Devlet kurumlarının isminin önünde yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen T.C. harfleri “Kürt açılımı”, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” son olarak da “Çözüm Süreci” aşamalarından geçen süreçte bir anda kaldırılmıştı. Bu olay, tam da terör örgütünün ve yandaşlarının “Türkiye’nin ismi değişsin”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene yazıları kaldırılsın” açıklamalarını yaptığı bir dönemde gerçekleşmişti. Toplum görüş anlamında bir anda ikiye ayrıldı. Muhalefet ve hükümeti destekleyen kesim içinde milliyetçi hassasiyeti yüksek kesimler bu karara itirazlarını ve tepkilerini gösterirken, sadece bir kesim bu karara destek verdi. Ancak T.C. bir türlü gelmedi. Bu karar yıllardır süren bir şekilde hükümete yönelik muhalefet tepkilerine yol açtı. Hala sokakta hükümeti savunan biri olduğu zaman “T.C.’yi kaldırmadılar mı” diye karşı çıkışlar yaşandı, yaşanmakta. Özetle hükümet bu konuda manevi destek anlamında büyük zarar gördü, eleştirilerden hiç kurtulamadı.
Peki biz de soralım: Hakikaten T.C. harflerini ilk kim kaldırdı?
“Hafıza-i Beşer nisyan ile maluldür” deriz ama sağolsunlar günümüzde internetteki arama motorları sadece başlığı hatırlatmamızla beraber her türlü bilgiyi önümüze döküyor. Aslında beyin jimnastiğine veya kara düzen arşivciliğe zarar veren bu teknolojik gelişimden bu tür konularda faydalanmak iyi oluyor. Zaman kaybını da engelliyor.
Konuyu dağıtmadan sorumuza tekrar dönelim: T.C.’yi ilk kim kaldırmıştı acaba?
Aslında hatırlıyordum ama ben de arama motorlarına başvurdum, teyit ettim. Yanlış hatırlamıyormuşum. T.C. harfleri ilk olarak Ziraat Bankası tarafından hem logodan hem de tabelalardan kaldırılmıştı. Dönemin banka yetkilileri bu olayı “farkındalığı artırma” olarak gerekçelendirmişti. (Bkz. https://odatv.com/t.c.-bitti-0603131200.html )
Ancak bu, banka yetkililerinin kararıyla yapılacak bir işlem değildi. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeliyordu o harfler. Bu nedenle yukarıdan bir talimat gelmesi gerekiyordu. Yani yönetim, özellikle de ekonomi yönetimi kimin kontrolündeyse, hangi ekip bu süreci yönetiyorsa onlardan gelecek bir talimat şarttı. O dönem ekonominin dümeninde bugünlerde ismi çok konuşulan bir isim oturuyordu. Etkiliydi. Ekonomide atılacak her adım ondan soruluyordu. Söyledikleri, icraatları özellikle liberal cenah tarafından halka coşkulu bir şekilde aktarılıyordu. Ekonomide sıkıntı olduğu zamanda, nedense suç onun değil, başka dinamiklerin oluyordu. Yani başarı ona, başarısızlık başkasına yazıyordu. İşte o isim dönemin CHP Milletvekili Umut Oran’ın T.C.’nin neden kaldırıldığıyla ilgili verdiği soru önergesine çok ilginç ve bana sorarsanız acayip bir yanıt vermişti:
“Bilindiği üzere ticari işletmeler, isimlerinin müşteri/kamuoyu belleğinde uzun süre kalması ve unutulmaması için uzun olan ticari unvanlarının amblem ve logolarında aynı şekilde kullanmak yerine kısaltarak kullanmaktadırlar. Sektörde de bunun birçok örneği bulunmaktadır. T.C. Ziraat Bankası A.Ş., ticari işletmeler gibi her türlü reklam ve tanıtım amaçlı yaptığı çalışmalarında ticari unvanını değil, marka ismini kullanmaktadır.”
Özetle o dönem hükümetin en etkili koltuklarından birinde oturan bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan T.C.’nin Ziraat Bankası markasını unutturacağını savunuyordu. Yani o tarihte kuruluşunun 125’inci yılını kutlayan bir bankanın adı unutulmasın diye T.C. kurban seçilmişti…
Bu kadar ipucu yeter. Sizde azıcık yorun kendinizi ve bir bakın bakalım, T.C.’nin kaldırılması kararını “Markayı unutturmamakla” gerekçelendiren üst düzey isim kimmiş?