Ahmet Kaya'nın aramızdan ayrılışının 17. yılı!
Bugün Ahmet Kaya'nın ölüm yıl dönümü. Türk müziğinde sıradışı bir iz bırakan Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, ünlü şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu'nun kardeşidir. Peki Ahmet Kaya öldüğünde kaç yaşındaydı? Ölüm nedeni neydi? Çocukları kimlerdir? Şu an ne yapıyorlar? Ahmet Kaya'nın en sevilen sözleri nelerdir? Dillerden düşmeyen şarkıları hangileridir? İşte Ahmet Kaya hakkında merak edilenler...
Ahmet Kaya'nın bugün aramızdan ayrılışının 17. yılı. Bugün onun ölüm yıldönümü. Milyonların gönlünde taht kurmuş sanatçının hayatı nasıl geçti? Ahmet Kaya kaç yaşında vefat etti? Nerede öldü? Neden hayatını kaybetti? Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya kimdir? Çocukları Melis Kaya ve Çiğdem Kaya neredeler? Ne yapıyorlar? İşte tüm soruların cevapları...
MÜZİĞE NASIL BAŞLADI?
Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya'ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı.
AHMET KAYA NEREDE NASIL VE NEDEN ÖLDÜ?
Ahmet Kaya'nın yaşamı kadar ölümü de olay yarattı. Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 57 yaşında ölen Ahmet Kaya'nın cenazesi 17 Kasım 2000'de 30.000'in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris'in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi.
AHMET KAYA'NIN EŞİ KİMDİR?
Ahmet Kaya ünlü şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu'nun kızkardeşi Gülten Kaya ile evlendi. Ahmet Kaya ile eşi Gülten Kaya'nın uzun soluklu evliliklerinden 2 çocukları oldu. Ahmet Kaya'nın kızlarının isimleri Melis Kaya ve Çiğdem Kaya'dır.
HÜRRİYET GAZETESİ'NİN AHMET KAYA İÇİN ATTIĞI VAY ŞEREFSİZ MANŞETİ NEYDİ?
İşte Ahmet Kaya'nın hayatı ve Hürriyet'in Vay Şerefsiz manşeti ile değişen hayatı;
Ahmet Kaya 57 yıllık ömründe bir çok soruşturmaya konu oldu. Bunlardan şüphesiz en önemlisi ve hayatını tümden değiştiren 'Vay Şerefsiz' iftirasıydı. Ertuğrul Özkök'ün genel yayın yönetmenliği döneminde Hürriyet Gazetesi Ahmet Kaya için 1993 yılında 'Vay Şerefsiz' manşetini attı. Gazetenin iddiasına göre Ahmet Kaya, Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede Türkiye'ye kin kusmuştu. Sonraki manşette ise Ahmet Kaya için Ayıp Ettin Gözüm manşetini atan Hürriyet, onu Apo'lu Kürdistan haritası önünde konser vermekle itham etti. Ahmet Kaya için bu haberler üzerine DGM'de 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Kaya bunun üzerine 16 Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi.
AHMET KAYA'NIN REKOR KIRAN ŞARKISI
Ünlü sanatçı Ahmet Kaya'nın her albümü en çok satanlar listesine girdi. Bunlar içinde Dağlara albümü 2.800.000 bandrolle rekor kırmıştır.
KAÇ ÇOCUĞU VAR?
Ahmet Kaya'nın Melis Kaya ve Çiğdem Kaya isminde 2 kızı var.
Ahmet Kaya, yasal suçlamaların yanı sıra çeşitli kesimlerce lüks içinde yaşarken yoksulluk edebiyatı yapmakla da itham edildi. Bu eleştirilerle ilgili olarak yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi:
“Benim hiç Mercedes'im olmadı. Şimdiki arabam Mercedes'ten daha pahalı, cip olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım; bunlar önemli şeyler yani. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık. Bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk. Yani ben cipe binsem, Mercedes'e binsem; bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum? Bu önemli. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez..."
Ahmet Kaya eşi Gülten Kaya ile olan evliliğinde 2 kız çocuğu sahibi oldu.
AHMET KAYA KİMDİR?
Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya'ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı.
Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972'de İstanbul Kocamustafapaşa'ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı. Bu sıkıntılarını bir belgeselde şöyle dile getirdi:
"Onlarla konuşmuyordum; çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: 'Biraz seninle konuşak beş dakika, kaçıyorsun hep...' Bana dedi ki: 'Rica ederim.' Öyle bir ağrıma gitti ki: 'Ben de sana rica ederim,' dedim.. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim."
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi.
1978 yılında Gelibolu'da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu.
İLK PROFESYONEL ÇALIŞMALARI
Askerden döndükten sonra Ahmet Kaya işsizlik sebebiyle ekonomik zorluklar çekti. Bu sırada eşi kendisinden ayrılır. Bu ekonomik sorunlarından kurtulmak umuduyla kendi deyimiyle "sistemin tersine hareket" ederek hapse girmeye çalıştı.
Nihayetinde uzun uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 yılında piyasaya çıktı. İstanbul Şan Tiyatrosu'nda küçük bir konser verdi. Ağlama Bebeğim albümü çıktığı yıl toplatıldı fakat daha sonra sansürü kaldırıldı. 1985'te ikinci albümü Acılara Tutunmak için birinci albümde olduğu gibi Değişim Stüdyosu'yla anlaştı. Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi'nde olan Selda Bağcan'ın kardeşi Sezer Bağcan'dı.
Cezaevinde tanıştığı 12 Eylül Darbesi mağduru Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya'nın tanışmasına aracılık eder. Albüm yayımlandıktan sonra evlendiler. Gülten Hayaloğlu hapishanede idam cezasına mahkûm olan Nevzat Çelik'in Şafak Türküsü şiirini Ahmet Kaya'ya iletti. Böylelikle geniş kitlelerce tanınması sağlanan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986'da piyasaya çıkan Şafak Türküsü oldu.
Bu albümde aranjör Oğuz Abadan'la çalıştı ve hemen hemen tüm besteleri kendisi yaptı. Aynı yıl An Gelir albümünü yayınladı. 1987 yılında kızı Melis doğdu.
YUSUF HAYALOĞLU İLE TANIŞMASI
Ahmet Kaya, Gülten Hayaloğlu ile evlendikten sonra kardeşi Yusuf Hayaloğlu ve şiirleriyle tanışır. Sözlerinin çoğunluğunun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat adlı albümü 1987 yılında yayımlanır. 1988 yılında sadece iki şarkının söz yazarlığını Hayaloğlu'nun yaptığı ve diğer sözlerin tanınmış şairlerin şiirlerinden oluşan Başkaldırıyorum albümü çıkar.
Ardından 1989 yılında sadece bağlama ve vokalin ile oluşturduğu konserlerinden bir derleme olan Resitaller-1 yayımlanır. Aynı yıl Osman İşmen'in düzenlemesiyle, sözlerinin büyük çoğunluğunu Hayaloğlu'nun yazdığı İyimser Bir Gül albümü çıkar. 1990 yılında Resitaller-1'in devamı niteliğinde olan Resitaller-2 albümü yayımlanır. Aynı yılın Ekim ayında çeşitli şairlerin şiirlerinden oluşan Sevgi Duvarı isimli albümünü çıkartır.
Şarkılarım Dağlara albümü basılan 2.800.000 bandrolle rekor kırmıştır. Bu albümde yer alan Özgür Çağrı isimli şarkıda geçen Abin bir gün dağdan döner, sarılırsın yavrucağım gibi sözler nedeniyle albümü toplatılır, Ahmet Kaya'nın konser vermesi yasaklanır.
Ahmet Kaya 1990 yılında Tatar Ramazan ve 1992 yılında Tatar Ramazan Sürgünde filmlerinin müziklerini yaptı. 1994 yılında prodüksiyonunu Gülten Kaya ve Yusuf Hayaloğlu'nun yaptığı, Kanal D'de yayınlanan Ahmet Abi'nin Vapuru programını yaptı. Bu program sadece 13 hafta sürdü. Bu programa Nihat Akgün'ün katılması ve JET-PA'nın sponsorluğunu yapması büyük eleştiriler aldı.
MÜZİKAL TARZI
Ahmet Kaya İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Ahmet Kaya'nın tarzı pop, Türk halk müziği ve arabesk kategorilerine tam olarak dahil edilemediği için özgün müzik denilmeye başlandı.
