ABD'nin "hisarını" diken iki isim: Hisarcıklıoğlu ile Ünlühisarcıklı!

Türkiye bugün ABD'nin milyonlarca dolar vererek fonladığı muhalif medyayı konuşadursun, SuperHaber "fondaşlıkta" yeni bir seviyeyi okurlarının dikkatine sunuyor... TOBB ve TÜSİAD'ın, AK Parti'yi devirme planları yapan ABD'li German Marshall Fund'ı fonladığını biliyor muydunuz?

Muhalif medya kurumlarına yapılan Amerikan yardımları bugün bir kez daha Türkiye'nin gündemine geldi.

Geçtiğimiz aylarda Amerikan Chest Foundation'ın AK Parti iktidarına muhalif yayınlar yapan medya kuruluşlarına yüz binlerce dolar tutarında hibe verdiği ortaya çıkmış ve bu durum kamuoyunda günlerce tartışılmıştı.

Bugün de Chrest Foundation Vakfı ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı'nın yaptıkları son fonlamalarla ilgili liste basına yansıdı. Buna göre, muhalif medya organlarına milyon dolarlara ulaşan ciddi miktarlarda destek sağlandığı tespit edildi.

Türkiye kamuoyu bu çerçevede, ABD tarafından fonlanan muhalif medya üzerinde yaşanan tartışmalara yoğunlaşırken, SuperHaber "fondaşlık" konusunu çok farklı boyuta taşıyacak özel bir dosya ile okurlarının karşısına çıkıyor.

TOBB VE TÜSİAD "CASUSLUK" VE "İKTİDAR DEĞİŞTİRME PLANLARININ" NERESİNDE?

NED (National Endowment for Democracy – ABD Ulusal Demokrasi Gelişim Vakfı) ile eş güdüm halinde faaliyet gösteren ve kısa süre önce Türkiye'de ilk ofisini de açan ABD düşünce kuruluşu German Marshall Fund özelinde ortaya çıkan yeni bilgiler uzun süre konuşulacak.

Daha önce çeşitli "casusluk" suçlamaları ile gündeme gelen NED'in çatısı altında faaliyet gösteren German Marshall Fund'ın kendisine "demokrasiye geçişlerde araçsal bir rol" biçtiği biliniyor.

Bu kurumun Türkiye bürosunun başında bulunan Özgür Ünlühisarcıklı'nın Türk siyasetine ilişkin hazırladığı raporunda, "ABD'nin, Türk siyasetine göze batmadan müdahale etmesi gerektiği" ve "Türkiye'nin yeni yönetimine sunacaklarını seçimleri beklemeden sessizce planlaması" yönündeki tavsiyeleri büyük tepki toplamıştı.

SuperHaber son olarak, bu kurum ile, Rifat Hisarcıklıoğlu'nun başında bulunduğu TOBB ile TÜSİAD'in girift ilişkiler ağını gündeme taşıyor.

 

İŞTE SUPERHABER'İN ÇOK SES GETİRECEK O KAPSAMLI HABERİ:

 

1. BÖLÜM: KUKLACI KİM?

TOBB VE TÜSİAD'IN RAND CORPORATION İLE BERABER BAĞIŞ YAPTIĞI 'GMF' NEDİR?

Amerika Birleşik Devletleri Alman Marshall Fonu (German Marshall Fund of the United States, kısaca GMF), Kuzey Amerika ve Avrupa arasında transatlantik işbirliğini ve karşılıklı anlayışı geliştirmeyi amaçlayan bir Amerikan siyasi düşünce ve fonlama kuruluşu.

TOBB ve TÜSİAD tarafından desteklenen bu kuruluşun tarihi, çalışanları, eski çalışanları, bağışçıları, hangi ağlara bağlı olduğu ve nasıl kurulduğu ise bize bu oluşum hakkında çok şey söylüyor.

TRANSATLANTİK İLİŞKİLER ADI ALTINDA ABD HEGEMONYASI

Washington DC yönetimi, Soğuk Savaş'ta Avrupa'da yetişen yeni ve seçkin bir kuşakla bağlantılar kurarak Batı Avrupa'nın ABD ile o andaki ve gelecekteki bağlarını güçlendirmek istedi. Avrupalı gençlerin Vietnam'daki savaşa karşı yürüdükleri zamanlarda yayılmayı sürdürdü.

