9 yıl arayla yazdı! Aralarındaki 538 farkı bulun...

Habertürk spor yazarı Serdar Ali Çelikler'in biri 3 Temmuz'da yapılan operasyondan sadece 5 gün sonra yazdığı ve Fenerbahçe'yi kastederek 'Bize kimse bir şey yapamaz" cüreti
 mi? diye sorduğu yazısı, biri de 12 Şubat 2020'de yani bugün kaleme aldığı "Fenerbahçe devletle kavga mı ediyor? başlıklı makalesi. 9 yıl içinde oluşan derin çelişkiler, üslup ve ifadelerdeki farklılıklar iki yazı alt alta okunduğunda ortaya çıkıyor. İşte Çelikler'in o iki yazısı ve ortaya çıkan farklar...

Habertürk spor yazarı Serdar Ali Çelikler bundan yaklaşık 9 yıl önce 8 Temmuz 2011'de yani Türk futboluna 'şike' adlı operasyon yapıldığı günden sadece 5 gün sonra "Mehmet Berk ve Zekeriya Öz, futbolun efsaneleri olabilir" başlıklı bir yazı kalem almıştı. 

Yazının öznesi 3 Temmuz sürecinin futbolu nasıl etkileyeceği sorusu üzerinde şekilleniyordu. 

Yazısında başlayan bu sürece övgü olduğu kadar, önerilerle yön verme çabası da gözleniyordu Çelikler'in. Hatta bu operasyonun o günle kısıtlı kalmaması geçmişe de sarkması gerektiğini ifade ediyordu Serdar Ali Çelikler. O gün sadece bir takımın ceza almasının sakıncalı olacağı vurgusu yapan Çelikler, 6222 sayılı yasayı çıkartmak için çaba harcayan Aziz Yıldırım'ın adını anmadan hakkındaki suçlamaları peşinen kabul edip 'Bize kimse bir şey yapamaz" cüreti
 mi? diye soruyordu. 

Yapılan operasyonun futbolda bağırsak temizliği olarak nitelendirildiğine dikkat çekiyor ve sonra da futbol 'Yarı Tanrı'larının üzerine 2004'de yani bu yazıdan 7 yıl önce Meclis'in bile gidemediğini belirtmişti.

Serdar Ali Çelikler, bugün ise Fenerbahçe devletle kavga mı ediyor? başlıklı yazısında 8 Temmuz 2011'deki yazısı ile taban tabana zıt bir noktadan savunma konumuna geçmiş görünüyor. 

Çelikler'in Fenerbahçe'nin son dönemlerde itiraz ettiği (doğru ya da yanlış), aldığı tavır, açıklama vs. konuları rakiplerinin önceki sezonlardaki benzer tavır, söylem ve itirazları ışığında çürütme gayretine büründüğü görünüyor. 

9 yıl önce futbol yöneticileri için 'Yarı Tanrı' benzetmesi yapan ve kulüplerdeki şımarık tutuma dikkat çeken Çelikler bu kez yapılanları önceki dönemlerde yaşanan örneklerle çürütmeye çalışıyor.

Neyse lafı daha fazla uzatmayalım ve Çelikler'in 9 yıl ara ile yazdığı bu iki yazıyla sizi baş başa bırakalım.

*******

'MEHMET BERK VE ZEKERİYA ÖZ, FUTBOLUN EFSANELERİ OLABİLİR' (08.07.2011)

