15 Temmuz'un kilit ismi Zekai Aksakallı'dan gündeme bomba gibi düşecek açıklamalar

Darbe sanıklarının hedefindeki komutanlardan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Abidin Ünal'dan sonra, Özel Kuvvetler eski Komutanı Zekai Aksakallı da hakkındaki iddialara cevap verdi.

Ağustos ayında Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı'na atanan Aksakallı aylardan beri eleştiriliyor ve mahkemelerde tanık olarak dinlenmesi isteniyordu.

Aksakallı 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 6 Aralık 2016'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade vermişti. Halen Ankara'da devam eden ÖKK davalarında tanık olarak dinlenmesi istendiğinde ise sanıklar ile avukatların olmadığı özel bir celsede ifadesi alınmış ve bu ifadesinde isim vermeden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı “gerekli tedbirleri almamakla” suçlamıştı.

15 Temmuz darbe teşebbüsüyle ilgili olarak bugüne kadar Aksakallı hakkında gündeme getirilen iddialar ise şöyleydi;

“Darbeci” Semih Terzi'nin Ankara'ya gelişine engel olmamak, birliğinin başına gitmemek, gözaltına alınanlara “kötü muamele”, yetkisi olmadığı halde “vur emri” vermekle vs. suçlandı.

Aksakallı hakkında ÖKK'ndan alınmasına yol açtığı söylenen en sarsıcı gelişme ise dönemin Jandarma Asayiş Kolordu, şimdinin 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel'in ifadesi oldu. Tanık sıfatıyla verdiği ifadede Temel, kendisini infaz etmek için gelen helikopterin gitmesinden sonra Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın aradığını belirtip, şunları anlatmıştı:

“Bana kendisinin kaçırılmak istendiğini, kurtulduğunu, şu anda da evde olduğunu, karargâhının ise işgâl edilmiş olduğunu ifade etti. Ben de hemen karargâhına gitmesini, karargâhı temizlemesini söyledim. Kendisi dışarıdan çatışma seslerinin geldiğini, çıkacak durumda olmadığını, hanımını teskin etmekle meşgul olduğunu ifade etti. Ben de Özel Kuvvetler’e ait bir helikopterin geldiğini, şakayla karışık vaziyette ‘İnfaza göndermişsin’ dedim… Kendisi bu hususta yorum yapmadı. Bu görüşme kendisinin beni cep telefonundan araması ile gerçekleşti. Bu tür bir görüşme mutad bir görüşme değildir…”

MAHKEMEDE İKİNCİ KEZ İFADE VERDİ

15 Temmuz'da ÖKK'nda yaşananlarla ilgili 4 ayrı dava bulunduğunu, bunun üçünün Ankara'da olduğunu, Silopi karargâhında yaşananlarla ilgili davanın da önceki hafta Gaziantep'te görüldü. Davada, Aksakallı'nın 16 Kasım'da yapılacak celsede tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılmıştı.

Ancak Aksakallı, “İş yoğunlugu nedeniyle duruşmada hazır bulunamayacağını” bildirince, Gaziantep'te değil, 5 gün önce talimatla Gelibolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde ikinci kez tanık sıfatıyla ifade verdi.

SEMİH TERZİ'YE “MEMLEKETİ FELAKETE SÜRÜKLÜYORSUNUZ” DEMİŞ

Oda TV yazarı Müyesser Yıldız'ın aktardığı bilgilere göre ifadesinde, Silopi'de yaşananlarla ilgili soruları cevaplandıran Aksakallı, daha önceki beyanlarında yer almayan bazı bilgiler de verdi.

Bunlardan biri, Diyarbakır'dan Ankara'ya hareketi esnasında darbe gecesi 00.30 civarında Semih Terzi'yle yaptığı görüşmeye dair.

