AK Parti ile MHP birleşiyor mu? Numan Kurtulmuş yanıt verdi...
Numan Kurtulmuş'a "Milli mutabakat ittifakı" soruldu
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Bangladeş ziyaretinde mülteci kamplarını ziyaret etti ve Arakanlı Müslümanlarla bir araya geldi.
Sığınma kamplarında zor koşullarda yaşamaya çalışan Arakanlı mülteciler konusunu Bangladeş temasları sırasında sıklıkla gündeme getiren Bakan Numan Kurtulmuş, Bangladeş’in Myanmar sınırındaki Cox’s Bazar şehrinde Arakanlı Müslümanların yaşadığı kampları ziyaret etti.
Sağlık Bakanlığı ile AFAD’ın kamp alanındaki Sahra Hastanesi, TİKA, Türk Kızılayı ve Diyanet Vakfı’nın ortak dağıtım noktası ile TİKA mutfağında incelemelerde bulunan Bakan Numan Kurtulmuş'un ziyareti sırasında çoğu zaman duygusal anlar da yaşandı.
Kurtulmuş ziyaretinde kendisine eşlik eden aralarında SuperHaber Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Er'in de bulunduğu gazetecilere Türkiye'deki sıcak gelişmeler ve Bangladeş ziyaretine ilişkin önemli açıklamalar da yaptı.
İşte Kurtulmuş'un açıklamaları;
SORU- Milli mutabakat, milli ittifak hususunda, bunun neresindeyiz? AK Parti tabanında da bu işe, ya bu kadarı da fazla diyen kitleler var siz nasıl bakıyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Şöyle bakmak lazım meseleye: Milliyetçi Hareket Partisi epey bir süredir bazı meselelerde doğrudan, açıktan AK Parti’ye, Hükümete destek veriyor. İşte 16 Nisan referandumu bu desteğin önemli alanlarından birisiydi. Ayrıca, terörle mücadele konusunda çok ciddi bir destek veriyor ve yine Türkiye’nin işte Fırat Kalkanı Operasyonuyla ilgili, şimdiki Zeytin Dalı Operasyonu gibi operasyonlarında da açık bir destek veriyor. Ancak bu şu manaya gelmiyor: Bu destek, iki partinin artık birleştiği, bütünleştiği ve tek parti haline geldiği anlamına gelmiyor. Sayın Bahçeli de konuşmalarında net bir şekilde ifade ediyor. Nihayetinde AK Parti ve MHP belli konularda işbirliği yapan, görüşleri birbirine yakınlaşmış olan, ama nihayetinde siyasi öncelikleri, parti programları birbirinden farklı olan iki partidir. AK Parti ve MHP’nin seçim ittifakı yapacak olması, iki partinin birleşeceği, bütünleşeceği anlamına gelmiyor. İki farklı siyasi parti, Türkiye’nin geçmiş dönemlerinde de olduğu gibi bir seçim süreci içerisinde birlikte hareket etme eğilimi içerisindeler, şu anda müzakereler devam ettiği için henüz tam manasıyla netleşmiş bir sonuç elde edilmediği için. Ama öyle görülüyor ki bu seçime iki parti birlikte girecektir. Bunun şekli nasıl olacak, nasıl bütünleşecek, bunlar da oluşturulmuş olan grup tarafından sonuna kadar tespit edilecek ve gidilecektir. Dolayısıyla bunu partilerin birleşmesi, bütünleşmesi şeklinde değil belli konularda ittifak yapmaları, şimdiye kadar olduğu gibi seçimde de, seçim konusu üzerinde de müşterek hareket etmeleri şeklinde anlamak lazım. Partilerin kendi programlarındaki farklılıkları tabii ki var olmaya devam edecektir.