Türkiye'nin büyük bir değişimden geçtiği bir dönemdeyiz. Kimileri bu dönemi "el değiştirme" olarak kimileri ise "bağırsak temizliği" olarak adlandırıyor. Ancak her iki zıt kesim de bir "dönüşüm" olduğunda hemfikir. 
Futbol camiası; özellikle son 10 yılda birçok sektörün ya da alanın üstünde bir "dokunulmazlığa" sahip olduğunu hissettiren; Yarı Tanrı'lar yaratan, hukuktan, toplumsal yapıdan bağımsız şımarıklığa varan bir özgün alan içerisinde yaşadı.
Bunca federasyon başkanının, hatta 2004 yılında bizzat meclisin bile üstüne gidemediği bu aykırı dünya, savcının bir sektörü belli hukuk kuralları çerçevesine çekmek için yaptığı girişimle yerle bir olmak üzere.
 Bugün 1 milyar euroluk ekonomiye ulaşan;
 Kerameti kendinden menkul yönetici, futbolcu, gazeteci, yorumcu dükaların cirit attığı; Yerel ve evrensel hukuk kurallarının hiçe sayılabildiği bir ortama haiz;
 Vergi gibi devletler için yaşamsal önemde konular için bile ayrıcalığı abartıp şımarıklığa varan tavırlar sergileyen;
 Tribün fanatiğini "silahlı kuvvetler"i gibi görüp hareket eden;
 Kulübün parasını cebe indirmeyi "işin doğasında" gören anlayışa sahip Düzen yıkılıyor. O yüzden Savcılar Zekeriya Öz ile Mehmet Berk'in olumlu yansımalarını 2-3 yıl sonra görebileceğimiz "doğru-dürüst futbol" ortamının milat isimleri olarak görüyorum.
 Bugün bu dosya herhangi bir sebeple kapatılsa; tutukluların tümü serbest bırakılsa dahi
yarından itibaren amatör kümede bile kimse 'maç bağlama' konuşamayacak duruma geldi. O nedenle "gerçekten futbol" istiyorsak bu soruşturmanın "doğru" olduğunu düşünmemiz gerekir. Çekincelerim ise alttaki yazıda....
***
'TEMİZLİK" Mİ "OPERASYON" MU?


Soruştumayı desteklerken en önemli çekince noktam başlıktaki soruda gizli. Açıkça söyleyeyim: Fenerbahçe, Sivasspor, belki Trabzonspor ve belki Beşiktaş sobelendi... Eğer bu soruşturma bu haliyle kalır tek bir büyük takım için olumsuz sonuçlanırsa "Bize operasyon yapıldı" inancını yıkmak kolay olmaz. Bence soruşturma söz konusu sezon için derinleşerek sürdürülmesi gerektiği gibi daha önceki sezonlara da bakılmalı. Örneğin 2004 yılında Meclis Şike Araştırma Komisyonu raporlarında yer alan 13 maç tekrar gündeme getirilmeli; 2005-2006 sezonu incelenmeli. O döneme ait şüpheler aydınlatılmalı. O tarihlerde Sporda Şiddet Yasası olmadığından kulüplere ve şahıslara ceza verilemez belki ama kamu vicdanı "Yok arkadaş bu toptan bir temizlik harekatı" inancına bürünür.
***
FUTBOL PİYASASI DENETLEME VE DÜZENLEME KURULU ŞART OLDU

Daha önce defalarca yazıp söyledim. 1 milyar euroya ulaşmak üzere olan bir piyasanın denetimi olmaz mı? Türkiye'de bankacılık, enerji hatta et piyasalarının bile idari denetim mekanizmaları varken futbolun neden yoktur? Futbol Federasyonu'nun da üstünde, o kurumu da denetleyecek bir idari mekanizmanın ekim ayında çıkması beklenen Spor Kulüpleri Yasası'na eklenmesi gerekir. Dünyanın her yerinde 'kirli iş'i parayı takip ederek çözebilirsiniz. Kulüp gelirlerinin en az yüzde 80-85'ini denetleyecek bir mekanizma kurulmalı. Ayrıca SPK Kanunu örneğinde olduğu gibi futbol aktörlerinin tümünün yasal dahi olsa bahis oyunu oynamaları yasaklanmalı.
***
'BİZE KİMSE BİR ŞEY YAPAMAZ" CÜRETİ


Fenerbahçe'yle ilgili iddialar ilk çıktığı günden bu yana aklımın almadığı tek bir soru var: "Buna nasıl cesaret edebilmişler?" Sporda Şiddet Yasası'nın çıkması için en çok uğraşan kulüp yetkililerinin bu kadar çok suç delili olduğu iddia edilen belgelerde adı nasıl geçer? Aklıma tek bir yanıt geliyor: "Bize kimse bir şey yapamaz" cüreti. İşte bu 'olmaması gereken özgüven' ortamı artık sona ermeli. Soruşturma sadece bu 'Baron'luk havasını bile yok etse işe yaramış demektir.
***
TFF NE YAPSIN?


