Yüksek Seçim Kurulu, AK Parti ve MHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesine yönelik başvurusunu oy çokluğu ile kabul etti ve tartışma alevlendi.
Önceki Cumhurbaşkanlarından Sn. Abdullah Gül, YSK Kararını kendisinin Cumhurbaşkanlığı’na gidişini engellemeye dönük TBMM’nin Cumhurbaşkanı seçimini gerçekleştirebilmek için en aç 367 üyenin hazır bulunduğu oturumla toplanması gerektiği gibi hukuk dışı, ama kabul gören zorlama karara benzetti…
367 Kararı Türk siyasi tarihinde önemlidir. Dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bu görüşü ortaya atmış, CHP’de Parlamento’nun Cumhurbaşkanı seçimi gündemli bileşimlerine katılmadığı için Abdullah Gül’ün seçimi gerçekleşememiştir.
2007 Milletvekili Genel Seçimleri ile birlikte MHP parlamentoya girmiş, 367 yine gündeme getirilmiş, Devlet Bahçeli MHP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayı olarak Sabahattin Çakmakoğlu’nu desteklemek üzere grubunu genel kurula girmiş ve yapay 367 krizi çözülmüş idi.
Kriz CHP’nin ürettiği ve sürdürmek istediği bir kriz idi. MHP, kendi adayını desteklemek üzere genel kurula katıldığı halde yıllarca CHP tarafından Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirmekle suçlanmış idi…
Siyasette “Dün dündür” pragmatizminin en güzel örneklerinden birisi daha yıllar sonra ortaya çıktı. Aynı CHP, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmek için muazzam bir çaba sarfetti… Şimdi Sayın Abdullah Gül, YSK’nın kararını CHP tarafından kendisine yapılan bu hukuksuzluğa benzetiyor…
Peki bu iki karar, yaklaşım birbirine benzer mi?
31 Mart seçimlerinin akabinde pek çok seçim çevresinden seçimlerin kanunda ve yönetmeliklerde belirlenen esasların ihlal edildiği iddiaları ilçe, il seçim kurullarına ve Yüksek Seçim Kurulu’na yansıdı.
Bunlar görevli, yetkili yargıçlar tarafından değerlendirilip karara bağlandı.
Kararlar her siyasi parti için olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurdu. Bunları da doğru veya yanlış kendi bakış açımızla değerlendirmemiz mümkün ama yargı kararı mahiyetindedir ve uymamız gerekir.
Aynı durum İstanbul için de geçerlidir. AK Parti 9 başlık altında seçimin iptali ve yenilenmesi yolunda YSK’ya başvurmuştur.
YSK bunları değerlendirmiş ve sandık kurullarının teşekkülü ile ilgili hususlarda kanuna riayet edilmediği için iptal yoluna gitmiştir.
YSK’nın yedi üyesi bu yönde bir karara varmış, büyük çoğunluk ile seçimin yenilenmesini istemiş; bunun zorlama ve hukuk dışı 367 ile bağı nasıl kurulabilir?
Üstelik, 367 krizini CHP yaratmış, çözümü MHP bulmuş iken… Şimdi o krizi yaratanlarla bir olup AK Parti ve MHP’ye YSK kararı üzerinden hücum etmek ne kadar doğrudur?
CHP, Sayın Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yaptırmamak için 367’yi icat eden parti olmasaydı, her daim hukuk içinde kalsaydı, benzer iddialarla başka seçim çevreleriyle ilgili YSK’ya başvurmamış olsaydı, YSK CHP’nin iddiaları doğrultusunda benzer kararları almamış olsaydı, derdik ki bunlar ilkeli hareket ediyor… Ama işte kumaş belli…