SORU- Zannediyorum buna milli mutabakat denmesi, aslında toplum olarak bunu sıcak karşılamasının sebebi de şu mudur: Gezi olayları, ardından darbe süreci, dış terör, iç terör tehdidi ve Türkiye’nin yeni yönetiminin terörle mücadelede farklı bir konseptle, içeride terörü bertaraf etmesi, şimdi dışarıdan gelecek terörle ilgili operasyonlar, uluslararası alanda yoğun bir diplomasi, Türk toplumunun bunları aşması için de milli bir sürece ihtiyaç vardı, bunun yansıması gibi görünüyor, ben biraz öyle görüyorum.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Doğru, çok doğru.
SORU- O yüzden MHP’nin böyle bir sürecin içinde AK Parti’yle birlikte hareket etmesini sizin dediğiniz gibi partilerin birleştirilmesi değil bir milli ittifak, devletin bekası açısından önemli bir süreç olarak okumak lazım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Öyle, şu anda zaten kamuoyunda belli bir destek her iki tarafta da bu konuda oluşuyorsa, temel sebebi bu mutabakattır ve geçmişte dediğiniz gibi son 2-3 yıllık süreç içerisinde de bu mutabakatın sonuçları bir şekilde görüldü. Örneğin FETÖ’ye karşı verilen mücadelede MHP çok net bir şekilde tavrını ortaya koydu. Bu milletin kahir ekseriyetinin takdir ettiği bir tavırdır, tutumdur. Aynı şekilde içeride ve dışarıdaki terör örgütlerine karşı mücadelede şeksiz-şüphesiz bir açık çek vererek Hükümetin yanında durması yine takdir edilen bir durumdu. 16 Nisan’da da fiilen sahada destekleriyle referandumdan evet çıkmasına katkı sunmuş oldu. Dolayısıyla zaten geçmiş 2-3 yıllık süreçte bir şekilde fiilen oluşmuş olan bir mutabakat var, bu mutabakatın da yine önümüzdeki seçim sürecine aktarılması söz konusudur. İnşallah hayırlı olur, milletimiz için güzel sonuçlar verir.
SORU- Şöyle bir şey söyleniyor, katılıyor musunuz: Türkiye’de paradigma değişti siyasette, aslında sağ ve sol olarak ayırırsak bundan sonra solun iktidar olma şansı olmuyor tarzı yaklaşımlar var…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Başkanlık sistemi nihayetinde böyle bir, yani son tura, diyelim ki en kötü ihtimalle son tura iki kişi kalacağı için zaten ister istemez cumhurbaşkanlığı sistemi iki kutuplu bir yapıya doğru gelecek. Ama benim kanaatim; Türkiye’nin böyle bir yapıya doğru gitmesi, en az iki seçim dönemi alacak olan bir süreçtir. Türkiye’de çok canlı olan siyasal akımlar var, bu akımlar da bir şekilde Parlamentoda temsil edilecektir. Ancak benim gördüğüm, benim siyasetten anladığım, okumaya çalıştığım; Türkiye’nin bundan sonraki şeyi böyle sağ-sol gibi eski döneme birtakım kavramsallaştırmalar üzerinden değil de işte daha yeni belki kavramsallaştırmalar üzerinden olacaktır ya da kendisinin farklı taraflarda, o geleneksel olan farklı taraflarda zanneden grupların ya da hisseden grupların dahi biraraya gelebileceği ittifaklar oluşabilecek. Dolayısıyla burada ben Türkiye’nin hala siyasetteki motor gücünün AK Parti’nin bugün temsil ettiği bir formülasyonda olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi; kapsayıcı olması, yani bu topraklarda yaşayan herkesi kapsayacak, herkesi içerecek, herkesin kendisini evet ben bu partide ya da bu siyasi akımın içerisinde olabilirim, burayı destekleyebilirim diyeceği, Türk’ünün, Kürt’ünün, Alevi’sinin, Sünni’sinin, işte şu grubun-bu grubun desteğini alabilecek bir kapsayıcılık, bütünleştirici bir anlayışın olması. Mutlaka reformcu olması, Türkiye’nin şimdi önümüzde reform gerektiren yeni alanları var, bunlardan birisi de; cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte devletin yeniden yapılandırılması süreci yer alacak. Burada reformcu, gerçekten taleplerini siyasete taşıyabilen ve Türkiye’nin önünü açabilen bir kararlılığa sahip olmak. Üçüncüsü; demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla içselleştirmiş olmak, bu da fevkalade önemli bir belirleyici unsur olacaktır. Ve bir dördüncüsü ise; milli olmak, yerli olmak dediğimiz şey, yani bu ülkenin kendi kökleri üzerinde yükselme becerisini gösterebilmek. Bundan sonraki siyaseti belirleyecek dört ana unsur budur.