Futbol Federasyonu tarihin en önemli yükü altında kalmış gibi gözüküyor. Deliller ışığında en adil kararları vermek dışında bir kurtuluş yolu yok onlar için. Deliller ışığında gerekirse 4-5 takım için küme düşme kararı vermeliler, en ufak bir adalet sapması daha da büyük bir kaotik ortama yol açacaktır. Bence TFF bu durumu hepimizden iyi biliyor ve hak-hukuk çerçevesinden bir santim bile şaşmayacaklar. Zaten kendi bekaaları için başka şansları da yok.

*******

FENERBAHÇE DEVLETLE KAVGA MI EDİYOR? (12.02.2020)

Aşağıda sorduğum sorulara vicdanla cevap veren herkes son günlerdeki tartışmalara daha açık bir vizörle bakacaktır diye umuyorum.
• Misal, Trabzonspor ya da Galatasaray'ın kurtarılan 2 penaltısı da tekrarlatılsa, benim canım 'tarafsız medyam' ne derdi?
• Misal, Fenerbahçe kalecisi Harun ya da Altay'ın kardeşi hakem olsa ve bir deplasmanda Trabzonspor aleyhine tartışmalı kararlar verse, herkesin ittifakla kabul ettiği 2; bazılarına göre 3 penaltıyı vermese, Trabzonspor TV'de görev yapan ex hakem ne derdi?
• Mesela Rizespor Teknik Direktörü İsmail Kartal, ya da Aykut Kocaman "İnşallah şampiyon Fenerbahçe olur" dese Trabzonsporlu dostlar ne düşünürdü? Trabzonspor TV'deki arkadaşlar ne derdi?
• Misal Fenerbahçeli Vedat, birini yumruklasa 3 maç ceza alması gündeme gelse ve bir gazetenin baş yazarı "1 maçtan fazlası adaletsizlik olur" diye yazsa Trabzonsporlu kardeşlerim o gazete için "Ulan bunlar da tam Fener gazetesi" demez miydi?
• Mesela Galatasaray, Ersun Yanal ile selfie çeken bir hakem tarafından açık kusurlu bir maç yönetimi sonrası neler derdi? Fatih Hocam neler söylerdi?
• Geçen yıl Başakşehir ile mücadele ederken Galatasaray, açıkça "Devletin takımı ile mücadele ediyoruz" demiyor muydu? Hatta Sayın Cumhurbaşkanı "Başakşehir'in şampiyon olmasını isterim" dedi diye bu cümleden ötürü yukarıda söz ettiğim propogandayı yapmadılar mı? O zaman Galatasaray'a "Devletle savaşıyorlar" diyen oldu mu? Şimdi bir bakan benzer bir şeyi Trabzonspor için söylediğinde Fenerbahçeliler'in bir kısmı tepki gösterdiğinde Fenerbahçe, 'devletle savaşmış' mı oluyor?
• Hiç bir milli kurum ve kuruluş devletiyle savaşmaz. Tüzüğünün 2. maddesinde "Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluş amacı; vatan gençlerini, vatanın korunmasına ve askeri seferberliklere hazırlamaktır'' diyen bir kulüp hiç savaşmaz. Devletin en başındaki ismin 25 yıllık divan üyesi olan kulüpten bahsederken bu tip iddialara destur demek gerekir. Hele hele yakın dönem tehdidi olan FETÖ ve ondan önceki dönemde de PKK'nın F.Bahçe'ye bakış açısı sabitken; kulübün bu yapılara karşı tavrı belliyken bu iddialar acınası olmanın ötesinde ayıptır. Öte yandan devlet de Fenerbahçe ile savaşmaz. Bu anlamsız, zorlama mantık kimseye kazandırmaz.
• 2010-11 sezonu şampiyonluğunun kaybı için bazı Trabzonsporlu dostlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın Fenerbahçe'den yana tavır koyduğunu düşünüp dile getirmediler mi? O dönem Trabzon caddelerinde AK Parti aleyhinde sloganlı pankartlı yürüyüşler yapılmadı mı? "Kupa Başbakan'da" diye kitap yazılmadı mı?
