"Allah Müslüman mıdır?" diye soran Ruhat Mengi partisini anlattı!

Meral Akşener'in liderliğini yaptığı İYİ Parti'nin kurucu kadrosunda ilginç isimler yer alıyor. Ruhat Mengi de o isimlerden birisi... Piyanist Fazıl Say'ın, 2013 yılında bir Twitter mesajı nedeniyle hapis cezası aldığı dava hakkında, "Allah Müslüman mıdır?" başlıklı bir yazı kaleme alan Ruhat Mengi büyük tepki toplamıştı. Medyayı bırakarak siyasete atılan Mengi partisini ilginç sözlerle anlattı.

İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile geçen yıl yollarını ayıran Meral Akşener'in genel başkanlığında 25 Ekim'de Ankara'da kuruldu.

Partide eski MHP'li siyasetçilerin yoğunluğu dikkat çekerken, "ulusalcı" kimliği ile tanınan isimler de yer aldı.

Bu isimlerden biri de, geçmişte Vatan gazetesinde köşe yazarlığı ve Halk TV'de programlar yapan, gazeteci Güngör Mengi'nin eşi Ruhat Mengi oldu.

Mengi, Odatv’nin, İyi Parti’ye katılma sürecindeki düşüncelerine ve bundan sonraki planlarına ilişkin sorularını yanıtladı.

Ruhat Mengi, Genel İdare Kurulu Üyesi olarak görev yaptığı partisinin kuruluşunu, "Bir şans eseri olarak MHP’deki kongre tartışmaları ortaya çıktı..." sözleriyle tarif etti.

Açıklamalarında medyada iş bulamamaktan da yakınan Mengi, Halk TV'den kurum içi tartışmalar nedeniyle kovulmasına karşın, "iktidar baskısı" nedeniyle medyadan uzaklaştırıldığını savundu.

İşte o açıklamalar:

Gazeteciliğe başladığım Özal döneminden bu yana farklı siyasi partilerden teklif almama rağmen siyaseti hiç düşünmedim. Örneğin Tansu Çiller teklif ettiğinde ona da bu cevabı vermiştim.

Siyasetin içine doğdum, babam 25 yıl; önce DP milletvekili, sonra AP senatörü ve Senato Başkanvekili olarak TBMM’de görev yapmış ve 12 Eylül darbesiyle görevden alınmış çok deneyimli bir siyasetçiydi.

HALK TV'DEN YÖNETİM KOVMUŞTU, "İKTİDAR BASKISI" DEDİ!

Ben ise köşe yazarı olarak ve Türkiye’nin en çok izlenen haber-tartışma programını formatı da dahil hazırlayan ve sunan bir televizyoncu olarak ülkeme yeterince hizmet verdiğime inanıyordum ancak medyaya baskılar kapsamında benim de her iki görevime son verildi. Ülkem için birikimimi yararlı şekilde kullanma imkanım ortadan kalktı.

Bu süreçte Türkiye’de yalnızca medya değil, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, devletin TSK gibi en önemli kurumları ve tüm vatandaşlar üzerindeki siyasi baskı hızla arttı.

TÜRKİYE'Yİ Mİ ANLATIYOR, SOMALİ'Yİ Mİ?

Öyle bir noktaya gelindi ki artık yargı bağımsızlığı da tamamen ortadan kalktığı için, yapılan hukuksuz uygulamalara ne toplumun ne de herhangi bir kurumun itiraz edecek hali kalmadı.

Türk halkı mutsuz, umutsuz, huzursuz, büyük bir çoğunluk işsiz, masum insanlar bile korku içinde tutunacak bir dal, bir gelecek umudu arıyor ama bulamıyor. Aileler, gençler imkanı varsa yurt dışına, yoksa daha güvenli ve yaşamın daha ucuz olduğu il ve ilçelere göç ediyor.

Kutuplaşma ve şiddet, nereye baksanız orada görünen bir baskı dili ülkeyi öyle bir noktaya taşıdı ki toplumun dokusu, insanların karakteri değişti. Şiddet adeta sıradanlaştı, en kötü haberler günlük yaşantımızın tepki bile görmez bir parçası haline dönüştü.