Sol da, sağ da –eski tabirleriyle söylüyorum- bundan sonra belki bu tabirlerin de değişmesi gerekir, sol da, sağ da kendisini bu dört temel unsur etrafında değiştirmek, yenilemek, hatta dönüştürmek mecburiyetindedir. Demin Kılıçdaroğlu’yla ilgili eleştiriyi yaparken çok somut bir örnek karşımıza çıktı. Hükümete bu konuda, Afrin Operasyonunda destek veriyor olmak milli-yerli olmak bakımından önemlidir ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin -tırnak içerisinde- sosyal demokrat bir parti olmasını da ortadan kaldırmak. Ama illa o klasik sağ-sol anlayışıyla hareket edildiği zaman, hükümet ne yaparsa yapsın karşı çıkma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu dört şey üzerinde AK Parti de, diğer partiler de kendilerini yeniden tahkim ederek, yeniden tanımlayarak, yeniden belki bazı alanlarda dönüştürerek yoluna devam edecek. Kim burada daha mahir olur, kim daha başarılı bir şekilde bu dört özelliği ortaya koyarsa, şu anda Türkiye siyasetinde bunu yapabilecek parti olarak sadece AK Parti görünüyor, dolayısıyla siyaset bunun üzerinden şekillenecek. Sağ-sol meselesini çok geçerli olacak bir şey olarak görmüyorum.
SORU- Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir kongre yaptı, değişim süreçleri bekleniyordu, partide yeni farklı bir vizyon bekleniyordu. Demokratik yarıştan sonra parti meclisi üzerinden veya vizyon olarak seçim 2019’a yönelik Türkiye’nin beklentileri, iktidar vaatleriyle ilgili çok önemli şeyler bekleniyordu. Bir önceki kongrenin ve daha önceki kongrenin tekrarı, hiç yenilenmiş bir şey yok, enteresan bir tablo çıktı. Ama bir taraftan da AK Parti 15 yıldır iktidarda olmasına rağmen yeniden hem belediye başkanları üzerinde, yerel yönetimler üzerinden, hem partinin yeni vizyonu, Türkiye’nin yeni geçeceği sisteme hazırlık açısından ve uluslararası entegrasyon açısından da enteresan bir çalışma içinde görüyoruz AK Parti’yi. Bir yandan da anlamlı bir muhalefetin de bu sürece ciddi katkı vereceğini düşünecek olursak, AK Parti böyle bir şeyden de yoksun gibi görünüyor. Burada tabii bir tavsiye gerekiyor benim anladığım kadarıyla, oradaki tavsiyeniz nedir?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Vallahi AK Parti’nin en büyük talihsizliklerinden birisi; kendisini zorlayacak bir ana muhalefetin olmamasıdır. Ana Muhalefetin ısrarla kategorik olarak karşı çıkmalarına devam etmesidir; bunu millet de görüyor. Dolayısıyla AK Parti aslında kendi kendisiyle yarışıyor. Dolayısıyla AK Parti için Cumhuriyet Halk Partisi’nin duracağı yer önemli, ama Cumhuriyet Halk Partisi keşke orada olumlu bir muhalefet üretebilse, burada AK Parti’nin demin söylediğim çerçevede kendi içerisinde daha güçlü hale gelmesi için gayrete gelmesini temin etsin. Ama öyle görünmüyor, ben de size katılıyorum, hele bu kongreden sonra Cumhuriyet Halk Partisi mevcut statükosu devam edecek şeklinde görünüyor.
