Ak Parti'nin seçim manifestosu nedir?
Türkiye merakla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran Seçim Manifestosu'nun açıklanacağı gün geldi. 6 Mayıs'ta yani bugün açıklanacak manifestonun ne olduğu merak ediliyor. Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağı Ak Parti'nin seçim manifestosu nedir? Neler içeriyor? Detaylar haberimizde...
Herkesin merakla beklediği gün geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran Seçim Manifestosu bugün AK Parti İstanbul İl kongresinde açıklayacak. Vatandaşlar ise manifestonun içersinde nelerin yer alacağı merak ediyor. Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağı Ak Parti'nin seçim manifestosu nedir? Neler içeriyor? Merak edilen soruların cevapları detayları ile haberimizde...
AK Parti İstanbul 6. Olağan İl Kongresi'nde halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Manifestosu'nu açıkladı. 24 Haziran 2018 seçimlerini hedef gösterdi.
İŞTE AK PARTİ 24 HAZİRAN 2018 SEÇİM MANİFESTOSU
İRADE, ERDEM, CESARET
TÜRKİYE ŞAHLANIYOR
I. BÖLÜM: BİZ
BU TOPRAKLARI BİZE VATAN YAPAN AZİZ MİLLETİM…
1071 Malazgirt Zaferi’nden beri bu topraklar bize yurt oldu, vatan oldu.
Bizi biz yaptı.
Bizim devletimiz Söğüt’te, yörük çadırlarında kuruldu.
Dedem Osman Gazi’nin rüyası hakikat oldu.
Göğsündeki çınar, devleti ebed müddet oldu.
Devletimiz adalet sevdası ile büyüdü, Bursa ve Edirne’de zamana kök saldı.
İstanbul’da yeni bir çağın kapısını açan müjdelenmiş ordu, bizim ordumuzdu.
Sultan Fatih bizim ceddimizdi.
Süleymaniye’nin kubbelerinde bizim tekbirlerimiz yankılandı.
Sina Çölü’nde Resul-ü Ekrem’in ardına düşen, Haremeyn’e hizmetkâr olan Yavuz bizdik.
Kudüs’ü alan Selahattin Eyyübi bizdik.
“Kanla alınan toprak, parayla satılmaz” diyen Abdülhamit bizdik.
Çanakkale’de yedi düvele meydan okuyan, canını veren ama düşmana geçit vermeyen bizdik.
Sırtladığı top mermisiyle kahramanlık destanı yazan Seyit Onbaşı bizdik.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “size ölmeyi emrediyorum” dediğinde bir ok gibi siperlerinden fırlayan aslanlar bizdik.
Kut’ül Amare’de ümmetin zafere inanmış iradesi bizdik.
Milli Mücadelede varıyla yoğuyla cepheye koşan, destan yazan bizdik.
Maraş’ta Sütçü İmam, İzmir’de Hasan Tahsin, Erzurum’da Nene Hatun, Antep’te Şahin Bey bizdik.
Bu yurdun namusunu işgalcilere çiğnetmeyen bizdik.
Toprağı sıksan şühedamızın fışkırdığı, destanımızın yazıldığı, türkümüzün okunduğu Türkiye’mizi aziz bildik.
'ONLARIN KÜRESEL EFENDİLERİNE DE EYVALLAH ETMEDİK'
1920’de Meclis’imizi açarken dua dua yakaran bizim ellerimiz, bizim kalbimizdi.
1923’te Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde devletimizin yönetim şeklini Cumhuriyet olarak ilan eden bizim irademizdi.
27 Mayıs darbesi bize yapıldı, darağacına çekilen de bizim irademizdi.
12 Mart muhtırası bize verildi.
12 Eylül darbesi bizi hedef aldı.
28 Şubat’ta milletin inancını boğmaya kalkıştılar.
Her darbede hapse düşen, zulüm gören, acı çeken biz olduk.
Varlığımıza, birliğimize, dirliğimize, refahımıza, huzurumuza kastettiler.
Yılmadık, yıkılmadık.
Mücadeleden bir adım geri durmadık.
Erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE’Yİ ŞAHLANDIRDIK.
Hep birlikte büyüdük, hep birlikte özgürleştik.
Biz durmadık, onlar da durmadı.
Bir gece 27 Nisan 2007’de bu kez bir e-muhtırayla karşımıza çıktılar, milli iradeye, sivil siyasete gölge düşürülmesine fırsat vermedik.
Biz ülkemizi güçlendirdikçe, milletin emanetine sahip çıktıkça onlar daha da öfkelendi.
Geri çekilmedik, kimsenin önünde eğilmedik, diklenmeden dik durduk.
Millet iradesine pranga vurmak isteyenlerle mücadele ederken, onların küresel efendilerine de eyvallah etmedik.
''KÜRESEL DÜZENE 'DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR' DİYE HAYKIRDIK''
Küresel düzenin haksızlıklarına karşı “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR” diye haykırdık.
Gazze’deki, Arakan’daki, Suriye’deki, Afganistan’daki, Somali’deki, Bosna’daki katliamlara karşı hem gür bir ses verdik, hem taşın altına elimizi koyduk.
Katliamları sadece gündeme getirmekle kalmadık, hesabının sorulmasını sağlayacak mekanizmaları da harekete geçirdik.
Başkalarının ilgisizliğine aldırmadan kendi imkanlarımızla vicdanın sesi, mazlum coğrafyaların umudu olduk.
Bugün dünyanın en çok insani yardım yapan ülkesiyiz.
Zulme karşı merhametten, sömürüye karşı ortak çıkardan, kibre karşı kardeşlikten yana olduk.
Milli davamız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti konusunda her zaman yüksek hassasiyetimizi koruduk.
Mazlum Filistin halkının davasını her platformda savunduk.
Davos’ta işgalcilere “One Minute” dedik.
Suriye ve Irak’tan ülkemize gelen milyonlarca muhacire, hiç tereddüt etmeden kapılarımızı açtık, evimizi, ekmeğimizi paylaştık.
Tehditlere, gizli-açık ön kesme çabalarına rağmen, milletimiz ve tüm kardeşlerimiz için doğru bildiğimiz yoldan şaşmadan mücadelemize devam ettik.