Ailelerinin de bulunduğu bir araçta iki gazimize vicdansızca saldıran ve onları yerlerde sürükleyip hırpalayan saldırganlar ülke çapında tepki yarattı ama bunlardan 4’ü tutuklanmadı. İtirazlara yargı kulak asıyor mu?

Son yıllarda Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e saldırılar da arttı, milli bayramlarımıza halk ve cumhuriyetçi kitleler sahip çıkmasa adeta kaldırılacak noktaya varıldı.

15 yıldır aynı partiler, hemen hemen aynı oyları alarak yerinde duruyor ve sorunlar çözülmek yerine giderek devleşiyor.

dewkjfewfe

MHP'DEKİ KONGRE TARTIŞMALARI ŞANS ESERİ ORTAYA ÇIKMIŞ!

İşte bu tablo içinde, bir şans eseri olarak MHP’deki kongre tartışmaları ortaya çıktı, Devlet Bahçeli parti içi muhalefetin hızla büyümesiyle telaşa kapıldı, MHP’nin önde gelen isimlerini ihraç etti ve bu isimler “Meral Akşener liderliğinde” yeni bir parti kurdular.

Meral Akşener, İçişleri Bakanlığı yapmış, siyasi deneyimi olan bir isim. Lider özelliği ise birçok kişi gibi benim de dikkatimi özellikle “Meclis Başkanvekilliği” yaptığı dönemden beri çekiyordu.

Onun kuracağı bir partinin Türkiye’ye beklediği huzuru ve adaleti, doğru siyaseti getireceğine inanarak İyi Parti’nin kurucuları arasına katıldım ve daha sonra Genel İdare Kurulu (GİK) üyeliğine seçildim.

Sayın Akşener’i daha yakından tanıdıkça onun dürüstlüğünü, adil ve merhametli karakterini, içten hitabet yeteneğini, halka yakınlığını ve sevgisini gördüm, şimdi doğru karar verdiğime ve onun başaracağına daha da eminim.

Unutmadan söyleyeyim, Sayın Akşener’in özellikleri yanında İYİ Parti’nin (daha kurulmadan önce bildiğim) Atatürkçü, Cumhuriyetçi, milli ve manevi değerlerimize içtenlikle saygılı ve koruyucu kimliği de kararımda etkili oldu.

GEZİ AYAKLANMASI

Düşünün, bugün çarpık yapılaşma ve tüm yeşili yok ederek yerine taş yığınları dikmenin sorumluluğu altında ezilen ve “İstanbul’a ihanet ettiğini” söyleyen (Şehircilik Bakanı Özhaseki bir adım daha öne geçerek “şehirlerimizin canına okumuşuz” da dedi) siyasi güç, “Taksim çevresinde kalan son parkın da yok edilmesine çevrecilerin tepkisi” olarak başlayan ve uygulanan aşırı polis şiddetiyle, öldürülen-yaralanan genç insanlar nedeniyle “tüm haksızlıklara karşı” ülke çapında bir toplum tepkisine dönüşen Gezi direnişini artık “darbe” olarak nitelendiriyor.

Bu direnişin bir lideri, organizatörü olmadığını yargı dahil herkes bildiği halde, Çarşı Grubu ve diğer sanıklara daha önce beraat kararı çıkmış olduğu halde iş adamı Osman Kavala “Gezi’yi organize etmekle” suçlanarak tutuklanıyor.

Aslında suçsuz ama masumiyet karinesi yıllardır tersine döndürüldüğü için kurtulması ancak “hukuksuz suçlamaları” ispatlarsa veya Büyükada’daki insan hakları aktivistleri gibi “dışardan etkili bir destek” gelirse ya da “eşi ağaca çıkarsa” mümkün olacak.

16 Nisan 2017’de yapılan “Başkanlık için Anayasa Değişikliği Referandumu” sonrasında, 2019 yılı da beklenmeden ilk iş olarak Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda değişiklik yapıldı ve “tüm üyeleri tek kişi ve onun partisi” tarafından atandı.