Aksakallı ilk Savcılık ifadesinde, “Koruma astsubayım Makbul Uluğ'a Ankara'ya intikal halinde olduğunu öğrendiğim Semih Terzi'ye telefonla aramasını söyledim. Aramada Semih Terzi'nin Makbul Uluğ'a, 'konuşmaları anlamıyorum, ama sen konuşmaya devam et, anlat anlat' tarzında alaycı cümlelerle cevap verdiğini öğrendim. İkinci kez arattığımda telefon ile ben görüşmeye çalıştım, fakat Semih Terzi, 'sesinizi duyamıyorum, anlaşılmıyor' gibi beyanlarla telefonu kapattı” demiş, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ifadesinde de şunları anlatmıştı:

“Semih Terzi'nin benim görevlendirdiğim Ömer Faruk Bozdemir'i arayarak, emir komutanın kendisine geçtiğini bildirdiğini ve bunu öğrenmem üzerine Semih Terzi'ye koruma astsubayım aracılığıyla aradım. Koruma astsubayım ile dalga geçer gibi cevaplar verdiğini ve hatta, 'Ben seni anlamıyorum, ama sen konuşmaya devam et, anlat anlat' şeklinde konuştuğunu öğrendim. Tekrar kendisini arattım. Ben görüşmek istedim. Bu kez de Semih Terzi bana, 'Sesiniz duyulmuyor, anlaşılmıyor' şeklinde beyanlarda bulunarak, telefonu kapattı. Oysa ben onu net bir şekilde duyuyordum.”

Aksakallı son ifadesinde ise şunları söyledi:

“O dönem 1’ inci Özel Kuvvetler Tugay Komutanı ve Silopi Özel Kuvvetler Harekât Üssü (ÖKHÜ) Komutanı olan Semih Terzi ile darbe gecesi 00.30 civarında muhtemelen Diyarbakır’dan Ankara’ya hareketi esnasında yanımda bulunan Koruma Astsubayım Makbul Uluğ vasıtası ile irtibat kurmaya çalıştım. Koruma Astsubayım irtibat kurarak, 'Özel Kuvvetler Komutanımız sizinle görüşecek' hitabına karşılık Semih Terzi tarafından alaylı biçimde, 'Seni anlamıyorum ama sen anlat, anlat' cevabı üzerine telefonu ben aldım. 'Memleketi felakete sürüklüyorsunuz, Ne yapıyorsunuz?' hitabıma, 'Anlaşılmıyor, duyulmuyor' diyerek, telefonu kapattı.”

HANGİ KONUDA GEÇ KALINDI?

Aksakallı, bu sözlerinin hemen sonrasında sadece Semih Terzi değil tüm komuta kademesiyle ilgili olarak şu ilginç talepte bulundu:

“Lütfen Semih Terzi'nin telefon kayıtları incelensin. Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı'nda da bulunan cep telefonu mesajlaşma çıktısını ekte sunuyorum, darbenin çözümüne çok katkı sağlayacaktır. Darbeyi karartmaya yönelik kasıtlı olarak yapılan manipülasyonların ve karalama kampanyalarının önüne geçilebilecektir. Bu konuda geç kalındığını düşünüyorum. Hatta o gün ben dâhil komuta kademesindeki herkesin telefon kayıtları ve görüşmeleri pek çok şeyin açıklığa kavuşmasında katkı sağlayacaktır.”

IRAK'TAKİ ÖKK'DA YAŞANANLAR

Aksakallı ifadesinde, 15 Temmuz'da Irak'ın Selahattin kentinde bulunan 3'üncü Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral Halil Soysal'ın Semih Terzi'nin Ankara'ya gitmesinden sonra Türkiye'ye dönüp Silopi karargâhını nasıl kontrol altına aldığına dair sorulara da cevap verdi.

Öncelikle, Ankara'da görülen ÖKK davası sanıklarından birisinin de o gece Selahattin'de olduğunu, “Odasında film izleyen” Tuğgeneral Halil Soysal'ın darbe teşebbüsünü kendilerinden öğrendiğini, ondan sonra Aksakallı ile temasa geçtiğini anlattığını ve bu sanığın son celsede tahliye edildiğini belirtelim.

Tuğgeneral Halil Soysal, geçen ay Sözcü'den Saygı Öztürk'ün köşesinde paylaştığı şu açıklamayı yapmıştı:

“15 Temmuz'da Semih Terzi, ‘Komutan benim' diye başlayan birbirinin aynı üç mesaj gönderdi. Ancak gelen bu mesajların hiçbirine cevap vermedim. Saat 23.45'te Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı beni aradı, ‘Derhal Silopi'ye git, Özel Kuvvetler kışlasının emir komutasını devral' emrini verdi. Bunun üzerine Silopi'ye gidip komutanlığın emir-komutasını devraldım. Semih Terzi'nin mesajı çektiği 21.17 ile Ankara'ya gittiği 02.00 saatleri arasındaki sürede ‘darbe girişiminden haberdar olduğum halde gereğini yapmadığım' iddiaları doğru değil. Bu konuda müşteki-mağdur sıfatıyla adli makamlara ifade de verdim.”

