Bilindiği gibi Sykes-Picot statüsü 1916 yılında çizilen Ortadoğu sınırlarının bugünkü reel halinin adıdır. Başlıktaki soru bu amaçla soruluyor. ABD Sykes- Picot’la belirlenmiş olan sınırları, üstünden bir yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, değiştirmek istiyor mu? Sorunun kapsamını ve muhataplarını genişletip, şöyle sormak da mümkün bir bütün olarak Batı dünyası, Sykes-Picot anlaşmasının değişmesi gerektiğine inanıyor mu? Ben hemen bu soruya hayır yanıtını vereceğim. Aradan geçen yüz yıllık pratik gösteriyor ki, Batı dünyası ve ABD, mevcut sınır ve 'statüko’nun değişmesini istemiyor. Eğer isteselerdi, değiştirmek için, çok önemli imkan ve fırsatlara sahip olduklarının altını çizmek gerekir.
Bu soruyu yanıtlamak amacıyla, tarihsel arka planda, bir gezintiye çıkmadan önce yanıtlanması gereken çok ciddi bir soru var; ABD esasında DAEŞ’le mücadeleye küresel terörizmle mücadelenin bir parçası olarak mı bakıyor yoksa özünde bu mücadele Sykes-Picot’un, ne pahasına olursa olsun koruması gerektiğine mi inanıyor? Hangisi? ABD’nin Batı dünyasındaki müttefikleriyle birlikte oluşturduğu koalisyon güçleri, öncelikli olarak terörün bitirilmesini mi hedefliyor yoksa, terörle mücadele adı altında mevcut statükonun korunmasını mı gözetiyor?
Bilindiği gibi DAEŞ’ın 2014 yılından sonra işgal ettiği toprakların büyüklüğü öyle bir noktaya vardı ki, Azad Sağnıç’ın söylediklerini kabaca tekrarlamak gerekirse,’’ Büyük Britanya’dan daha geniş sınırlara sahip olması, ortalama bir Avrupa devletinin hakim olduğu miktarda doğal kaynaklara erişebilmiş olması, NATO müttefiki olan Ürdün’den daha güçlü bir ordu kurabilmesi bizzat Sykes-Picot sınırlarının dış destek olmadığı durumlarda işlevsizliğini’’ anlatmıyor mu?
Kendini bir devlet olarak ilan eden DAEŞ’ e karşı bu çapta bir uluslararası mücadele basitçe bir terör karşıtı mücadeleye indirgenebilir mi? Ben indirgenemeyeceği kanısındayım. Hem ABD’nin hem de Rusya’nın Suriye topraklarında bu kadar yerleşik hale gelmeleri salt DAEŞ karşıtı mücadele ile açıklanamaz.
Çünkü, Sykes-Picot ile belirlenen bugünkü Ortadoğu sınırları, değişim için gerekli olan hiçbir maddi gerçekliğe tekabül etmiyor. Bu sınırlarının değişim faturası herkese bu sınırların korunması faturasından daha yüksek maliyet yazacak.
Kabaca Sykes-Picot karşıtı tezlere baktığımızda ortaya çıkan gerçekler, bunun böyle olduğunu kolayca kanıtlıyor. Azad Sağnıç ‘’Bu Denklem Çözülür mü?’’ adlı makalesinde mevcut statüko karşıtı tezleri şöyle sıralıyor. ‘’Anti-Sykes-Picot teorileri çeşitlidir ve her biri bölgesel sorunları kısa dönemde çözebileceği iddiasını taşır. Kürtlerin Kürdistan tezi, Baas’ın birleşik Arap ulusu tezi, Sünni-İslamistlerin İslami hilafet tezi, özellikle Neo-Con’lara ithaf edilen etno-mezhepsel bölünme tezleri, Türkiye’nin utangaçça öne sürdüğü neo-Osmanlıcılık, İran’ın Şii hilali ya da genişletilmiş İran eksenli hakimiyet tezlerinin hepsi masada özgül ağırlıklarıyla durmaktadırlar. Yani Sykes-Picot sınırlarının neden korunmak istediği sorusu sorulurken karşı tarafa bu teorilerden hangisini ya da hangilerini uygulamaya koyacağı da sorulmaktadır. Her biri başlı başına riskler içeren bu teorilerin bir ya da birkaçının uygulanması dönem itibariyle sınırların korunmasından daha külfetli sonuçlara yol açması ihtimali en baskın gelen olasılık olarak algılandığı müddetçe de Sykes-Picot’nun kısa vadede değişebileceğini düşünmemek gerekir.’’
Bu durum kendi başına statüko değişiminin önündeki en büyük engeldir. Durum böyle olunca da başta ABD olmak üzere bir bütün olarak Batı dünyası, statükonun değişiminden çok bu statükonun devamından yanadır.
Esasen bu durum her şeyden önce şu paranoyanın ne kadar gerçekçi olmadığını anlatır: "Dünya bir Kürt devletinin kurulmasını Ortadoğu’ya dayatıyor’’... Dünyanın Ortadoğu’ya bir Kürt devleti dayatması yok. Bu düşüncenin maddi temelleri çok zayıf. Özellikle de Kürtler için böyle bir şeyin yapılması, sonradan hiç kimsenin göğüs geremeyeceği büyük sorunlara yol açar. Bir Kürt devleti kurmak demek, Ortadoğu’da dört devleti karşına almak demek. Üstelik Kürtler ulusal birlik bakımdan bu kadar bölünmüş haldeyken. Üstelik bir devleti ayakta tutabilecek sermayeden yoksunken ve bir devletin ayakta kalıp yaşaması için ihtiyaç duyulan birleşik bir askeri güçten yoksunken.
Özcesi ne dünya Sykes-Picot statüsünü değiştirmek istiyor ne de Kürtlerin bu değişimi yapacak güçleri var. (Devam edeceğim.)