1 Aralık dünya AIDS günü önemi nedir? Aids belirtileri nelerdir? 1 Aralık aids günü kutlama programı! Aids günü sözleri

1 Aralık dünya AIDS günü önemi nedir? Ülkemizde ve dünyada bir çok mağduru olan Aids hastalığı için tedavi geliştirilmeye çalışılıyor.Aids mağduru insanlara moral olması ve farkındalığı arttırmak için 1 Aralık Dünya AİDS günü olarak belirlenmiştir.Vatandaşlar bu önemli gün ve hastalık hakkında araştırma yapmaya başladı.Peki 1 Aralık dünya AIDS günü önemi nedir? Aids belirtileri nelerdir? 1 Aralık aids günü kutlama programı! Aids günü sözleri Merak edilen detaylar haberimizde...

1 Aralık dünya AIDS günü önemi nedir? Aids mağduru insan sayısı gün geçtikçe artıyor.Hastalar ve yakınları uzmanlardan çözüm bulmalarını bekliyor.Aids mağduru insanlara moral olması ve farkındalığı arttırmak için 1 Aralık Dünya AİDS günü olarak belirlenmiştir.Vatandaşlar bu önemli gün ve hastalık hakkında araştırma yapmaya başladı.Peki 1 Aralık dünya AIDS günü önemi nedir? Aids belirtileri nelerdir? 1 Aralık aids günü kutlama programı! Aids günü sözleri Merak edilen detaylar haberimizde...

1 Aralık Dünya AIDS Günü

HIV Enfeksiyonu 1980’li yıllardan beri tüm dünyada görülmektedir. Bulaşma yolu ise en sık korunmasız cinsel temas, ikinci olarak ise damar içi madde kullananların ortak paylaştığı enjektörler ile olmaktadır.

HIV Enfeksiyonu, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Hastalığın kesin tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmaktadır. Bununla birlikte uygulanan ilaç tedavisi bulaşıcılığı da engellemekte, HIV(+) anne ve babadan, HIV(-) bebek doğabilmektedir. Ancak hastalığın aşısı bulunmamaktadır.

Önlenebilir bir hastalık olan HIV /AIDS ile mücadelenin en etkili yolu, korunma önlemlerini uygulamaktır. Tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yollarıdır.

Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2013 yılı raporuna göre; dünyada 2012 yılı içinde yaklaşık 2,3 milyon kişinin HIV’e yakalandığı, 35,3 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,6 milyon kişinin AIDSnedeni ile öldüğü tahmin edilmektedir.

Ülkemizde de HIV/AIDS hastalığı konusundaki farkındalığın ve test imkânlarının artması ile birlikte, tanı alan HIV/AIDS vaka sayısında göreceli bir artış görülmektedir. Ancak Türkiye hala dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasında değerlendirilmektedir.

Bakanlığımıza 1985’den 2013 yılı Kasım ayına kadar toplam 7050 HIV(+) kişi bildirimi yapılmıştır. Vakaların yaklaşık %73’ünü erkekler oluşturmaktadır. Enfeksiyondan en fazla etkilenenler 40-49 yaş arasındaki kişilerdir. Ülkemizde bildirimi yapılan HIV(+) vakaların yaklaşık %17’si yabancı uyrukludur. Ülkemizde bulaşma en sık cinsel yolla olmaktadır.

Bireylerin ayırımcılık ve damgalanmaya uğramalarına engel olmak üzere, birimlerimiz tarafından yapılan bildirimler kodlu bir şekilde yapılmaktadır. Kişilerin bilgileri üçüncü kişiler ile kesinlikle paylaşılmamaktadır.

Ülkemizde HIV ile enfekte kişilerin tedavileri, sosyal güvence kapsamında karşılanmaktadır. Sağlık sigorta kapsamında olmayan HIV/AIDS hastalarına sosyal durumları uygunsa yeşil kart sağlanmaktadır.

AİDS

Türkçesi edinsel bağışıklık yetmezliği sendromu olan AİDS, HIV adındaki mikrobun neden olduğu, kan yoluyla ve cinsel ilişki sırasında bulaşan bir hastalıktır. Bu virüs, vücuda girdiğinde hastalığa karşı direnç göstermemizi sağlayan bağışıklık sistemimizi yok eder. Böylece başka hastalıklara yakalanmamız çok kolaylaşır ve en basit bir soğuk algınlığına bile direnç gösteremeyiz. Hem kadında hem erkekte görülen AİDS, her yaşta ortaya çıkabilir.