1972'de Marshall Planı'nın 25. yıl dönümünde Batı Alman hükümetinin girişimi ile kurulan GMF, transatlantik ve küresel konularda araştırma ve analizler yapar; politikacılar ve iş dünyasının liderlerini uluslararası konferanslarda, bazıları kayıtdışı olan toplantılarda- bir araya getirir; transatlantik yönelimli Amerikalı ve Avrupalı genç liderler için değişim fırsatları sağlar; ve demokrasileri güçlendirmeye yönelik girişimleri destekler.

GMF siyasetçilere, iş dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına odaklanıyor. GMF'nin merkezi Washington, D.C.'de. Ama birçok Avrupa şehrinde ve Ankara'da ofisleri bulunmakta.

BAĞIŞÇILARI VE YÖNETİMİ DİKKAT ÇEKİYOR

German Marshall Fonu'nun yönetim kurulu hâlâ, birçoğu örtülü operasyonlara alet olmuş ABD hükümeti (eski) çalışanından oluşuyor.

Ayrıca Fonun bağışçıları arasında ABD Savunma sanayisinin dev şirketleri Lockheed Martin, Raytheon, uluslararası Transatlantik kuruluşlar, ABD Dışişleri Bakanlığı ve diğer hükümet kuruluşları, USAID, Fransa'nın ABD Büyükelçiliği ve CIA ile adı anılan RAND Corporation'un
yanısıra, şok edici şekilde SuperHaber'in gündeme getirdiği üzere, TOBB ve TÜSİAD da var.

Türkiye'den bu fona bağış yapan başka hiçbir kurum bulunmuyor.

BAŞINDA KİM VAR?

GMF'nin başkanı, 2014'ten beri sahip olduğu rolü bırakan Karen Donfried'in, Joe Biden yönetiminde Avrupa Bölgesi ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak ABD Dışişleri Bakanlığı'na katılmasının ardından, 2021'de GMF başkanı olan Heather Conley'dir. Heather Conley, ABD
Dışişleri eski Müsteşar Yardımcısı'dır.

GMF'NİN MEVCUT PROGRAMLARI

GMF'nin programları ve girişimleri arasında şunlar yer alıyor:

Demokrasiyi Güvence Altına Alma İttifakı, Brüksel Forumu, Atlantik Diyalogları, Transatlantik Akademisi ve Transatlantik Eğilimler
Anketi.

GMF'nin ilgi alanları ise şu şekilde sıralanıyor:

Asya, Avrupa Birliği, Doğu Avrupa ve Rusya; Dış ve Güvenlik Politikası, Enerji Güvenliği, NATO, Ticaret ve Yatırım ve Kentsel ve Bölgesel Politika.

GMF'nin liderlik programları arasında ise;

Manfred Wörner Semineri, Marshall Anma Bursu, Transatlantik İçerme Liderleri Ağı, Marshall Semineri, Transatlantik Liderlik Semineri, Kongre Bundestag Forumu ve Genç Transatlantik Ağı bulunmaktadır.

GMF'nin sivil toplum projeleri arasında da:

Balkan Demokrasi Vakfı, Karadeniz Bölgesel İşbirliği Vakfı ve Belarus Demokrasi Fonu yer alıyor.

 

GMF'NİN TARİHİ

KURULUŞ DÖNEMİ

GMF, Batı Alman hükümetinden bir hibe yoluyla, ABD'nin o güne kadar yaptığı Marshall Planı yardımına kalıcı bir hatıra olarak; 1970'lerin başında Harvard'ın Batı Avrupa Çalışmaları programının yöneticisi olan Guido Goldman tarafından kuruldu.

Ailesi 1940'ta Almanya'dan kaçan bir Amerikalı olan Goldman, Marshall Planı yardımının 25. yıl dönümünde Batı Alman hükümetinde, özellikle Maliye Bakanı Alex Möller üzerinden Avrupa ve ABD ilişkilerini ilerletecek bu kuruma bağış toplamak için lobi yaptı.

1971'de Fizikçi Harvey Brooks, diplomat Robert Ellsworth, gazeteci Max Franke, ekonomist Richard N. Cooper ve eğitimci Howard Swearer dahil olmak üzere Fonun ilk Mütevelli Heyeti'ni oluşturacak bir planlama grubuyla çalışan Goldman, sonunda kağıt üstünde 'bağımsız' olacak bu kurumu fonlamak için bir anlaşma sağladı.