Mesela bu kongreyle birlikte Türkiye siyasetinin demokratikleştirilmesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi’nin teklifleri, bunlar belki ortaya çıkabilirdi, bunlar konuşulabilirdi. Halkın doğrudan siyasete katılımını sağlayacak mekanizmaların nasıl kurulacağına ilişkin teklifler, seçim yasası, siyasi partiler yasasına ilişkin yeni teklifler beklenebilirdi ve –tırnak içerisinde- sol partinin, sosyal demokrat bir partinin de bunları yapması ancak önünü açardı. Bunlar yapılamadı, orada bir durağanlığın içerisine girmiş görünüyorlar.SORU- Çok ciddi de bir ihtiyaçtı aslında o.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- İhtiyaçtır, tabii.
SORU- Ama maalesef böyle bir şey göremiyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Maalesef.
SORU- Cumhurbaşkanı, “Uyuyan devi uyandırdılar” dedi, bugünkü anahtar cümle o, her yerde aynı şeyi söyledi. Artık bizi uyandırdılar, bu saatten sonra da böyle gideceğiz. Nedir buradaki mesele?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin lideri olarak, AK Parti Türkiye’yi yöneten siyasi parti olarak biz Türkiye’nin gücünün potansiyelinin farkındaydık. Ama maalesef uzunca yıllardır, hele hele son yıllarda karşılaştığımız bütün bu sıkıntılı dönemlerde dostlarımız, müttefiklerimiz yıllardır birlikte aynı ittifakların içerisinde görüldüğümüz ülkelerin maalesef Türkiye’ye çok da dostça bakmadıkları, Türkiye’nin hayati önem vermiş olduğu konularda Türkiye’den çok farklı düşündüklerini, hatta Türkiye karşıtlarıyla işbirliği ve ittifak yaptıklarını gördük. Örneğin; uzun süre Avrupa Birliği Türkiye’ye karşı böyle işte size ayrıcalıklı ortaklık verelim, size farklı şeyler verelim, işte müzakere konularını açmayalım, başlıkları açmayalım vesaire son derece soğuk, uzak, Türkiye’yi tabiri caizse kapısında terbiye edilecek bir ülke olarak muamele etti. İşte Amerika Birleşik Devletleri’ne bakıyorsunuz, yıllardır NATO çerçevesinde bu kadar çok ittifakınız var, stratejik ortaksınız, teröre karşı mücadelede işbirliği içerisinde yer alıyorsunuz, maalesef çok temel konularda, sizin için varlık sorunu olan temel konularda bile sizinle beraber hareket etmiyor, işte tam tersine PKK’ya, PYD’ye silah sağlıyor. Bir taraftan da, yani diyelim ki işte uluslararası alanda Türkiye’nin ne kadar karşıtı varsa bunları da bir şekilde himaye ediliyor. Herhalde kastedilen budur, yani bunları artık gördük. Bunlar güçlü, ayakları üstünde duran, demin konuştuğumuz kendi gövdesi üstünde yeniden yükselip büyük bir medeniyet, büyük bir güç olma hayali kuran, dünyanın dört bir tarafındaki mazlumlara kol kanat germe iddiasında olan bir ülkeyi görmek istemiyorlar. Kendi savunma sanayisini kendisi yapan, kendi uçaklarını, kendi savunma mekanizmalarını kurabilen bir Türkiye görmek istemiyorlar. Dış yardımları almadan, IMF destekleri olmadan gelişebilen, güçlenen bir Türkiye’yi görmek istemiyorlar. Dediğim gibi, bunların istediği; tek ayaküstünde terbiye salonunda bekleme sırasını bekleyen bir Türkiye’dir. Artık Türkiye buradan uyandı.