Türkiye ekonomisini büyüttükçe…
IMF’den borç alan değil borç veren haline geldikçe…
Köprüler, tüneller, barajlar, havalimanları, yollar, hızlı tren hatları, eğitim, sağlık, enerji yatırımlarıyla ülkemiz sınıf atladıkça…
Bize olan öfke ve tahammülsüzlük daha da kabardı.
2013 yılında, ekonominin her alanında en yüksek rakamları yakaladığımız bir dönemde şer cephesi yeniden harekete geçti.
Gezi kalkışmasıyla istikrarımıza kastettiler, şehirlerimizi talan ettiler, demokrasimizi hedef aldılar.
17-25 Aralık’ta devletimize sızmış ihanet çetesi aracılığıyla siyasetimizi, irademizi teslim almaya kalktılar.
Ne yaptılarsa teslim olmadık, milletin emanetini çiğnetmedik, her zaman hakkın gücüne inandık, milletimizin engin ferasetine güvendik.
Milletimizin teveccühüyle Cumhurbaşkanı seçilerek hainlerin planlarını başlarına çaldık.
15 TEMMUZ TEŞEKKÜRÜ
Cumhurbaşkanı seçilişimizin hemen ardından, emperyalistlerin beslemesi olan bölücü terör örgütlerinin düğmesine basıldı.
6-8 Ekim olaylarında 50 canımızı şehit verdik.
Ömürlerinin baharında kalleşçe şehit edilen Yasinler bizdik.
Yetmedi, PKK’yla, DEAŞ’la, FETÖ’yle topyekûn saldırıya geçtiler, insanımızı katlettiler, kardeşliğimize kastettiler.
Hamdolsun yine muvaffak olamadılar.
Takvimlerin 15 Temmuz’u gösterdiği gece, bu sefer tanklarla, toplarla, helikopterlerle, savaş uçaklarıyla üzerimize geldiler.
Devletimizin silahlarıyla milletimizin canına kast ettiler.
Türk milleti tek vücut olup kendilerine karşı geldiğinde de 251 kardeşimizi şehit ettiler, 2 bin 193 kardeşimizi yaraladılar.
Bu ülkenin gördüğü en büyük ihaneti, yakın tarihin kaydettiği en cesur, en kahraman direnişle, milletimizle birlikte başarısızlığa uğrattık.
Biz, 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tankları durduranlarız, o gece ölümü öldürenleriz.
Biz, 15 asırdır Okçular Tepesini bekleyenleriz.
Biz, gölgesini üzerimizde hiç eksik etmeyecek o al sancağın bekçileriyiz.
Biz, bu toprakları kanlarıyla yoğurarak vatan kılanlarız, şehitler tepesini boş bırakmayanlarız.
Biz, Çanakkale ruhunu yeniden canlandırıp vatanı işgalden kurtaranlarız.
''TENDÜREK'TE KANDİL'DE BİZ VARDIK''
Ülkemizi içeriden çökertemeyince sınırlarımızı terör koridoru ile kuşatmaya kalktılar.
Sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturmak isteyenlerin beslediği kiralık katillerin başını inlerinde ezdik.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla terör koridorunu paramparça ettik.
Sadece ülkemizin güvenliği değil, komşularımızın, dostlarımızın, gönül coğrafyamızın huzuru, selameti bizim meselemizdir.
Ülkemizi hedef alan tüm planları nasıl büyük bir kararlılıkla bozduysak, bundan sonra da aynı kararlılıkla bozacağız.
Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız ve her türlü kirli oyunu hep birlikte bozacağız.
İşte bu, aziz milletimizin ortak hikayesidir.
II. BÖLÜM: YAPTIKLARIMIZ
AZİZ MİLLETİM…
AK Parti’yi kurarken biz ne dedik?
“Biz Türkiye’nin dünü, bugünü, yarınıyız…
Biz Türkiye’nin Kızılırmak’ı, Harran’ı, Sakarya’sıyız...
Biz Türkiye’nin Yunus’u, Mevlana’sı, Pir Sultan’ıyız…
Biz Türkiye’nin hür iradesi, bölünmez bütünlüğüyüz…
Biz Türkiye’yiz…”
Evet, işte bu sözle ve “biz millete efendi değil hizmetkar olacağız” diyerek yola çıktık, hep bu aşk ve sevdayla çalıştık.
16 yıllık yolculuğumuzda bu sözümüze hep sadık kaldık.
Yıllar önce Pınarhisar Cezaevinden tahliye olduktan sonra bizi karşılamaya gelenlere şöyle seslenmiştik:
“Ülkemizin yüz yüze olduğu iç sorunlarla, karşı karşıya geldiği uluslararası sorunlarla ve baskılarla başa çıkabilmenin en önemli şartı, milletin desteğine sahip milli politikalar geliştirmektir. Yerli bir duruşa, milli bir duruşa şiddetle ihtiyacımız var.”
Evet, bu sözlerimizin üzerinden tam 19 yıl geçti.
O gün bugündür yerli bir duruşun, milli bir siyasetin kavgasını verdiğimiz, bu yolda milletimizle beraber yürüdüğümüz için bahtiyarım.
İnşallah Rabbim, bundan sonra da bizi bu yoldan ayırmaz.
Daha önce merhum Menderes’e, merhum Özal’a, merhum Erbakan hocamıza, merhum Türkeş’e, merhum Yazıcıoğlu’na, diğer milli ve yerli siyaset insanlarımıza verdiğiniz emaneti, şimdi biz muhafaza ediyoruz.
Görevi teslim aldığımız günden beri, bayrağı düşürmeden, sırat-ı müstakim üzere yürüyerek, hedefe varmaya çalıştık.
Emanetin sahibinin millet olduğunu hiç aklımızdan çıkarmadık.
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in çağrısına kulak vererek, “Korkmadık!”
İçeriden ve dışarıdan gelen her türlü engelleme çabalarını;
“Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?”
diyerek boşa çıkardık.
AZİZ MİLLETİM…
2001 yılında partimizi kurarken, “adalet” ve “kalkınma” idealini şiar edindik.