Fakat bu virüs, vücuda girdikten hemen sonra hastalık görülmez. Ayrıca, bu virüsün vücutta bulunduğunu gösteren herhangi bir şikayet ya da bulgu da yoktur. Ancak yapılan kan tetkikleri sonucu farkedilir. Yaklaşık 10-12 yıl sonra belirtiler görülmeye başlar. Bu zamana kadar kişi, mikrobu başkalarına bulaştırabilir. Ayrıca şunu bilmek gerekir ki, AİDS hastaları için "ölüm" kaçınılmaz bir sondur.

İlk olarak ABD'de ortaya çıkan bu hastalık, ülkemizde 1985 yılından itibaren görülmeye başlanmıştır. Ülkemizde, Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 1300'e yakın hastanın olduğu saptanmıştır. En çok; İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa gibi büyük ve turistik yerlerde görülmektedir. Bunun en büyük sebebi de korunmasız cinsel ilişkidir. Hastalığa yakalananların yaklaşık üçte biri kadındır. Ülkemizde heteroseksüel erkeklerde çok görülse de homoseksüel ve biseksüel erkekler, madde bağımlısı kişiler ve hemofili hastalarında da bir hayli fazla görülür. Bir grup hastada ise hastalığın nedeni bilinmemektedir.

AİDS NASIL BULAŞIR?

AİDS'in üç tane bulaşma yolu vardır:

Kanında bu virüsü taşıyan biriyle normal ya da anal ve oral cinsel ilişkiye girilmesi sonucu, özellikle korunmasız bir şekilde cinsel ilişkinin gerçekleşmesiyle HIV virüsü sağlıklı kişiye bulaşır.

Hamile ve HIV virüsünü taşıyan anneden bebeğe, gebelikte veya doğumda bulaşabilmektedir.

AİDS'li ya da HIV virüsüne sahip kişilerin kanlarına temas sonucu ya da organ nakliyle hastalık ya da virüs bulaşır.

AİDS'İN BELİRTİLERİ

AİDS'in virüs bulaştıktan yaklaşık 10 yıl sonra ortaya çıktığını söylemiştik. Vücuda giren virüs, kan hücrelerine zarar verir ve yok olmasına neden olur. Bu hücreler yok olmaya başladığında vücudun savunma mekanizması gittikçe azalır ve hastalığa yakalanma ihtimali çok artar.

Ateşin yükselmesi, iştahsızlık ve kilo kaybı, vücudun bazı bölgelerinde oluşan uçuk ya da yaralar, akciğer hastalıkları, geceleri terleme, ishal, öksürük ortaya çıkar. Lenf bezleri büyümüştür. Bunların hepsinin olması gerekmez. Bir kaçının bulunması hastalığın düşünülmesi için yeterlidir.

AİDS TANISI NASIL KONUR?

Eğer vücutta enfeksiyon varsa, ELİSA testi virüsün varlığını tespit etmek için en etkili yöntemdir. Bu testle virüs varlığı saptanmışsa başka testler de yapılması gerekir. Tek başına yeterli değildir. Kesin tanı için anti-hiv testleri yapılır. Ayrıca ELİSA testi negatif çıksa bile 6 ay sona yeniden yapılması gerekir.

AİDS TEDAVİSİ

Her ne kadar tıpta gelişmeler devam da etse, AİDS'in henüz tedavisi yoktur. Ayrıca bu virüsten koruyacak herhangi bir aşı da geliştirilememiştir. Yine de birkaç ilacın bir arada kullanılması hastanın biraz daha uzun ve rahat yaşam sürmesine yardımcı olmaktadır. Hayat boyu tedavi gerektirir ve hastanın dikkatli bir yaşam sürmesi gerekir. Günümüzde AİDS için kullanılan ilaçlar çok pahalıdır.

