"Amerikan imparatorluğunun ana hattı: Suriye'nin Afganistanlaştırılması"
Dış politika uzmanı Dr. Furkan Kaya, Türkiye'ye ihanet içinde olan ABD'nin Suriye'deki asıl niyetini yazdı. Suriye ekseninde son birkaç yılda yaşananları analiz eden Furkan Kaya, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden, PYD/YPG/SDG/PKK ile müttefiklik ilişkisi içine giren ABD'nin bu tutumunun NATO'daki ikinci büyük orduya sahip müttefiki Türkiye'ye karşı en büyük saygısızlık ve ihanet olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. ABD'nin Suriye'deki politikalarının altında yatan gerçeği rakiplerini frenlemek olarak çizen Kaya, "Amerikan imparatorluğunun ana hattını, Suriye'nin Afganistanlaştırılması oluşturuyor" diyor.
İşte, Dr. Furkan Kaya'nın Suriye ve Orta Doğu'da yaşadıklarımızın altında yatan gerçeklere ışık tuttuğu yazısı...
AFGANİSTANLAŞTIRILAN SURİYE
ABD’nin eski başkanlarından Franklin Roosevelt’e göre, Amerika’nın dış politikası, küresel düzeni ihtiyatlı ve kararlı bir şekilde dengelemeli ve bunu Amerikan ulusal çıkarları doğrultusunda uyarlamalıydı. Böylelikle ABD, Batı Yarım Kürede dış güçlere karşı kalkan oluşturacak ve diğer her stratejik bölgede güç dengesini korumak için müdahalede bulunarak küresel dengenin ve uluslararası barışın muhafaza edecekti. ABD’nin özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra benimsemiş olduğu bu politika, bugüne kadar tüm Amerikan başkanları tarafından farklı metotlarla fakat aynı hedef doğrultusunda uygulandı. Fakat bugün Trump başkanlığındaki ABD, belki de hiç olmadığı kadar yalnız, vahşi ve devlet duruşundan uzak bir davranış sergiliyor. Son olarak Trump’ın İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıma kararı alması ve Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG/SDG/PKK terör örgütleriyle “müttefiklik” ilişkisi içine girmesi, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan gerçek müttefiki Türkiye karşı en büyük saygısızlık ve ihanet olarak görülmeli.
AMERİKAN İMPARATORLUĞUNUN ANA HATTI:
SURİYE’NİN AFGANİSTANLAŞTIRILMASI OLUŞTURUYOR
ABD’nin en temel dış politika anlayışında rakip aktörlerin genişlemesini frenleyebilmek için kendisini genişletmesi gerekiyor. Bu bağlamda Amerika’nın “önleme çizgisi” olarak değerlendirilebilecek bu anlayış, adlandırdığı “Amerikan imparatorluğunun” ana hattını oluşturuyor. Suriye, Afganistanlaştırılıyor ve bu sayede Türkiye’nin güney hattında ABD’nin kontrolünde İsrail’in de güvenliğine katkı sağlayacak bir yönetim tesis edilmek isteniyor. ABD her ne kadar coğrafyada devletsiz tek millet olarak Kürtleri göstererek kendilerine yeni bir gelecek için “Büyük Kürdistan” hayalini gerçekleştirmek istese de esas amaç “Kürt Sorunu” bahanesiyle Türkiye, Suriye, Irak ve İran’daki Kürtleri ayrıştırarak yaşadıkları ülkelerde iç çatışmalara zemin hazırlamak. Bu vesile ile de otoritesini desteklediği terör gruplarına verdiği, kandırılan Kürt halkı bir yönetim oluşturmayı düşünüyor. Ayrıca Lübnan’daki Hizbullah etkisizleştirilecek ve ABD İran’ın boynuna takacağı ipi daha da sıkıştıracak.
ABD, “POLİS TEŞKİLATINI” TERÖR GRUPLARIYLA KURUYOR
ABD’de “Savaş Partisi” olarak adlandırılan Neo-Conlar, ABD’nin her fırsatta deniz aşırı güç kullanmasını isterler. Onlar için Amerikan İmparatorluğu askeri harcamalarını Soğuk Savaş seviyesine getirmeli, ve Amerikan toplumunun asabiyetini arttıralarak bölgesel müdahalelerde halkının desteği alınmalı, son olarak İsrail her şartta desteklenmeli. “Büyük Amerikan Stratejisi” olarak hazırlanan belgede; 1-Anavatanın savunulması, 2- Çoklu, eş zamanlı alan savaşlarını kazanmak, 3- Kritik bölgelerde güvenlik çevresini şekillendirmek ve “polis teşkilatı” görevini uygulamak, 4- ABD kuvvetlerini askeri işlerde devrimi yapabilecek hale getirmek yer alıyor. Üçüncü maddenin uygulamasını Orta Doğu’da özellikle Suriye’de görüyoruz. ABD, polis teşkilatını terör örgütü ve onların organik kollarıyla tesis ediyor.
COĞRAFYA HER ŞEYDEN ÖNCE SAVAŞ YAPMAYA YARAR
Orta Doğu’daki en amansız ve acımasız ayaklanma Türkiye, Irak, İsrail ve Lübnan’la ortak sınırıyla bölgesel güç dengesinin anahtarını elinde tutan Suriye’de yaşanıyor. Tarihte doğruluğunu defalarca gördüğümüz “Coğrafya her şeyden önce savaş yapmaya yarar” sözü halen geçerli. ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki öncelikle hedefi, ülkenin kuzeyinde Suriye’ye bağlı “Kürt Federe Devletini” kurmak. Diğer taraftan Rusya ve Esad rejimi de Kürtler ile tamamen köprüleri atmaktan uzak duruyor. Çünkü ABD ile yakınlaşması durumunda Rusya’nın bölgesel politikaları tehlikeye düşebilir. ABD’nin diğer bir kanadı da Türkiye ile iplerin kopmasını istemiyor. Orta Doğu’da veya Suriye’de her ne düzen kurulacaksa bunun Türkiyesiz gerçekleşmeyeceğinin farkındalar. Tıpkı 2. Dünya Savaşı sonrası ABD ile Rusya’nın mücadelesine sahne olmaya başlayan Orta Doğu’da, bugün büyük güçlerin desteklediği diktatörler yerine küçük ölçekli, atomize edilmiş etnik ve mezhep temelli yönetimler eliyle mücadele sürüyor.
Geçmişte olduğu gibi bugünde Türkiye’nin hassas demografik yapısı parçalanmaya çalışılıyor. Çünkü bu sayede dış aktörler Türkiye üzerinde müdahale hakkını meşru hale getirecekler. Bazı siyasiler Kürt halkını Türkiye’de sokağa davet ediyor. Sebep, Türkiye’nin “Zeytin Dalı Harekatıyla” güney sınırını terör odaklarından temizlemesi. Fakat servis edilen çarpıtılmış haberlerde Türkiye’nin masum sivil halkı öldürüyor algısı veriliyor. Amaçlanan Irak, Türkiye, Suriye ve İran topraklarını kapsayan “ikinci İsrail” devletine izin vermemek için Türkiye’nin başını çekeceği ortak bir güvenlik politikası oluşturulmalıdır.