Alman Şansölyesi Willy Brandt, 5 Haziran 1972'de Harvard Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada German Marshall Fund of the United State'in (GMF) kuruluşunu duyurdu. Bunun Transatlantik işbirliğini ve karşılıklı anlayışı artırmaya yardımcı olacağını söyledi.

Brandt dört yıl sonra şunları yazdı:

'Hükümetim, Marshall Planı'nın başlatılmasının 25. yıl dönümünü dostane bir anma sözünden öte bir şeyle kutlamak istedi. Federal hükümetin, meclis onayıyla, Marshall Mermorial (Hatıra) Fonu için kaynak sağlamaya karar verdiğini ben kendim açıkladım. Amaç, Amerikan-Avrupa çalışmaları ve araştırma projeleri için destek sağlamaktı.'

1973'te seçilen ilk başkan, daha sonra ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Yönetimden Sorumlu Müsteşarı olacak olan Benjamin H. Read'di.

İLK GÜNLER

1970'lerde ve 1980'lerde, GMF, kendi çizgisindeki akademik araştırmacılara ve kendi misyonuna uyan kamu yayıncılığı hizmetlerine ve radyolara hibeler dağıttı. Akademisyen Michael Naumann, GMF'nin, akademik odakların çoğunun askeri konulara olduğu bir zamanda, yumuşak gücün önemine odaklanan ilk düşünce kuruluşlarından biri olduğunu söyledi.

Hibelere ek olarak, GMF ayrıca bir ABD-Avrupa parlamento değişim programı ve o zamandan beri Atlantik genelinde 3000'den fazla transatlantikçi genç öncü liderin değişim programını finanse eden Marshall Memorial Bursunu başlattı.

1977 aynı zamanda GMF'nin ABD ile Avrupa arasında 12 genç Avrupalı parlamenterin Washington'daki ABD Kongresini ziyaret ettiği bir parlamento değişimi düzenlediği ilk yıldı.

Alman Marshall Fonu ilk bakışta bir tür burs programı gibi görünüyordu, ancak iki farklı yüzü olacak şekilde tasarlandı. Genç "arkadaşların" ilgisi, yeni "Atlantik yanlısı öncüler ve liderlerin" belirlenmesini ve işe alınmasını kolaylaştıracaktı. Araştırmacılar için akıtılan fonlar, Atlantizm
argümanlarının Avrupa'da kabullenilmesini garanti etmeli ve aynı zamanda, bursiyerlerin gelecekteki kariyerlerinde daha fazla çalışma olanağı sağlamalıydı.

1980 yılında, GMF ilk Avrupa ofisini Almanya'nın Bonn şehrinde açtı.

1985'te Batı Alman hükümeti, GMF'ye verdiği hibeyi yeniledi.

Yine 1980'lerde GMF küçük hibelerin finansmanı yoluyla Orta ve Doğu Avrupa'daki demokrasi hareketleriyle aktif olarak çalışmaya başladı.

DEMOKRASİ PROJESİNİN DOĞUŞU VE NED'İN (ABD ULUSAL DEMOKRASİ GELİŞTİRME VAKFI) KURULUŞU

ABD Başkanı Ronald Reagan'ın 1982'de yönetime gelmesiyle, doğrudan ABD Başkanı'na bağlı bir çekirdek kardro eliyle biçimlendirilen ve bizze Reagan tarafından isimlendirilen 'Demokrasi Projesi'; global olarak yayılmış kendine bağlı bürolarla 'sivil toplum kuruluşu, vakıf, enstitü,
düşünce kuruluşu ve siyasi partiler gibi' bağları, siyasetçiler, iş dünyasının liderleri ve medya vasıtasıyla yürütülmek üzere başlatıldı.

Bu kurumsal örgütlenme, ABD'nin, eskinin istihbarat servisleri ile örtülü işler yapmaktan, istihbarat fonksiyonlarının pek çok kuruma yayıldığı 'istihbarat toplumu' (intelligence community) anlayışına geçişini de temsil ediyordu.

1983 sonlarında ABD Başkanının bir yasa tasarısı ile NED (National Endowment for Democracy – ABD Ulusal Demokrasi Gelişim Vakfı) kuruldu.

