Ah Beşiktaş ah...

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Doğrudur, Beşiktaş’ın fanatik taraftarıyım.

Beşiktaş’ı armasındaki ay yıldızdan, bu ay yıldızın öyküsünden, renklerinden dolayı sevdim.

Beşiktaş’ı hep milletimizin kaderinin, kederinin, tasasının, kıvancının, sevincinin ortağı olarak gördüğüm için çok ama çok sevdim…

Her başarısı ile, sanki sahada kendim varmış gibi havalara uçtum.

Her yenilgisi ile yenilmişlere, ezilmişlere, kaybetmişlere mahsus psikolojiyi yaşadım, ama her seferinde yine bu BEŞİKTAŞ, ayağa kalkar diyerek büyük bir umut ve sevgi ile kendimi onardım…

Ne zamanki Beşiktaş da diğer takımlar gibi Türk çocuklarından çok yabancılarla sahaya çıkmaya başladı, zaten benim için dertler de başladı…

Yabancılar Türk futbolunda kaliteyi artıracakmış da, bizimkilere öğretecekmiş de, liglere heyecan gelecekmiş de… Daha bir sürü palavra… Utanmasalar 11 de 11 yabancı çıkaracaklar milletin karşısına…

O zaman niye sizi seyredelim ve tutalım ki, zaten yabancı takımlar tümüyle yabancılardan oluşuyor, dediysek de ne dinleyen oldu, ne anlayan…

Üst üste şampiyonluklara ulaştık sevindik. İki kupa aldık, sevindik. Üstelik bu başarılara Sergen Yalçın gibi Beşiktaş’ın kendi evladı olan bir teknik direktör ile ulaştığımız için kıvancımız ve gururumuz bir kat daha arttı…

Ama şimdi dağılıyoruz. Nedir bu Allah aşkına.

Sanılmasın ki, lig içindeki mağlubiyetlerden dolayı feveran ediyorum.

Allah biliyor ki, daha kötü günler yaşadığımızda da Beşiktaş’a dair umutlarım hiç bitmedi.

Kime ve nasıl yenilirse yenilsin umurumda bile değil, yenildiği de sonuçta bu ülkenin takımı. Hepsi benim insanlarımın gönül verdiği, başarılı olmasını istediği rakiplerimiz… Hepsinin Çanakkale’de, Balkan Harbi’nde, Milli Mücadele’de izi var…

Hepsinde de bu ülkenin taşının, toprağının, imanının, izanının, erkanının, irfanının izi var. Yani dahilde yenildiklerimizde sorun yok…

İş yabancılarla yapılan maçlara gelince orada duracaksınız. Bir yenilirsiniz, iki yenilirsiniz, spordur bu yenmek de vardır, yenilmek de deriz önümüzdeki maça bakarız; ancak milli haysiyeti ayaklar altına alacak kadar başarısızlık görürsek iş spor olmaktan çıkar ve başka bir yere gider…

Bu artık kabul edemeyeceğimiz, asla doğru bulmayacağımız bir zillet durumu olur.

Kimse kusura bakmasın, bu kadar yabancıyı alacaksınız, bu şerefli formayı giydireceksiniz ve sonra da mütemadiyen yenileceksiniz… Sonra dönüp bunu sineye çekmemizi mi bekleyeceksiniz?

Sergen Yalçın istifa etmiş, eder etmez; kendi bileceği iş.

Sezon başında sözleşme imzalanırken belli idi gönülsüzlüğü. Ancak bu kadar oluyor, gönül olmayınca.

Şimdi Sergen’in yerine bir yabancı peşine düşülmez umarım.

Hiçbir önerim yok, şu isim bu isim, ancak bu takım ilk Türk milli takımıdır, bu şuur içinde olunmalıdır.

Siyahın ve beyazın, Ay yıldızlı armalı formanın hakkını verecek, kıymetini bilecek birisi olmalıdır.

Ligmiş, kupa imiş bunlar önemli değil, Beşiktaş Türk takımıdır, önemli olan budur ve bu şuur ile hareket edilmelidir.

11 kişilik kadronun yarısından fazlasının yabancılardan teşekkül ettirilerek maça çıkılmasının zaten yeterince incitici olduğu görülmüyor ise daha da diyecek bir şey bulamıyorum…

Futbolcumuz sahaya çıktığında, yabancılarla oynadığında arkasında bu büyük milleti göremiyor ise, giydiği formadaki armanın anlamını idrak edemiyorsa, takımın renklerinin manevi cihetini bilmiyor ise nasıl bir başarı beklersiniz ki?

Ey Beşiktaş’ım, son sözlerimi söylüyorum: Türk’e yönel, Türk’e güven ve Türk milleti için oyna…

Sen Beşiktaş’sın.

 

 

 

Diğer Yazıları