Afrin'de Türkiye'yi kuşatanlar, içeride 'entellektüel terör'...

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Zeytin Dalı Harekatı ve harekatın Avrupa ile ABD üzerindeki etkisini değerlendirdi.

Karagül, köşesinde Türkiye karşıtlarının hesaplarının tutmadığını ifade ederek bundan sonra bölgede neler yaşanabileceğini şu şekilde anlattı;

Afrin’de Türkiye’yi kuşatanlara, içeride ‘entelektüel terör’e karşı Milli Mücadele

Onlar, Türkiye’nin Afrin’e müdahalesini tam olarak anlayamadılar! PKK’ya yoğun destek verenler, terör örgütünü tetikçi güç haline getirenler, Türkiye’nin etkili bir karşılık veremeyeceğini, kararlı duramayacağını, askeri açıdan “terörle mücadele” söylemleri ile oyalanacağını, hem içeriden hem de dışarıdan bir şekilde durdurulacağını düşündüler.

İşi, Kürt meselesine dönüştürecekler, Kürt milliyetçiliğine oynayacaklar, yoğun kamuoyu çalışması yürütecekler, toplumsal gerilimleri provoke edecekler, ülkemizin uluslararası bağlarını bu yönde seferber edecekler, yıllardır uyguladıkları yöntemlerle siyaseti kilitleyecekler, sistem içindeki “truva atları”nı devreye alacaklar ve Türkiye “bağırıp çağırırken” onlar amaçlarına ulaşacaklardı.

ABD ve Avrupa için hem utanç hem de aptallık bu!

Hesaplarını buna göre yaptılar. Bütün hesaplarını; “Türkiye ABD’ye rağmen hiçbir şey yapamaz” tezine ayarladılar. Onlara göre sadece Avrupa ve ABD medyası bile bu işin üstesinden gelmeye yetecekti. Bunu denediler de... Hatta Arap/İran medyası bile bu konuda onlara destek oldu.

ABD’den her gün sert açıklamalar geldi. AB ülkelerinden eski söylemler tekrarlandı. Bazı Arap ülkeleri, ABD ve İsrail talimatı ile bir anda Türkiye’nin karşısına dikildi. Batılı projeler çerçevesinde parçalanma tehdidiyle karşı karşıya olan ülkeler bile vardı aralarında.

Hesapları tutmadı, tutmayacaktı, tutamazdı. ABD ve Avrupa ile birlikte bazı bölge ülkeleri hep birlikte bütün hesaplarını bir terör örgütüne bağladı. Bu, utanç verici olduğu kadar tam bir aptallıktı da.

ABD ve Avrupa’nın,PKK tezleri dışında coğrafyaya yönelik hiçbir tez üretemez hale gelmesi tükenmişliktir, bitmişliktir. Bölgeye yönelik bütün politikalarını bir terör örgütüne bağlamak zorunda kalmaları onlar için Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana düştükleri en büyük çaresizliktir. Artık açıktan PKK, gizliden DEAŞ dışında ortakları kalmamıştır.

Büyük dönüşümü hafife aldılar. Çok şaşıracaklar!

Onlar Türkiye’nin yaşadığı büyük dönüşümü hafife aldılar. İçeride ve dışarıda verdiği mücadelenin mahiyetini küçümsediler. Büyük tarihsel dönüşü, bu ülkenin yeniden yükseliş dönemine girmesini kavrayamadılar. Kavrayamayacaklar, anlayamayacaklar, Türkiye’nin karşısında bir duruş belirleyemeyecekler.

Onlar “nasıl olsa Türkiye bu, bir şekilde oyalamayı, yola getirmeyi biliriz” dediler. “Tehdit ederiz, şantaj yaparız, içeriden karıştırırız ama bir şekilde durdururuz, sustururuz” dediler.

