Adalet Bakanı Gül: Türkiye'de soruşturma devam ediyor
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CNN Türk canlı yanınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtlıyor. Eski CEO Carlos Ghosn'un, kaçışıyla ilgili açıklama yapan Bakan Gül, "Türkiye'de soruşturma devam ediyor. Şu an itibarıyla Japon makamlarından adli yardımlaşmayla ilgili bir talep gelmedi. Uçaklarla ilgili de tedbir konuldu. Yargı süreci devam ediyor" ifadelerini kullandı.
İşte Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün konuşmasından satırbaşları...
NISSAN ESKİ CEO'SUNUN KAÇIŞI...
Bu konuyla ilgili Bakırköy Başsavcılığı soruşturmayı başlattı ve 7 kişi hakkında gözaltı işlemi yapılmıştı. Bu kişilerden 5 kişi tutuklandı. Pilotlar ve firmanın yetkilisi tutuklandı. Soruşturma sürdürülüyor. Orada yabancılar var, transit geçişi yapanlar, bunların ifadeleri dikkate alınarak soruşturmayı yürütecekler. Bu konuda Başsavcılık da açıklamasını yaptı.
Başka ülkelerde işlenen hususlar, suçlar var. Kırmızı bülten çıkarsa tüm dünyadaki ülkeler, suçlunun iadesiyle ilgili; ilgili ülke mahkemesine iade etmesi gerekiyor. Türkiye zaten anlaşmanın bir parçası. Türkiye'de öyle bir fail varsa bu konuda ilgili ülkeye iadesini yapacaktır. Bu olayla ilgili Türkiye'de bu olaya destek olanlarla ilgili soruşturma devam ediyor. Mahkeme kararı sonuçlanmadan da konuyla ilgili bir şey söylemek imkansız. Sıcak, yeni bir olay.
JAPONYA İLE TEMAS KURULDU MU?
Japonya'dan da adli yardımlaşma talebi gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı merciileri bu konunun peşinde. İlgili uçaklarla ilgili de tedbir kondu.
LİBYA TEZKERESİ
Türk askeri, Mehmetçiğimiz hiçbir ülkeye hukuk dışı bir gayeyle gitmemiştir. Tüm adımlarını anayasa ve uluslararası hukuk çerçevesinde atmıştır. Türkiye, BM'nin kabul ettiği meşru hükümetin daveti adına bir ihtiyacı karşılamak üzere tezkere kararı almıştır. Bu tezkere anayasaya göre TBMM tarafından kabul edilmiştir.
Bizim Akdeniz'deki egemenliğimiz, ülkemizin çıkarları ve yine Türkiye'ye yönelik tehditlerin kaynağında bertaraf edilmesi; bu coğrafya ne kadar istikrarlı olursa Türkiye'nin güvenliği de aynı şekilde artacaktır. Biz Libya'ya Türkiye'nin çıkarları için, ülkemizin çıkarları için bir karar aldık. Elbette bunun çerçevesini hem Cumhurbaşkanımız hem hükümetimiz hem TSK ihtiyaca göre kullanacaktır.
Türkiye aramalarını hukuk çerçevesinde yapılmaktadır. Önemli olan bizim hukuka uygun davranıp davranmadığımızdır. Biz de kendi egemenlik alanlarımızda adımlarımızı atıyoruz.
Türkiye'nin haklarından kullanmasından rahatsız olanların beyanları bizi ilgilendirmez. Türkiye egemen bir ülkedir. Türkiye adımlarını atar, söylenen şeyler kendilerini bağlar. Bizim tüm yapmış olduğumuz adımlar birilerini rahatsız edebilir. Ama Türk milletinin çıkarları için biz adımlarımızı atacağız, haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Bizim için temel çizgi uluslararası hukuk haklarını kullanmaktır.
RUM KESİMİNİN GİRİŞİMLERİ SONUÇ VEREBİLİR Mİ?
Hiçbir sonuç vermez. Türkiye bu anlamda, meşru bir şekilde haklarını kullanmaktadır. Tehditler ki beyanlar da oldu, bunların hiçbir hukuki geçerliliği yoktur. Türkiye gereken cevabı vermeye de muktedirdir. Hukuk dışı hiçbir açıklamaya itibar etme düşüncemiz de yok.