2010’da yargıyla ilgili Anayasa değişikliği referandumundan sonra yargıyı FETÖ ele geçirmişti, şimdi ise “bir kişi ve bir partinin hakimlerinin, savcılarının” elinde. O nedenle “yargı bağımsızlığına” kimse inanmıyor ve kimse kendini güvende de hissetmiyor.

Balyoz-Ergenekon davaları sürecinde “etkisiz kılınmak istenen” masum insanlar “Balyozcu” veya “Ergenekoncu” yapılarak tutuklanıyor, tutuklanmayanlar sindiriliyordu. Sonra ona “FETÖ’nün kumpası” dendi, insanların hayatından çalınan yıllar halı altına süpürüldü.

Şimdi ise ya Gezi’yi darbe ilan ederek veya hiçbir ilgisi olmayan gazeteleri, kişileri “FETÖ’cülükle suçlayarak” tutuklama yapılıyor, tutuklanmayanlar “aman bize de bulaşmasınlar” diye susuyor.

İYİ PARTİ'NİN OYU NE KADAR?

Türkiye’nin içerde ve dışarda iyi yönetilemediği, siyasete, adalete ve devlet kurumlarına güvenin kalmadığı bir dönemde ortaya çıkan İYİ Parti’ye saldırıların ilk günden başlamasının nedeni “bu konuda halkın ciddi bir beklentisi olduğunun” bilinmesidir.

Televizyon kanallarının tartışma veya sohbet programlarında İYİ Parti hakkında her türlü yalan ve iftira içeren konuşmalar yapılıyor ama hiçbirinde bir İYİ Parti temsilcisi yok.

Bakıyorsunuz “Bu programda siyasetçiler yok” denilen programdaki tüm konuşmacılar iktidara yakın isimler… Daha parti kurulalı 3 gün olmuş, bir başka programda bakıyorsunuz hemen “FETÖ ile ilişki” kurulmuş ve “halkın yüzde 25’inin bu ilişkiye inandığı” yalanı söylenmiş.

İYİ Parti’yi “MHP ile CHP’nin arasına sıkışmış” göstererek “Ak Parti’den oy alamayacağı” algısını yaratmaya çalışanlar mı istersiniz…

Masa başında hazırlanmış uyduruk bir anket öne sürerek “Meral Akşener’in partisine oy veririm diyenler ankette yüzde 6 çıktı” diyenler mi…

İYİ Parti Programı’nda olmadığı halde, programı okuma zahmetine bile katlanmayıp “programlarında ‘eşit vatandaşlık’ var” diyerek HDP’den PKK’ya, oradan FETÖ’ye atlayan, Batı’dan talimat alındığını söyleyen mi…

“Aldığım bir kulis bilgisine göre” şeklinde kaynağı olmayan iftiraları arka arkaya dizen, “İYİ Parti ittifak arayışında” ya da “Kılıçdaroğlu’na haber göndermiş” diye uydurma haberleri gerçekmiş gibi empoze eden, “toplumda heyecan yarattığı kanaatinde değilim” gibi tutarsız görüşler öne süren mi…

Vatandaşlarımızın bu yalanlara inanmayacağının, ne yaparlarsa yapsınlar örneğin “FETÖ’yle ilişkili parti veya lider” gibi bir saçmalığa inandıramayacaklarının farkında bile değiller.

Üye ülkelerin savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş olan NATO’da 28 ülke var, İYİ Parti programında “Türkiye’nin NATO’da olması ‘milli politikalar uygulamasına’ engel değildir” yazıyor.

Türkiye 65 yıldır üye ülke ve Ak Parti hükümeti de ABD’nin bize karşı Suriye’de PYD-PKK’yı desteklemesine ve Gülen’i iade etmemesine rağmen bir kez bile “NATO’dan çıkalım” diye bir laf etmemiş, buna rağmen “İYİ Parti’nin programında NATO var, bu da FETÖ’ye bağlılık anlamına gelir” diyerek FETÖ’yle ilişki kurmaya çalışan bile çıktı.

