Ülkemiz iki seçimi de geride bıraktı. Dün TBMM 28. dönem açılışı yapıldı, milletvekilleri yemin ederek görevlerine başladı. Yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan da bugün yemin ederek törenlerle yeni dönemde görevine başlayacak (aslında devam edecek).
Doğal olarak bizler 14-28 Mayıs tarihlerine kadar seçime odaklanmışken, bölgemizde ve dünyada da önemli gelişmeler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.
Önümüzdeki ay 11 Temmuz 2023’te Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta yapılacak olan NATO Zirvesi’nda Rusya’ya karşı somut adımlar tartışılacak. ABD liderliğindeki bazı ülkeler, deyim yerindeyse Rusya’ya savaş açma niyetindeler.
Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemin töreninde ülkemizde olması beklenen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Türkiye ziyaretindeki ajandasında NATO’nun başta İsveç’in üyeliğine onay talebi olmak üzere NATO’nun Rusya politikasıyla ilgili dosyalar olması bekleniyor.
ABD’nin en derin isimlerinden Henry Kissinger’ın bile Ukrayna’nın NATO’ya alınmasından söz etmeye başlaması, Amerikan yönetiminin bu yönde açıklamalar yapması, yine Amerikan basınında bu talebi içeren yayınların artması, NATO zirvesini daha önemli bir hale getirdi. (Bu konuda Hüseyin Vodinalı’nın Veryansın TV’deki detaylı yazısını okumanızı öneririm. Bkz. https://www.veryansintv.com/yazar/huseyin-vodinali/kose-yazisi/11-temmuz-sonrasi-3-dunya-savasi-mi/ )
Kuzey bölgemiz bu şekilde kaynarken, küresel mücadelenin çetinleşeceği bir dönemin de henüz başlangıcında olduğumuzu da vurgulayalım. NATO’nun ABD liderliğindeki ana gücü, Çin ile mücadelenin de köşe taşlarını döşemeye çalışıyor. NATO’nun Avrupa kanadının bazı ülkeleri, NATO’dan kopmadan bağımsız bir alan oluşturmaya çalışsa da, ABD henüz buna izin vermiş değil. Bu kapsamda Hint-Pasifik Okyanuslarındaki gelişmeler, Avrupa’nın yakın takibinde…
Bu ülkelerin başında da Almanya geliyor. Yeni dönemde Türk-Alman ilişkilerinin ne olacağına yönelik bir tarama, araştırma yaptığımda bazı önemli gelişmeler dikkatimi çekti. Aşağıdaki satırlarda sıralayacağım gelişmeleri bir bütün olarak ele aldığımda da Almanların, bu bölgede ciddi atak yaptığı görülüyor.
Güvenlikle ilgili gelişmelerin yanı sıra Almanya’nın ekonomisindeki Hint-Pasifik etkisi de göz önünde bulundurulduğunda Berlin yönetiminin bölgeye ilgisi şaşırtıcı değil. Hatta Almanya'daki refah da bu bölgedeki gelişmelere bağlı. Zira, Alman ticaretinin yüzde 20'sinden fazlası Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle özellikle deniz yoluyla yapılıyor.
Bu nedenle Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, görev süresi içinde ilk kez Hint-Pasifik bölgesine 2-8 Haziran tarihleri arasını kapsayacak bir ziyarette bulundu. Şimdi Singapur’da bulunan Alman Bakan sırasıyla daha sonra sırasıyla Endonezya ve Hindistan’a gidecek.
Pistorus, Singapur’da Münih Güvenlik Konferansı’nın bölgedeki muadili olan Singapur'daki Shangri-La Diyaloğu'na katılan ilk Alman Savunma Bakanı da oldu.
Almanya’nın bu atağının perde arkasında, kendi ekonomik çıkarlarının yanı sıra, ekonomik çıkarlarıyla bağlantılı olarak bölgede ABD liderliğindeki Batı kutbunun, Çin’i bölgede çevrelemesi yatıyor. Bu kapsamda ABD’nin bölgedeki partnerleri Japonya, Avustralya, Güney Kore, Singapur gibi ülkelerle askeri boyutu da olmak üzere ciddi ilişkiler geliştirmeye devam ediyor.