SORU- Bir kesim tam bu dediğiniz mantıkla diyor ki ‘NATO’dan çıkamazsın, NATO olacaksın.’ Diğer kısım da bunun tersini savunuyor. Türkiye nerede duruyor?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Türkiye’nin durması gereken yer ne doğudur-ne batıdır, ne şu ittifaktır-ne bu ittifaktır. Biz bütün bu ittifaklarımızın hepsini bir şekilde kendi milli menfaatlerimiz çerçevesi içerisinde bir şekilde korur, geliştirebiliriz, çoğaltabiliriz, azaltabiliriz. Türkiye’nin durması gereken yer kendi eksenidir. Türkiye’yi eksen kayması üzerinden yıllardır eleştirenler, önce dünyanın değişen yeni eksenlerini anlamaya çalışsınlar. Türkiye dünyanın değişen şartları içerisinde kendisini ekseni etrafında yeniden tanımlamaya gayret ediyor. Uyuyan devi uyandırdınız lafı bu. Şimdiye kadar Türkiye eksenini belirlesin diyenler, aslında Türkiye’nin –eski tabirle söylüyorum- bir peyk ülke olduğunu kabul eden zihniyettir. Türkiye bir uydu ülke değildir, bir peyk ülke değildir. Türkiye, kendi ekseni olan, kendi miğferi olan bir ülkedir ve dünyanın bütün devletleriyle eşit ortak olarak ilişki kurma potansiyeline sahip bir ülkedir. Bölün dünyayı ortadan ikiye, ne taraftan ikiye bölerseniz bölün, doğu-batı deyin, kuzey-güney deyin, Müslüman dünyası-Hristiyan dünyası deyin, bütün bu farklı dünyalarla eş zamanlı olarak ilişkiye geçebilecek tek ülke Türkiye’dir yeryüzünde. Bu Allah’ın bize bahşettiği sadece stratejik konumumuzdan dolayı değil ülke olarak sahip olduğumuz şu andaki birikimimiz ve potansiyelimiz, geçmiş dönemden gelen tecrübelerimiz, tarihsel mirasımız dolayısıyla da sahip olduğumuz büyük bir avantajdır. Şimdi buz bunları, efendim şunlarla kapatalım, bu tarafı açalım, yani Rusya’yla belli görüşmeleri yapıyorsun, batıdan mı kayıyorsun, eksen mi kayıyor? İslam dünyasına yaklaşıyorsun, eksen mi kayıyor? Amerika’yla konuşuyorsun, eksen mi kayıyor? Hayır, eksenimiz falan kaymıyor, tam tersine Türkiye kendisini kendi eksenine oturtuyor. Kendi eksenimize oturtturduğumuz zaman, Allah’ın izniyle… Evet, bu zor olacak, zor bir süreç olduğunun farkındayız, ama kusura bakmayın Türkiye artık öyle kulağı çekilecek, parmakla tehdit edilecek bir ülke değil.
SORU- Birleşmiş Milletler’i eleştirip, yeniden yapılanmasını söylüyoruz, ama onunla birlikte işbirliği ve ortak işler yapıyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Şimdi bakın, şu anda dünyada bizim kadar çok dış kuruluşlarda üyeliği olan bir ülke var mı? NATO, Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Akdeniz Ülkeleri, sayın, onlarca şeyi sayabilirsiniz; bu bizim gücümüz. Yani biz illa birisine üye olduk diye diğerinden vazgeçecek değiliz. Ama esas mesele o, yani biz yıllardır belki Birleşmiş Milletler yapısının değişmesi gerektiğini savunuyorduk, yani bu sistemin dünyayı artık kaldıramadığını iddia ediyor, yeni bir sistemin kurulması için mücadele ediyorduk. Ama kusura bakmayın, 3 bin dolarlık kişisel geliri olan, 5 bin dolarlık kişisel gerili olan Türkiye’nin dünya 5’ten büyüktür demesi çok ses getirmiyordu, şimdi Allah’a şükür 12 bin dolar seviyesinde milli geliri olan bir Türkiye’yiz, dünya 5’ten büyüktür dediğiniz zaman dünya bundan etkileniyor. Allah nasip eder Türkiye yakın bir gelecekte 20-25 bin dolarlar seviyesini aştığı zaman, o zaman dünya 5’ten büyüktür dediğimiz zaman bunun çok daha büyük bir siyasi etkisi olacak. Bunu biliyorlar, sağdan-soldan Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya çalışmalarının esas sebebi budur. PKK’yı, DEAŞ’ı yıllardır bu ülkenin başına bela etmelerinin sebebi budur. Bu prangalardan kurtulacak, yani istikrar içerisinde halkın gösterdiği istikamette verdiği yetkiye dayanarak Türkiye’nin daha güçlü bir ülke haline gelmesini böyle sağlayacağız.