Sizlerin en büyük özleminin iki kadim değer olduğunu bildiğimiz için partimizin adını Adalet ve Kalkınma Partisi koyduk.
AK Parti’nin hamurunu milletimiz yoğurdu, rotasını milletimiz çizdi.
AK Parti’nin hikayesi Türkiye’nin hikayesidir.
Bu hikayede;
Gariban sofralarının mesajları var.
Başının okşanmasına hasret yetimlerin özlemleri var.
Dili dualı anaların istekleri var.
Bu hikâyede;
Ailesinin helal lokmasını kazanan babaların beklentileri var.
Okul sıralarındaki gençlerin umutları var.
Genç kızlarımızın mutlu yarınları var.
Bu hikâyede, medeniyetimize ve tarihimize ait ne varsa, hepsi mevcuttur.
Hamdolsun, milletimiz bizi dualarına, isteklerine, umutlarına, yarınlarına, destanlarına ortak ederek, emanetine layık gördü.
İşte bu yüzden, milletimize hizmet yolculuğumuza çıkarken daha çok demokrasi dedik, daha çok özgürlük dedik, daha çok büyüme dedik.
Sadece daha çok yol, daha çok hastane, daha çok okul, daha çok köprü, daha çok iş, daha çok hizmet sözümüzü tutmak için çalışmakla kalmadık, aynı zamanda adaletin tesisi yolunda da gece gündüz mücadele ettik.
Kıyafetinden, düşüncesinden dolayı eğitim imkânı elinden alınan yavrularımızın elinden tuttuk.
Etnik ve mezhebi kimliğinden, kültüründen dolayı mağduriyete uğrayan vatandaşlarımızın hakkını teslim ettik.
Farklı dinlere mensup vatandaşlarımızın kurduğu vakıfların haklarını onlara iade ettik.
Vesayetin kontrolündeki iktidarı milletin emrine verdik.
Millet devlet için değil, devlet millet içindir dedik.
“Millet efendi, biz hadimiz” dedik.
“Yeter! söz de karar da milletindir” dedik.
Erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE’Yİ ŞAHLANDIRDIK.
AZİZ MİLLETİM…
Davamız bu ülkeye, bu aziz millete hizmet davasıdır.
Ülkemiz büyüdükçe, kalkındıkça milli egemenliğimiz ve bağımsızlığımız perçinlendi.
Milli gelirimizi 3,5 kat artırdığımızda, ihracatımızı 5 katına çıkarttığımızda, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürdüğümüzde, Türkiye’mizin hem kalkınmasına, hem özgürleşmesine hizmet etmiş olduk.
Yerli ve milli siyaset, işte tam da budur.
Milli olmak, milli geliri artırmak, milletin iş ve aşını büyütmek demektir.
Milli olmak, faize giden parayı yatırımlar ve sosyal yardımlar yoluyla millete aktarmak demektir.
Yerli olmak Türkiye’yi 5 cente muhtaç halde IMF kapısında bekletmemek, savunma sanayiinde dışa bağımlı olmamak demektir.
Şu 16 yıllık iktidarımız döneminde devlet-millet kaynaşması gelişti, devlet milletin emrine girdi.
Bürokratik oligarşinin hâkimiyetine son verdik.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını hâkim kıldık.
“Halkımız demokrasinin en ileri standartlarına layıktır” dedik.
Sosyal restorasyonla kardeşliğimizi yücelttik, anayasal değişikliklerle sistemimizi demokratikleştirdik, sivilleşme adımlarıyla siyasetimizi normalleştirdik.
Zihniyet dönüşümünü tamamladık, şimdi kurumsal dönüşümü tamamlama zamanıdır.
Yeni bir düzen inşa etmek zahmetlidir.
Eski düzenden beslenenler değişime düşman olurlar.
Geride bıraktığımız 16 yıllık diriliş döneminde büyük dirençlerle karşılaşsak da, bir zamanlar hayal edilmesi imkânsız olanı hep birlikte başardık.
Demokrasiden ekonomiye kadar attığımız her adımı, milletimizin adalet ve kalkınma arayışının bir parçası olarak gördük.
Yerli ve milli olanı evrensel insanlık birikimiyle, modern demokratik siyasetin gerekleriyle harmanladık.
Sabitlerimizi koruduk, ancak ülkemizin değişen ihtiyaçlarına ve değişen dünyaya duyarsız kalmadık.
Bunları yaparken tecrübe kazandık, güçlendik.
Buna karşılık kuruluş hedeflerimizden, bu aziz millete hizmetkar olma idealimizden hiç sapmadık.
Biz milletimizle hep dertleştik, hep ona hesap verdik.
Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmak yerine, herkesin gözü önünde muhasebe yaptık.
Milletimize olan saygımızın ve sevgimizin gereği olan bu siyaset tarzımızı, sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız.
AZİZ MİLLETİM…
Zor bir coğrafyada, risk ve tehditlerle dolu bir bölgede büyük dönüşümlere gebe bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra bölgemizin bağrına düşen ateş, son yıllarda yeniden harlandı ve ne yazık ki yeni bir yangına dönüştü.
Küresel şer odaklarının sömürge politikaları bölgemizi terörizmin, fanatizmin, radikalizmin kuşatması altına soktu.
Halkından kopuk yönetimler, geri kalmışlık, kardeş kavgası, etnik ayrılıkçılık ve mezhep taassubu, bölgemizi kaosa sürükledi.
Bu kadim coğrafya, ne acıdır ki, vekâlet savaşlarının arenası haline geldi.
Rabbimize şükürler olsun ki Türkiye, sahip olduğu demokratik güçlü devleti, büyüyen ekonomisi ve milli seferberlik ruhu sayesinde, bu ateş denizi içinde bir istikrar adası olarak kalabildi.
Küresel şer odakları bölgemize terörizm ve ayrılıkçı ideolojiler zerk etmeye çalışırken, Türkiye barış, huzur ve güven getirmek için tüm gücüyle gayret gösterdi.
Güçlendirdiğimiz ekonomik ve demokratik altyapımızın desteğiyle, son yıllarda güvenliği ve refahı tüm bölgemize yaymaya yönelik çok önemli adımlar attık.