Örneğin, 2021 yılında bölgedeki ortaklarıyla ortak tutumunu göstermek için, Bavyera firkateynini birkaç aylığına Hint-Pasifik'e gönderdi. Geminin mürettebatı ayrıca görevi Avustralya, Singapur, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri donanmaları gibi ülkelerin askerleriyle ortak tatbikatlar da gerçekleştirdi.
Yine Alman hava kuvvetlerine bağlı 6 Eurofighter uçağı da dahil olmak üzere çeşitli hava araçlarının bulunduğu bir birlik, 2022 yılında Singapur’a gönderildi ve burada konuşlandıktan sonra Avustralya’da düzenlenen iki tatbikata katıldı. Yaklaşık 250 askerden oluşan birlik Japonya ve Güney Kore'yi de ziyaret etti.
Bu yıl için Avustralya tarafından planlanan Talisman Sabre 23 tatbikatına, Alman paraşütçüleri ve deniz taburu kuvvetlerinin de katılımı planlanıyor.
Alman askeri planlamasında, 2024 yılında Alman Donanması’nın, Hint-Pasifik'te yeniden görevlendirilmesi yer alıyor. Japonya liderliğinde, bir fırkateyn ve bir görev gücü ikmal gemisinin, Kuzey Kore'ye karşı düzenlenmesi planlanan ABD liderliğindeki çok uluslu deniz tatbikatı Rim of the Pacific'e katılım sağlaması bekleniyor. Yine Alman Hava Kuvvetleri’nin, 2024'te Avustralya'daki Pitch Black Tatbikatına tekrar katılmayı planlıyor.
Bölge Almanya açısından stratejik bölge olarak görülüyor.
Federal Hükümet, 2020 yılının Eylül ayında Hint-Pasifik'e ilişkin savunma yönergesi yayınlanmıştı. Bu yönergede şu vurgular öne çıktı: “Dünya nüfusunun yarısından fazlası Hint Okyanusu ve Pasifik'in şekillendirdiği ülkelerde yaşıyor. Son birkaç on yılda Vietnam, Çin ve Hindistan gibi ülkeler hızlı bir ekonomik büyüme yaşadılar. Bölge şu anda küresel GSYİH'nın neredeyse %40'ını oluşturuyor. Asya'nın yükselişiyle birlikte bölge ekonomik ve politik önem de kazanıyor. Aynı zamanda, bölgede nüfuz için stratejik rekabet artıyor. Hint-Pasifik, 21. yüzyılda uluslararası düzeni şekillendirmenin anahtarı haline geliyor.
Hint-Pasifik'teki jeopolitik güç kaymaları Almanya'yı da doğrudan etkiliyor. Avrupa ve Hint-Pasifik bölgelerindeki ekonomiler, küresel tedarik zincirleri aracılığıyla yakından bağlantılı. Önemli ticaret yolları Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi ve Pasifik'ten geçmekte. Bölgedeki çatışmalar oradaki güvenlik ve istikrarı etkiliyorsa bunun Almanya için de sonuçları olur. Bu nedenle federal hükümet, Hint-Pasifik'teki ülkelerle işbirliğini genişletmek istiyor.”
Bu kapsamda da, yönergenin amaçlarını şu şekilde maddelemek mümkün:
- Uluslararası işbirliği yapılarını, özellikle de Almanya’nın yakın işbirliği yapmak isteyeceği ASEAN ititfakını güçlendirmek.
- Hint-Pasifik bölgesinde iklim değişikliği ve deniz kirliliği ile mücadele etmek.
- ABD ile ortaklaşa bölge ülkeleriyle daha yakın çalışmak, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını güçlendirmek, kültür, eğitim ve bilim alanında fikir alışverişi.
- Hint-Pasifik’teki ülkelerle AB serbest ticaret anlaşmaları imzalayarak ekonomik ilişkileri geliştirmek, ortaklıkları çeşitlendirerek tek taraflı bağımlılık ilişkisinden kaçınmak.