Kendisi müzik tarzının devrimci arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı. Ahmet Kaya şarkılarında Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attilâ İlhan, Can Yücel,Nevzat Çelik, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Ahmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleler işlenir. Toplam yirmi iki albümünde sadece bir Kürtçe şarkısı (Karwan) vardır ve bir tane de Kürtçe açılış bulunur.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Ruhi Su ile tanışıp Mahsus Mahal isimli türküyü çaldığı zaman, Ruhi Su bağlamanın bu şekilde, at teper gibi çalınmayacağını söyler. Yıllar sonra Ahmet Kaya bir konserinde bağlama çalarken bu olaya nüktedan bir gönderme yaparak "Bağlama böyle de çalınır" der.
HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR
10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında: "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." dedi. Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı.
Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği iddia edilen bir konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanması üzerine "Bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı.
16 Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi.
1999 yılında Münih'de PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediğini iddia eden Hürriyet Gazetesi haberi için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı. 9 Şubat 2000 yılında Zaman Gazetesi'ne yaptığı röportajda "Ben 3 tane şerefsizin yüzünden ülkemde arabama bile binemedim dedim" diyerek yalanladı.
Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
17 Kasım 2000'de 30.000'in üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris'in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi.
ÖLÜMÜNDEN SONRA
2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği Dinle Sevgili Ülkem isimli bir albüm yapılmış, Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu Hoşçakalın Gözüm, Biraz da Sen Ağla albümü yayımlandı.
Père Lachaise Mezarlığı 71. bölümünde bulunan mezarı 2003 yılında tekrar düzenlendi. Ağırlığı 3.5 tonu bulan mezarının üzerinde kardelen motifleri, enstrümanlar, Kastamonu yazması deseni, İstanbul silueti, şarkı sözleri ve büstü bulunmaktadır. Kalsın Benim Davam. ve Gözlerim Bin Yaşında (Aralık 2006) adlarında dört albümü daha yayınlanmıştır.
4 Eylül 2007'de Türkiye'de kendi ismine açılan tek yer olan Ahmet Kaya Halk Evi, Batman'da açıldı. 2009 yılında AK Parti hükümetince mezarının Paris'ten Türkiye'ye taşınması konusunda fikirler ortaya atıldı. Ahmet Kaya'nın kabri halen Paris'in Père Lachaise Mezarlığı'nda yer almaktadır.
Haziran 2012'de Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ahmet Kaya Özel Ödülü verileceği açıklandı. İlk ödülü Kaya'nın bağlamacısı Ümit Yılmaz'ın alacağı söylendi.
28 Ekim 2013-de 2013 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nde ‘müzik’ alanındaki ödül Ahmet Kaya'ya verildi.
Serdar Ortaç ve Ertuğrul Özkök Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından o dönem yaptıkları için özür dilediler.
Hâlân daha dinlenen Ahmet Kaya dinleyicileri tarafından ölümsüzleştiriliyor.