Bundan sonra daha çok şaşıracaklar. Şoke olacaklar. Dışarıdan çevreleme planları suya düştü, düşecek. Sadece Afrin değil, Münbiç değil, Akdeniz’den İran sınırına, ne kadar terör aparatı varsa temizlenecek, ne tür yabancı garnizon planı varsa boşa çıkarılacak.

Ne kadar harita planı varsa çöpe gidecek. Türkiye’nin bütün güney kapılarını, sınırlarını cepheye dönüştürenlere karşı bütün o kuşak bir “Türkiye Kalkanı” haline getirilecek.

Hangi örgüt ya da ülke olursa olsun…

Kimse bunu dar ölçekli bir terörle mücadele zannetmesin. Kimse Türkiye’nin kararlılığının gelip geçici olduğunu, meselenin Afrin’de biteceğini, bunun konjonktürel bir tavır olduğunu düşünmesin. Bu, Türkiye’nin varoluş mücadelesidir. Sınırlarını, bütünlüğünü koruma mücadelesidir. Tehdidi içeride pazarlama ve içeride karşılama döneminin bittiğinin ilanıdır.

Artık hiçbir tehdit, sınırımızın sıfır noktasında ya da içeride karşılanmayacaktır. Kaynağı neresi olursa olsun, hangi ülke ya da toprak parçası olursa olsun savunma orada kurulacaktır. Terör ya da arkasındaki güç, hangi örgüt ya da ülke olursa olsun, kararlı ve sert karşılık bulacaktır.

Bundan sonra Türkiye böyledir. Bundan sonra hiçbir ittifak ilişkisi, hiçbir yakınlık ya da ortaklık Türkiye’nin gelecek güvencesinin önünde olmayacaktır. Hiçbir Batılı tez, onların bölgeye dair hiçbir planı Türkiye’yi durdurma, engelleme, tuzağa çekme imkanı bulamayacaktır. Artık tarihi derinlikten, coğrafi birikimden, bin yıllık siyasi genetikten hareket eden bir Türkiye olacaktır.

ABD o bölgede tutunamaz, çekilmek zorunda kalacak..

Dün, Afrin’in nahiyesi Bülbül, yirmi dört saatlik bir müdahale ile terör aparatlarından ve Batı’nın nüfuz alanından temizlendi. Ardı ardına bütün köyler, kasabalar, şehirler böyle temizlenecektir. Afrin’den sonra Münbiç’te, Münbiç’ten sonra Fırat’ın doğusunda aynı şeyler olacaktır. Bırakın PKK’yı, ABD bile Türkiye’yi o bölgede durduramayacaktır.

Bir süre sonra, yapamayacağını anladığı anda kendisi çekilecek, çekilmek zorunda kalacaktır. Çünkü ABD için Kuzey bitmiştir. Onlar Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)-S. Arabistan hattına, yani güneye, yani Batı’ya çekilmiştir. ABD ve İsrail’in ana motivasyonu İran-S. Arabistan provokasyonu olacaktır. Dolayısıyla Suriye savaşı bir şekilde sona erecek, PKK ve arkasındaki güçler Suriye’nin kuzeyinden ayrılacaklardır.

Afrin operasyonu sadece teröre ve arkasındaki güçlere karşı yapılmıyor. Afrin aynı zamanda içerideki terör aparatlarına, kriptolara, birilerinin içerideki ortaklarına karşı da yapılıyor. Bir “Türkiye ekseni” biçimlendirme, tarih yapıcı ana omurgayı birleştirme, vatan eksenli bir direnç hattı oluşturma, büyük gelecek yürüyüşünü hızlandırma mücadelesi veriliyor.

Sadece Afrin’e değil, içerideki ortaklara da..

Türkiye’nin kendini savunduğu her dönemde birilerinin işaretiyle öne çıkan, masum kelimelerin arkasına gizli düşmanlıklar gizleyen çevreler dikkatinizi çekiyor olmalı. Ardı ardına bildiriler yayınlayanlar, bir aralık bulup seslerini yükseltmeye çalışanlar dikkatinizi çekiyor olmalı. Ama artık eskisi kadar güçlü değiller. Artık açıktan Türkiye düşmanlığı yapamıyorlar.