Böylece, hem kendi geleceğimizi, hem de dostlarımızın geleceğini güvence altına alma yolunda tarihi mesafeler kat ettik.
Artık bölgemizde Türkiye’ye rağmen, Türkiye’nin menfaatlerine aykırı adımlar atmak mümkün değildir.
Artık coğrafyamızda Türkiye’nin güçlü iradesine rağmen kirli oyunlar kurmak, sınırlar tanzim etmek, oldubittiler yapmak mümkün değildir.
Önümüzde yeni bir dünya var.
Yeni çatışma dinamikleriyle şekillenen bu dünyada, uluslararası alandaki mücadelelerin günden güne daha da sertleştiğini görüyoruz.
Devletler artık, tepkisel ve dışlayıcı hareketler tarafından ele geçirilme tehdidiyle karşı karşıya.
Milli menfaatler ve milli güvenlik kaygıları ön plana çıkıyor.
Artık 1990’ların tek kutuplu dünyasında değiliz.
2000’li yılların küreselleşme hayallerinin yerinde yeller esiyor.
Tarihin de, mücadelenin de bitmediğine hep birlikte şahit oluyoruz.
Batı’da fanatizm, kültürel ırkçılık ve İslam düşmanlığı günden güne büyüyor ve Avrupa’nın üzerinde yükseldiği değerleri tehdit ediyor.
İslam dünyasının ortasında bir ur gibi ortaya çıkan DEAŞ terör örgütü, Ortadoğu’da ve kardeş coğrafyalarda daha çok parçalanmaya ortam hazırlıyor.
Buna karşılık küresel alanda yeni güç merkezleri, yeni ittifak ve iş birliği zeminleri oluşuyor.
Bu süreç, uluslararası aktörler için yeni fırsat ve imkanları da beraberinde getiriyor.
Türkiye, tüm muhataplarıyla azami müştereklerde iş birliği yapmak suretiyle bu yeni dünyada kendine onurlu bir yer elde etmenin mücadelesini veriyor.
Bölge halklarının gönlünde taht kuran Türkiye, siyasi, askeri ve ekonomik gücüyle küresel bir aktör haline geliyor.
Ülkemizin tarihi birikimi ve mevcut potansiyeli, Batı’yla ve Doğu’yla, Kuzey’le ve Güney’le aynı anda ilişki kurabilmesinin, ittifaklar geliştirebilmesinin yolunu açıyor.
Bizim için esas olan, milli güvenliğimiz, huzurumuz ve hedeflerimizdir.
Bunları sadece kendimiz değil, tüm dostlarımız ve kardeşlerimiz için de istiyoruz.
Arkamızda yüz milyonlarca kardeşimizin duasını ve desteğini alarak, küresel zeminde irade sahibi, söz sahibi, inisiyatif sahibi güçlü bir ülkeye dönüşüyoruz.
AZİZ MİLLETİM…
Türkiye, 16 yıl önce AB kapısında bekleyen ama pazarlık şansı olmayan bir ülkeydi.
Dünya siyasetiyle ilişkisi kendi eliyle kurulmamıştı.
Tek bir yöne bakan, statükocu, değişimden korkan, kendine güvensiz, mücadele ruhu körelmiş, içine kapanmış bir Türkiye vardı.
Çok parçalı koalisyonlar ve zayıf iktidarlar Türkiye’nin vizyonunu daraltmıştı.
AK Parti iktidarları döneminde siyasi istikrar ve ekonomik büyümeyle tanışan Türkiye, her alanda gücünün farkına vardı ve dünyaya açıldı.
Demokratik standartlarını yükselten Türkiye, karşılıklı çıkar ve saygı temelinde dünyaya açıldıkça, bölgesel bir güç haline geldi.
Ülkemiz, AB ile katılım müzakerelerini başlattı, Türk dünyasından Ortadoğu’ya, Balkanlar’dan Kafkaslara kadar her bölge ile yakın iş birliği geliştirdi.
Kendimizi hiçbir zaman herhangi bir kampa muhtaç, mecbur ve mahkûm hissetmedik.
Ülkemizin büyüklüğüne, menfaatlerine, ihtiyaçlarına uygun olarak aktif ve çok boyutlu bir dış politika takip ettik.
Demokrasimizin standartlarını, insan hak ve hürriyetlerini geliştirme konusunda, şartlar ne olursa olsun müspet ve kararlı davrandık.
İnsani kalkınma, terörle ve uyuşturucuyla mücadele, güvenlik, ticaret gibi uluslararası işbirliği gerektiren konularda müttefiklerimizle yan yana olmaktan mutluluk duyduk.
Son zamanlarda muhataplarımızda aynı kararlılığı ve isteği görmesek de Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinden asla vazgeçmedik.
Bununla birlikte Batılı muhataplarımız bize karşı çifte standart uyguladıklarında, bekamıza tehdit oluşturan terör örgütlerini desteklediklerinde, bunu yüzlerine açıkça ifade etmekten çekinmedik.
Bununla kalmadık, kendi politikalarımızı da kararlılıkla uyguladık.
Siyasi engellemelere, çifte standartlara ve ayrımcılığa karşı Türkiye’nin menfaatlerinden taviz vermedik.
Dün olduğu gibi bugün de demokrasiden, özgürlükten, hakların serbestçe kullanılmasından yanayız, yarın da öyle olacağız.
Ancak biz aynı zamanda güçlü olmaktan, bağımsız olmaktan da yanayız.
Bunları birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısı olarak görüyoruz.
Biz, milletin egemen olduğu tam bağımsız, tam demokratik ve müreffeh Türkiye istiyoruz.
Bu yolda, her türlü fedakârlığı ve riski göze alarak, sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız.
III. BÖLÜM: YAPACAKLARIMIZ
AZİZ MİLLETİM…
Allah’ın inayetiyle, birlik ve beraberliğimizi koruyarak bütün zorlukları aştık.
16 yıl boyunca hep birlikte Türkiye’yi büyüttük.
Birlikte tarih yazdık.
Yapılacak çok iş, atılacak çok adım var.
Şimdi yeni bir yolun başlangıcındayız.