NED ile ABD hegemonyası ve müdahale sistemi yeni bir vasıta kazandı.

İstihbarat konusunda uzman akademisyen Dr. Sait Yılmaz'ın yazdığına göre:

'NED'in kurulması CIA'in on yıllardan beri sürdürdüğü işlerin açıkça yapılması ve böylece CIA'in örtülü operasyonlarının yarattığı 'kabul edilemezlik' algısının ortadan kalkmasını sağladı'.

NED, kendisi ile iş birliği yapacak pek çok yapıyı 'STK ya da düşünce kuruluşu' görüntüsünde olduğu bir ağa dönüştürdü. GMF de bu ağın dışında bırakılmadı.

Bütün bu gelişmelerin pratikteki sonucu, 1980'lerin ortasından itibaren dünya genelinde ABD'nin demokrasi projelerinin başlaması oldu. Bu proje, STK'lara nüfuz etmeyi ve geniş halk kitlelerini harekete geçirecek yerel elitleri ve mekanizmaları kontrol altında bulundurmayı amaçlıyordu.

Bu sayede ABD, hala kullandığı stratejisi olan; mevcut kişilere baskı yapmak yerine hedef ülkelerde kendine yakın yeni politik aktörler yarattı ve hala yaratıyor.

GENİŞLEME DÖNEMİ

1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra, GMF 1990'da Doğu Berlin'de varlık gösteren ilk ABD örgütleri arasındaydı. Bonn şehrindeki operasyonlarını 1992'de Berlin'e taşıdı.

Alman Marshall Fonu, SSCB'nin çöküşüne kadar Atlantik davasına bağlı gazeteciler, üniversite öğrencileri, iş adamları ve politikacılar için adeta bir üreme alanıydı. Ancak SSCB'den sonra ana tehdit ortadan kalktığı için German Marshall Fund of the United States, ideolojik amacını yitirdi. Hatta kendi çalışanlarından bazıları, 'SSCB yıkıldığında GMF'nin artık Atlantik'in iki yakasını ilgilendirmeyen karşılıklı bir anlaşmayı sürdürmeye çalışırken akıntıya karşı yüzdüğünü' bile söylediler.

1988'de Amerika Birleşik Devletleri'nin yeniden silahlanmaya başlamasıyla, Amerikalı neomuhafazakarlar, SSCB'nin çöküşünden sonra Atlantizm'i savunmak için değil, kendi emperyal projelerinde kullanmak için kurduğu Atlantik ağlarını yeniden etkinleştirmeye başladı.

Böylece SSCB'nin dağılmasından beri azalıyor olan GMF'ye olan ilgi de yeniden artmaya başladı.

1990'ların ilk yarısında İngiltere, Kanada, Fransa ve aralarında GMF'nin de olduğu Almanya'dan vakıflar (adı geçen ülkeler eksiksiz olarak tıpkı TOBB ve TÜSİAD gibi GMF'nin bağışçıları arasında) NED ile koordineli olarak faaliyete geçtiler.

1993: BİLGİ BANKASI, ORTA DOĞU'DA DEMOKRASİ VE CASUSLUK...

NED, 1993'te Orta Doğu için aktif bir demokrasi projesi başlattığını açıkladı. Aynı yıl, Washington DC'de bu örgütlerin de katıldığı bir 'Demokrasi Zirvesi' gerçekleştirildi ve bu zirvede bir 'bilgi bankası' oluşturmaya karar verildi.

NED'in casusluk faaliyetlerinin kısa sürede ortaya çıkmasının ardından, demokrasi projesinin yönetiminde özellikle ulusüstü STK ve düşünce kuruluşlarına doğru bir eğilim gerçekleşti.

Dr. Sait yılmaz, yazmış olduğu ders kitabında Gürcistan ve Ukrayna'nın incelendiği bölümde ise şu satırlar dikkat çekiyor:

'(NED ve aynı ağdaki kuruluşların Ukrayna ve Gürcistan'daki operasyonları hakkında) ...Gürcistan'daki ve Ukrayna'daki modelde, eski liderler seçimlere hile karıştırarak iktidarda kalmaya çalışıyor, Uluslar arası kamuoyu ise bu seçimlerin meşruluğunu sorguluyordu. Sonra CIA ile ilişkili 'demokrasi yayma kuruluşlarının' mali desteği ile geliştirilen sivil toplum örgütleri harekete geçiyordu. Muhalefet, idealist gençler aracılığıyla sokağa dökülüyor ve iktidar istifa ettiriliyordu. Sonuçta seçimler yeniden yapılıyor ve Batı yanlısı, Transatlantikçi bir politikacı seçimleri kazanıyordu.'