ALBÜMLERİ
1984: Ya Rıza Şimdi
1985: Ağlama Bebeğim
1985: Acılara Tutunmak
1986: An Gelir
1986: Şafak Türküsü
1987: Yorgun Demokrat
1988: Başkaldırıyorum
1989: Resitaller-1
1989: İyimser Bir Gül
1990: Resitaller-2
1990: Sevgi Duvarı
1991: Başım Belada
1992: Dokunma Yanarsın
1993: Tedirgin
1994: Koçero (Selda Bağcan ile)
1994: Şarkılarım Dağlara
1995: Beni Bul
1996: Yıldızlar ve Yakamoz
1998: Dosta Düşmana Karşı
2001: Hoşçakalın Gözüm
ŞARKILARI
(Potbori) Fabrika Kızı, Cama Çıkma, Fabrika Önü
Acı Ninni (45,7b)
Acılara Tutunmak
Ada Sahilleri
Adı Bahtiyar
Adı Yılmaz
Ağladıkça
Ağlama Bebeğim
Ah
Ah Ulan Rıza
Aklanacak Dünya
Al Öfkemi
Alnında Dağ Ateşi
Amanın Minnoş
Amenna (Yaşayanlar Bir Gün Ölür)
An Gelir
Arka Mahalle
Arpa Orağa Geldi
Ay Gidiyor
Ay Karanlik
Aynı Daldaydık
Ayrılığın Hediyesi
Ayrılık Hediyesi
Bacalar & Kara Toprak (Mamoş)
Bahtiyar
Başım Belada
Başkaldırıyorum
Ben Anadoluyum
Ben Beni
Benden Selam Söyleyin
Beni Bul Anne
Beni Tarihle Yargıla
Beni Vur
Bırak Beni
Bir Acayip Adam
Bir Anka Kuşu
Bir De Sen Gitme
Bir Minik Kız Çocuğu
Bir Veda Havası
Biraz Da Sen Ağla
Birazdan Kudurur Deniz
Biz Üç Kişiydik
Bize Kalan
Bize Ne Oldu
Bizim Hikayemiz
Böyle Bir Sevmek
Bu Da Benim Sana
Bu Dert Beni Verem Eder
Bu Gala Daşlı Gala
Bu Gece Beni Düşün
Turuncu Gemi
Tut ki Gecedir
Tutuşur Dizelerim
Uçun Kuşlar Uçun
Uğurlar Ola
Uy Havar
Üşür Ölüm Bile
Yakamoz
Yakarım Geceleri
Yalan da Olsa
Yalancı Ayrılık
Yangın Gecesi
Yaşamadın Sen
Yazamadım
Yazmalı Gelin
Yemen Türküsü
Yeter
Yetiş Nerdesin
Yinede Yandı Gönlüm
Yollarına Baka Baka
Yorgun Demokrat
Yusuf Yusuf
Yüreğim Kanıyor
Zeytin Karası
Neden
Nenni Bebek
Nereden Bileceksiniz
Nevroz Ateşi
Neyleyim
Niye Böyle Anne
O Vahşi At
Odam Kireçtir Benim
Olmasaydı Sonumuz Böyle
Ortadoğu
Oy Benim Canım
Oy Havar
Oy Lili
Ölüm Dörtlüğü
Ölürem Kardaş
Önce Dişlerimiz Döküldü
Öyle Bir Yerdeyim Ki
Özgür Çağrı
Rinna Rinnan Nay
Sabır Kalmadı
Saza Niye Gelmedin
Sel Dağ
Selam Ederim Halkıma
Sen Benim Hiçbir Şeyimsin
Sen İnsansın
Sen Yanma Diye
Senin Derdindeyim
Sensiz Yaşayabilmerem
Sevemezsin
Sevgi Duvarı
Sivastopol Marşı
Siz Yanmayın
Sorgucular
Söyle
Suskun
Sürgün Acısı
Sürmeli Ne Yandasın
Süryani
Şafak Türküsü
Şahin Gibi
Şeyh Bedrettin
Şiddet
Şiire Gazele
Şu Dağlarda Kar Olsaydım
Tedirgin
Telgrafçı Akif
Telgrafın Telleri
Tezgahtar Nebahat
Tıka Basa Pastırma
Turna Semahı
Hani Benim Gençliğim
Haramiler
Hasretinden Prangalar Eskittim
Haydi Git
Hep Sonradan
Herkes Kendi İşine
Hey Göklere
Hiçbir Şeyimsin
Hikayemiz (Bir Güneşti)
Hoşçakalın Gözüm İçerden Çıkacak Birazdan Adam
İçimde Ölen Biri Var
İyimser Bir Gül
Jilet Yiyen Kız
Kaçak ve Anne Kaçakçı Kurban
Kadınlar
Kafama Sıkar Giderim
Kalan Kalır (Vur Sırtına)
Kara Yazı
Kara Yılan
Karanlıkta
Karar Vermek Zor
Kardelenler Açınca
Karlı Dağlar (Ilgaz Dağlarında)
Karwan (Kervan)
Katlime Ferman
Kemer Ağır Kalkmıyor
Kenar Mahalleli
Kendine İyi Bak
Kılıçbalığının Öyküsü
Kimdi Bunlar
Koçero
Kore Dağları
Korkarım
Koru Kendini
Kum Gibi
Kurtuluş Savaşı Destanı
Layla
Lili Marlen Türküsü
Macera
Mahur Beste
Mavinin Türküsü
Maviye Çalar Gözlerin
Meleğim
Memleket Hasreti
Merhaba
Metrisin Önünde
Mican
Munzurlu
