ABD'nin dış politikasına yön veren Dış İlişkiler Konseyi'nin (Council on Foreign Relations-CFR) yayın organı Foreign Affairs dergisinin internet sitesinde önceki gün, Türk basınının gözünden kaçan önemli bir analiz yayımlandı. 2017-19 yılları arasında ABD’nin DEAŞ ile Mücadele Koalisyonu’na danışmanlık yapan Christopher Alkhoury tarafından kaleme alınan yazıda ABD’nin Suriye’den çekilme stratejisini artık gündemine alması gerektiği vurgulanmıştı. Yazının bütünü okunduğunda Alkhoury, açıkça “Suriye’den çekilme vakti geldi” demekteydi.
Çekilmenin gerekçesi olarak şu vurgular öne çıktı:
- Suriye’de faaliyet göstermek artık eskisinden daha tehlikeli bir hal aldı,
- Ancak bu ülkedeki şiddetin birinci sorumlusu artık DEAŞ değil. Ayrıca DEAŞ, Batı’yı hedef alacak planlama ve yürütme gücünden de yoksun.
- Artık genel olarak ABD birlikleri, SDG (Yani PYD/YPG terör örgütü) ile çok sayıda ortak misyon harekatı yürütmüyor. Bu yıl sadece 2 ortak operasyon yapıldı.
- ABD’nin askeri harekat alanı da değişti. Kuzeydoğu Suriye yerine daha çok İdlib ve çevresindeki DEAŞ unsurlarına harekat yapıyor. Bunu hava harekatları şeklinde çekildikten sonra da yapabilir.
- ABD unsurlarına yönelik şiddet riski artıyor. Ukrayna'nın işgalinden sonra Rusya Suriye’de sertleşti. Örneğin Haziran ayında Rus jetleri, ABD tarafından desteklenen muhalif bir grubu doğrudan hedef aldı. Hem de ABD üssüne çok yakın bir yerde.
- İran destekli unsurlar, Ocak ayından bu yana Irak ve Suriye'deki ABD mevzilerine en az 19 roket ve insansız hava aracı saldırısı düzenleyerek ABD operasyonlarını doğrudan ve dolaylı ateşle giderek daha fazla tehdit etmeye başladı.
- Ve Türkiye’nin (Christopher Alkhoury’nin ifadesiyle) ABD destekli Kürtlere (Yani PYD/YPG terör örgütüne) baskısı artıyor. Operasyon an meselesi.
Christopher Alkhoury, son maddenin detaylı halinde, Türkiye’nin baskısının sertleştiğini ve SİHA ve topçu operasyonlarının özellikle Haziran ayında (Tahran’da Temmuz ayında toplanan zirveyi kastediyor sanırım – CB) İran ve Rusya ile yapılan zirveden sonra arttığını belirtmekte.
Alkhoury, ABD’nin çekilerek, DEAŞ’a yönelik SİHA ve hava harekatı ile etkin nokta operasyonları yaparak bu örgütle mücadelesini sürdürebileceğini belirtiyor. Ayrıca çarpıcı bir önerisi daha var. Alkhoury diyor ki; Bu çekilmeyi Rusya ile gevşek bir şekilde koordine edin, yoksa Türkiye’nin harekatı ABD’nin SDG ile iletişime çok büyük zarar verecektir. (Bu bölümü okuyunca aklıma Suriye’deki Amerikalı askerlerin Rus askerlerini görünce sıcak bir görüntü vermesi ve beraber fotoğraf çektirmeleri geldi)
ABD’li uzmanın yazısının sonu ise açıkça ABD, Suriye’den çekilmezse bu durum ABD açısından güvenlik açığı oluşturur şeklinde bitiyor: “Suriye'de ilk ABD botlarının toprağa basmasından yaklaşık yedi yıl sonra, Washington'un askerlerini geri çekme zamanı geldi. Suriye'deki bir ABD askeri varlığı artık stratejik bir varlık değil; bu bir güvenlik açığıdır.”
Doğrudan CFR’nin yayın organında, hem de ABD’nin Suriye faaliyetlerinde resmi görev almış bir kişinin kaleme aldığı bu yazı, ABD’nin Suriye’de köşeye sıkıştığının belgesi niteliğinde.
Şu bilgileri de paylaşalım: ABD’nin resmi olarak Suriye’de 900 askeri ve sivil personeli bulunuyor. Tamamına yakını PYD terör örgütünün kontrolündeki bölgelerde üslenmiş durumda. Ayrıca çeşitli bölgelere dağılmış gayri nizami harp unsurları mevcut. Bu unsurlar, teröristlere çeşitli konularda eğitimler veriyor, örgüte danışmanlık yapıyor. ABD unsurları ayrıca terör örgütüne istihbarat, keşif, gözetleme anlamında da destek veriyor.
Afganistan’dan çekilme sırasında teröristlerin “ABD, Suriye’den de çekilecek mi” endişe taşıdığını hatırlıyoruz. Buna rağmen Amerikan yönetimi ve CENTCOM’den askeri yetkililer teröristlerle desteğin devam edeceğini açıkça beyan etmişti. Hatta Amerikalı komutanlar teröristlerle beraber boy boy fotoğraflar vermişti. Peki derin Amerika CFR’nin yayın organında neden şimdi bu yönde bir yazı yayımlandı?
Türkiye’nin son dönemlerdeki diplomasi hamleleri, Temmuz ayından itibaren özellikle Rusya ile yürüttüğü diplomasinin Suriye boyutundaki gelişmeler, yine Ankara’nın Şam’a yönelik “temas” açıklamaları, istihbari düzeyde iki ülke arasında yürütülen görüşmeler neticesinde ABD’nin manevra alanı giderek daralmışa benziyor.
Bununla bağlantılı olarak, yakın zamanda, Şam ile başta Körfez ülkeleri olmak üzere bazı Arap ülkeleri yeniden diplomatik iletişime geçmişti. Ancak ABD’nin ve destekçilerinin varlığı, Suriye’de terör bataklığının sürmesine neden olmaktaydı. Oysa gerek Türkiye gerekse bölge ülkeleri Suriye iç savaşında büyük yaralar aldı. Türkiye hem terör hem de sığınmacı sorunuyla karşı karşıya kaldı. Ürdün ve Mısır dahil olmak üzere birçok Arap ülkesi de benzer sorunlar yaşadı. Suriye’de siyasi çözüm, diplomasinin gelişmesiyle mümkün. Bunun için de ABD’nin bu ülkeden gitmesi gerekiyor. Ankara’nın başta Moskova ile olmak üzere Körfez ülkeleri ile geliştirdiği diplomasinin faydalarından biri de Suriye meselesi oldu. ABD’yi sıkıştıran bir diğer etken de bu durum.
Özet olarak, Suriye’de ABD’nin devri geçiyor, Türkiye Rusya ile kurduğu doğru ve bağımsız ilişkiyle diplomatik mevzi kazandıkça, bu ülkeden kaynaklı teröre karşı askeri mevzisini de daha güçlü tahkim ediyor. CFR’nin çekilme gerekçesinde Türkiye’nin operasyon seçeneğine önemli bir yer ayırması bu gerçeği göz önüne seriyor.