17 Ağustos depremi beyninde tümöre neden oldu!

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminde deprem bölgesine giren ilk gazeteci ATV'de programlar yapan gazeteci Tuncer Bahçıvan'dı. Bahçıvan yaşlı bir kadının hatırlattığı bir anı ile o günlere geri döndü. İzmit'e ilk girdiğinde gördüğü manzarayı, anne babasının yaşadığı Darıca'da kapıyı çalana kadar yaşadığı korkuyu ve iki aya yakın deprem bölgesinde geçirdiği günlerin beyninde oluşturduğu hasarı anlattı. İşte Bahçıvan'ın kaleminden acı anılar...

İşte Bahçıvan'ın kaleminden acı anılar...

DEPREM VE GAZETECİ!

Tam bir hafta önce eczaneye gittim, ben sırada beklerken, en az 90'lık bir teyze girdi içeri. Çifte bastonuyla eczacılara yaklaştı yerimi verdim, ilâçlarını çantasına koydu tam gidecek döndü: "O günü hatırlıyor musunuz" dedi. "Pardon teyze bana mı sordunuz?" dedim.

"Siz gazeteci Tuncer Bey.... Bahçivan değilmiydiz" diye sordu, başımı salladım evet anlamında. Beynimi kazıyorum hiç bir şey çıkaramadım.

Kadın: "Deprem günüydü, Sahrayı Ceditte, sitemize dehşet kalabalık bir leylek sürüsü gelip bizim sitenin üzerine kondu. Siz adeta delirdiniz elde makina, bunları nerden çekerim diye söylenerek, her binaya çıktınız. En sonunda yandaki iş merkezinin tepesine çıktınız ve çektiniz." Ben şoktayım hiç hatırlamıyorum.

Merakla dinliyorum, "size koştırmanızın sebebini sordum, bana 'bu leyleklerin burayı yol edip konması tuhaf.Normalde Üsküdarü, Sultanbeyli üzerinden geçer asla konmazlar. Onları şaşırtan bir şey var dediniz' ve kayboldunuz." 

Teyze çıkıp gitti.

Ve akşam her şey aklıma geldi. O gece, deprem gecesi. 03 suları deprem oldu! Medya olay yeri merkez İzmit civarı deyince, evle hiç konuşmadan atlayıp doğru Darıca'ya gittim. Merkeze girmeden sol üst tarafta apartmanlar yıkılmış ölüler var.

Babam annem kardeşim kıyıya daha yakın oturuyor. Kalbim yerinden fırlayacak kapıyı çalıp içeri girdim, onlara sarıldım sonra yallah İzmit. Normal Yol kapalı rafineriler yanıyor. Dağbayır dolaşıp, merkeze girdim ne dramatik sahneler. Her sokak kilit ağlaşan bağrışan. Benden başka gazeteci yok. Ve benim yanımda olayları çekecek kamera yok.

1 hafta önce donanmayı çekip 1 hafta kaldımdı. Oraya kaldıgımız orduevine gittim askerler araçlar ölü yaralı taşıyor. Kaldığımız orduevininin yıkıldığını, askerlerin yıkıklardan asker çıkarıp dizdiklerini gördüm. Orda bir ara kendimi kaybettim. Sonrakileri anlatmayım. Astsubayların birinden bir kamera bulup birseyler çektim. Yallah geri 11 gibi ATV haber merkezine geldim. Ya Ali Kırca ya da Ayşenur Aslan'a canlı yayında gördüklerimi anlattım. Yallah geri, toplam 40 gün gelip gittim orada kaldım.

Sonra ben Japonya'ya gittim askerlerini çekecem, o arada 5 -6 günü deprem araştırmasına ayırdım. İkinci haftanın sonuydu galiba Bolu Adapazarı depremi oldu. Hemen dönecek uçak aradık Japon Dışişleri bakanlığı ayarladı, Japon kurtarma ekibiyle döndük. Hemen saha; Adapazarı, Bolu, özellikle Gölyazı.

Uzatmayalım, o yaşadıklarım hayatımı çok etkiledi. Zaman geçtikçe başımda ağrılar, gece bağırma kusma şiddetli iştahsızlık. O doktor senin bu doktor benim, çare yok. En sonunda o zamanki patronum, sağolsun Dinç Bilgin beni New York'a yolladı, hemen acil beyin ameliyatı oldum, tedavi olup döndüm.

Daha neler neler var bu hikayede, bir gazetecinin hayatı işinden nasıl etkilenir? Üstelik ben o zaman sadece programdan sorumluyum. Ama duramadım sahaya indim. Daha çook detay var bu hikayede. Durun bakalım kitap yazarsam....

Haluk Levent, apar topar hastaneye kaldırıldı! 79 yaşındaki adam tramvayın altında kaldı! TIR ile ambulans kavşakta çarpıştı!
Sonraki Haber