Türkiye'de suça bulaşmış ya da suç işlemiş kişiler gerekli cezalar Türk yargı makamı tarafından verilmektedir. Fakat yabancı terörist savaşçılar, Türkiye'nin güvenliğini de tehdide sokacak şekilde dolaşmaları kabul edilebilecek bir durum değil. İçişleri Bakanlığımız ilgili ülkelere kabul yönünde çalışma yapıldı ve baya da mesafe alındı. Türkiye'de suç işlemişse Türk mahkemeleri yargılamasını yapıyor. Ama yabancı teröristlerin burada barınmasıyla ilgili adımlar atıldı. Bu konuda da mesafe katedildi.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI TARTIŞMALARI
Türkiye'de yargı üzerinde tarihsel travmalar ve sonuçlarının olduğu bir gerçek. İdam edilen başbakanlar, hukuksuzluklar, 12 Eylül'de yaşı büyütülüp idam edilen gençler; 28 Şubat'ta DGM'lerde zulme maruz kalmış dindar insanların, yine farklı dönemlerde bir düşüncesinden inancından ötürü baskılanan, işte Ergenekon süreçlerinde kumpaslar üretilerek yargının ne hale getirildiği, yine seçilmiş bir Başbakanı şüpheli gibi gösterip darbe girişimi yapan bir yargı vardı 17-25'i yapmaya çalışan...
Tüm bu süreçlere bakıldığında, bugün bu darbecileri yargılayan bir yargı var. Elbette tüm sonuçlar çözüldü diyemeyiz. Tüm yargı kararları doğrudur diyemeyiz. Ama burada da bir haksızlık yapılmaması lazım. Darbe yapan o FETÖ'cüleri yargılayan bir yargı var. Ama genel bir yaklaşımla ithamlarda yargıya bir haksızlık olur. Eksikleri hep beraber konuşuruz. Ancak total bir biçimde eleştirinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Türk yargısının tek ideolojisi adalettir. Gazetelerde okuyoruz "şu kararı verdi" Ama bunun bir de üst mahkemesi var. Ara kararları bile mahkumiyet gibi değerlendirmeden sürecin tamamına bakılıp sonucunun değerlendirilmesi gerekir. Yargı ele geçirilecek bir yer değil. Yargı asla el uzatılmaması gereken kutsal ve ortak bir değerimiz.
FETÖ'CÜLERDEN TEMİZLENDİ Mİ TÜRK YARGISI?
40 yıldır bu yapıyla ve kripto anlayışıyla sızmaya çalışan bir örgütü "40 günde bitirdik, hepsini temizledik" diye bir yaklaşım büyük bir rehavet olur. Bu teyakkuzu sürdürmek lazım. HSK da titiz biçimde çalışmasını sürdürmekte. Biz "şu kadardı aldık temizledik" yaklaşımı doğru olmaz. Bir haksızlığa da mahal vermeden bu çalışmayı sürdürmemiz lazım. Bu AK Parti'nin, siyasetin yapacağı bir mücadele değil, devletin milletin kararıyla açık tutulması gereken bir pencere. Bunlar takiye üzerine kurulan bir örgüt olduğu için teyakkuzu elden bırakmamak lazım.
FETÖ'yü yaparken devletin içine başka hiçbir yapının sızmaması da yine ortak bir çabayla korunması gereken bir değerdir. Devlet memuru amirinden başka hiç kimseden emir almayacak. Böyle bir yapıya hiçbir oluşumun bu anlayışa sahip olmayacağı bir çalışmayı büyük bir teyakkuzla sürdürmekte fayda var.
GEREKLİ TEDBİRLER ALINDI MI?
Bu konuda genel ilkeler devletin içinde paralel illegal hiçbir yapının olmaması. Bu çok büyük bir travma olarak yaşandı. Yargı vermiş olduğu kararlarla bunun çerçevesini çizmekte. Yasama, devlete sızmaların olmaması için her türlü adımları bu çerçevede değerlendiriyor. Yürütme, büyük bir titizlikle... Milletimiz hiçbir zaman seçilmişlere darbe yapmamak üzere büyük bir teyakkuz var. Bu konuda milletin de hakemliği oluşmuştur.
TARİKATLARIN, CEMAATLERİN BAKANLIKLARA SIZDIĞINA DAİR İDDİALAR ÇIKIYOR. BUNLARIN ÜZERİNE GİDİLİYOR MU?
