Sultan Abdülhamid’in son kızı babasını yiğitçe savunmuştu
Mustafa Armağan:
1966 yılında Sultan Abdülhamid’e atılan iftiralar ile günümüzde atılanlar arasında belki mevzu farklılığı vardır ama tavır değişmez. Onu çok seven milletinin gözünden düşürmek için gece gündüz demeden çalışan nifak komitesinin yalan ve iftiraları –ki onu Kızıl Sultan diye damgalamaya çalışmıştır- o tarihte sağ olan son kızı Şadiye Sultan’ı çileden çıkarmış ve Yeni İstiklâl dergisi muhabiri tarafından kendisine yöneltilen üç soruya gayet sert ve net cevaplarla haklı tepkisini ortaya koymak ihtiyacını hissetmişti.
Aşağıda Şadiye Sultan’ın cevaplarını yarım asır sonra noktasına ve virgülüne dokunmadan (sadece günümüzde anlaşılmayan kelimeleri parantez içinde açıklamakla yetinerek) yeniden neşrederken tarihe ‘Son Sultan’ı çok yakından tanıyan birisinin şahitliğini susturucu delil olarak takdim ettiğimize inanıyorum. İlgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Soru 1: Hayat mecmuası geçenlerde merhum pederiniz Sultan Abdülhamid’in kâtibi Ali Muhsin beyin hatıratı adı altında üç makalelik bir yazı serisi neşretti. Ali Muhsin bey, bu yazılarda merhum pederinizin aleyhinde bulunmaktadır. Halbuki mümaileyh (kendisi) Sultan Abdülhamid’in sadık bendegânından olarak biliniyordu. Bu hatıralar sizce düzmece olabilir mi? Ali Muhsin beyi şahsen tanır mısınız? Onun hakkındaki fikirleriniz ne merkezdedir?
Cevap 1: Ali Muhsin beyi tanımam. Hatıralar galip (büyük) ihtimalle düzmedir. Zira içinde yazılanlar hakikatten uzaktır.
Soru 2: Ayni hatıratta merhum pederinizin zaman-ı saltanatlarında (tahtta iken) oruç tutmadığı, namaz kılmadığı yazılıdır. Biz onu son derece dindar tanırız. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap 2: Merhum pederim son derece dindardı. Abdestsiz yere basmaz, çocuklarının abdest alıp namaz kılmalarını şart koşardı. Beş vakit namazını kılardı. Her gün muntazaman Kur’an-ı Kerim’ini okurdu, Kur’an-ı Kerim elinden düşmezdi. Oruç tutardı. Saray bahçesinde müezzin ezan okurdu. Devlet işlerinde, vazife çokluğundan senede ancak bir iki defa bahçeye gezmek için çıkabilirdi. Müezzinin ezanını duyar duymaz olduğu yerde kıbleye döner, namaza dururdu. Biz de arkasında namaz kılardık. Ramazanda teravih namazına da muntazaman devam ederdi. Dinî bilgisi fazlaydı. Ulemadan çok hazzederdi. Nakşibendi tarikatına mensuptu. Evrad okurdu. Bugüne kadar babamın aleyhinde çok şeyler yazdılar, iftiralar ettiler. Fakat dinî tarafına karışmamışlardı. Bunu da kendisine hizmete memur edilen nankör birini vasıta ederek yaptılar. Acaba bunu yazdıran, yazan ve neşreden mecmua sahibi namaz kılıyor mu?
Soru 3: Yine ayni hatıratta Sultan Abdülhamid’in kadına düşkün, şehvetperest olduğu yazılıdır. Bu hususta ne söylersiniz?
Cennetmekân pederim, aslâ şehvetperest değildi, kadına düşkünlüğü yoktu, hepsi yalan, hepsi iftiradır. Büyük bir Hakanı lekelemeği, yarın tarih onlara soracaktır. Haremine vazifesini yapmak şehvetperestlik değildir. Yakın tarihimizde kadına düşkün devlet adamları hiç mi gelmedi? Bu devirde, bu zamanda kadınsız yaşayan bir erkek var mıdır? Sorarım size!...
Babam, hiçbir kadının aklıyla hareket etmezdi. Babam Abdülhamid Han’ın saltanatı zamanında, birinci meclisin kapatılmasından sonra, yâni tek irade (İrâde-i Şahane) zamanında bir karış toprak kaybedilmemiştir.
Babam, kuvvetli diplomat ve devlet adamıydı. Birinci meclisten sonra kendisinin tek iradesiyle İngiltere, Fransa imparatorluklarını ve Rus çarlığının siyasilerini elinde oynatmış, 33 yıl kimseye toprak vermemiştir. Gerçek tarih bir gün bunları gün ışığına çıkaracak ve iftiracılardan hesap soracaktır.
Mülakatı yapan: Muzaffer Budak Seyfettinoğlu.
Yeni İstiklal, Sayı 253, 15 Haziran 1966, s. 5.
Şadiye Osmanoğlu kimdir?
Sultan 2. Abdülhamid’in dokuzuncu evladı ve beşinci kızıdır. 1886 doğumlu olup 20 Kasım 1977 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve babasının yanına gömülmüştür. Yukarıdaki cevapları verdiği tarihte 80 yaşında bulunuyordu. Bu tarihten sonra 11 yıl daha yaşamıştır. (Bkz. Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid (Hâtıralarım), Ankara, 1986, Selçuk Yayınları, s. 263.) Hatıralarını Hayatımın Acı ve Tatlı Günleri adıyla yukarıdaki röportajla aynı yıl içinde yayımlamıştır (Bedir Yayınevi).