NED ve German Marshall Fund arasında, tahmin edebileceğiniz üzere, organik bir bağ bulunuyor.

Hem yönetim, hem fon hem de personel yönünden birçok bağlantısı mevcut.

1999: NED, SOROS VE TOBB İLE TÜSİAD'IN BAĞIŞÇISI OLDUĞU GMF BİR ARADA

Konu hakkında çalışan yabancı akademisyenler yazdıkları bir makalede Soros, NED ve German Marshall Fund'un birlikte çalıştığını belgeleyerek şöyle diyor:

'Sivil toplum kuruluşları, herhangi bir ülkedeki seçimlerin, ABD'nin tercih ettiği adayın lehine çevirebilir.' diyor ve ekliyor:

'1999'da Vladimir Meciar'ı Slovakya başkanlık seçimlerinde devirme amacıyla ABD Bilgi Servisi, NED, George Soros'un kurduğu Açık Toplum, Birleşik Kralık, Hollanda ve German Marhsall Fund of the United States 'OK 98' isimli transatlantikçi bir STK'ya finansal destek sağladılar.'

(MacKinnon 2007,30-32: Rieffer and Mercer 2005, 398.)

EKONOMİK İSTİHBARAT OLAYI İLE İSMİ YAN YANA GELDİ

Ticaret ve Yoksulluk üzerine kurulacak oluşumun toplantılarına Robert Rubin (ABD) ve Dominique Straus-Khan'ın (Fransa) dahil olduğu altı üyeli bir komite başkanlık etti.

Komiteye başkanlık edenlerden biri olan Rubin'in 1993 yılında, Amerikan gizli servisi CIA'in 'ekonomik istihbarat' operasyonlarının (o zamanlar James Woolsey tarafından yönetiliyordu) hedeflerini belirlemekle görevli olan Ulusal Ekonomi Konseyi'nin ilk başkanı olan Bill Clinton'ın
kararıyla atanması komitenin ne maksatla kurulduğunun sinyalini zaten veriyor.

Zira, daha sonra ortaya çıktığı üzere bahsi geçen komiteye başkanlık eden diğer isim olan Fransız Dominique Strauss-Kahn, Fransız Ulusal Savunma Genel Sekreterliği bünyesinde ekonomik casusluk yaptığı ortaya çıkan bir komite olan CCSE ile aktif olarak ilişkiliydi.

'ORTA DOĞU'YA DEMOKRASİ GETİRMEDE ARAÇSAL ROL OYNADI'

GMF'nin İngilizce dilindeki kendi Wikipedia sayfasında yazan ifadeye göre, hiç değiştirmeden, GMF, Orta ve Doğu Avrupa'daki çalışmalarını hızla genişletti ve 1990'larda bu bölgede demokrasiye geçişlere 'yardımcı olmada araçsal bir rol oynadı'.

2000'lerde GMF, Orta ve Doğu Avrupa'daki faaliyetler için Bratislava'da bir ofis, Belgrad'da Balkan Trust for Democracy, Bükreş'te Black Sea Trust ve son olarak Varşova'da bir ofis kurdu. 2001 yılında GMF, Brüksel'de bir merkez ve Paris'te bir ofis kurdu.

GMF ayrıca kamu politikası faaliyetlerini genişletmeye başladı. 2002 yılında GMF, Chicago Council on Global Affairs ile birlikte ilk kamu araştırmasını gerçekleştirdi. Ertesi yıl, bu çalışma Transatlantik Eğilimler olarak yeniden adlandırıldı ve Atlantik'in her iki yakasındaki halkların yıllık bir Transatlantizm barometresi oldu.

GMF, küresel kamu politikası konularında daimi 'uzmanlara' sahip olmak için için Transatlantik Üyeleri programını kurdu. Aynı zamanda ziyaretçi akademisyenler için Transatlantik Akademisi'ni de kurdu ve Transatlantic Take'i başlattı.

