61 yıl sonra aynı senaryo

27 Mayıs 1960 askeri darbesinin üzerinden 61 yıl geçmesine rağmen aynı senaryolar yine sahneleniyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Rize ziyareti, akıllara o dönem CHP Genel Başkanı olan 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ün 1959'da yaptığı Uşak ziyaretinden bir gün önce CHP'lilerin yaptığı provokasyon geldi.

27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden tam 61 yıl geçti. 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece gerçekleşen askeri müdahale 15 Temmuz’a kadar uzanan, darbe ve vesayet girişimlerine kapı araladı. Ancak; darbe 1 günde gelmedi. Yeni Şafak'ta yer alan habere göre, Adnan Menderes’in seçimi kazandığı gün harekete geçen vesayet odakları adım adım demokrasiye pusu kurdu. Darbeye giden yolların taşları bugün de benzerlerini yaşadığımız olay örgüsüyle döşendi. İşte o süreç:

PROVOKATİF UŞAK GEZİSİ

Son günlerde Türkiye gündemine oturan Meral Akşener’in olaylı Rize ziyareti gibi, 27 Mayıs öncesinde provokasyonlarla örülü yurt gezileri yaşandı. Bunlardan birisi de dönemin CHP lideri İsmet İnönü’nün 30 Nisan 1959 tarihli Uşak ziyareti oldu. Ziyarete “Büyük Taarruz” diyerek savaş benzetmesi yapan CHP’liler ziyaretten 1 gün önce provokatif bir saldırıda bulundu. Uşak’ta Demokrat Parti’nin (DP) Uşak İlçe Başkanı Nevzat Alpay, bir CHP’li tarafından demirle öldüresiye dövüldü. Ziyaret gününde olaylar çıktı.

İSMET İNÖNÜ TAŞLANDI YALANI

İnönü’nü ile beraber Ankara’dan gelen CHP’li gençler, önünden geçtikleri DP il binasını taşladı. Karşılık olarak DP binasından binasından CHP’lilere 1 bardak atıldı. İnönü şehirden ayrılırken de gerilim yaşandı. O gün CHP’ye yakın olan basın yayın kuruluşları İsmet İnönü’nün taşlandığını, başına isabet eden bir taşla yaralandığını yazdı. Ancak o günün görgü tanıkları iddiaları yalanladı. Örneğin o gün olay yerinde olan Güngör Şenlier olayları şöyle özetledi: “Hüseyin Baradan gazeteci, trenin penceresinden halka el hareketi yaptı. İşte o zaman taş atıldı, o adama atılda taş, Paşaya atılmadı…”

ÜNİVERSİTELER AYAKLANDIRILDI

Bugün Milli iradeyi hedef alanların Boğaziçi üzerinden karıştırmak istediği üniversiteler, 27 Mayıs sürecinde de darbelere zemin hazırlanmak için kullanıldı. Darbeden yaklaşık 1 ay önce İstanbul Üniversitesi karıştırıldı. Öğrenciler hükümete karşı gösteriler düzenledi. Olaylar ardından İstanbul Tetnik Üniversitesi’ne, oradan da Anadolu’daki bazı okullara sıçradı. İstanbul Üniversitesi’ndeki olayların ardından vesayet odaklarına müzahir basında korkunç iddialara yer verdi. “Polis, Celal Bayar ve Adnan Menderes’ten emir aldı, öğrencilere ateş açıldı. Yüzlerce öğrenci öldü. Cesetler saklandı. Kuyulara atıldı, yakıldı ve hatta kıyma yapıldı” gibi iddialar ortaya atıldı. Oysa ki olaylarda sadece kaza ile 2 kişi ölmüştü. Olayların provokasyon olduğunu bizzat dönem CHP’nin ağır isimlerinden olan Orhan Birgit, bir röportajda itiraf etmişti: “Yahu itiraf ediyorum. 28-29 Nisan gençlik olaylarını da ben organize ettim. CHP gençlik kollarının başındaydım…”

’128 MİLYAR YALANI’NIN KOPYASI

Son günlerde ortaya atılan “Kayıp 128 milyar dolar” yalanın benzeri, 27 Mayıs Darbesi’nden önce de tedavüldeydi. Halkın siyaset kurumuna ve hükümet üyelerine olan güvenini yok etmek için aslı astarı olmayan yolsuzluk haberleri yazıldı çizildi. Ekonominin iflas ettiği propagandası yayıldı. “Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu”, “Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı”, “Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı”, “Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı. Suçu: 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini!..” darbeleri müzahir basın yayın organlarının astığı başlıklardan sadece bir kaçı oldu. Ancak bu yalanların hiç birisi ispat edilemedi. İftiralar darbeden sonra bile devam etti. Darbe sonrasında Menderes ve Demokrat Parti başkanlarının 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı ile kaçmak isterken yakalandığı yalanı ortaya atıldı.