Mamur kılınacak şehirlerimiz, işlenecek bereketli topraklarımız, yetiştirilecek yavrularımız var.
Yapılacak yeni yollarımız, açılacak yeni hastanelerimiz, kurulacak yeni fabrikalarımız, daha güçlü hale getirilecek eğitim kurumlarımız var.
Kol kanat gerilecek mazlum vatandaşlarımız var.
Tarlasında hasadını kaldırıp bereketini görmek için gün sayan çiftçilerimize verilecek daha çok müjdelerimiz var.
Her türlü ayrımcılıkla mücadele ederek önlerini açtığımız, çalışma hayatında görev bekleyen kadınlarımız var.
Eşit bireyler olarak hayatın her alanında manileri kaldırdığımız, yeni imkân ve fırsatlarla buluşturacağımız engellilerimiz var.
Ülkemizin üretim yükünü üstlenen sanayicimize, girişimcimize, iş dünyamıza, ihracatçımıza verecek daha çok desteğimiz var.
Günün ilk ışıklarıyla evinden çıkıp, alın teriyle rızkını kazanan işçi kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmak için atılacak daha çok adımımız var.
Geleceğe umutla bakan, büyük Türkiye’yi birlikte inşa edeceğimiz gençlerimiz, onların kuracakları yuvalar, dünyaya getirecekleri nesiller var.
Birlikte yürüyecek daha çok yolumuz var.
Aşkımız, sevdamız, yârimiz, yarınımız, vatanımız var.
Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla, Boşnağıyla; Sünnisi, Alevisiyle; işçisi, memuru, esnafıyla; kadını, erkeğiyle hiçbir insanımızı dışarıda bırakmadan bir ve beraber olarak kucaklayacağımız aydınlık bir geleceğimiz var.
Parıldayan gözlerinizde, ak alnınızda, iman dolu kalbinizde, bükülmez bileğinizde, çelikten sinenizde, dualı dillerinizde bir ŞAHLANIŞ görüyorum; erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE’NİN ŞAHLANIŞINI görüyorum.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken, kuruluşunu ve dirilişini tamamlamış bir milletin YENİDEN YÜKSELİŞİNİ görüyorum.
Tıpkı Kasım 2002’de, Temmuz 2007’de, Haziran 2011’de, Ağustos 2014’te, Kasım 2015’te, 16 Nisan 2017’de olduğu gibi, 24 Haziran’da da biz bu ŞAHLANIŞA talibiz.
Tecrübelerimiz, milletimizin umutlarının hizmetkârıdır.
Bizim yeniden yükselişimiz, bölgemizin de, dünya mazlumlarının da salih-i selamete çıkışı olacak.
İçinde bulunduğumuz dünyada Türkiye, bölgesinin en önemli gücü haline geliyor.
Yeni dönemde Türkiye küresel bir güç, öncü bir ülke olacak.
İnşallah önümüzdeki dönemde, ERDEM, İRADE VE CESARETLE TÜRKİYE ŞAHLANACAK.
AZİZ MİLLETİM…
AK Parti’nin bu güne kadar kazandığı 12 seçimin her biri, hayati derecede önemliydi.
Ama 24 Haziran seçimleri Türkiye için bir MİLAT olacak.
Seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ŞAHLANIŞ ve YENİDEN YÜKSELİŞ idealimiz tüm unsurlarıyla hayata geçecek.
Milletin tercihi ile kabul edilen yeni yönetim sistemimiz, yasamayı daha itibarlı, yürütmeyi daha güçlü ve yargıyı daha bağımsız hale getirecek.
Tam kuvvetler ayrılığı ile Meclis yasa yapmaya ve hükümeti denetlemeye, hükümet etkili icraata, yargı da bağımsız ve tarafsız bir biçimde adaletin tecellisine odaklanacak.
Milli irade siyasetin merkezine tam yerleşeceği için, demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla eksiksiz işleyecek.
Demokrasinin daha fazla derinleşmesi ve kurumsallaşması ise özgürlüklerin garantisi olacak.
Yeni sistemde, yönetimde söz sahibi olmanın yegâne yolu, seçimlerle milletin iradesinden geçecek.
Vesayet düzeni de bürokratik oligarşi de tamamen son bulacak.
Demokratik siyasetin kurumsallaştığı bu yeni sistemde, istikrar kalıcı hale gelecek.
Hızlı karar, gecikmeyen icraat ve etkili yönetimle, ekonomik büyüme ivme kazanacak.
Refah ve kalkınma hız kazanacak.
Türkiye 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine daha emin adımlarla yürüyecek.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle milli gelir artacağı ve tabana daha fazla yayılacağı için, gelir grupları arasındaki makas hızla kapanacak.
Ekonomik kalkınma yolunda taş üstüne taş koyan herkes başımızın tacı olmaya devam edecek.
İşvereninden işçisine, yöneticisinden memuruna, yatırımcısından esnafına ülke ekonomisine katkıda bulunan kim varsa, bizi yine yanında görecek.
Herkesin mal güvenliği ve ticaret yapma özgürlüğü, daha güçlü bir şekilde hukuk devletinin güvencesi altında olacak.
Dünyadaki korumacı ekonomi dalgasına rağmen Türkiye’nin rekabetçi ve dışa açık yapısı sürecek.
Biz bugüne kadar hangi sözü verdiysek yerine getirdik, ahde vefa gösterdik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz.
İşte buradan milletimle ahitleşiyorum:
Ahdim olsun ki;
Yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak.
Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak.
İhracattaki yükselişimiz hızlanarak devam edecek.
Enerjide dışa bağımlılığımız büyük oranda azalacak.
Yüksek teknolojili ürünlerde yerlilik oranı artacak.
Yerli otomobil ve savunma sanayii alanındaki projelerimiz süratle hayata geçecek.
Şehirlerimiz kültür sanat üreten kimlikli şehirler haline gelecek.
Bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam artışı sağlayacak yeni fabrikaların önü açılacak.
Ahdim olsun ki;
Faizler, enflasyon ve cari açık düşecek.
Türk ekonomisi dış şoklara ve finansal saldırılara daha dirençli hale gelecek.
