"30’lu yıllarda ABD’de yaşasalardı zenci yakarlardı"
Yeni Şafak yazarı, Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Lütfü Türkkan'ı hedef aldı; Şu ismini saydığım üç adam 80’li yıllarda Diyarbakır Cezaevi’nde olsalardı insanlara dışkı yedirirlerdi
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, İkitelli'de yaşanan Suriyeli mülteci gerilimi üzerine çarpıcı bir köşe yazısı kaleme aldı.
Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Lütfü Türkkan gibi isimleri eleştiren Kılıçarslan, "Ben artık bu Ku Klux Klan çakması Sinan Oğan’ın, Ümit Özdağ’ın, Lütfü Türkkan’ın falan “milliyetçi”, hatta “ırkçı” bir yerden konuşmadıklarını, doğrudan Suriyeli şebbihaların algısını düzeltme sektöründe faaliyet gösterdiklerini düşünüyorum." dedi.
"Faşist faşisttir, insan da insandır. Sana düşen insanı savunmaktır." diyen İsmail Kılıçarslan yazısında şu çarpıcı ifadelere de yer verdi;
"Şu ismini saydığım üç adam 30’lu yıllarda Amerika’da yaşasalardı zenci yakarlardı. 40’lı yıllarda İtalya’da yaşasalardı çingene öldürürlerdi. 60’lı, 70’li yıllarda Almanya’da yaşasalardı Türk işçilerin evlerini yağmalarlardı. 80’li yıllarda Diyarbakır Cezaevi’nde olsalardı insanlara dışkı yedirirlerdi."
İşte o köşe yazısı;
- Biz gitmeyelim hacı, faşistler gitsin!
İnsanlığın en eski yöntemlerinden biri aslında ama yine de çok büyük bir başarıyla kullanıyorlar: İftira!
Şöyle işledi en son iftira mekanizması: “Küçükçekmece’de Suriyeliler küçük bir kızı taciz etti.”
Eh, kim olsa isyan eder, kim olsa sokağa dökülür yani. Fakat o da ne? Taciz iddiası tamamen kurgusal, dümdüz yalan, mis gibi iftira. Taciz maciz yok. Taciz yüzünden karakola başvuran, şikâyetçi olan yok. Çünkü taciz maciz yok. Fakat ne fark eder? Değil mi ki “Suriyeli istemiyoruz” demeyi insanlığına sığdırabilen devasa bir kitle var ve değil mi ki bu kitlenin -kafalarında beyaz kukuletaları eksik- Klu Klux Klan lideri özentili Sinan Oğan’ı, Ümit Özdağ’ı, Lütfü Türkkan’ı var. At yalanı, tutarsa Suriyeli şebbihalardan yana algı yapmış olursun yani.
Ne sandın ya? Ben artık bu Ku Klux Klan çakması Sinan Oğan’ın, Ümit Özdağ’ın, Lütfü Türkkan’ın falan “milliyetçi”, hatta “ırkçı” bir yerden konuşmadıklarını, doğrudan Suriyeli şebbihaların algısını düzeltme sektöründe faaliyet gösterdiklerini düşünüyorum. Sen de düşünsen iyi olur. Aksi halde yaşını başını almış, vekillik falan yapan bu adamlar dümdüz bir yalanı yaymak için niçin bu kadar gayret sarf etsinler?
Laftan anlamıyorlar, sözden anlamıyorlar, hakikate hürmetleri yok, doğru ortaya çıkınca mahcup olmuyorlar. Kaşarlanmış suratlarıyla Ku Klux Klan’ın yaptığı çağrılara benzer çağrılar yapıp ateşle oynuyorlar. Yarın öbür gün bunların yalanına inanıp bir Türk vatandaşının, bir Suriyeli mültecinin burnu kanasa sorumlusu bunlar olacak.
“Nedir abi derdiniz?” diyorsun. Cevap veriyorlar: “Suriyelilere para dağıtılıyor.” 70 IQ zekâ seviyesine anlatır düzeyde o paraların uluslararası kuruluşlardan geldiğini, yani o paraların Türk ekonomisinden çıkmadığını, tam tersine Türk ekonomisine girdiğini anlatıyorsun ama asla anlamıyorlar.