Aksakallı'nın bu konudaki ifadesine gelince; Şunları anlattı:

“O dönem 3’üncü Özel Kuvvetler Tugay Komutanı ve Irak Harekât Alanından sorumlu olan ve Irak’ın Selahattin kasabasında bulunan Tuğgeneral Halil Soysal ile 23.30 civarında cep telefonundan irtibata geçerek Semih Terzi ve onun ile hareket eden personelin ihanet içinde olduklarını, güvenliğini alarak hemen Silopi’ ye hareket etmesini ve ÖKHÜ Komutanlığının emir komutasını ele almasını, darbecileri etkisiz hale getirmesini emrettim. O da emrim üzerine karayolu ile Silopi’ye hareket etti. Saat 03.45 sularında Tuğgeneral Halil Soysal Habur Sınır Kapısına ulaştığı esnada beni aradı. Sınır Kapısının kapalı olduğunu iletti. Ben de daha önceki verdiğim emri tekrarladım. ÖKHÜ Komutanlığına gitmesini ve emir komutayı almasını söyledim. O da emrimi yerine getirerek ÖKHÜ komutanlığının emir komutasını aldı ve darbeye katılan personeli gözaltına aldı.”

KİM KİMİ ARADI VE METİN TEMEL'E UZUN CEVAP

Aksakallı ifadesinde, bir başka soru üzerine o gece yaşananları anlatırken, adeta Temel'e cevap verdi.

Temel, Aksakallı'nın kendisini aradığını vurgulamıştı. Ancak Aksakallı sözlerine, “Korgeneral Metin Temel ile ilk görüşme 22.45 civarında onun beni araması ile gerçekleşmiştir” diye başladı ve şöyle devam etti:

“Bu esnada ben aracımın önü iki araçla kesilerek derdest edilmeye çalışılmamdan kurtulduktan ve Ankara’ da araçla darbecilerin takibinden kurtulmak için Çukurambar ve Balgat’ı geçip, Kirazlıdere sapağında arabayı çektirip bölgede bulunan polise sokağı kapattırdığım esnada Korgeneral Metin Temel aradı. Aramızda emir komuta ilişkisi yoktur. Gülerek rahat bir tavırla, 'Zekai sizin helikopter beni almaya gelmiş' dedi. Ben de söylediklerine bir anlam veremeyerek, sanki bizden bir helikopter talebi olmuş zannıyla, 'Ne helikopteri? Sizin helikopteriniz yok mu komutanım?' dedim ve derdest edilmeye çalışıldığımı, eşimin de kolundan darbe aldığını kısaca anlattım. İlerleyen saatlerde birçok kez görüştük. Darbe girişiminden sonraki günlerde de sürekli görüştük. Darbe girişimi gecesi ikinci görüşmemizden itibaren durum aydınlanmaya başlayınca karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk. Kendisine MİT Müsteşarlığında görevli Sadık Üstün'ün büyük çabaları ile görüştüğüm NTV Televizyonundan Deniz Kilislioğlu’nun telefonunu vererek, kendisine darbeye karşı açıklama yapmasının faydalı olacağını söyledim. Ayrıca gece boyunca kritik birlik komutanlarının hepsini darbe karşıtı beyanat vermeleri için aradım. Özellikle saat 01.11 ve 01.47 deki TV beyanatlarımdan sonra beni arayan üst düzey devlet yetkilileri ile darbenin önlenmesine yönelik alınacak tedbirler ile ilgili görüşmeler yaptım. Silopi, Adana, İncirlik, Muhafız Alayı, Zırhlı Birlikler, Genelkurmay Karargahı ve birçok askeri birlik ile darbeyi önlemeye yönelik yüzlerce telefon görüşmesi yaptım.”

