Ağızlarından çıkanı kulakları duymayanlar…
Bazıları söz ve davranışlarının anlamını ve ağırlığını tartamıyor. Ama konuştukça konuşuyor, konuştukça batıyor, kendilerine vehmedilen saygı ve sevgiyi tüketecek eylem ve fiillerde ısrarcı oluyor…
Demokrasi özgür siyasetin olmazsa olmazıdır. Demokrasi ortadan kalktığında ne siyaset kalır, ne de özgürlük. Darbeler demokrasiyi ortadan kaldıran, özgürlüğü kısıtlayan, siyaseti yerle bir eden ortamlardır.
Aklı başında bir insanın herhangi bir şekilde darbe dönemlerini övecek, yeni darbelere çanak tutacak açıklamalarda bulunması mümkün değildir.
İnsanların taşımış oldukları sıfatlar, eriştikleri yaşlar, yakalamış oldukları başarılar, millet nezdinde bulundukları itibar darbe çığırtkanlığı yapmaları için onlara hak vermez.
Maalesef, karşıtlıklarını bir şekilde nefrete dönüştürüp, nefret ettiklerinden kurtulabilmek için de darbe gibi demokrasi ve insanlık dışı eylem ve fiilleri bile savunanlar bir dönem bu milletin çok sevip, beğendiği insanlar arasından da çıkabiliyor.
Siyaseten başka düşünmek, farklı fikirlere sahip olmak, karşıtı olduğunuz yapıyı kamuoyu önünde kıyasıya eleştirmek demokrasiler içinde en doğal haktır. Vatandaşların bir sonraki seçimlerinde karşıt olduğunuz yönetime destek vermemelerini istemek demokrasinin içindedir.
Ama nefret dili kullanmak, şiddet ve darbe çağrısı yapmak nedir?
Bunu demokrasi içinde nereye oturtabiliriz? Düşünceyi açıklamak anayasal bir hak olmakla birlikte şiddet çağrısı bir hak olabilir mi? Darbe istemek fikir özgürlüğü kapsamında ele alınabilir mi?
İnsanların uzun yılların birikimi ile yaptıkları iyi ve güzel şeyleri böyle paldır küldür yıkmaları, milletin gönlünde kazandıkları yeri terk etmeyi göze almaları nasıl bir ruh halidir?
Çok konuşmak marifet değildir. Çok konuşunca araya böyle gereksiz, yanlış ve hatta saçma cümleler de girmektedir. İnsanın söyleyeceklerini önceden ölçüp tartması bir irfandır. Sözlerinin önünün sonunun nereye gideceğini bilmesi lazımdır.
Hele kamuoyu önünde bir konuşma yapıyorsanız ve yine kamuoyunca bilinen bir şahsiyet iseniz, mutlaka herkesten daha fazla titizlik göstererek, özenerek cümleler kurmanız gerekmektedir.
Televizyona çıkan, ekranlardan insanlara hitabeden kimselerin canlı yayın olsa da, konuşmanın yönü o ana göre gelişse de mutlaka dikkatli olması esastır.
Sözlerin büyüsüne, şehvetine kapılarak o an kullandığınız cümlelerin sonrasında toplumda bir yara açabileceğini, çatışma, kargaşa yaratabileceğini, belki de hiç istemediğiniz, ummadığınız neticeler doğuracağını hesap etmek zorundasınız.
Sonrasında “öyle demek istemedim, böyle demek istedim” gibi açıklamalar için de güzel bir atasözümüz var dilimize yerleşmiş: Zırva tevil götürmez…
Çok ve boş konuşmak değil, gerektiğinde ve yeterince konuşmak önemlidir. Sözün ağırlığını muhafaza lazımdır.
“Sözü ayağa düşürmek” yerine sözlerinizde kendinizi yüceltmek, milletin gönlünde, sevenlerinizin gözünde daha da ulu kişi haline gelmek erdemdir.
Aksakal olmak, bir başına yaşlanmak anlamına gelmez ki kültürümüzde. Tutum ve davranışlarımızın, sözlerimizin kıymeti ile de yakından ilişkilidir. Yaşımız ilerledikçe deneyimimiz ve bilgimiz artar ve buna müsavi olarak da söz, tutum ve davranışlarımızda olgunluk gelir. Aksakal ancak böyle olunur. Olura olmaza konuşarak, yakışık almayacak sözler ve eylemler içinde bulunarak olmaz…