Bu Şiirin Kuralsız Son Sözü
Bu Yalnızlık Benim
Büyüdün Bebeğim
Can Yoldaşım
Cinayet Gibi
Cinayet Saati
Çağrı
Çek Mustafa
Çiğdem Çiçek (Aylar Oldu)
Çilli Kedi
Çökertme
Dağlarda Ölmek İsterim
Dardayım
Değirmen Başında Vurdular Beni
Demedim Mi Haydar
Denizin Ardı Özgürlük
Derin Bir Ah Çektim
Dersim Dört Dağ İçinde
Diyarbakır Hasreti
Diyarbakır Türküsü
Doğum Günü
Dokunma Yanarsın
Doruklara Sevdalandım
Dost
Dost Düşmana Karşı
Dostum Dostum
Duman Çökmüş Munzur'a
Elektro Şok
Entel Maganda
Evlerinin Önü
Eylüle İsyan Gibi
Fasso Necdat
Gaş Gabah
Gayrı Gider Oldum
Geçmiyor Günler
Gel Haydi Gel
Geleceğim
Gençlik
Giderim
Gökyüzü
Grev
Gururla Bakıyorum
Gururla Bakıyorum Dünyaya
Gül Dikeni
Güzel Günler
Haçan Ölesim Gelir
Hadi Bize Gidelim
Hadi Sen Git İşine
Halkların Kardeşliği Adına
EN SEVİLEN SÖZLERİ
Biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik.
Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık.
Siz benim nasıl yandığımı nereden bileceksiniz?
Dokunma bana fişlenirsin, dokunma bana ellerin tutuşur, dokunma bana çıldırırsın, dokunma bana sende yanarsın.
Pariste yazında kışında üşüdüm.
Bizi zaman yenecek ve anılar kalacak.
Sensiz isyan ettim her an dünyam kahır, dünyam zindan yine başım duman duman olmadan gel.
İhanetin zincirini tutan utansın. Dönüp arkasına bakan utansın. Dost diye bağrıma bastığım insanlar, arkamı dönünce vuran utansın.
Depremler oluyor beynimde..
Haykırsam duyamazsın. Çağırsam gelemezsin. Yürekten sevemezsin sen.
Söyle ay doğmadan, düşmesin yaş gözüme..
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun. Yüreğine beni, beni soruyor musun? Öyle yalnız, yalnız kaldım biliyor musun, türküler söyledim sana duyuyor musun?
Ben giderim geri gelmem, benden sonra kalan kalır..
Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar..
Firarilerin uzmanı olmuşum, bütün telsizlerde adım okunur..
Bizi hasret saracak..
Bir ben kaldım, bir ben kaldım, tenhasında gecenin, avutulmamış ben..
Bu dağlara bu yollara, toz eyledi aşk beni. Ben yanarım aşk için, ben yanarım gül için.
Birazda sen ağla…
Ben klasik bir kadere teslim olmak istemiyorum ve öldükten sonra değil, şimdi anlaşılmak istiyorum.
Sen benim hiçbirşeyimsin.
Birde sen gitme…
Varsın böyle geçsin yabancı günler, varsın canımı yaksın yine yalnızlık. Seninle doluyken baktığım dünler, yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
Hani benim sevincim nerde?
Sanki gökten kar yerine kan yağıyor, kar altında üşümüş bir çocuk ağlıyor. Yaşlı gözleriyle bana bakıyor, akan gözyaşını içesim gelir.
Dostlukmuş.. Ölüme yürümekmiş.. Üstüne titremekmiş.. Vefaymış! Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış!
Bu hasretlik kalır gitmez teninde! Eksilmez acılar ezik yüreğimde..
Bazen bir uçurum kalır, bazen de martıların ardından. Velvele koparan bir leş kalır, bir intihar gibi puşt olunca sevdalar.
Sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın. Sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın.
Yanımdasın susuyorsun. Susuyor konuşmuyorsun. Bakıyor görmüyorsun. Dokunsan donacağım. İçimde intihar korkusu var. Bir gülsen ağlayacağım, bir gülsen kendimi bulacağım.