EŞİNİ “TESKİN” MESELESİ

Nitekim Temel'le ilgili soruya verdiği uzun cevabın sonunda da hem Temel'i ikinci kez yalanlamak, hem de ÖKK Kışlasına neden gitmediğini izah etmek istercesine şu vurgulamayı yaptı:

“Darbe girişimi gecesi aracımın önü iki araçla kesilerek derdest edilmeye çalışılmamdan kurtulduktan ve Ankara’ da araçla darbecilerin takibinden kurtulmak için Çukurambar ve Balgat’ı geçip, Kirazlıdere sapağında arabayı çektirip bölgede bulunan polise sokağı kapattırmama müteakip evime geldim. Burada Koruma Astsubayım Makbul Uluğ ile buluştuk. Kolundan ağır darbe alan eşime ilk müdahaleyi yapmaya müteakip kıyafetlerimi değiştirdim. Saat 23.30 sularında Spor Okulu nizamiyesine diğer Koruma Astsubayım Kamil Işın geldi. Kamil Işın, beni Özel Kuvvetler Kışlasına götürmek için gelen koruma personeli ve aracın darbeciler tarafından nizamiyeden içeriye sokulmaması üzerine nizamiye bölgesine gidip oradan araca binmeye karar verdim. Bu esnada taarruz helikopteri ile havadan saldırı başladı. Bu saldırıda koruma personeli Uzman Çavuş Osman Gül’ün bacağı koptu. Koruma Astsubayım Kamil Işın göğsünden elinden ve bacağından yaralandı. Araç kullanılamaz hale geldi. Bizde Koruma Astsubayım Makbul Uluğ ile beraber güvendiğim bir arkadaşımızın evine gittik. Buradan MİT ten tanıdığım daire başkanından araç talep ettim. Bu araç bir hayli geç geldi. Bu süre zarfında Komutan olarak darbeye karşı güvenilir personelin toplanmasını, organize edilmesini sağladım, sevk ve idare ettim.”

GÖZALTINDA “İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE” İDDİALARINA CEVAP

Sadece ÖKK davalarında değil, Genelkurmay çatı davasında da Aksakallı hakkında sık sık gündeme gelen bir konu ise gözaltında “işkence ve kötü muamele” iddiaları.

Aksakallı, İsmail Metin Temel'le ilgili açıklamalarının satır aralarında işte bu iddialara da cevap verdi.

Aksakallı'nın 6 Aralık 2016'daki Savcılık ifadesinde, “Sabah saat 10.00'a doğru ÖKK'na gittim. Gittiğimizde nizamiyede göz altına alınmış darbeci askerleri gördüm. Gözaltına alan askerlere teşekkür ettim. Karargâha gittim.... Karargâhın önünde darbeye karşı gelen rütbeli arkadaşlarım toplu olarak bulunuyordu. Onlara bir teşekkür konuşması yaptım. Bireysel olarak orada bulunan hiç kimseye teşekkür etmedim. Topluca bir teşekkür konuşması yaptım. Daha sonra karargâhın içerisine girdim. Gözaltına alınan darbeci olduğu düşünülen askeri personeli gördüm. Olay hakkında gördüğüm ve bildiklerim bundan ibarettir” dediğini hatırlatarak şunları söyledi:

“16 Temmuz öğleden sonra Genelkurmay Başkanımızın emriyle kendisini Çankaya Başbakanlık binasından alarak, konutuna geldik. Bu saatten itibaren Genelkurmay Başkanlığının kontrol altına alınması, toparlanması, sağlam kalan kamera kayıtlarına el konularak muhafaza edilmesi, kamera görüntülerinden tespit ettiğimiz darbeye karışanların tahkiki ve polise teslimi gibi faaliyetler kesintisiz olarak 24 saat esasına göre icra edilmiştir. Aynı faaliyetler Gölbaşı Özel Kuvvetler Yerleşkesinde de devam ettirilmiştir. Bu faaliyetler için görevlendirdiğim arkadaşlara yazılı ve sözlü olarak, 'Binde bir adaletsizlik olmayacak, Binde bir de merhamet yok' anlayışı ile çalışmaları talimatını verdim.”

AKSAKALLI KİMLERİ HEDEF ALDI?

