerli amirallerini, Fransız Cumhuriyeti bir süvari generalini, İtalya bir başka amiral, Almanya ünlü bir kişiyi… Eski uyruklara gelince, onlar eski sadakatlerine dönmek üzere. (...) Bulgaristan tüm kabinesini gönderdi…

Çok sayıda yabancı de­legasyonun Abdülhamid’e tebriklerini sunmaya gelmiş olmalarını gözlemlemiş bulunan Louis Rambert ayrıca:

Birkaç yıl öncesinin Kızıl Sultan'ı tüm Avrupa'yı ayağına getirdiği için böbürlenebilir

şeklinde oldukça gerçekçi bir yorumda bulunmuştur.

Hakikaten de Abdülhamid, aleyhinde yazılıp çizilenlere ve siyasiler tarafından şahsına dair yapılan olumsuz beyanlara rağmen, kendisini Avrupa hükümdarlarından aşağı görmemiş, bilakis monarklar arası protokolün bir parçası olma yolunda hususi bir gayret göstermiştir.

Abdülhamid’in bu yöndeki çabaları boşa da gitmemiş, adı, Kraliçe Victoria'nın protokol listesine dahil edilmiştir. Öyle ki; Kraliçe Victoria 25 Ocak 1892'de Abdülhamid’e göndermiş olduğu:

Ulu Tanrı pek sevdiğim torunumuz Majesteleri Prens Albert Victor'ı bu dünyadan yanına çağırdı

ifadelerin yer aldığı elem dolu mektubunda kendisine:

Aziz Biraderim Türkiye Sultanına

diye hitap etmiştir.

Abdülhamid ise bir taraftan İngiltere Kraliçesi Victoria'nın tahta çıkışının ellinci ve altmışıncı yıl kutlama jübilelerine temsilci göndermekten geri kalmazken diğer taraftan kendi saltanat yıldönümlerinin, özellikle de yirmi beşinci saltanat sene-i devriyesinin, Avrupa hükümdarlarının icra ettiği kutlamalardan hiçbir surette geri kalmayacak şekilde organize edilmesini sağlamıştır.

 Abdülhamid’in Avrupa hükümdarları ile aynı statüde olduğu yönündeki uygulamaları sadece söz konusu sene-i devriye kutlamaları ile sınırlı kalmamıştır. Avrupa hükümdarları gibi o da, pek kullanmamış olsa da, Yıldız Sarayı’nda kütüphane yaptırmış, tiyatro inşa ettirmiş, dönemin en meşhur müzisyen ve sanatçılarını misafir etmiş, opera dinlemiş, batı musiki aletlerinden bir kaçını ileri derecede çalabilme becerisi elde etmiş, kendisi için hususi yat edinmiş, vagon imal edilmesini sağlamış ve Avrupa’nın en gözde mağazalarından şahsi ihtiyaçları için alışveriş yapmıştır.

 Prens Albert'ten Almanya'daki en sıradan bir prense varıncaya kadar Avrupa kraliyet ailelerinden çoğunun meylettiği hayvanat bahçesi tesisi ve en seçkin cinsten muhtelif hayvanlar tedariki şeklindeki akıma Abdülhamid de iştirak etmiş, Avrupa saraylarındaki hayvanat bahçelerine benzer bir bahçeyi o da Yıldız ve İstanbul’un sair yerlerinde vücuda getirmiştir.

Onun Avrupa hükümdarları arasındaki geçerli olan söz konusu modaya “ben de varım” dercesine iştirak etmiş olmasını yabancı basın kendisine yakıştıramamış ve sayfalarında ancak istihza konusu şeklinde bahis konusu etmiştir.

Britanya İmparatorluğu’ndaki Long Live the Queen (Kraliçem çok yaşa!) sözüne mukabil Abdülhamid için de, aynı amaca hizmet etmek üzere tabiilerinin dilinde pelesenk hale gelmiş olması kadar hemen her yere işlenmiş bulunan, Padişahım çok yaşa! söylemine yer verilmiştir. Hatta adına ve dönemine nispeten Hamidiye Marşı adıyla bir marş dahi kaleme alınıp icra olunmuştur.

 Abdülhamid, McKinley'in yeniden Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak seçilmesi üzerine ABD İstanbul Maslahatgüzarı Griscom, 17 Kasım'da Yıldız Sarayı’nda saray müzikaline katılmış, ardından onunla birlikte yemek yemiştir.

O ayrıca Griscom’dan, yeniden seçilmesiyle ilgili olarak Başkan McKinley'e en içten tebriklerini iletmesini ricasında bulunmuş ve seçim sonucunun kendisine en büyük zevki verdiğini belirtmiş, bu durumun Osmanlı Devleti ile ABD arasındaki mevcut üstün dostluk ilişkilerinin devamını temin ettiğini de ayrıca sözlerine eklemiştir.

Abdülhamid iyi gününde McKinley’i hatırladığı gibi onu kötü günlerinde hatırlamayı da ihmal etmemiştir.

ABD Başkanı McKinley’in yaşamına son vermek üzere yapılan girişimi kınayıp kendisine geçmiş olsun dileklerinde bulunan İtlaya Kralı Vittorio Emanuel, Peru Başkanı President Romana, President Plaza, Rusya yahut İran Şahı Muzaafferuddin gibi Abdülhamid de üzüntülerini ifade etmiş ve geçmiş olsun dileklerinde bulunmak üzere aşağıdaki mesajını McKinley’e göndermiştir:

 YILDIZ, 7 Eylül.

Ekselanslarınızın bir kazaya maruz kaldığını yeni öğrendim. En içten üzüntülerimi ifade ederken biran evvel şifayab olunmasını temenni ederim.

ABDÜLHAMİD,

Türkiye Sultanı

 Abdülhamid, maruz kaldığı bir kazadan ötürü aynı surette bir geçmiş olsun mesajı da 4 Eylül 1902’de Theodore Roosevelt’e gönderilmiştir.

Yıldız, 4 Eylül.

Ekselansları, Theodore Roosevelt, Birleşik Devletler Başkanı:

Başınıza gelen kazayı büyük bir üzüntüyle öğrendim. Neyse ki, ekselansları için ciddi bir sonuç olmadan kaza gerçekleşti. Bu nedenle size en derin tebriklerimi sunuyorum.

ABDÜLHAMİD

Abdülhamid, devlet başkanları, kral ve hükümdarlardan yaralanan yahut ölenlerin olması halinde bu durumu, insani ve vicdani ilginin ötesinde, monarşik hiyerarşi gereğince ABD Başkan McKinley'nin ölümü sonrasında ABD’ye de bir taziye mesajı göndermiş ve söz konusu telgrafında:

Bay McKinley'in trajik ölümünü heyecanla öğrendim. Olaydan derin bir üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum

ifadelerine yer vermiştir.

 

 

Diğer Yazıları