Geçip karşımda dursan. Hem bağırsan hem de kızsan. Beni kaleş/kaleşnikof ile vursan. Yine senin derdindeyim.
Hey gönül gene bu gece, kederim geceden yüce. Gel susalım beraberce, böyleymiş kara yazımız.
Bırak ay gitsin, sen kal bu gece…
Bana böylesi garip duygular bilmem neye gelir, nereye gider döndüm işte acı yüreğimden beynime sızar, "Bu Günde Ölmedim Anne."
Dibine vurmuş gecelerden geldim. Yalanım yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde çocuklara şekerle yaşadım. Hepinizin gurbetindeyim şimdi…
Şimdi saat yokluğunun belası, sensiz gelen sabaha günaydın..
Ah ne fayda ah ne fayda… Kefen beyaz ah ne fayda…
Tutsam şu karanlığı tutsam da yırtsam.
Ben derdimi kimseye söyleyemedim.
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun…
İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda, kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla, sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla; Ben yandım, siz yanmayın ALLAH aşkına…
Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız…
Hesabım kalsın mahşere, elimi yıkar Giderim…
Dostum dostum güzel dostum. Bu ne beter çizgidir bu. Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.
Gözüm yaşarıyor yüreğim yanıyor, olmasaydı sonumuz böyle…
Ceketimi yağmurlara astığımdan beri, tehlikeli şiirler yazar dünyaya sataşırım.
Sonbahar damlardı damlarımıza, biz seninle sararırdık. Aydınlanlansın diye şu kirli yüzler, biz durmadan şavaşırdık.
Saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama…
Birazdan kudurur deniz..
Kırmızı rujlu sokakların, aşağılık pazarlıkların, adı anılmayacak benle. Bir çiçeğim halk ormanında fışkırdım, başkaldırıyorum.
Söyle sen nerdesin, ben nerde….
Dibine vurmuş gecelerden geldim, yalanım yok. Bir cebimde küfür, bir cebimde çocuklara şekerle yaşadım. Hepinizin gurbetindeyim şimdi.
Artık sigarayı günde üç pakete çıkardım. Olsun gözüm olsun. Ne olacaksa olsun!
Bir kenar mahalleliyim mecburen uzaktan severim…
Sana boncuktan kuş yaptım konacak pencerene.
Söyle yağmur söyle. Değmeden yüreğime. Söyle gökyüzüne. O nerde…
Şimdi bütün iyi niyetlerimi, bir bir yargılayıp asıyorum…
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette..
Ben hep uçurum kıyılarında dolaşmayı, hep rüzgara karşı koşmayı, uğultulu bir hayatın sesini ve öfkesini ciğerlerimde hissetmeyi, aşkı, devrimleri, başkaldırmayı, muhalif olmayı cesareti sevdim. Ve böyle yaşadım.
Giden bu yolculardan, en çok ben şanssızım. Ne kadar çok yaşadıysam, o kadar çok yalnızım.
Acılardan arta kalan işte bu bakışlarmış. Buğu diye gözlerimde, gün batımı bulutlarmış…
Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe, yine de bu yangını söndüremedim.
Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi, yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi.
Dün gece gördüm düşümde, seni özledim anne. Gözlerinden akan bendim. Düştüm göğsüne, söyle canın yandımı anne..
Siz benim neden sustuğumu nerden bileceksiniz…
Acımasız olma şimdi bu kadar, dün gibi çekip gitme.
Bozar mı sandın acılar?
Sakin göllerin kuğusuyduk, olmasaydı sonumuz böyle.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin, ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun…
Kokunu verirken vazomda güller, yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
Dışarıda kar yağıyor, benim içime yağmur…
Beni bilimle anla iki gözüm felsefeyle anla ve tarihle yargıla.
Parmak uçlarına değen sıcaklık, incinen bir hayatın yarasıdır.
Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya, bu hep böyle böyle gider mi.
Kendine iyi bak.. Beni düşünme.. Su akar yatağını bulur..