Ne olursa olsun, hiçbir grubun devletin içine örgütlü bir şekilde sızması, devletin kendi usulleri dışında devletin ele geçirilecek bir mevzi olduğuna inanan hiçbir yapıya izin verilemez. Devlet kendi ilkeleriyle güçlü bir şekilde ayakta ancak böyle durur. İllegal ya da ideolojik gruplarla mücadelede en yakın tehdit olarak FETÖ'yü gördük. Usuller, ilkeler, kanunlar bellidir. Türkiye bir hukuk devletidir, hukukun üstünlüğünün üstünde bir güç yoktur. Devlet içinde sızmaya izin verilemez. Kim neye inanır, neye inanmaz bu konuda hürdür. Bu konuda devlet kendi içindeki sızmalara izin vermez.
TÜRKİYE'DE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
Bu örnekler bağnaz, marjinal kesimlerde kaldı. Türkiye'de yaşam tarzından dolayı ötekileştirilen, ayrımcılığa-ayrıcalığa uğrayan tablo eskide kaldı. Buradan çok dersler çıkarıldı. Fakat buna rağmen marjinal hiç tasvip edemediğimiz tutumlar olabiliyor. Ama bir konsensus var. Mahkemelere gidip Diyarbakırlı bir anne Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuşuyor ama "bilinmeyen bir dil" Ya sen bin yıldır konuşulan bir dile nasıl bilinmeyen dil dersin? 50 yıldır anne oğluyla konuşmuş, diline, inancına engel oluyorsun.
Bu konudaki inkar, asimilasyon politikaları geçmişte çok uygulandı. Bunların bir daha yaşanmaması hem hukukun hem siyasetin çıkardığı önemli derslerdir. Vatandaşımızın ekmeğini büyütmek ve özgürlüğünü artırmak 2023'ün temel vizyonu.
TUTUKLU GAZETECİLER
Bu konuda kimler tutukludur, hangileri gazetecidir diye bakıldığında farklı meslek kuruluşları farklı sayılar veriyor. Nelerden dolayı ceza almıştır? Ama hiç kimse mesleğinden ötürü ceza almaz. Ama terörü övme, şiddeti övme meşru gösterilemez. Gazetecilik yaptığı için değil, şiddeti övmüşse ya da farklı bir fiil olmuşsa mahkemeler cezalandırıyor. Türkiye'ye de haksızlık yapıldığını düşünüyoruz.
Mahkemeler bağımsız. Bir mahkeme karar vermiştir ama bir üst merci vardır, orada farklı kararlar çıkabilmektedir. Ama biz AK Parti olarak birinci yargı paketi Meclis'ten geçti. Yargı paketinde düşünce özgürlüğünde Yargıtay önünü açıldı, bundan dolayı tahliyeler de oldu. Farklı çıkan kararlarda, farklı uygulamalar olabiliyor. Eleştiri ve haber vermek suç oluşturmaz maddesi eklendi. Azami tutukluluk süresi getirildi, düşünce ifade özgürlüğüne Yargıtay yolu açıldı.
Hiçbir düşünceden korkmamak lazım. İyi fikir, kötü fikri kovar. Herkesin konuştuğu bir ülkede asla korkmamak lazım. Ama eleştiriyle terörü övme ve şiddet çağrısı da birbirinden ayırt edilmelidir.
SÖZCÜ GAZETESİ DAVASI
Yürüyen bir davayla ilgili bizim bir söz söylememiz doğru olmaz. Yargıtay süreci de var. Bu tür davalar, birinci yargı paketiyle Yargıtay yolu açıldı. Türkiye'de bir sürü mahkeme var. Ama Yargıtay bir tane. Ama Yargıtay, yargıya güveni de artırıyor. Bu tür meselelerde daha fazla özgürlük anlamında, hukuk istikrarı anlamında buna yönelik imkanlar açılmıştır. Onun ötesinde tüm yargılamalarda süreçte milletin beklentisi delillere göre adil bir karar, kamuoyunu tatmin edecek şekilde ikna edilmesi...
FETÖ YARGILAMALARI
FETÖ'ye eleştiri yapmış birilerini FETÖ'cü diye mahkum ederseniz FETÖ ile mücadeleyi sulandırmış olursunuz. Elbette eksik, yanlış, kabul edilemeyecek kararların olduğu, özensiz bazı hususların yaşandığı hususlar var. Ama bunların çok genelleştirildiğini de düşünmüyorum. Ama hiç olmaması lazım. Biz hakim değiliz, savcı değiliz. Adil olmak kadar adil görünmek de çok önemli. FETÖ'cülerin en sevineceği iş nedir biliyor musunuz? Herkes FETÖ'cü olsun, aradan biz sıyrılalım...