GMF'nin 'değişim' programları, American Marshall Memorial Fellows'un eklenmesi, savunma uzmanları için Manfred Worner Seminerinin başlatılması ve Kongre-Bundestag Forumunun kurulmasıyla devam etti.

2004'TE TÜRKİYE'YE GELDİLER

2000'lerin ortalarına gelindiğinde, GMF kendisini transatlantik meselelerinde önemli bir aktör olarak kabul ettirdi. 2004 yılında ise GMF, Ankara'da bir ofisin açılmasına yol açan NATO Zirvesi öncesinde İstanbul'da büyük bir konferans düzenledi.

2005 yılında GMF, ikinci döneminin ilk yabancı konuşmasını yaptığı Brüksel'de Başkan George W. Bush'u ağırladı. Ertesi yıl, 2006, şimdi transatlantik ilişkiler konusunda önde gelen konferans olan ilk Brüksel Forumu'nu başlattı. GMF'nin bu toplantısı her yıl büyümeye devam etti ve Türkiye, Çin, Hindistan ve Akdeniz üzerine 'uzmanlaşmış' kişilerin diyaloglarının yanı sıra Kopenhag ve Cancun'daki uluslararası iklim değişikliği zirvelerinin yanı sıra etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladı.

2006: MERKEZİ ALMANYA'DAN ABD'YE TAŞINDI

2006'da GMF, Washington'daki şu anki merkezini satın aldı.

Daha önce de ortaya çıkardığımız gibi, TÜSİAD, GMF'ye 100- 250 bin dolar arası bağışta bulundu.

TOBB ise 100.000 dolardan daha az bir bağış yaptı.

GERMAN MARSHALL FUND (GMF) ANKARA OFİSİ NE YAPAR?

Ankara ofisinn kendi websitesinde yazan bilgilerde şu ifadelere yer verilmiş:

'Türkiye'nin Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerinin sürekli kriz halinde olduğu bir zamanda, GMF yapıcı konuşmaları canlı tutmaya kararlıdır.

GMF, Türkiye, bölgesinde, Avrupa'da ve transatlantik ittifakında çok önemli bir rol oynamaktadır.

GMF'nin Türkiye programı, Amerikalıların, Avrupalıların ve Türklerin birbirlerinden öğrenebilecekleri ve ortak zorlukları ele alabilecekleri bir forum oluşturuyor.

Ankara ofisimiz, Türkiye hakkında objektif analiz ve tartışmalar için bir platform sunuyor, Türkiye'nin transatlantik topluluğuyla bağlarını güçlendiriyor ve Türkiye'deki güçlü sivil toplumu destekliyor.

Türk demokrasisinin kalitesini artırmayı ve Balkanlar, Karadeniz bölgesi ve Orta Doğu dahil olmak üzere Avrupa'nın sınırlarındaki politika zorluklarını ele almayı amaçlayan girişimleri uyguluyoruz.

Çalışmalarımız, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa arasındaki köprülerin gelecek nesiller için güçlü ve istikrarlı kalmasını sağlamayı amaçlıyor.'

GMF ANKARA OFİSİ DİREKTÖRÜ ÖZGÜR ÜNLÜHİSARCIKLI KİMDİR?

Özgür Ünlühisarcıklı, German Marshall Fund of the United States'in (GMF) Ankara ofis direktörü.

GMF'ye katılmadan önce Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın Kaynak Geliştirme Daire Başkanlığı görevini yürüttü.

Ünlühisarcıklı, daha önce katılımcı demokrasiyi destekleyen bir Türk STK'sı olan ARI Hareketi'nin direktörlüğünü ve AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri'nde danışman olarak çalıştı.

Robert Kolej'den (İstanbul) mezun olan Ünlühisarcıklı, lisans derecesini Marmara Üniversitesi'nden işletme üzerine, yüksek lisans derecesini ise Koç Üniversitesi'nden aldı.

Anadili olan Türkçe'nin yanı sıra akıcı İngilizce bilmekte.

ÜNLÜHİSARCIKLI BİRKAÇ GÜN ÖNCEKİ TÜRKİYE RAPORUNDA NE DEMİŞTİ?

TOBB ve TÜSİAD tarafından desteklenen GMF'nin, Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'nın sadece birkaç gün önce GMF için kaleme aldığı Türkiye analizini SuperHaber Türkçeleştirerek okuyucusu ila paylaşmıştı.