SORU- Anlayamadıkları belki de Türkiye bir taraftan Amerika’yla, bir taraftan Rusya’yla, bir taraftan Çin’le, bir taraftan Avrupa ülkeleriyle, İslam dünyasındaki ülkelerle, ayakları yere basan güçlü ülkelerle, hatta Kuzey Amerika, Güney Amerika ülkeleriyle ilişkileri olan ve bu ilişkileri sürdürülebilen bir yapıyı oluşturuyor, bunu kıskanıyorlar gibi geliyor bana, biraz da bundan korkuyorlar.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Tabi ki, yani güçlü, ayakları üzerinde duran. Bunun örneğini de verdik, bakın en son, Allah lütfetti, Sayın Cumhurbaşkanımıza hakikaten bu anlamda ümmet olarak şükran borçluyuz, Kudüs meselesi. Ben kendimi bildim bileli Kudüs meselesiyle ilgilenmiş, bunu kendi davasının en önemli unsurlarından birisi olarak görmüş birisi. Ama ne yazık ki özellikle soğuk savaş sona erdikten bu yana İslam dünyası giderek Kudüs konusundaki hemfikir olma durumundan uzaklaştı, ülkeler kendi içerisindeki sıkıntılara boğuldular, kendi içerisindeki çatışmalara boğuldular ve neredeyse İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi toplanana kadar İslam ülkelerinin büyük bir çoğunluğu Kudüs konusunda duyarsız hale gelmişlerdi; bunları yönetimler bazında söylüyorum, halklar bazında söylemiyorum asla. Halklar her zaman canlı bir şekilde…
SORU- İstanbul toplantısından çıkan ortak karar o ülkeleri sindirdi. Amerika ve İsrail gibi iki önemli ülkeye karşı alınmış önemli bir karardı...
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Oraya geleceğim, birisi bize deseydi ki, ya Amerika’nın aldığı karara karşı İslam Birliği Teşkilatı kalkacak ve tam tersi bir kararı alacak deseler hadi canım sen de derdim. Bu büyük bir güçtür, Türkiye’nin gücüdür ve sadece Amerika’nın kararının aleyhine bir sonuç çıkmadı, aynı zamanda başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin kurulması konusundaki kararlılık da çok net bir şekilde vurgulandı. Şimdi bu büyük bir kazanımdır, iş orada da kalmadı. Türkiye burada İslam ülkelerinin gücünü arkasına alarak Birleşmiş Milletler’e konuyu taşıdı. Yine Birleşmiş Milletler’de Amerika’nın temsilcisini gördükleri zaman korkudan yollarını değiştirecek ülkelerin verdikleri oylarla, 128 ülkenin oyuyla Amerika’nın bu kararı değiştirilmiş odu, yok sayıldı. Bu Allah’ın bir lütfudur, mazlum milletler adına önemli bir güç gösterisidir, bir tarihi sorumluluktu. Şimdi bu dünya 5’ten büyüktür, işte alın dünya 5’ten büyüktür, yani … dünyada 1’den büyüktür, alın dünya 1’den büyüktür, bu gösterildi, demek ki mümkünmüş.