Aksakallı ifadesinde, “ÖKK bünyesinde yapılan gizli operasyonlar, Mayıs 2016'da Kuzey Irak'ta acil şehit nakil operasyonu yapılıp yapılmadığı, görev brifingi” gibi bazı teknik soruları da cevaplandırdı.

Kendisini kimlerin hedef aldığını şöyle anlattı:

“25 yıldır benim ile birlikte fiili olarak çalışan herkes iyi bilir ve tanıklık edebilir. Vatanım ve milletim için hiçbir risk, tehdit ve tehlikeden kaçınmadan, hiçbir an ve zaman boyun eğmeden yasal çerçevede hep ön cephede görevimi yapmaya çalıştım. Ayağımı basmadığım hiçbir terör coğrafyası yoktur. Darbenin dışarıdaki ana odakları, başta Amerika ve Avrupa’daki FETÖ destekli sözde düşünce kuruluşları ile bazı medya ve sosyal medya üzerinden halen içeriden de destek alarak darbe girişimini karartmaya, kalan FETÖ’cüleri korumak için şahsımı hedef aldıklarını ibretle takip ediyorum. Amerika’da yayımlanan 17 Haziran 2017 tarihli 'Gerçeğin Peşinde-15 Temmuz 2016', Avrupa’da Stockholm Center For Freedom tarafından yayımlanan '15 Temmuz Erdoğan'ın Darbesi' adlı raporlar buna örnektir.”

EMRE ERCİŞ'E "AJAN" SUÇLAMASI

Devamında ise hem davalarda, hem kulislerde dillendirilen şehit Ömer Halisdemir'in “Bylock kullanıcısı” olduğu yolundaki iddiaları sert bir dille cevaplandırdı ve özellikle bir kişiyi şöyle suçladı:

“Ayrıca darbenin küresel baş aktörünün istihbarat servisinin kullanımda olan, sosyal medya kullanıcısı Emre Erciş; İçerideki ve dışarıdaki FETÖ ve gayrı milli olan destekçileri vasıtası ile darbe girişimine karşı mücadele edenlere karşı yürüttüğü karalama kampanyasında, hayatında hiç akıllı telefon kullanmamış vatan kahramanı Şehit Ömer Halisdemir'i bile Bylock kullanıcısı olarak sunmakta, sadece birkaç özel kişinin bileceği şahsımın atamasını günler öncesinden sosyal medyada açıklaması çok düşündürücü değil mi?..”

VE DEVLETİN İLGİLİ BİRİMLERİNİ GÖREVE ÇAĞIRDI

Aksakallı bu ilginç değerlendirmelerini ise şu çağrıyla tamamladı:

“Ayrıca FETÖ’nün ve arkasındaki gücün çok değerli bulduğu şahsiyetleri aklamaya çalışan, Fuat Avni rolünü oynayan bu kişinin ve işbirlikçilerinin ortaya çıkarılmasının, FETÖ ve darbe girişimi ile ilgili birçok konuyu aydınlatacağına inanıyorum. Bu konuda devletin ilgili birimlerinin konunun üzerinde durmalarını talep ediyorum.”

EMRE ERCİŞ'TEN YANIT

Emre Erciş ise Aksakallı'nın bu suçlamalarına Twitter'da yanıt verdi. Erciş şu ifadeleri kullandı;

"Zekai Aksakallı benim "Küresel güçlerin bir ajanı olduğumu" iddia etmiş. Bunu ispat etmez ise iftiracı bir yalancıdır. Benim hizmet edeceğim bir devlet olacaksa o da T.C.Devleti dir.Aksakallı, tutarsız ve çelişkili ifadelerinin hesabını versin.Ben sadece 15 Temmuz ve ÖKKyı yazdım.

15 Temmuz'dan bugüne ÖKK ve Zekai Aksakallı hakkında belgesiz tek bir kelime yazmadım. Yazdıklarım hakkında neden İFTİRA davası açmamış? Neden belgeleri yalanlamamış? İşin kolayını o da bulmuş ve belgeli yazdıklarımı "Küresel güçlerin ajanı" diye sulandırmaya çalışmış."

Dolar ve euroda ibre yukarı yönlü! İşte 26 Kasım 2024 güncel fiyatlar Çektiği son video şoke etti: Ben ölürsem bunu paylaşın! Beşiktaş'ta hayal kırıklığının adı Rafa Silva
Sonraki Haber