Mor beyin olayında olduğu gibi... 300 bin değil 3 milyon kişi daha FETÖ'cü olsa en çok FETÖ'cüler sevinir. Kamuoyunda FETÖ'nün hiçbir şekilde bulaşmadığı isimler, yayınlar, gazeteciler, kurumlar şahısların olayla ilişkilendirilmesi millet nezdinde de değerlendirmeler oluyor. Dosyanın sahibi hakimdir savcıdır, yargıya da haksızlık yapmadan sürecin bütün itibariyle bir üst mercide de bunun incelendiğini dikkate alarak yargıyı da yıpratmadan süreçlerin takibinin önemli olduğunu düşünüyorum.
TÜRKİYE'NİN YENİ BİR ANAYASA İHTİYACI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Türkiye 12 Eylül darbe anayasasıyla birlikte maalesef buyurgan bir yaklaşımla ortada. Bu konuda özellikle Cumhur İttifakı ile birlikte çok önemli adımlar atıldı. Ama daha çok yürütmeye ilişkin adımlar atıldı. İstikrarın kalıcı olması, milletin emreder hakim pozisyonda olmasına yönelik bir sistem ortaya kondu..
Ama anayasanın ruhuna yansıyan bir sivil ruh konusu henüz hayata geçirilebilmiş değil. Sivil, yeni bir anayasa ihtiyacının hala olduğunu düşünüyorum. Önemli adımlar atıldı. Sivil yeni bir anayasa ihtiyacı yapılmadığı sürece hep ortada olur.
SİYASİ PARTİ KAPATILMASI DÖNEMİ BİTTİ DENİLEBİLİR Mİ?
Anayasada yapılan değişiklikle çok zorlaştı ama ortadan kalktığı anlamın gelmiyor. Partilerin değil kişilerin cezalandırılması, o fiili yapan anlamında bir yaklaşım oldu. Bu da AK Parti döneminde ortaya konan reformlardan biri.
BÜLENT ARINÇ'IN DAMADIYLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR
Savcılık makamı bir bütündür. Bir yargılama makamı değildir. Yani savcılık talepte bulunur, mahkeme karar verir. Dosyasıyla ilgili, soruşturmayla alakalı bir savcının itiraz etmesi, dava açması... Dava açması bir mahkeme kararı değil. Savcı itiraz eder, kanun yollarına başvurur. "Savcı burada ihsası reyde bulundu" gibi teknik eleştiri doğru değil. Savcı iddiada bulunmuştur. Hakim değildir, muhakeme yapan değil; iddiada bulunandır. Kararı verecek olan mahkemedir.
OSMAN KAVALA'NIN TUTUKLULUĞU
Yürüyen bir davayla ilgili hakimlik, savcılık yapmak doğru değil. Ama şunu AİHM ile ilgili söylemek lazım. AK Parti 2004'te insan hakları sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getirmiştir.
İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
Bu ülkede doğan herkes birinci sınıf vatandaştır. Herkes doğduğu yerde nasıl yaşarsa bunların hepsi değerlidir. Devlet hepsine eşit şekilde davranır. Ve bu farklılıklar da bizim zenginliğimizdir. İstanbul'da haberlere konu olan bir hadise vardı. Esasen kendisi de alevi olan bir komşusunun yaptığı ortaya çıkıyor. Alevi vatandaşlarımızın evine çarpı konulan bir fiilde, yapılan yargılamada o köyde Alevi vatandaşımızın yazdığı ortaya çıkıyor ve tutuklanıyor. Bu konuda bizim birliğimizi bozmaya yönelik hiçbir provokasyona; bu konuda hukuk gereğini yapmaktadır.
Nefret suçları AK Parti döneminde ortaya kondu. Bu hususla alakalı, özgürlükler, serbestçe düşündüğünü söyleyebilme bizim üzerine titrediğimiz bir hak. Ama terörü şiddeti teşvik etme bu asla kabul edilir bir şey değil. Sosyal medyada da bazı sorunlar; sahte hesaplar, bu konunun kim olduğu ilgili mercileri tarafından yargıya verilmemesi eksik alanlar olarak karşımıza çıkıyor.