AİDSTEN KORUNMANIN YOLLARI

Cinsel ilişki sırasında mutlaka korunmak gerekir. Herkes bu hastalığa yakalanabildiğinden, mutlaka koruyucu kılıf kullanılmalıdır. Her ne kadar böyle birşeye ihtimal vermiyor da olsanız prezervatif kullanımı çok önemlidir. Güvenli bir cinsel yaşamın gerektirdiklerine mutlaka uymanız gerekmektedir. Bunun için doktorunuzdan çok daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Bir diğer bulaşma yolu, kan nakli olduğundan, AİDS testi yapılmamış kan asla kullanılmamalıdır. Bu durumda sağlık personeline de çok büyük görev düşmektedir. Kullanılmış ve sterilize edilmemiş cerrahi aletler, şırıngalar, jiletler kesinlikle kullanılmamalıdır. Vücudunuzda bir yara oluştuğunda mutlaka koruyucu bir bantla bunu kapatın.

AİDS HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

Aynı tabaktan yemek yemekle, aynı yemek aletlerini kullanmakla bu virüs bulaşmamaktadır. Yanaktan öpüşme, öksürük, ter, sarılma HIV bulaşmaz. Ayrıca bir böceğin sokmasıyla bu hastalığın bulaşmadığı ispatlanmıştır. Yine toplumun bir arada olduğu, kalabalık yerlerde bulunmakla bu virüs bulaşmamaktadır.

Bu virüsü taşıyanların ve AİDS hastalarının bunları bilmesi, hastalık hakkında yanlış bilgilerin önlenmesinde ve topluma bu virüsün yayılmasını engellemede yardımcı olacaktır.

Zonguldak İl Sağlık Müdürü Ertuğrul Güner

"1 Aralık Dünya AIDS Günü" nedeniyle mesaj yayımladı.

Güner, yaptığı yazılı açıklamada, HIV virüsünü taşıyan kişiye "HIV pozitif" denildiğini anımsattı.

HIV virüsü taşıyan kişilerin henüz hastalığın klinik bulgularını taşımadığını belirten Güner, şunları kaydetti:

"Klinik bulguların ortaya çıkması ile artık kişi AIDS hastası olarak kabul edilir. Kavram bütünlüğü sağlamak açısından yaygın olarak HIV/AIDS birleşik terimi kullanılır. Vücudunda HİV virüsü olan herkeste AIDS'e ait hastalık belirtileri görülmeyebilir. Hatta bu belirtisiz süre 15 yıl gibi uzun bir zaman olabilir ve kişi kendini iyi hissedebilir. Ancak mikrobu alan kişi, belirtisi olmasa bile başkalarına bulaştırabilir.

AIDS hastası hamilelerin bebekleri de risk altında

HIV virüsü kan, organ, doku nakli ile, sterilize edilmemiş (mikroptan arındırılmamış) iğne, enjektör gibi aletlerin ortak kullanılmasıyla da bulaşabilmektedir. Ayrıca jilet, tırnak makası gibi vücutta küçük çaplı kanamalara neden olabilen kişisel eşyaların ortak kullanımından kaçınılmalı. Dövme yapmakta ve kulak deldirmekte kullanılan kanamaya neden olacak aletlerin sterilize edilerek kullanılmasına özen gösterilmelidir. HIV pozitif anneden, gebelikte, doğumda ya da doğumdan sonra emzirme yoluyla bebeğine bulaşabilir."

AIDS hastalığının başlıca belirtilerinin, lenf bezlerinde büyüme, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük ve fırsatçı bazı enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkması olduğuna dikkati çeken Ertuğrul Günüer, açıklamasında, şu ifadelere yer verdi:

Korunmasız ilişki HIV'in yaygın bulaşma yolu

"HIV organizma dışında yaşayamayan, dış ortama dayanıksız bir virüstür. HIV pozitif veya AIDS hastalığı olan bir kişinin kullandığı tabak, bardak, çatal, giysiler, havlular, tuvalet, banyo ve yüzme havuzlarının ortak kullanımı, dokunma, sarılma, el sıkışma ile virüs bulaşması söz konusu değildir. Egemen bulaşma yolu salgının başlangıcından bu yana korunmasız cinsel ilişkidir.

Sembol kırmızı kurdele

Cinsel temasla bulaşmayı önlemek için sadakatin korunduğu evlilik, tek eşlilik, emniyetli cinsel ilişki için kondom kullanılması gereklidir. Başka biriyle ortak enjektör kullanılmamalıdır. Kan verirken ya da alırken, dişçi koltuğunda ve kuaförde kullanılacak aletlerin sterilizasyonundan emin olunmalıdır.Bu hastalık hakkında farkındalık oluşturmak, toplumun bilinçlenmesini sağlamak amacıyla 1 Aralık tarihi tüm dünyada 'Dünya Aids Günü' olarak ilan edilmiştir. AIDS'e karşı farkındalığın uluslararası sembolü kırmızı kurdeledir. "

HIV / AIDS Nedir?

İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü veya daha bilinen adıyla HIV, bağışıklık sistem hücrelerini hedef alarak enfeksiyon oluşturan ve enfeksiyonun ilerlemesi durumunda Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromuna (AIDS) neden olabilen bir virüstür.

HIV; cinsel yolla, kan ve kan ürünleriyle veya anneden bebeğe bulaşmaktadır. HIV, enfeksiyonlara karşı savaşan bağışıklık sistemi hücrelerine saldırır. Bu hücrelerin kaybı bedenin enfeksiyonlara ve belirli kanser türlerine karşı savunmasız kalmasına neden olur. HIV enfeksiyonu öncesi kendiliğinden iyileşen veya tedavi edilebilen hastalıklar, savunma gücü yetersiz kaldığı için tedavi edilemez hale gelebilmektedir.

HIV enfeksiyonu ne kadar yaygındır?

80’li yıllarla beraber artışa geçen ve salgınlara yol açan HIV’in; geçmişten günümüze toplam 76 milyon kişinin enfeksiyonuna, 35 milyon kişinin AIDS’e bağlı hastalıklar nedeniyle ölümüne yol açtığı tahmin edilmektedir. 2016 yılı itibariyle dünya üzerinde 36 milyon HIV (+) hasta yaşamaktadır. Bu sayının 2 milyonunun 15 yaş altı çocuklardan oluştuğu bilinmektedir. 2016 yılı içerisinde dünya çapında 1.8 milyon yeni teşhis HIV (+) vakası mevcuttur. Türkiye’de ise 2016 yılına kadar doğrulaması yapılmış 13.518 HIV (+), 1.537 AIDS vakası bildirilmiştir. Sadece 2016 yılı içerisinde 2.470 yeni tanı almış hasta mevcuttur.

HIV (+) ne anlama gelmektedir?

Özel test metodlarıyla yapılan değerlendirme sonuçlarına göre kişinin HIV ile enfekte olduğu anlamına gelir. Tedavi olunmadığı durumlarda, HIV bağışıklık sistemini tamamen yokedebilir ve enfeksiyon AIDS safhasına geçebilir.

HIV nasıl bulaşır?

HIV, HIV ile enfekte olmuş bir bireyin vücut sıvılarına temas edilmesi yoluyla bulaşır. Virüs, enfeksiyonun her aşamasında hatta enfekte olmuş; ama hiçbir şikayeti bulunmayan kişilerden de bulaşabilmektedir.

Kan
Semen (meni, ersuyu)
Pre-seminal sıvılar (meni gelmeden önceki berrak sıvı)
Vajinal sıvılar
Makat sıvıları
Anne sütü
HIV’in hamilelik sürecinde, doğum esnasında ya da emzirme döneminde kan ve diğer sıvılar yoluyla anneden-bebeğe geçişi virüsün bulaşma yollarındandır.
HIV’den nasıl korunulur?
HIV’in bulaşmasından korunmak için, cinsel ilişki boyunca doğru ve düzenli bir biçimde kondom (prezervatif/kılıf/kaput) kullanmak, cinsel partnerlerin sayısını sınırlamak ve ilaç enjeksiyon ekipmalarını asla paylaşmamak gerekmektedir.

Anneden çocuğa HIV bulaşması HIV’in çocuklara bulaşmasının en yaygın yoludur. Hamilelik sürecinde kadınlara ve doğumdan sonra bebeklere verilen HIV ilaçları, anneden çocuğa bulaşma riskini azaltmaktadır.

HIV, HIV (+) insanlarla tokalaşarak veya onlara sarılarak, HIV (+) bireylerin kullandıkları tabakları, klozet kapakları veya kapı kolu gibi eşyalarına dokunarak da bulaşmaz. HIV, hava yoluyla, kene, sivrisinek ya da diğer böcek ısırıklarıyla da bulaşmamaktadır.

HIV(+) bireylerde belirtiler nelerdir?