O GÜN DE EMEKLİ CUNTACILAR

Askeri vesayet heveslileri Adnan Menderes’in seçildiği 14 Mayıs 1950’den, 27 Mayıs’a kadar hiç sahneden inmedi. Bugün bildiri yayınlayan emekli amiraller gibi, o günlerde bazı emekli ve muvazzaf askerler milli iradeyi hizaya çekmek için girişimde bulundu. Seçim sonuçlarının açıklandığı gün perdeyi açtılar. 14 Mayıs günü 4 üst rütbeli komutan iktidarı kaybeden İsmet İnönü’yü Çankaya Köşkü’nde ziyaret ederek ‘Bir emri olup olmadığını’ sordu. İnönü gereğini yapmak yerine askerlerin sırtını sıvazlayarak yolcu etti. 10 yılda 11 cunta kuruldu, 6 darbe girişiminde bulundu. Onlandan birisi de tarihe “9 Subay olayı” olarak geçen darbe girişimi idi. Organize eden isimlerden birisi emekli Albay Cemal Yıldırım idi. Aynı zamanda CHP Milletvekili olan Cemal Yıldırım’ın darbe sonrasında yönetimi CHP’ye devretme planları kayıtlara geçmişti.

OTORİTERLEŞME MASALI

Milli iradeyi hedef alan her karanlık dönemde olduğu gibi 27 Mayıs’ın da dış uzantıları vardı. Türkiye’deki askeri hareketliliği gün gün takip etti. Ankara’dan gönderilen raporlarda Rusya ile de yakınlaşarak çok yönlü bir dış politika arayışında olan Menderes’in ‘otoriterleştiği’ iddia edildi. Amerikan basını da darbenin uluslar arası meşruiyetini sağlamak için benzer tezler işledi. Örneğin o dönemin en güçlü yayın organı olan New York Times’ta defalarca Menderes’in otoriterleştiği ile ilgili haberler yer aldı. İsmet İnönü’den ise övgüyle bahsedildi, ordunun rahatsız olduğu da açık açık yazıldı. ABD darbeden 4 gün sonra tavrını daha net bir şekilde ortaya koydu. ABD basınında Washington’un darbecileri tanıdığı, “birlikte çalışmaya hazır ve istekli olduğu” ifade edildi.

MUHALEFET ÇANAK TUTTU

27 Mayıs’a giden süreçte muhalefet partisi CHP da milli iradeye müdahaleye çanak tuttu. İktidarı devrettikten 5 ay sonra atağa kalkan CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, bir genelge yayınlayarak DP’yi ‘diktatörlük’le suçlamaya başladı. Bu suçlamalar 10 yıl boyunca devam etti. Dönemin en güçlü siyasi figürü hiç şüphesiz ki CHP lideri İsmet İnönü’ydü. 16 Haziran 1950’de Türkçe okunan ezanı Arapça’ya yeniden çevrilmesi ile başlayan darbe/cunta arayışlarının merkezinde hep İnönü vardı. Üstelik darbeden sadece aylar önce yaşanan bir dizi düzmece olayın ardından İsmet İnönü’nün Meclis’te sarf ettiği, “Şartlar mecbur ettiğinde ihtilal milletlerin meşru hakkıdır!”, ”Böyle giderse sizi ben bile kurtaramam!” sözleri darbecileri açık açık darbeye destek oldu.

"Yürüyen zatürre" alarmı: Okul çağındaki çocuklar risk altında! Kızılcık Şerbeti Pembe'ye büyük tuzak! Kent uzlaşısı aslında neden yapıldı? CHP o tuzağa düştü mü?
Sonraki Haber