Türkiye’nin yatırım cazibesi daha da yükselecek.
Kanalistanbul ve 1915 Çanakkale Köprüsü gibi büyük projeler mutlaka hayata geçecek.
İstanbul’daki yeni havalimanımız bu yıl Cumhuriyet Bayramımızda hizmete girecek.
Tarım ve hayvancılık teşvikleri daha etkin hale getirilerek, ülkemiz bu alanlarda hedeflerine uygun bir konuma çıkartılacak.
Ahdim olsun ki;
Dar gelirli vatandaşlarımızın hayat standartları mutlaka artacak.
Vergi sistemi daha adil hale gelecek, dar gelirli vatandaşlar üzerindeki vergi yükü düşecek.
Hantal bürokrasiden etkin bürokrasiye geçilmesiyle birlikte devlet kurumları arasındaki koordinasyon artacak, karar alma süreçleri hızlanacak.
Daha icraatçı hale gelecek bakanlıklar, uzun vadeli planlamaların ve etkin politikaların aracı haline dönüşecek.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak.
Bütün bunları birlikte başaracağız.
El birliğiyle Türkiye ekonomisini büyütecek ve dünyaya markalar sunacak küresel bir güç haline getireceğiz.
Nitekim kısa bir süre önce bunun ilk adımlarını attık.
Vatandaşlarımıza, kamu kurumlarına olan borçlarını yeniden yapılandırma imkânı getirdik.
Daha önceki yapılandırmalarda borçlarını ödeyememiş olanları da bu kapsama dahil ettik.
Vergi ve sosyal güvenlik kurumu primleri konusundaki ihtilaflara, matrah artışı şartıyla uzlaşma yolunu açtık.
Stok beyanıyla, vergi mükelleflerinin gerçek varlıklarıyla muhasebe kayıtlarını tutarlı hale getirdik.
Asıl büyük müjdeyi emeklilerimize verdik.
12 milyon emeklimizin tamamına Ramazan ve Kurban bayramlarımızda biner lira ikramiye verme kararı alarak, kendilerine olan şükranlarımızı ifade ettik.
İş yeri açan emeklilerimizin yüzde 15 destek primi yüklerini kaldırdık.
İmar barışıyla ülkemizin kangren olmuş bir sorununu kökten çözdük.
Ülkemizdeki bağımsız binaların yarısını oluşturan imarsız veya imara aykırı yapıların durumuna hukuki çözüm getirdik.
Böylece kentsel dönüşüm ve planlı yapılaşma çalışmalarının önündeki engelleri kaldırmış olduk.
Üniversitelere kayıt yaptırıp da çeşitli sebeplerle eğitim-öğretimine devam edemeyenlere bir fırsat daha verdik.
İş hayatına yeni atılan 18-29 yaş arasındaki gençlerimize destek için, mevcut teşviklere ilave olarak, bir yıl boyunca Bağ-Kur primlerini de üstlendik.
Yaşlılık aylığını yaklaşık iki kat artırarak 500 liraya çıkardık.
Böylece, milletimizin her kesiminin derdine deva olmaya, devletimizle milletimizin arasında hiçbir ihtilaflı konu bırakmamaya çalıştık.
AZİZ MİLLETİM…
Dış politikada da erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE ŞAHLANIYOR.
Dış politikamızın temel ilkeleri “bağımsızlık”, “milli çıkar”, “milli güvenlik” ve “vicdani duruş” olmaya devam edecek.
Kimsenin efendiliğini kabul etmediğimiz gibi kimseye de efendilik taslamayacağız.
Nasıl kazan-kazan ilkesini, bir adım önde olmak anlayışını benimsediysek, yine onurlu ve saygın bir iş birliği zemininde yapıcı bir dış politikayı öne çıkaracağız.
Muhataplarımızla göz hizasında, eşit seviyede, somut çıkarlar ve öncelikler doğrultusunda ilişkilerimizi sürdüreceğiz.
“Lider ülke Türkiye” vizyonumuz devam edecek.
Savunma alanında dışa bağımlılığımız azaldığı oranda, dış politikadaki etkinliğimiz ve caydırıcılığımız artacak.
Küresel bir güç olmak için kendi silahlarımızı üretmeye devam edeceğiz.
Altay tankımız gibi, Atak helikopterimiz gibi, İHA’larımız, SİHA’larımız gibi savunma sanayii değerlerimizi artıracağız.
Hedefimiz karada, havada, denizde, her alanda yüzde yüz yerli savunma sistemlerine sahip olmak.
Bir yandan süratle kendi teknolojimizi üretirken, diğer yandan ihtiyaçlarımızı gidermek için alternatif arayışlarımızı sürdüreceğiz.
Türkiye hem büyük tehditler, hem de büyük fırsatlar barındıran yeni uluslararası ortamın güçlü bir aktörü olacak.
Yeter ki siyasi istikrarımızı koruyalım, yeter ki güçlü bir siyasal liderlikle yolumuza devam edelim.
Önümüze çıkarılan bütün zorluklar bölgesel bir güç olan ülkemizin küresel bir güce dönüşmesini engellemek içindir.
Türkiye güçlendikçe, sadece “dünya beşten büyüktür” diye haykırmakla kalmayacak, dünyanın beşten büyük olduğunu dosta düşmana gösterecek.
Ülkemizin birliğine ve dirliğine kast eden terör örgütleriyle her alandaki mücadelemizi, içeride ve dışarıda en küçük bir zafiyete meydan vermeden sürdüreceğiz.
Şahlanışımızın en önemli ayaklarından biri de ülkemizi hedef alan terör örgütlerini bütünüyle yok etmek, onları tarihin çöplüğüne yollamaktır.
Bu can bu bedende olduğu müddetçe terör örgütlerine dünyayı dar etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Terörle mücadelemiz istiklal mücadelemizin bir cüzüdür.
Türkiye, yeni dönemde sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek için Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi harekâtlarına yenilerini ekleyecektir.
Güney sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu, bu harekâtlarımızla paramparça ettik.
En son Afrin’de destan yazan kahramanlarımız, yeni görevlere hazırdır.