- Almanya’nın küresel rekabet gücü için önemli olan dijitalleşme, ağ oluşturma, cvizyoner gelecek teknolojileri oluşturmak.
Bu hedefler kapsamında bölge, Alman dış ve güvenlik politikasının giderek daha fazla odak noktası haline geldi.
Hint-Pasifik bölgesi şu an dünyanın en dinamik büyüme bölgesi. Alman Savunma Bakanlığı’nın bilgilendirme yazısında şu not düşülmüş: “Bölge ayrıca Almanya ile Avrupa'yı doğrudan etkileyebilecek çatışma hatlarıyla karşı karşıya. Çünkü önemli ticaret yolları Hint-Pasifik üzerinden geçmektedir. Küresel ticaretin yüzde 90'ı deniz yoluyla, çoğu Hint-Pasifik yoluyla yapılıyor. Hint-Pasifik'teki ulaşım yollarının ve dolayısıyla Avrupa'ya giden ve Avrupa'dan gelen tedarik zincirlerinin bozulması, Federal Almanya Cumhuriyeti'nin refahı ve arzı için ciddi sonuçlar doğuracaktır.”
Alman Savunma Bakanlığı internet sitesinde yer alan harita ve not: Verim açısından dünyanın en büyük on konteyner limanından dokuzu Hint-Pasifik'te bulunmaktadır (2020 itibariyle). Çin'deki limanlar açık ara en sık temsil edilenlerdir.
Almanya’nın bölgede küresel güvenlik ve ekonomik çıkarları için sıkıntılı gördüğü ülkeler ise ABD ile aynı ülkeler: Hindistan, Pakistan, Çin ve Kuzey Kore.
İkinci Dünya Savaşı’nda İtalya ile birlikte Mihver Devletlerini oluşturan Almanya ve Japonya arasındaki ilişkiler de bu süreçte yeniden güçleniyor. Almanya, Hint-Pasifik stratejisinde Japonya’ya önemli bir ortak olarak görüyor.
Almanya, 2020'de kabul ettiği Hint-Pasifik yönergesinden itibaren Japonya ile askeri bağlarını artırdı. İki taraf, 2021 yılında gizli bilgi alışverişinin korunmasına ilişkin bir anlaşma imzaladı ve 2022 yılının Haziran ayında savunma ve dışişleri bakanlarının katıldığı ilk güvenlik görüşmelerini gerçekleştirdi.
Alman Başbakanı Olaf Scholz’un çok tartışılan Çin ziyaretinden sadece 2 gün önce, 1 Kasım 2022 tarihinde Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Japonya Başbakanı Fumio Kişida’yla Tokyo’da buluştu. Toplantıda nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve ekonomik güvenlik gibi hususların yanı sıra Rusya’ya yönelik yaptırımlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) reformu ve iklim değişikliği meselelerinin yanı sıra Güney ve Doğu Çin Denizlerinde yaşanan problemlere ilişkin endişelerini de dile getirmiştir.
Önceki satırlarda aktardığımız Bavyera firkateyninin Kasım 2021'de Tokyo'ya yaptığı ziyaret, iki ülke arasındaki Hint-Pasifik'teki ortaklığın askeri öneminin ve etkinliğinin altını çizmişti. Bu, bir Alman Donanması gemisinin 19 yıl sonra Japonya'ya yaptığı ilk liman ziyaretiydi.
Bu bağlamdaki bir diğer husus da Almanya ile Japonya arasında 2021 yılında imzalanan stratejik öneme sahip güvenlik anlaşmasıdır. İstihbarat servislerinin yanı sıra silahlanma, teknoloji ve siber güvenlik alanlarında iki ülkenin işbirliğini daha da yoğunlaştırabilmek için her iki devlet akit yapmıştır.
Çin ile güçlü ekonomik bağları da olan Almanya’nın ABD ile paralel attığı bu adımların Pekin’de nasıl karşılanacağını merak ediyoruz.