ABD'nin "güvenli bölge" önerisi yeni bir tuzak mı?
Babaoğlu: "Güvenli bölge" teklifi yeni bir "Çekiç Güç" projesine kılıf olabilir!
Türkiye'nin Afrin'de Zeytin Dalı Harekatı'nın başlatması üzerine ABD çelişkili açıklamalar gelmeye başladı.
İlk olarak, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın, sınırda "güvenli bölge" oluşturulmasını teklif ettiği iddiası ortaya atıldı.
Ancak Tillerson Davos'ta yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na Suriye'de güvenli bölge oluşturulması yolunda bir öneride bulunmadığını söyledi.
ABD Genelkurmay Başkanlığı sözcüsü KMcKenzie ise Türkiye ile 'olası bir güvenli bölge konusunda' görüşmelerin sürdüğünü açıkladı.
TÜRKİYE ABD'NİN TEKLİFLERİNE MESAFELİ
ABD'nin Suriye sınırında 30 kilometre derinlikli güvenli bölge önerisiyle ilgili konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise "ABD ile ciddi bir konuyu görüşmemiz için güven tesisi lazım. Güven tesis edilmesi için ABD'den somut adım bekliyoruz" dedi.
Bugün köşesinde konuyu ele alan Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu da ABD'nin teklifine mesafeli yaklaştı.
1990'lı yılları ve ABD'nin bölgede izlediği politikaları hatırlatan Babaoğlu, "Malum, ABD yönetiminin bir bölümü uzun vadeli planlarının yenilgiye doğru sürüklendiğini fark edip hemen "ortak şemsiye altında güvenli bölge" teklifini getirdi. Uyanık olmak gerek... Bu teklif yeni bir Çekiç Güç projesine kılıf olabilir." diye yazdı.
İşte o köşe yazısı;
- Çekiç Güç günlerini unutmayalım...
Hem devlet hem de toplum olarak unutkanız.
Olabilir!
Ama bu kadar da çabuk unutulmaz ki!
Başımıza dert açan şey hep bu özelliğimiz oldu.
Yaşı yetenler şimdi hafızalarını zorlayıp 1991 Temmuz'unda ABD'nin başlattığı "Çekiç Güç Operasyonu"nu hatırlayabilirler mi?
Hani Birinci Körfez Savaşı'ndan hemen sonra "Saddam Hüseyin'in saldırılarına karşı Kuzey Irak'ta yaşayan halkları korumak" için İncirlik ve Pirinçlik'te konuşlandırılan 77 hava aracı ve 1862 kişilik personelden oluşan birlikten söz ediyorum.
Birkaç yıl içinde bölgenin sosyolojisini tabandan değiştiren; kuzeyde Kürt devleti yapılanmasını fiilen güvence altına alan ve bir yandan da Kandil'e teçhizat taşıyan oluşumdan...
***
90'lı yıllar boyunca altı ayda bir meclisimize "Çekiç Güç"ün görev süresini uzatma kararları geldi. ABD istedi, her seferinde "Okey!" dedik.
O sırada başta Eşref Bitlis Paşa olmak üzere "Çekiç Güç varken PKK'yla mücadele başarıya ulaşamaz" diyen komutanlarımız şüpheli ölümler ve açık suikastlarla "susturuldu"lar.
Uyanabilirdik.
Ama öyle bir siyasi kargaşa vardı, ortalık öyle toza dumana katılmıştı ki, gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatmayı tercih ettik.
Benim de içinde yer aldığım dönemin ana akım medyası ise "yaşam tarzı"na kafayı takmıştı.
Amerikalılar kaymakam tokatlamış;Cizre'de, Silopi'de askerlerimiz yabancı bir ülkenin ordusu gibi dolaşır hale gelmişler; umursayan yok denecek kadar azdı.
***
Bunları niye anlatıyorum?
Hatırlayalım diye...
Hatırlayalım da, bazılarının basit bir sınır dışı harekât gibi gördükleri Afrin Operasyonu'nun ne kadar derin bir yaraya neşter attığını anlayalım diye...
Çünkü ABD nasıl Birinci Körfez Savaşı sonrası Çekiç Güç'le Kuzey Irak'ta ne yaptıysa Suriye İç Savaşı sonrasında bulduğu fırsatı da benzer biçimde değerlendirmeye kalkışmıştı.
Yani Afrin operasyonu yakın geçmişin bütün pozisyonlarını değiştiren tarihi bir müdahaledir.
Tam burada, hassas bir noktaya parmak basıp yazımı kapatayım...
Malum, ABD yönetiminin bir bölümü uzun vadeli planlarının yenilgiye doğru sürüklendiğini fark edip hemen "ortak şemsiye altında güvenli bölge" teklifini getirdi.
Uyanık olmak gerek...
Bu teklif yeni bir Çekiç Güç projesine kılıf olabilir.