GMF Ankara Direktörü şöyle diyor:

"Türkiye'de yakın zamana kadar, taraftarlarının ona olan bağlılığı, siyasi zekası ve doğru şekilde işleyen bir muhalefetin olmaması gibi çeşitli faktörler nedeniyle Erdoğan'ın seçimle mağlup edilemeyeceğine dair yaygın bir inanış vardı.

MEĞERSE İKTİDAR HAKLIYMIŞ: SEÇİMLER GERÇEK VE ADİL

Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişimi ve ardından gelen baskıcı yönetim ve OHAL sonrasında yeni bir inanış ortaya çıkmıştı: Türkiye artık seçim sonuçlarının önceden belirleneceği otoriter bir diktatör devletiydi. AK Parti ise, seçimlerin gerçek ve rekabetçi olduğunu ve muhalefetin gerçek bir kazanma şansı olduğunu savunuyordu.

AK Parti'nin argümanının doğru olduğu Mart 2019 yerel seçimlerinde kanıtlandı. Ankara ve İstanbul dahil büyükşehirlerin çoğunda muhalefet yerel seçimleri kazandı.

Sandıkları takip eden ve oyları koruyan sistem, aslına bakarsanız bugüne kadar sağlamlığını kanıtladı.

MUHALEFET SEÇİMLERİ KAZANIRSA NELER DEĞİŞECEK?

Türkiye, dış politikasının tarih, coğrafya, uluslararası sistem, bölgesel güç dengesi ve ulusal kapasite gibi faktörlerin yanı sıra değerler, kamuoyu ve iktidarın çıkarları tarafından belirlendiği ülkelerden bir istisna değil. Yapısal faktörler önemli, belki de baskın bir rol
oynamaya devam edecek.

TÜRKİYE'NİN UZUN VADELİ STRATEJİSİ DEĞİŞECEK

Yapısal faktörler bir ülkenin uzun vadeli stratejisini belirler. Ancak, bunun nasıl izlendiği, hükümette bir değişiklik olması durumunda önemli ölçüde değişebilir.

Siyasi bir hükümet değişimi durumunda Türk dış politikasının özü kadar stili de değişecek.

AK PARTİ GİDERSE ABD VE AB İLE SICAK İLİŞKİLER OLACAK

“Mevsim değişikliği” senaryosunda olduğu gibi sınırlı veya “iklim değişikliği” senaryosunda olduğu gibi kapsamlı olsun, demokratik reformlar Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri ile daha sıcak ilişkilere yol açacaktır.

DOĞU AKDENİZ'DE TÜRKİYE KRİZİ ETKİN ŞEKİLDE YÖNETİLEBİLECEK

Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Güney Kafkasya veya Libya üzerindeki farklılıklar öylece ortadan kalkmayacaktı. Bununla birlikte, daha sıcak ilişkiler, bunların büyük krizlere dönüşmeden daha etkin bir şekilde yönetilebileceği anlamına gelir.

MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ DESTEKLEMEYEN BİR HÜKÜMET DAHA GÜVENİLİR OLURDU

Türkiye, bölgesinde karşı karşıya olduğu diplomatik izolasyonu aşmak için Suudi Arabistan ve bölgesel ağının yanı sıra İsrail ile şimdiden bir uzlaşma arayışına girdi, ancak Müslüman Kardeşleri desteklemeyen yeni bir hükümetle bunun gerçekleşmesi çok daha güvenilir bir
şekilde yapabilirdi.

RUSYA İLE OLAN İLİŞKİLERİNDE NATO İLE ÇELİŞMEYECEK

Yeni gelecek hükümet, Türkiye'nin Rusya ile ilişkisini terk etmeyecek, ancak Batılı müttefiklerle daha sıcak ilişkilere sahip olan bir hükümet, muhtemelen bu ilişkiyi Türkiye'nin NATO üyeliğiyle çelişmeyecek şekilde çerçeveleyecektir.

DOĞU AKDENİZ'DE ZORLAYICI DİPLOMASİDEN VAZGEÇECEK

Ülke, yeni bir hükümet altında Doğu Akdeniz'deki çıkarlarının peşinden gitmeye devam edecek, ancak artık diplomatik olarak izole edilmeyecek, temel araç olarak zorlama yerine diplomasiyi kullanacak.

Kısacası, siyasi bir geçiş durumunda Türk dış politikası özü olmasa da üslubu değişecektir.