Aynelarab’tan Haseke’ye, oradan Sincar ve Kandil’e kadar tek bir terörist bırakmayana kadar operasyonlarımız sürecek.
İstiklal Marşı’mız “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” diyerek hürriyetin milletimiz için vazgeçilmez olduğunu söyler.
Millet olmanın temel şartı olan hürriyet, siyaset anlayışımızın temelini oluşturan “milli irade”nin tecellisi için kaçınılmazdır.
Milli iradeye dayanan siyaset her türlü boyunduruktan, zorlamadan ve baskıdan azade olarak yapılan siyaset anlamına gelir.
AK Parti özgürlükler partisidir ve öyle olmaya devam edecek.
Milletimizin refahını sağlamak ne kadar önemliyse, din ve vicdan hürriyetinin önündeki engelleri kaldırmak da, bireysel özgürlükleri güvence altına almak da o kadar önemlidir.
Irkçı, yabancı düşmanı, İslam düşmanı, cinsiyetçi, bölücü olmayan tüm fikirlerin özgürce ifade edilmesi, yayılması, propagandasının yapılması ve örgütlenmesi devletimizin güvencesi altındadır.
Oylarınızı, milli iradenizi, siyasi kararlarınızı nasıl emanet bildiysek, bireysel özgürlükleriniz de emanetimizdir.
15 Temmuz gecesi hürriyetini müdafaa etmek için canından vazgeçen bir milletin özgürlüklerini kısıtlamaya kalkmak da, milletimizin buna razı geleceğini düşünmek de, akla ve mantığa uygun değildir.
AK Parti yürüyüşüne başladığımız günlerde 3-Y olarak adlandırdığımız yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele etmek, en önemli hedeflerimiz arasında olmaya devam edecektir.
AZİZ MİLLETİM…
Bir kez daha haykırıyoruz.
Davamızın özünde adalet vardır.
Zalime duyduğumuz öfke de, mazluma duyduğumuz şefkat de adalete olan bağlılığımızdandır.
24 Haziran’dan sonra da adaletin kurumsal yapısının güçlendirilmesi, özellikle sosyal adaletin tam anlamıyla ve her alanda tesisi önceliğimiz olacaktır.
Ekonomide, devlet hizmetlerinde, çalışma hayatında, eğitimde, siyasette ve diğer tüm alanlarda adaletin tesisi, siyasetimizin amacını oluşturmaya devam edecektir.
Zira adalet bizim medeniyetimizin kurucu ilkesidir.
Biz inanıyoruz ki “adalet güneşinin doğacağı ilk yer idarecinin kalbidir.”
Devletin, mülkün, nizamın, sosyal barışın temeli adalettir.
Onun için “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışını şiar edindik.
Kuruluş ve diriliş döneminin kaçınılmaz çalkantıları içerisinde huzurundan olan, kendisini ötelenmiş hisseden, hakkını alamadığını düşünen herkese, devletimizin şefkat, merhamet ve adaletli kolları sonuna kadar açıktır.
Milletimizin huzuruna, birliğine, dirliğine düşmanlık etmeyenler, bizimle aynı rüyayı görmeseler, aynı ideali paylaşmasalar bile, aynı derecede değerlidir.
Bu zamana kadar yanımızda olmayan ya da karşımızda bulunanlara da diyorum ki;
Milletimiz bir bütündür.
Her bir vatandaşımızın iradesi değerlidir, tercihi saygındır.
Birimiz özgür olmadıkça, diğerlerimiz de özgür olamaz.
Birimiz kendini huzurlu hissetmedikçe, diğerlerimiz de kendini huzurlu hissedemez.
Birimiz geleceğini güvende görmedikçe, diğerleri de göremez.
Onun için helalleşme, balkon konuşması, empati, beyaz sayfa açmak, kapıyı herkese açık bırakmak gibi kavramları Türk siyasetinde biz işler hale getirdik.
Onun için “Gel, ne olursan ol yine gel” dedik; “Gelin canlar bir olalım” dedik; “Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü” dedik.
Onun için adaleti de, kalkınmayı da vatandaşlarımızın tamamı için istiyor, hayata geçiriyoruz.
Önümüzdeki dönemde, bu temel ilkeye çok daha sıkı sarılacağız.
Tek bir vatandaşımızın dahi adalet dairesinin dışında kalmaması için her türlü çabayı göstereceğiz.
Bizim millet olarak, maziden atiye uzanan bir kader ortaklığımız var.
Ülkemizin küresel boyutta iddia sahibi olmasının arkasındaki en önemli güçlerden biri de, toplumsal yapımızın bu zenginliğidir.
Siyasi, ideolojik, dini, mezhebi, etnik farklılıklarımızı ayrışma ve düşmanlık noktaları değil, hayatın renkleri olarak gören herkesle, bu yolda birlikte yürümeye hazırız.
SEVGİLİ KADINLARIMIZ…
Bu kutlu yola çıktığımız günden beri bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadınız.
Bu davaya hizmet edenlerin, bu davanın yükünü çekenlerin ve bu dava için fedakârlık yapanların başında sizler geliyorsunuz.
Sizlerin gücüne, yola çıktığımız ilk günden beri inandık.
Türkiye’ye partimizin kadın kollarını etkinleştirerek, kadınların siyasal yaşama katılımları noktasında büyük bir eşik atlattık.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadınlarımızın temsil oranını tarihin en yüksek seviyesine taşıdık.
Sosyal hayatın bütün alanlarında ve karar mekanizmalarında kadınlarımızın varlığını, katkısını geleceğimiz için hayati gördük ve bu yönde adımlar attık.
Kadınlarımızı güçlendirmenin ülkemizi güçlendirmek olduğuna hep inandık.
Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğiz.
Önümüzdeki tarihi dönemeçte yükü kadınlarımızla birlikte omuzlayacağız.
Yeni yönetim sisteminde imkanları kadınlarımızla daha fazla paylaşacağız.
Eğitim-öğretimden istihdama, sağlıktan aileye kadar her alanda kadınları desteklemeye devam edeceğiz.
Kadına karşı istismar, şiddet ve taciz insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlardır.
Bu ayıbı ülkemizden tamamen silene kadar bütün çabamız ve gayretimizle devam edeceğiz.