Firarilerin uzmanı olmuşum, bütün istasyonlarda afişim durur, beni bir çocuk bile vurur…
Giderim buralardan, giderim bir akşam üstü… Umurunda olmaz, umurunda olmaz, umurunda olmaz bilirim…
Yalnızlığım benim pasaklı kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi…
-Şunu söylemek isterim. Biz bugüne kadar, en son ben; her şey barış, her şey kardeşlik, her şey dostluk içindi, temel şiarımız buydu. Biz ülkeyi bölmek için değil, birleştirmek için vardık. Bunu anlamakta güçlük çektiler.
- Ülkemizde her zaman ilke olarak savunduğum bir tek şey var: Bağımsız, demokratik ve aynı zamanda laik bir ülkenin en büyük bekçisi olarak görüyorum kendimi.
- Onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda, herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: "biraz seninle konuşacak beş dakika, kaçıyorsun hep".. Bana dedi ki: Rica ederim. Öyle bir ağrıma gitti ki: Ben de sana rica ederim dedim.. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.
- Yeni bir televizyon kuruluyor(Medya Tv). Umudum ve isteğim, beklentim Türk ve Kürt halklarının kardeşliğine bir ışık olsun, bir sinyal olsun, bir mesaj olsun, kan ve kin bir kenarda dursun. Barış olsun, dostluk olsun, arkadaşlık olsun, yoldaşlık olsun. Biz, istediğimiz küçücük bir şeydi, deryada bir damlaydı. Ulusal kültürden bahsettik, kültürel kimlikten bahsettik onlar bunu nüfus cüzdanı anladılar. Bu kadar acayip ve tuhaf insanlar işte ne yapayım yani.
- Ve.. Şunu söyleyeyim yeni kurulan bu televizyon dediğim gibi barışa ve kardeşliğe hizmet etsin ve hepinizi sevgiyle ve hasretle kucaklıyorum. Hoşça kalın, dostça kalın arkadaşlar.
- Demokrasi hepimiz içindir. Düşünce özgürlüğünün benim için ne kadar var olması gerekiyorsa, Tayyip Bey için de o kadar olması gerekir. Kimse okuduğu bir şiir yüzünden özgürlüğünden alıkonulmamalıdır!”
- Önümüzdeki günlerde Kürtçe bir kaset çıkarıyorum. Kürtçe bir de klip çekiyorum. Bunu yayınlayacak yürekli insanların da olduğunu biliyorum. Yayınlamazlarsa, Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklar, onu bilmiyorum. Teşekkür ederim.
- Adam beni görünce Yaşasın Türkiye! diye bağırıyor. Sanki ben uzaydan gelmişim.
- Arka cebimde 2 metrelik kefenim duruyor, her an hazır ve nazır, her an ama yani. Ölürsem, hayatımda istediğim bir tek şey var, bir tek şey var. Asla bu ülkeyi sevmiyor demesinler asla yani, Ben Edirne'den Ardahan'a kadar bu ülkeyi çok sevdim.
- "Cumhuriyetimizin 75. yıl dönümünde daha güzel günleri yaşamak, cumhuriyeti daha özgür yaşamak, inanca saygının, düşünceye özgürlüğün olduğu cumhuriyetlerde yaşamak dileğiyle ve artık şarkı söyleyenlerin ve şiir okuyan insanların tutuklanmayacağı cumhuriyetlerde bir daha görüşmek üzere." (29 Ekim 1998)
- Benim Türkiye'de yaşayan 64 milyon insana şerefsiz dediğimi söylediler. Ben, hiçbir halka, halklara asla şerefsiz lafını kullanmadım. Ben sadece Kürt kimliğimden dolayı beni linç etmek isteyen namussuzlara, haysiyetsizlere burada bir kez daha şerefsiz diyorum. Ahmet Kaya 64 milyon insana şerefsiz dediği gibi, spekülatif laflarla benim etrafımda toplamaya ve yıllardan beri dostluk ettiğim Türk halkını bana düşman etmeye çalışıyorlar. Türk halkını bana değil, Türk halkını Kürtlere düşman etmeye çalışıyorlar. Ben onların, o medyanın üzerimde oynadıkları oyunun farkındayım. Bunlar soğuk savaş stratejileri. Onların, o kirli savaşını, o stratejilerini ben bozarım, onların oyununu bozarım, daha önce de bozdum, gene bozarım, gene de bozacağım.