PEKİ ABD VE AB BUNUN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN NELER YAPABİLİR? FAZLA GÖZE BATIRMADAN, SESSİZCE PLANLANMALI...

Önemli bir soru, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bunların herhangi birinde nasıl bir rol oynayabileceğidir. Her şeyden önce resmi olarak Türkiye'nin iç siyasetinden uzak durmak zorundalar ve bu nokta fazla göze batırılamaz.

Ancak, siyasi bir değişiklik olursa -ve olduğunda, ABD'nin ve özellikle AB'nin nasıl tepki vereceği, Türkiye'nin yalnızca yüzeysel bir mevsim değişikliği mi yoksa temelden iklim değişikliği mi yaşayacağını etkileyebilir.

AB ÜYELİK VERMESE DE VİZELERİ KOLAYLAŞTIRABİLİR

AB üyeliği perspektifi, 1999–2005 yıllarında Türkiye'deki kapsamlı demokratik reformların arkasındaki ana itici güçlerden biriydi. AB şu anda üyelik için gerçekçi bir perspektif sunacak durumda değil, ancak gümrük birliğinin modernizasyonu, vize serbestisi, yeşil dönüşümün kolaylaştırılması ve dış politika diyaloğunun güçlendirilmesini içeren bir geçici paket de benzer bir rol oynayabilir.

ABD İSE TÜRKİYE'Yİ NATO'NUN ROTASINA GERİ SOKABİLİR

Amerika Birleşik Devletleri, yalnızca yaptırımlara dayanmak yerine Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemini terk etmeye teşvik ederek Türkiye'nin NATO'nun ana akımına geri dönmesine yardımcı olabilir. Bunlar, siyasi bir geçiş olması durumunda AB ve ABD'nin
Türkiye'de nasıl olumlu bir rol oynayabileceğinin sadece birkaç örneğidir.

ABD YENİ HÜKÜMETE NE TEKLİF EDECEĞİNİ SESSİZCE PLANLAMALI

AB ve ABD, seçimlere kadar bekle-gör yaklaşımını benimsedi. Bu makul bir yaklaşım olsa da, Türkiye'yi tekrar Batı'ya yönlendirmesine yardımcı olacak yeni bir hükümete ne teklif edeceklerini sessizce planlamaktan alıkoymamalı.

SİYASİ DEĞİŞİM DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDEN DAHA ERKEN YAŞANABİLİR

Herhangi bir hükümetin erken dönemi, gelecekteki yolunu belirlemede kritik öneme sahiptir..

Eğer AB ve ABD, nasıl tepki vereceğini düşünmeye başlamak için Türkiye'de siyasi değişimin olmasını beklerse, olayları bu yönde etkilemek için çok geç olabilir.

Yeni politikaların planlanması ve geliştirilmesi çok zaman alıyor, ancak bu kaçınılmaz bir sonuç olmasa da Türkiye'deki siyasi değişim de birçok kişinin tahmininden daha erken gelebilir."

UNUTMAMAK GEREK: BİDEN, SEÇİLMEDEN ÖNCE GAZETECİLERE NE DEMİŞTİ?

Yukarıdaki satırları yazan kişinin -ve daha birçoklarının- iplerini elinde bulunduran ABD Başkanı Joe Biden, 2020'deki başkanlık seçimleri sürecinde bir basın toplantısı yaparak Türkiye ve mevcut hükümeti hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:

'DARBE İLE DEĞİL, SEÇİMLE DEVİRECEĞİZ'

'Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile... (ç.n.: bkz. Yukarıda
bahsedilen ve NED, Soros ve GMF'nin Slovak seçimlerini yönlendirmesi vakası) Partisi, İstanbul'dan dışarı atıldı. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup yolunu açıyoruz.

TOBB...

German Marshall Fund 'Dış ve Güvenlik Politikaları Kıdemli Danışmanı' Ian O. Lesser'ın GMF Ankara Ofisi'nin bazı diğer personelleriyle birlikte TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu'nu makamında ziyaret ederken çekilmiş bir fotoğraf karesi, takip edecek yazılarımız için okuyucuya ipucu verebilir.

İŞ TURKCELL Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan CHP Sözcüsü Yücel'e tepki Türkiye'nin en seksi 4. kadını olmuştu! Melis Sezen'den şok sözler...
Sonraki Haber