AYM'NİN WIKIPEDIA KARARI
Mahkeme gerekçesini daha yayınlamadı henüz. Ama Anayasa Mahkemesi kararı bir şekilde bağlayıcıdır. Bu konuda gerekçesini de kamuoyuyla paylaşacaktır. Türkiye bir hukuk devleti. Burada gerekçede de göreceğiz. Kimse Türkiye'yi terörle şiddetle özdeşleştirmesini asla kabul etmeyiz. Suç oluşturan internet sitesinin bütününün değil o kısmının çıkarılmasına yönelik bir düzenleme yönünde. Tabi AYM kararını da hep beraber göreceğiz.
ÇEKE HAPİS CEZASI
Çek çok önemli itibar gören bir belge. Çekin bu anlamda ödenmemesi ticari hayatı da olumsuz etkiliyor. Ödenmezse ne oluyor? Son aşamada hapis olabiliyor. Şu anda 800'den fazla cezaevinde olan kişi var. Fakat öbür tarafta mağdur olan, belki cezaevine giden kişiler de var. İnfazla ilgili bir gündem olursa Meclis'in takdirinde olan bir konudur.
SÜRESİZ NAFAKA...
Bu konu üzerine çalışılması gereken bir konu. Özellikle bir kişi boşandıysa artık o ilişkinin ekonomik fiili biçimde ayrılmaları esastır. Ama kadın da yıllarca evli kalmış, hayatını idame ettirme üzerine nafakadan başka geçim yoksa bunun da elinden alınmaması önemli.
Bunun süreli, alt-üst sınırında olacağı ya da hakime takdirine bırakılacağı; akademisyenlerden hocalardan aldığımız tüm önerileri topladık. Ama kadının da mağduriyetini oluşturmayacak şekilde tüm alternatifler nasıl oluşur? Bu konuda tüm taraflar dinlendi.
AF, CEZA İNDİRİMİ, İNFAZ KANUNUNDA DÜZENLEME...
O konuda bildiğiniz gibi hem MHP'den hem de AK Parti'den açıklamalar da oldu. Meclis açıldığında bu konu AK Parti grubu başta olmak üzere, Meclis'in takdirinde olan bir konu. Teknik olarak bu konu gündeme geldiğinde, teknik hususlar nelerdir, bu konuda uygulayıcılar ne diyor? Biz baktık ama Meclis'in takdirinde olacak bir konu. Meclis bu konuda iradeyi ortaya koyarsa, bizim öner itibariyle neler olabilir konusunda çalışmalarımız var. Yaşlı, kadın, hamile vesaire, infazın evde çekilmesi, hafta sonu infaz gibi farklı bir takım uygulamalar, infaza yönelik iyi hallerin de değerlendirildiği, denetimli serbestliğe yönelik öneriler de var. Ama bu konuda takdir de Meclisimizin olur.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Paradigma, düzenleme, ezber bozmak insanın kendisinde başlıyor. Bu iş, kanunla anayasayı da değiştirseniz; eğitim, bu konuya yaklaşım işin esası. Biz genelgemizi yayınladık. Kadın şikayetli geliyor, 10 ay önce bir daha başvurmuş... Takip noktasında önemli düzenlemeler yapıldı. İçişleri Bakanlığımızın imzasıyla bir genelge çıktı. 6284'ün uygulayıcı Aile Bakanlığı. Bakanlık da tüm bu çalışmaları koordine ediyor.
Sözleşmelilere kadro konusunda bizim de üzerinde çalıştığımız konu. İnşallah biz de çaba gösteriyoruz.
Çocuklarıyla beraber kalan 700 civarında kişi var. Bunların daha iyi koşullarda yaşamaları için teknik destekleri veriyoruz. Ama bu kişilerin infaz kanunları geldiğinde; en azından evinde, çocuğuyla beraber kalması gibi kanun gerektiren tekliflerimiz de oldu. Bu konuda yetki Meclis'te.
Selahattin Demirtaş'ın sağlık sorunuyla ilgili Edirne Başsavcılığımız da açıklama yaptı. Asılsız haberler çıkmıştı, işin doğrusunu açıkladı.
KHK'lılarla ilgili müracaat imkanı getirdi hükümetimiz. OHAL Komisyonu karar veriyor, mahkeme yetkisi var. Bir kişi bile mağdur olduysa yollar açıkmış oldu.
Fetullah Gülen'in iadesiyle ilgili sürekli konuştuğumuz ana başlıklardan birisi bu. Henüz bir adım atılmadı. Bu da uluslararası sözleşmeye aykırı bir durum.
Halkbank konusu, Ermeni meselesi gibi konularda Türkiye'nin ekonomisine saldırıda bulunmak için kullanılan siyasi aparatlar.