Kişinin HIV ile karşılaşmasından iki ila dört hafta içerisinde ateş, üşüme, ciltte döküntü ve grip benzeri semptomlar görülebilir. Belirtiler enfeksiyondan sonra birkaç hafta boyunca devam edebilir.
HIV enfeksiyonunun en erken evresi sonrası, HIV çok düşük seviyelerde artmaya devam etmektedir, bu yüzden kronik ishal, hızlı kilo kaybı ve fırsatçı enfeksiyonlar gibi daha ciddi belirtiler yıllarca görülmeyebilir. (Fırsatçı enfeksiyonlar, bağışıklık sistemi zayıflması sonrasında, sağlıklı bağışıklık sistemine sahip insanlardan daha sık veya daha ciddi olarak görülen enfeksiyonlar ve enfeksiyona bağlı kanser türleridir.)Tedavi edilmediği takdirde HIV, genellikle 10 yıl veya daha uzun bir süre sonrasında AIDS’e ilerlemektedir. Bu süre bazı bireylerde daha kısa olabilmektedir.

AIDS’te belirtiler nelerdir?
HIV(+) bir kişinin tedavisizlik dönemi sonucunda AIDS olup olmadığını değerlendirmek üzere bazı kriterler mevcuttur.

Sağlıklı bir insanda bağışıklık sisteminin durumunu gösteren CD4 hücre sayısı milimetreküpte 500 ila 1,600 hücre arasında değişiklik göstermektedir. Bu seviyenin 200 hücre’den az olması,
Bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan CD4+ T hücrelerinin lenfosit olarak adlandırılan diğer bağışıklık sistemi elemanlarına oranının %14 ün altına düşmesi,
Bakteri, parazit, mantar ve virüsler bağlı fırsatçı enfeksiyonların görülmesi,

AIDS hastalarında görülen ve tanı koydurucu durumlardır. Bu belirtilere dil üzerinde beyaz tabakalaşma, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kuru öksürük, nefes darlığı, ağız, burun, makat veya vajinadan kanama olması, ellerde veya ayaklarda hissizlik, ishal, ateş, gece terlemeleri, kontrolsüz kilo kaybı gibi durumlar eşlik edebilir.

HIV/AIDS ile beraber görülen klinik durumlar nelerdir?

Dünya Sağlık Örgütü’nün HIV ve AIDS klinik sınıflandırması, hastalığın klinik evreleri ve eşlik eden klinik durumlar ile/ belirtilerin değerlendirilmesiyle yapılmaktadır. Bir bireye HIV bulaşmasını takip eden dönemde meydana gelen enfeksiyon ve devamında hastalığın ilerlemiş 4 klinik evresi olmak üzere toplam 5 evre mevcuttur.
HIV enfeksiyonu, erken dönemde sıklıkla belirti vermeden veya “viral sendrom” adı verilen bir tıbbidurumla seyretmektedir.

Klinik evre 1’de bireylerde belirti olmayabilir veya süreklilik gösteren yaygın lenf bezi şişkinliği görülebilir
Klinik evre 2’de açıklanamayan kilo kaybı, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, uçuk, ağız içinde yaralar, tırnaklarda mantar enfeksiyonlarına rastlanmaktadır.
Klinik evre 3’te açıklanamayan şiddetli kilo kaybı, açıklanamayan uzun süreli ishal ve ateş, ağızda kandida (bir tür mantar) enfeksiyonu, akciğer tüberkülozu (verem), açıklanamayan anemi (kansızlık), şiddetli bakteriyel enfeksiyonlar, kronik trombositopeni (kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin azlığı) görülmektedir
Son klinik evre olan 4’te bakteri, parazit, mantar ve virüs kaynaklı fırsatçı enfeksiyonlar ve sistemik enfeksiyonlar HIV/AIDS ile beraber görülürler ve bunlar hastalığın sınıflandırılmasında da kullanılmakta olan klinik durumlardır.
HIV/AIDS teşhisi nasıl konur?
Kan tetkikleri HIV teşhisi için en yaygın test yöntemidir. Bu tetkiklerin temelinde enfekte kişinin kanında virüse karşı oluşturulmuş antikor adı verilen yapıların tespiti bulunmaktadır. HIV’de erken test ve teşhis hayati bir yere sahiptir. Erken teşhis ve ardından doktor gözetiminde kullanılacak olan tedavi ile hastalığın kontrol altına alınması, başkalarına bulaştırılmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Vücudun virüse karşı oluşturacağı antikorların (savaşçı hücreler) 6 haftadan 6 aya kadar bir süre içerisinde oluşmaya başlaması nedeniyle risk altında olduğu düşünülen hastalar takip edilmelidir.
HIV/AIDS teşhisinde,