Çünkü Afrin’le başlayan operasyon, sadece teröre karşı değil aynı zamanda entelektüel teröre de karşıdır. Entelektüel teröre karşı da bir milli mücadele verilmektedir. Sadece ABD, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi terörle vurma, hizaya sokma, terbiye etme politikalarının sonunu getirmek değildir.

ABD’nin terör ortaklığı ile parçalanmış ülkeler haritasına Türkiye’yi de katma planlarını yırtıp yüzlerine çarpma cesaretiyle sınırlı değildir. Bu ülkenin bin yıllık siyasi genetiğini harekete geçirme, yüz yıldır devam eden müdahaleler zincirini kırma, o uğursuz rüzgarı tersine çevirme çabasıdır. Bu mücadelenin tek adresi Afrin değil, Türkiye’nin içidir aynı zamanda.

Entelektüel kibir, entelektüel terör dönemi kapandı..

Gezi olaylarında Alman istihbaratının talimatıyla harekete geçen, 28 Şubat müdahalesinde İsrail istihbaratının talimatını uygulayan, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’da ABD ve İsrail istihbaratının emirlerini yerine getirenler vardı. Dikkat edin bugün bile içeride birçoklarına dışarıdan talimatlar, emirler yağdırılıyor. Ama sesleri çıkmıyor, çıkamaz. Millet kenetlenmişken böyle bir ses çıkamaz.

Entelektüel kibir, entelektüel terör dönemi kapandı: Bütün sermayesi Türkiye karşıtlığı olan, bu topraklara hiçbir aidiyet bağı olmayan, efendilerinin talimatına göre hareket eden, ülkeyi ve milleti aşağılayan, hükümeti sorgulayan, değerleri küçümseyen, tarih düşmanı çevrelerin saltanatı da çöküyor.

Türkiye PKK ile savaştıkça entelektüel terörizm de yeniliyor. Entelektüel çevrelerde veya STK’larda Türkiye’ye sataşarak birilerinin gözüne girme dönemi kapanıyor. Siyasette Türkiye’nin açıklarını, zaaflarını pazarlayarak dışarıdan iktidar devşirme dönemi de kapanıyor.

Büyük hesaplaşma, tarih yapıcı rol, yeniden yükseliş.

Dışarıdan tehditlerle mücadele ettikçe içeriden operasyoncular tükeniyor. 15 Temmuz’dan sonra nasıl bir dönüşüm yaşadığımızı, nasıl yüzyılların siyasi genetiğine sarıldığımızı, nasıl bir Anadolu ve coğrafya mücadelesine geçtiğimizi hem içeridekiler hem de dışarıdakiler anlayacak.

Bu yüzden mesele sadece Afrin değildir. Sadece konjonktürel bir terör mücadelesi değildir. Bir milletin, bir ülkenin topyekûn yükselişi, yıldızlaşmasıdır.

Tarih dönmüştür. Tarih yapıcı rol milletimizin omuzlarına yeniden yüklenmiştir. Bundan sonra her gelişme, her saldırı, her savunma bu çerçevede olacaktır. Büyük hesaplaşmanın parçası olacaktır. Ama bu yükseliş durdurulamayacaktır.

Sadece terör örgütleri değil, Atlantikçi çevreler de Türkiye’nin bu yeni dönemini yakında anlayacaklar. Çünkü bu yolun dönüşü olmayacak. Çünkü bizim yükselişimiz de çöküşümüz de dünyayı değiştirmiştir. Yeni yükseliş döneminde de değiştirecektir. Hem de uzun bir süre…

GÜNÜN VİDEOSU

Zalim ordusu saldırıyor! İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu

Gazze’nin Han Yunus şehrinde, İsrail işgal güçleri sivillerin sığındığı çadırları hedef aldı. Bombardımanda çok sayıda masum sivil hayatını kaybederken, yaralıların durumu kritik.