25 Aralık'ın 'yargı darbesi' olduğu mahkeme kararıyla tescillendi
FETÖ/PDY'nin takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında 71 sanığın yargılandığı ve karara bağlanan davanın bin 100 sayfadan oluşan gerekçeli kararı açıklandı. Gerekçeli kararda, ''25 Aralık operasyonunun (sanıklar tarafından gerçekleştirilen), hükümete karşı yapılan darbe girişimi olduğu mahkememizce sabit görülmüştür. 25 Aralık seçilmiş meşru hükemete bir yargı darbesi girişimidir." ifadesi kullanıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen ve 24 Aralık'ta karara bağlanan "25 Aralık darbeye teşebbüs davası"nın gerekçeli kararı tamamlandı.
Taraflara gönderilmeye başlanan bin 100 sayfalık gerekçeli kararda, 24 mağdur, 14 müşteki ve aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu 44 kişi katılan sıfatıyla yer aldı.
Gerekçeli karar, firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Gülen'in yardımcısı ve Rumi Forum üyesi Sinan Dursun, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski emniyet müdürü Hamza Tosun ile eski polisler Engin Filiz ve Sinan Sağyalavaç'ın dosyası ayrıldığı için 65 sanık hakkında hazırlandı.
Gerekçeli kararda, iddianame, sanık savunmaları, tanık beyanları, raporlar, savcılık mütalaası, delillerin değerlendirilmesi ve mahkemenin kısa kararı yer aldı.
Kararda, suç tarihi olan 25 Aralık 2013'te, iddianameye de konu olan operasyonun sanıklar tarafından başlatıldığı, FETÖ/PDY'nin yargı teşkilatlanmasında yer alan dönemin savcısı Muammer Akkaş tarafından yürütüldüğü belirtilerek, bu soruşturmada 96 kişiye "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet" suçlarının yöneltildiği anlatıldı.
Meslekten ihraç edilen ve o dönem soruşturmayı yürüten savcı Akkaş'ın 25 Aralık günü çıkardığı arama ve gözaltı kararında 41 kişinin ismi geçtiği anımsatılan kararda, ''Bilal Erdoğan için gözaltı kararı olmamıştır fakat bilgisine başvurulmak için ifadeye davet edileceği anlaşılmaktadır. 2012 yılında İnternet Andıcı dosyası kapsamında ifadesine başvurulmak için savcılığa davet edilen ve ardından tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a uygulanan plan Bilal Erdoğan için de düşünülmüştür. Bilal Erdoğan, bilgisine başvurulmak için savcılığa davet edilecek, sorgulanacak ve ardından tutuklanmak üzere mahkemeye sevk edilecektir.'' denildi.
"UYAP'A KAYDETMEMİŞLER"
Sanıkların benzer mahiyetteki ifadelerinde, tapelerde suç unsuru bulunduğunu, suç işlediğinin açık olduğunu beyan etmek suretiyle bu kasıtlarını da açıkça ortaya koydukları anlatılan gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:
''3. köprü, 3. havalimanı gibi büyük projelere imza atan iş adamlarının da aralarında bulunduğu çok sayıda ünlü iş adamı ve üst düzey bürokratın gözaltına alınması talebi İstanbul Başsavcılığı tarafından reddedilmesine rağmen, o talimat gereğinin yapılması için emniyet müdürlüğüne gönderilmiştir. Operasyonun 'yolsuzluk' ve 'kara para aklama' suçlamalarıyla Mali Şube tarafından yapılması istenmiştir. Bu esnada gözaltına alınmak istenen isimleri sosyal medyada tek tek yazan FETÖ/PDY'nin örgüt gazetecileri algı operasyonu ile 'savcılık ile emniyet arasında gözaltı krizi var. Polis adalete direniyor.' şeklinde yorumlar yapmaya başlamıştır. Ancak Emniyet içerisinde yer alan ve görevinin gereğini yapan polisler, örgütün talimatı doğrultusunda hareket eden sanıklara engel olmak için yoğun çaba sarf etmişlerdir.''
Bu soruşturmada FETÖ/PDY'nin o dönemde kendi kontrolündeki UYAP'taki açığı bildiği, 25 Aralık darbe girişimine zemin hazırlayan operasyon bilgilerini gizli tutarak UYAP'a kaydetmediği, gözaltı kararı aldığı 25 Aralık 2013 tarihine kadar şüpheli hanesine "bilinmiyor" şeklinde ibare yazıldığı vurgulanan gerekçeli kararda, "Yapılan teknik takip ve dinlemelerin hepsinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve FETÖ/PDY'nin yargı teşkilatlanması içindeki yapılanmasının, yargılamamıza konu emniyet birimi teşkilatlanması içindeki sanıkların oluşturduğu yapı ile birlikte ortak hareket ettiği de kesin bir şekilde tespit edilmiştir." değerlendirmesinde bulunuldu.