Elisa
Salgı Testi
Virüs Yükü Testi
Western Blot testi yer almaktadır.
HIV’e karşı oluşturulmuş antikorlardaki enzim aktivitesini ölçerek enfeksiyonu tespit eden Elisa testi, teşhiste öncelikle kullanılmakta olan yöntemdir. Elisa testi pozitif olan bir bireyin Western Blot testiyle HIV teşhisi teyit edilmelidir. Elisa testi negatif olan bir bireyde ise HIV enfeksiyonu düşünülüyorsa bir ila üç ay içerisinde test tekrarlanmalıdır. Tükürük testi, kulak temizleme çubuğuna benzer pamuk bir materyalle, yanağın içerisinden sürüntü örneği alınıp, yetkin bir laboratuvar aracılığıyla test edilmesiyle gerçekleştirilir. Virüs yükü testi, genellikle tedavi durum takibi ve HIV enfeksiyonunun erken teşhisi amacıyla kandaki virüs miktarını ölçümleyen yöntemdir. Western Blot, Elisa testi sonrasında teşhisin kesinleştirilmesi amacıyla yapılan doğrulama testidir.

Kimler HIV/AIDS testi yaptırmalıdır?

Korunmasız cinsel ilişki hikayesi olan,
- Damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olan,
- HIV (+) kişinin partneri olan,
- HIV görülme sıklığının yüksek olduğu ülkede doğmuş ya da yaşamış olan,
- Yüksek görülme sıklığı olan bölgelere seyahat etmiş ya da orada yaşamış olan,
- Gebeler (en erken dönemde),
- Cinsel saldırıya maruz kalanlar,
- Evlilik öncesi (gönüllülük esasına dayalı),
- Tüberküloz (verem), cinsel yolla bulaşan enfeksiyon tanısı almış olan kişiler kontrol amacıyla hekime başvurmalıdırlar.

HIV nasıl tedavi edilir?

HIV enfeksiyonun tedavisinde virüsün çoğalmasını kontrol eden, antiretroviral tedavi (ART) olarak adlandırılan ilaçlar kullanılmaktadır. ART, HIV’in çoğalmasını önler ve vücuttaki virüs miktarını azaltır. Vücutta daha az virüs yükünün bulunması bağışıklık sisteminin etkinliğinin kuvvetlenmesini ve hastalığın AIDS’e ilerleyişinin önlenmesini sağlar. HIV (+) olan bireylerin mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlamaları gerekmektedir.

HIV (+) kadınlarda gebelik

Gebe olan veya gebe kalmayı planlayan bir kadın; gebelikte, doğumda veya emzirme döneminde bebeğe bulaşma ihtimali olması dolayısıyla HIV enfeksiyonu açısından test edilmelidir. Antiretroviraller adı verilen HIV ilaçlarının kullanılması, enfeksiyonun anneden çocuğa geçişini önleyebilmektedir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, bulaşma o kadar etkili şekilde önlemektedir. Bununla beraber HIV (+) bir annenin tedavisinin, doğum döneminde veya doğum sonrasında dahi mümkün olan en erken zamanda başlanmasının bulaşıcılığı önlemede büyük önemi vardır.

Antiretroviral tedaviye uyumun önemi nedir?

Antiretroviral tedavi, HIV (+) bireylerin daha uzun ve sağlıklı yaşamalarına yardım eden ve yaşam boyu süren bir tedavidir. Ancak antiretroviral tedavinin etkili olması; ilaç uyumuna, ilaçların her gün ve belirtilen şekilde kullanımına bağlıdır. HIV tedavi rejimine uyum, virüsün çoğalmasını ve bağışıklık sisteminde çöküşü önlemektedir. HIV ilaçlarının her gün kullanımı HIV’in bulaşma riskini de azaltmaktadır.

22 Kasım Cuma borsa haftanın son gününü değer kazancı ile tamamladı! Gazze'de İslami Cihad ve Kassam Tugayları komutanları öldürüldü! 2. el otomobil piyasasında talep arttı, fiyatlar düşmeye devam ediyor
Sonraki Haber