Kadına karşı her türlü cahiliye âdetini ayaklarımızın altına alacağız.
Kadınları bu ülkenin ve milletin, her türlü hakka eşit olarak sahip bireyleri haline getirene kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.
SEVGİLİ GENÇLER…
Siz şahlanışımız ve yükselişimizsiniz.
Erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE’Yİ SİZ ŞAHLANDIRACAKSINIZ.
Siz, 2053 ve 2071 hayalimizi emanet ettiğimiz, geleceğimizsiniz.
Size emretmeyeceğiz.
Size dikte etmeyeceğiz.
Sizi kalıplara sokmak için çalışmayacağız.
Biz sadece sizinle birlikte çalışacağız.
Sizinle birlikte yol yürüyeceğiz.
Bütün gayretimizle size daha fazla alan açacağız.
Doğruyu sizinle beraber tartışıp, hayata geçireceğiz.
Yanlışları sizinle birlikte tespit edip, düzelteceğiz.
Ülkemiz sizinle küresel güç olacak.
İstihdamımız sizinle büyüyecek.
Vizyonumuz sizinle genişleyecek.
Adalet sizinle yükselecek.
Eğitim-öğretim sistemimizi sizin beklentilerinizi karşılayacak şekilde geliştireceğiz.
Hiçbir terör örgütünün, şer odağının ağına düşmenize izin vermeyeceğiz.
Size daha nitelikli imkânlar sunmayı, ülkemizin geleceğine yatırım olarak görüyoruz.
Eğitim-öğretim hayatınızın ardından, edindiğiniz bilgi, beceri ve birikimlerinizi iş hayatına aktarmanızı sağlamak için gereken adımları birlikte atacağız.
Farklı lisanlar, güncel gelişmeler, ileri teknolojilerle elbette dünyayı tanıyacaksınız.
Bunun yanında medeniyetinizi, tarihinizi, kültürünüzü de en iyi şekilde öğreneceksiniz.
Geçmişini bilmeyen geleceğini inşa edemez.
Kökleri kurumuş bir ağacın uzun süre ayakta kalamayacağı gibi geçmişiyle bağları kopmuş bir toplum da eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur.
Avrupa’yı da, Amerika’yı da, Orta Asya’yı da, Kuzey Afrika’yı da, Balkanları ve Kafkasya’yı da, hâsılı bütün dünyayı bilmeniz, anlamanız bir o kadar da kendi yerli ve milli duruşunuzla hareket etmeniz için size destek olacağız.
Tarihinizi öğrendikçe özgüveninizin arttığını, vizyonunuzun derinleştiğini, bakış açınızın genişlediğini göreceksiniz.
Gelin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini sizlerle birlikte hayata geçirelim.
IV. BÖLÜM: AKİTLEŞME
Ey Milletim…
Önümüzde uzun bir yol var.
Yapılacak çok işimiz var.
Bizi yolumuzdan döndürmeye çalışanlar hiç bitmeyecek.
Ama bizim de birliğimiz, dirliğimiz Allah’ın izniyle hep sürecek.
Cumhur İttifakı;
Bu birlik ve beraberlik anlayışının siyasete yansımasıdır.
Yerli ve milli anlayışın Türkiye’nin bekası için seferber olmasının adıdır.
Türkiye’nin yeni hükümet sistemiyle şahlanışıdır.
Türkiye’nin aydınlık geleceği için tüm toplum kesimleriyle siyasi ahitleşmenin ta kendisidir.
Bu yolda yapmamız gereken birliğimizden ve dirliğimizden taviz vermemektir.
Biz işte bu ahdi rabiayla sembolleştirdik.
Tek millet
Tek bayrak
Tek vatan
Tek devlet
Bu dört ilkenin çevresinde, yerli ve milli herkesle birleşerek, el ele vererek, güçlü ve bağımsız Türkiye mücadelesine devam edeceğiz.
İşte Cumhur İttifakı bunun için kuruldu.
Cumhur İttifakı erdem, irade ve cesaretle TÜRKİYE’NİN ŞAHLANIŞININ adıdır.
Çanakkale Zaferi, birliğimizin senedidir.
Milli Mücadele, birliğimizin teminatıdır.
Cumhuriyet, birliğimizin zeminidir.
Demokrasi, birliğimizin sigortasıdır.
15 Temmuz Direnişi ve Yenikapı ruhu, birliğimizin mührüdür.
Hedeflerimize ancak bu ruhla yürüyebiliriz.
Milletimize, bayrağımıza, vatanımıza, devletimize kast edenlere buradan bir kez daha haykırıyoruz:
Başaramayacaksınız.
Milletimizin birliği dirliği hep daim olacak.
Bayrağımız göklerde hep dalgalanacak.
Vatanımız ilelebet bu millete yurt olacak.
Devletimiz hep payidar kalacak.
Ezanlarımız hep bu kubbede yankılanacak.
Hep dimdik duracağız.
Bu ülkeye diz çöktüremeyecekler.
Bu halka boyunduruk vuramayacaklar.
Bin yıldır yürüdüğümüz bu yoldan bizi geri döndüremeyecekler.
Bizi hedeflerimizden vazgeçiremeyecekler.
İşte bütün bunlar için önümüzde yeni bir imtihan, yeni bir yarış var, o da 24 Haziran seçimleridir.
15 Temmuz’da olduğu gibi bağımsızlığımızı canımız pahasına hep koruyacağız.
Bin yıllık yolculuğumuz binlerce yıl akıp gidecek.
Tüm hedeflerimiz gerçekleşecek.
İşte bütün bunlar için;
Tarihin önünde, ecdadımızın huzurunda, şehitlerimizin şahitliğinde Allah’a and olsun ki davamızı 2023’e, 2053’e, 2071’e taşıyacağız.
Şimdi hep birlikte tekrar edelim;
Yemin olsun yolumuzdan dönmeyiz.
Yemin olsun hedeflerimizden vazgeçmeyiz.
Yemin olsun kardeşliğimize halel getirmeyiz.
Rabbim davamızı, birliğimizi, ahdimizi aziz; yolumuzu açık eylesin...