"EMRE USLU 4 AY ÖNCEDEN BİLİYORDU"
Gerekçeli kararda söz konusu operasyona ilişkin yaşananlar kısaca şöyle anlatıldı:
"Emniyet Müdürlüğü içerisinde görevini gereği gibi yapan polis teşkilatı, yargı destekli darbe girişimine direnirken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, darbe girişiminin ikinci operasyonu için düğmeye basan FETÖ/PDY terör örgütünün yargı teşkilatı içinde yer alan Savcı Muammer Akkaş'ın elinden soruşturma dosyasını almıştır. Muammer Akkaş korsan açıklama yapınca basının karşısına geçen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, darbe girişiminde bulunan FETÖ/PDY terör örgütünün yargı teşkilatı içinde yer alan savcıların hukuksuzluğunu şu ifadelerle ortaya koymuştur: 'Bırakalım faksla, telefonla bildirmeyi, 2 yıldır hiçbir bilgi verilmeden yürütülen soruşturmalar var. Kayıtlara başka isimler girilmiş ya da hiç kaydedilmemiş. Bilen gören yok.' şeklinde açıklamada bulunmuştur. Darbe girişiminden ibaret olan soruşturmadan dönemin Başsavcısı Turan Çolakkadı'nın haberi yokken FETÖ/PDY örgüt üyeliğinden hakkında yakalama kararı olan ve şu an firari olan Emre Uslu, operasyondan haberdar olduğunu 4 ay öncesinden 'Bakan çocuklarının adı yolsuzluklara karışmışsa kim güler kim ağlar.' sözleriyle ima etmiştir.
Belirtmemiz gereken önemli nokta, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ortadan kaldırmaya ve engellemeye yönelik teşebbüs suçunun maddi unsuru olan cebir ve şiddet unsurunun, yargılamamıza konu olayda gerçekleşmiş olmasıdır. Şöyle ki, askeri darbe ya da darbe askerin yönetime el koyması anlamına gelmektedir. Darbe bir ülkede demokrasiye el konulan yönetim şekli olup, ülkenin gerilemesinin baş sebebidir. Bugüne kadar yapılan darbelerde ülke provokatif eylemlerle kaosa sürüklenmiş, darbenin eşiğine getirilmiş, gerekli zemin hazırlandıktan sonra asker de durumdan vazife çıkarıp darbe yapmıştır.
25 Aralık'ta yapılmak istenen darbe farklı olmakla birlikte, askeri darbe ile benzerlik de göstermektedir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olan sanıklar, Başbakan başta olmak üzere tüm bakanları, iş adamlarını ve bürokratları usulsüz olarak dinlemek ve kayda almak suretiyle algı operasyonları sonucu itibarlarını zedelemek ve akabinde örgütün kendi yetiştirdiği hakim ve savcılarla polisin iş birliğini sağlayarak, askerin kendisine emanet edilen silahı kullanarak darbe yaptığı gibi sanıklar polis olduklarından dolayı kendilerine emanet edilen silahı ve yetkiyi kötüye kullanarak darbe teşebbüsünde bulunmuşlardır. Askerin darbesinde yargı sonradan devreye girerken, bu defa yargı işin kurgusunda görev almıştır. Başbakanı ve bakanları gözaltına aldıklarında zaten darbe gerçekleşmiş olacaktır ve hükümet de değişmiş olacaktı. 25 Aralık seçilmiş meşru hükümete bir yargı darbesi girişimidir."
Gerekçeli kararda, FETÖ/PDY terör örgütünün devleti ele geçirmek için engel olarak gördüğü herkesi tasfiye etmek istediği ve hükümeti düşürmenin öncelikli amacı olduğunun altı çizilerek, ''Yargının taşıyıcı ağı olan UYAP saf dışı bırakılmıştır. Devletin yasal dinleme merkezi, örgüt tarafından usulsüz ve hukuk dışı olarak kullanılmıştır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü FETÖ/PDY örgüt üyesi olan savcılar tarafından basılmış ve FETÖ/PDY örgüt üyesi savcı, mahkeme önünde bildiri dağıtmıştır. Bu hususlar dahi meselenin bir yolsuzluk soruşturması olmadığının anlaşılması bakımından önemlidir.'' değerlendirmesinde bulunuldu.