“Nedir derdiniz abi?” diyorsun. Cevap veriyorlar: “Suriyeliler nargile içiyor, denize giriyor, sokakta 3 kişi bir arada yürüyorlar.” Ne yapalım ulan? Asalım mı nargile içiyorlar diye? Öldürelim mi denize giriyorlar diye? Yahut Ku Klux Klan’ın yaptığı gibi ateş çemberi oluşturup yanmalarını mı izleyelim sokakta 3 kişi yürüyorlar diye.
“Nedir derdiniz abi?” diyorsun. Cevap veriyorlar: “Suriyeliler suç işliyor.” Aptala anlatır gibi anlatıyorsun. Diyorsun ki “yahu, Türkiye’de yüzde 4,5 düzeyinde olan suç işleme oranı, yabancılar arasında 1,7. Azıcık insafınız olsun.” Asla dinlemiyorlar, asla dikkate almıyorlar.
Diyorsun ki “mülteci sorunlarını konuşmak mı istiyorsun? Gel konuşalım. İskânlarını, sağlıklarını, uyumlarını, eğitimlerini… Her şeylerini konuşalım.” Diyorlar ki “ülkemde Suriyeli istemiyorum.”
Ulan. Çok sevgili sayın ulan. Herkesin savaştan kaçma hakkı vardır ve uluslararası teminat altındadır bu hak. Sen büyük kahraman olabilirsin. Allah göstermesin, ülkenin başına Suriye’nin başına gelen şey gelirse derhal silahını kapıp vatan savunmasına destek verebilirsin. Ama kimseyi, evet hiç kimseyi “ülkendeki savaştan kaçamazsın” cümlesiyle yargılayamazsın. Ayrıca, hadi ülkesine döndü diyelim savaşmak için. Kiminle savaşacak? İç savaş bu yahu. Komşusuyla, kardeşiyle, tanıdığıyla savaşmayı reddetmiş adama “niye savaşmıyorsun?” dediğinin farkında mısın?
Buna rağmen 1 milyona yakın ölü, 2 milyona yakın yaralı, 1 milyonu geçkin tutuklu vermiş bu ülke 8 yılda. Deli misin yahu?
Bunlar Suriyeli değil Yunan olsa, bunlar Suriyeli değil Norveçli olsa ben bunları yine savunacağım hacı. Çünkü meselenin Suriye’yle, İslamcı olmamla falan ilgisi yok. Mesele insan olmamla ilgili sadece…
Bu insanların ülkeleri perişan vaziyette… Hayatta kalabilmek adına senin Naziliğine, faşistliğine, ırkçılığına, yabancı düşmanlığına maruz kalmayı bile göze almak zorunda bu insanlar. Bunu bari düşün.
Oturup konuşacağız. Bunun başka yolu yok. Mülteciler hakkındaki yalanları çoğaltmamayı, mülteciler hakkındaki doğruları kabul etmeyi öğreneceksin ki sana “Nazi” değil insan diyeceğiz. Bunu yaptıktan sonra yine oturup konuşacağız. “Mültecilerin uyumu için, bir arada yaşama kültürü için, iskânları için, eğitimleri için ne yapabiliriz?” sorusunun peşine düşeceğiz.
“Mülteciler hiç sorun üretmiyor” safdilliğinden konuşmuyorum. Mülteciler sorun üretiyor. Senin ırkçılığın, Naziliğin, faşistliğin sadece bu sorunları derinleştirmeye yarayacak ve yeni sorunlara yol açacak. Bari bu kadarını anla yahu.
Unutmadan. Şu ismini saydığım üç adam 30’lu yıllarda Amerika’da yaşasalardı zenci yakarlardı. 40’lı yıllarda İtalya’da yaşasalardı çingene öldürürlerdi. 60’lı, 70’li yıllarda Almanya’da yaşasalardı Türk işçilerin evlerini yağmalarlardı. 80’li yıllarda Diyarbakır Cezaevi’nde olsalardı insanlara dışkı yedirirlerdi.
Faşist faşisttir, insan da insandır. Sana düşen insanı savunmaktır. Çünkü bu kocamış gezegen “pat” diye patlayana kadar hepimize yeter. Hem vallahi yeter, hem billahi yeter.
O yüzden bu güzel ülkeden mülteciler ya da biz gitmeyelim hacı, faşistler gitsin çok istiyorlarsa!