Ama örneğin aynı kişi, bunu söyleyene kadar “ABD bunları yaptığı halde neden hala İncirlik üssü ABD’ye kapatılmadı” sorusunu sormuyor.

Buna karşılık, ilk günden “İYİ Parti sen tam olarak kimsin”, “Sağ, sol, milliyetçi, muhafazakar, liberal hangi sosyolojik tabana hitap edeceksin” diyenler, “muhafazakar sağ parti” etiketi yapıştırırken aynı anda “en çok oyu CHP’den alacak” çelişkisine düşenler, Parti kurucuları arasında farklı görüşteki isimleri alıp “Bu isimler veya farklı partilerden gelenler aynı ortak paydada nasıl buluşabilir” sorusunu soranlar, “benzerleri var, bu tutmaz” gibi falcı yorumları yapanlar var.

MENGİ: ORTAK PAYDA VATANSEVERLİK

İYİ Parti yönetiminin açıkladığı gibi partimizde buluşan kişiler ideolojik görüşlerini değiştirmek zorunda değiller.

Bugüne kadar belli ideolojilere sarılmış hiçbir partinin, dini siyasete alet ederek hem inançları hem laikliği zedeleyenlerin de ülkeyi huzura kavuşturamadığı görüldü, artık ideolojileri, futbol takımı tutar gibi bir partiye yapışıp kalmayı bir yana bırakıp Türkiye’yi “herkesin mahallesinden çıkıp omuz omuza, kol kola aynı amaçta birleştiği” güzel bir geleceğe taşıma zamanı geldi.

Bu partinin Genel Başkanı Meral Akşener ve diğer üyeleri “ekonomiden işsizliğe, ülkeyi saran terör ve şiddetten adil bir hukuk düzenine, yaz boz tahtasına dönen eğitim sisteminden trafiğe, hezeyanlara dayalı ve ulusal çıkar kavramından uzaklaşmış mezhepçi bir dış politika nedeniyle içinde bulunduğumuz zor durumu düzeltmeye, ‘bireysel silahlanmaya teşviki’ durdurmaya, Doğu ve Güneydoğu’da PKK’nın uyuşturucu vererek hayatını mahvettiği gençleri kurtarmaya, ‘basın özgürlüğü ve diğer temel hak ve özgürlükleri’ geri getirmeye” kadar birçok sorunu çözmek üzere yola çıktılar.

Demokratik bir seçim yasası ve siyasi partiler kanunu yapmak, parlamenter sisteme geri dönmek, doğanın korunmasını sağlayarak “şehirleri mahvettik” itiraflarının sonucunda gelinen tabloyu düzeltmek, kısacası…

Vatandaşlarının mutlu, güvenli ülkelere özenmeden yaşadığı, geleceğini karanlık görerek göç etmediği, masum olduğu halde tutuklanma korkusu yaşamadığı, tarafsız bir yargıya sahip, özgür, huzurlu, adil bir Türkiye’yi, önce kendi halkının refahını düşünen, “işsizliği en alt seviyeye indirecek” bir hükümet kurmayı hedefliyor İYİ Parti.

"TÜRKİYE YOL AYIRIMINDA!"

“Sen gerçekte kimsin, tabanın kim” diye soranların veya “Bir parti tüm kesimleri kucaklayamaz” iddiasında olanların cevap için fazla bekleyeceğini sanmıyorum. Bence yakında bu partinin tabanının diğer tüm parti ve görüşlerden oluşacağını, tahminlerinin çok üstünde bir ilgiyle karşılandığını görecekler.

Halktaki büyük beklentiyi ve Meral Akşener’e olan güveni görmek için bindiğiniz taksinin şoförüyle, girdiğiniz mağazanın servis elemanıyla 2 dakika konuşmanız yetiyor, önce mevcutların sorunları çözmediğinden söz ediyor ve hemen “ümidimiz Meral Hanım” deyiveriyorlar.