İbrahim Hacıosmanoğlu'nun seçildiği kongrede "Siyaset futboldan elini çek" sloganları eşliğinde AK Parti eleştirilmedi mi? Hatta o dönem Trabzon Büyükşehir Belediyesi kaptırılmadı mı? O dönem Trabzonlu dostlar ya da Trabzonsporlu taraftarlar devlete savaş mı açmıştı; yoksa "Bize haksızlıklar yapılıyor" isyanını dile mi getirmişlerdi? Şimdi de Fenerbahçeliler'in bir kısmı bunu dile getiriyorsa 'devlet' de biraz kendisine bakmasın mı?
• G.Saray Telekom Stadı açılışında dönemin Çevre Şehircilik Bakanı'nın konuşması esnasında başlayan yuhalamalar Erdoğan stada geldiğinde kendisini kendi yaptırdığı stadyumu terk etme noktasına gelecek kadar devam etmedi mi? "Nankörlük" dışında aleyhte yorum yapıldı mı? 'G.Saray devletle savaşıyor' diyen oldu mu?
• Beşiktaş'a bariz ve alenen operasyon çekilen tatil edilen G.Saray maçında olay çıkaran 1453 Kartalları adlı; o günden sonra bir daha hiç ortada gözükmeyen grup, sahaya dalıp operasyonu Çarşı'nın üzerine atmaya çalışmadı mı? O dönem haklı olarak bu duruma tepki gösteren Çarşı ve Beşiktaş 'devletle savaşmış' mı oldu. Dönemin Kültür Bakanı ve dahi Spor Bakanı İnönü'yü Beşiktaş'ın elinden almak istemediler mi?
Beşiktaş buna karşı kendi dinamiklerini harekete geçirip Tayyip Erdoğan'ın desteği ile stadını kurtarmadı mı? Ne yani o dönem Beşiktaş o bakanlara savaş mı açmıştı?
• Aslen Artvinli olsa da Bursa'dan vekil seçilen bir bakan, Bursa - F.Bahçe rekabetinde "Bursaspor şampiyon olmazsa lig şaibelidir" dememiş miydi? Bursa şampiyon oldu lig temizlendi öyle mi? Peki o bakan, bir daha Bursaspor'la ilgilendi mi acaba? Hoş epeydir de bakan değil ya? Neyse o dönem Aziz Yıldırım o bakana tepki gösterdiğinde devletle mi savaşıyordu?
• Kendisine 'aday olma' telkini yapıldığı dönemde "Erdoğan'a katılıyorum. Sandıkla gelen sandıkla gider" diye röportaj veren, M. Ali Aydınlar ile gireceği seçim öncesindeki divan kurulunda Yılmaz Özdil'in yazısını sandalyelere koyan, Aydınlar'ı adeta AK Parti adayı, kendisini muhalif gösteren Aziz Bey, o dönem devletle mi savaşıyordu?
• Sonra aynı Aziz Bey, bu kez Ali Koç ile seçiminde tam tersi bir politika izlemedi mi? AK Parti'nin kamuoyu araştırma şirketi ile çalışmadı mı? Sayın Cumhurbaşkanı ile Sudan'a gitmedi mi?
***
Yani demem o ki bu işler politikadır. Politika politikacıların; dönemin başkanlarının konjonktürel davranışlarıdır. Ne başkanlar ne politikacılar gelip geçecek bir tek kulüpler ve devlet yaşayacak. Bir de taraftar hafızası. Taraftar bu yaşananları asla unutmayacaktır.
Hiçbir kulüp, hele hele Fenerbahçe devletle kavga etmez. Bir takım kişiler de 'devlet' değildir. Devlet bir bütündür ve o bütünde de Fenerbahçe yerini her zaman korumuştur. Korumaya da devam edecektir. Gerisi laf-ı güzaftır.

Talisca Fenerbahçe'ye mi gidiyor? Şiddetli yağış nedeniyle göle dönen caddede banyo yaptı Fenerbahçe'nin Kayserispor maçı kadrosunda 4 eksik
Sonraki Haber