Şimdi bizim gibi ülkelerin maalesef aydınlarının, siyaset yapıcılarının zihnindeki en önemli şey yenilgi psikolojisidir. Yenilgi psikolojisi içerisindeki bir adamdan kim olursa olsun asla hayır gelmez. Biz Batılalar karşısında yenildik, biz şunların karşında yenildik, bunların karşısında yenildik derseniz yapacak hiçbir şeyiniz yok, o sizi zaten paralelize eder, güçsüzleştirir. Bu yenilgi psikolojisini İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla üstümüzden attık, bir özgüven geldi. İşte görüyorsunuz, Gambiya’daki Bakan arkadaş, yani öyle bir özgüvenle konuşuyor ki. Allah’a çok şükür, çok risk bir durum olduğunun farkındayız, ama sonuçta Türkiye tarihin bizi getirdiği bu noktada daha ileriye atmak durumundadır, geri adım atamayız. Bunu söylerken hayalperestlik anlamında, ütopik olmak anlamında bir şey söylemiyorum. Tabi ki her birimizin zihninde büyük, güçlü bir Türkiye’yi oluşturmak için büyük hayallerimiz, büyük hedeflerimiz olacak, ama bunu siyasetin rasyonalitesi içerisinde gerçekleştirecek hem tecrübeye sahibiz, hem birikime sahibiz, hem de Türkiye’nin bu imkanları olduğu kanaatindeyim.
SORU: Bu gelişmeler sonrasında 15 Temmuz’u, yani 16 Temmuz’u bugün okumuş olsaydık, yani Allah korusun bütün bu gelişmeler ışığında başarılı olmuş olsaydı 16 Temmuz’da bir ülke olacaktı?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ- Biz onu o günden de anlıyorduk. 16 Temmuz’da Allah korusun darbeciler başarılı olmuş olsaydı, bir kere öncelikle Türkiye’de iç savaş başlatılacak, belki şu anda Türkiye aynen Suriye gibi birkaç parçaya bölünmüş bir ülke olacaktı. Türkiye’de sivil siyaset yapabilmenin hiçbir zemini kalmayacak, sadece AK Parti değil Cumhuriyet Halk Partisi de başta olmak üzere bütün siyasi partiler tarih sahnesinden silineceklerdi. 15 Temmuz gerçekleşmiş olsaydı Parlamentodaki ve siyasetin içerisindeki çok sayıda insan ya hapislerde olacak, ya bir köşede vurulup, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bir köşe infaz edilip maalesef ortadan kaldırılacaktı. 15 Temmuz olmuş olsaydı sanılanın aksine kim nereden ne vaat ederse etsin Türkiye’deki ekonomi paramparça olacak, tepetaklak gidecek, her şey tarumar olacaktı. 15 Temmuz olsaydı Türkiye belki önündeki 100 yılını, 200 yılını kaybetmiş bir ülke olacaktı.
Allah 15 Temmuz şehitlerimizden razı olsun. Onların hayatlarıyla ortaya koymuş olduğu fedakarlık Türkiye’yi büyük bir badireden atlatmış oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın o cesareti, milletin o cesareti ve kararlılığı olmasaydı bugün çok ağır bir faturayı ödemiş olacaktık. Nerede kaldı Fırat Kalkanı Operasyonu, nerede kaldı Zeytin Dalı Operasyonu, ortalıktaki kargaşayı giderebilecek bir Silahlı Kuvvetlerimiz dahi olmayacaktı.
Dolayısıyla Allah’a şükrederiz, Allah bir daha Türkiye’yi böyle bir şeyle imtihan etmesin. Ama bu büyük milletin önünde, bu kadar çok kendi geleceğine, istiklaline, istikbaline, demokrasisine sahip çıkmış olan bu milletin önünde herhalde bütün dünyadaki insaf sahibi insanlar saygıyla eğiliyorlardır.