Afet, Devlet, Merhamet
6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş ve Gaziantep’te meydana gelen depremlerle sarsıldık.
Sabah saatlerinde gerçekleşen7,4 şiddetindeki ve diğerinden bağımsız, 7,6 büyüklüğünde ikincisi!
Oluşan sismik dalgalar Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Hatay, İskenderun, Kilis ve Osmaniye başta olmak üzere, Suriye’nin kuzey bölgelerini de kapsayan geniş alanı sert şekilde vurdu.
Benzer felaket anlarında insanı en çok motive eden şey güçlü bir elin yetişeceği, kişiyi düştüğü acizlikten tutup kaldıracağı düşüncesidir.
Bu beklentinin muhatabı devletimiz, olayın daha ilk anlarında harekete geçti.
Söz konusu on şehre, bakanlar, valiler ve bazı belediye başkanları gönderildi -Sonuçta oralarda bulunan bürokratlar da depremzedeydi- .
Hedef noktalarda kurulan afet koordinasyon merkezlerinde çalışmalar hemen başladı; tüm illerde acil durum masaları ve bağlı sistemler hızla kuruldu.
Afad ve Kızılay ekipleri sahaya indi.
53 bin 317 arama-kurtarma görevlisi ve yardımcı personel enkaz başında umut yeşertti.
Yine, bölgeye 54 bin çadır, 102 bin yatak ve diğer ihtiyaç malzemeleri afetzedelere ulaştırılmak üzere gönderildi.
Vinçler, iş makinaları, çeşitli alanlarla kullanılan arama ve kurtarma araçları ve helikopterler sağlandı.
Yiyecek, içecek, lavabo gibi ihtiyaçlar için çalışmalar vakit kaybetmeden başladı.
Yaşanılan şey “Dünyada, kara üzerinde meydana gelen en büyük deprem” olmakla birlikte “yüzyılın felaketi”!
Uzmanlar Kahramanmaraş merkezli depremin tek başına 130 atom bombası büyüklüğünde bir enerji birikimiyle gerçekleştiğini belirtiyor.
Bu derece güçlü ve geniş alan yıkıcılığına sahip sarsıntılarda, etkilenen her noktaya eş zamanlı müdahale, dünyanın en büyük güçlerine bile namümkünken devletimiz için mümkündür denemez.
Ancak felaketin ilk saatlerinde başlayan kurtarma görüntüleri, 29 bin 622 ekibin büyük çabasıyla gece-gündüz çeşitlendikçe iç kanatan acılar, umutla sağalacak oldu… Bunda, 75 ülkeden gelen 6 bin 479 ekibin katkısı, fedakârlığı ayrıca değerli.
Dev afetin henüz dördüncü gününde Şanlıurfa ve Kilis illerimizin arama-kurtarma çalışmaları tamamlandı ki bunlar henüz ilk adım!
Şu an sahada 120 bin 344 personel çalışmaya devam ediyor… Yanlarında 933 vinç, 12 bin 26 iş makinası ve farklı amaçlar için kullanılan sayısız araç gereç mevcut.
Süreç içinde 80 bin insanımız tedavi için hastanelere sevk edildi.
190 bin vatandaşımız bölge dışına tahliye edilmiş durumda.
Sokakta kalan 800 bin depremzedenin barınma ihtiyacı şehir içinde karşılandı.
Toplam bir milyon elli bin kişi geçici barınma merkezlerine yerleştirildi.
Afetzedenin kullanımı için ilk etapta yüz milyar lira tahsis edildi… Ailelerin hesabına onar bin TL yatırılacak. Ev sahibi ve kiracılar için ayrı; taşınma masrafları için de ayrı tutarlar düzenlendi.
Büyük yüzey kırıkları ve kar yığınlarının ulaşılmaz kıldığı köy ve mezralara helikopterler çalışıyor.
İşe tahsis, onlarca deniz aracı aktif durumda.
Bölgeye gide gele çalışan kargo ve tahliye uçaklarının haddi hesabı yok.
Dost ülke ve iş adamlarından gelen destekler, yurt içindekilerle birlikte şehirlerimize akıyor.
Sayısı 159 bin 146 ‘ya yükselen personel hala mücadele için görev başında.
Ve güvenlik için elzem olan olağanüstü hâl süreli olarak ilan edildi.
Hali hazır tabloda en zorlu olansa şüphesiz 14 bin 14 insanımızın canından olması!
Devlet müteveffa kardeşlerimizin ebedi âleme başlayan yolculuğu için de duruma uygun tedbir ve çalışmalar başlattı…“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”.
Rahmet yağsın üzerlerine… Hepsine tek tek ve teyzekızı Yağmur’a.
Ölüm için söylenecek söz yok. Özellikle şimdi; bu büyük yıkım ikliminde!
Fakat hayır için uzanacak her ele muhtacın olduğu alana inip “devlet yok”; ”hizmet yok” naraları atanlara; travma geçirmiş zihinleri germeye çalışanlara insan olanın söylebileceği sayısız söz var. Tıpkı yardım tırlarını yağmalayan, onlara ateş açan; korku ile kaos yaratmaya çalışan alçaklara olduğu gibi!
Ancak şimdi hiçbir zalime, cahile cevap verme; enerji tüketme gibi bir lüks yok.
Gün, her yakıcılığa karşın halkça kenetlenerek yaralarımızı sarmanın günü.
Gün, güney komşumuz Suriyelilerin aynı afette, devletsiz, çatısız, kimsesiz perişanlığına dua etmenin; o insanlara da el uzatmanın bir yolunu bulmanın günü.
Gün nicedir üzerimize kül püsküren acımasız, popüler kültürden merhametin temiz yol göstericiliği ile kurtulup ayağa kalkmanın günü.