TV programlarında “Merak ediyorum, Meral Akşener Kerkük hakkında ne düşünüyor, PKK’yı nasıl çözecek” gibi sorular soruluyor. İYİ Parti Genel Başkanı ekranlara çıktığında bu soruların cevaplarını da verecektir.

2019 seçiminde Türkiye bir yol ayırımında olacak, ya eskiyi devam ettirecek ve bugüne kadar yaşadıklarının benzeriyle yaşamı sürdürecek veya “laik, demokratik hukuk devleti” tanımını yeniden gerçeğe taşımak üzere İYİ Parti’ye şans verecek.

16 Nisan referandumunda Yüksek Seçim Kurulu’nun yasaya aykırı şekilde ve yetkisi olmadığı halde, sandıklar açılmaya başlandıktan sonra verdiği; mühürsüz oyların geçerli sayılması kararı “meşruiyeti tartışmalı bir yönetim” ortaya çıkardı, parlamenter sistemin 2019’a bile varmadan ortadan kalkmasına neden oldu.

2014 yerel seçiminde oylar sayılırken elektrikler kesildi, Bakan “Trafoya kedi kaçtı” diye espri yaptı.

Bundan sonraki seçimlerin “güvenilir şekilde yapılması” nasıl sağlanacak belli değil, bu durumda “demokrasi var” denebilir mi, şu anda gönül rahatlığıyla diyebiliyor muyuz?

IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerinin, uyuşturucu ile mücadelenin, 15 Temmuz’un siyasi ayağının, paralel yapının araştırılması için komisyon kurulması talebiyle verilen önergelerin hepsi iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla ret edildi.

Tehlike ve endişe yaratan hiçbir konu açıklığa kavuşturulmazsa bu ülke gelecekte kendini benzer olayları tekrar yaşamaktan nasıl koruyacak?

HAYVANSEVER MERAL AKŞENER

Kısa süre önce değerli sanatçımız Şener Şen bir röportajında “İyilikten uzaklaşıyoruz” diyor, eskiden insanların daha duyarlı, naif, saygılı olduğunu anlatıyordu.

Okurken Meral Akşener’in insanlara olan duyarlılığı yanında “Eyüp Belediyesi’nin yaptığı köpek katliamı için suç duyurusunda bulunmasını” düşündüm, ilk kez bir genel başkan “hayvanları korumak için” de öne çıkıyor. İYİ Parti kurucu üyeleri “eylem yapan madencilerin yanına koşmak için” hemen harekete geçiyor.

Onun “iyiliği, zor durumda olan herkese yardıma koşmayı” amaç edindiği, halkın şimdiden verdiği destek de bilindiği için diğer partiler oy kaybına uğrama korkusuyla şimdiden yöntem değiştirdiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İYİ Parti’de kadınların öne çıkacağını ve değişimde etkili olacağını görerek “İnşallah Ak kadınlarımız 3 Kasım 2019’da zaferini ilan ederek yeni bir değişim, dönüşümü ortaya koyacaklar” dedi. Oysa Ak Kadınlar daha önce de Ak Parti’de mevcuttu ve yapılan dönüşüm de görülmüştü.

Önemli olan sadece “kadınların var olması” değil, o kadın veya erkeklerin nasıl bir çalışma ortaya koyduğu, samimiyeti, inandırıcılığıdır.

İlk kez bu yıl Cumhuriyet Bayramı rahatça kutlandı, uçaklarda bile anonslar yapıldı, ilk kez “Atatürk” adı telaffuz edildi, belediye başkanları ve teşkilatlarda istifalar, değişiklikler oldu, AKM’nin yenileşme çalışmalarına hemen başlanacağı duyuruldu.

Devlet Bahçeli seçim barajının yüksek olduğundan yakındı ve “yüzde 5-7 arasında olması gerektiğini” söyledi.

Bunların hepsinde “İYİ Parti’nin yarattığı rüzgarın” etkisi vardır. O nedenle…

İyileşme şimdiden başladı, iyilikten daha fazla uzaklaşmamak için İYİ Parti tek fırsattır, iyi düşünelim diyorum.

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.