Abdulkadir Selvi'den iki çarpıcı örnek!

Abdulkadir Selvi: Sorarım size, ülkesini satmayan Hakan Atilla mı daha milliyetçi yoksa Enver Altaylı mı?

ABD'deki, FETÖ motifli, "İran yaptırımları kumpas davasında" suçlu bulunan ve tutulduğu cezaevinden tahliye edilen eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla dün yurda döndü.

Hakan Atilla'yı İstanbul'da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından karşılandı.

ABD'deki Reza Zarrab davası ve Hakan Atilla'nın maruz bırakıldığı siyasi tutukluluk süreci hakkında dikkat çeken satırlar kaleme alan Abdulkadir Selvi, "milliyetçilik" kavramı üzerinden konuya yaklaştı.

Hürriyet yazarı Selvi, uzun yıllar Türkiye'de "milliyetçi" olarak bilinen ancak FETÖ ile ilişkisi tespit edilen eski MİT görevlisi Enver Altaylı ile Hakan Atilla'yı kıyasladı.

Selvi, "Sorarım size, ülkesini satmayan Hakan Atilla mı daha milliyetçi yoksa Enver
Altaylı mı?" diye sordu.

İşte Abdulkadir Selvi'nin o köşe yazısı;

- Hakan Atilla vatanını satmadı

HAKAN Atilla, Türk milliyetçiliğinin liderliğine soyunmuş birisi değildi.

Başarılı bir bankacı, namuslu bir Türk vatandaşıydı. Masum olduğu halde ABD’de hapis yatma pahasına devletini satmadı.

Hakan Atilla, Reza Zarrab davasında itirafçı olsa bir gün bile hapiste yatmayabilirdi. Zarrab davasında Halkbank Genel Müdür Yardımcısı sıfatıyla kürsüye “kıymetli tanık” olarak çıkar, Türkiye’yi suçlar, bunun karşılığında yüz binlerce dolar alır, ABD’de lüks içinde yaşardı. FETÖ’cü komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz, kendisini seküler bir yaşam tarzını esas almış biri olarak göstermiş, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden esinlendiğini söylemiş, Türkiye aleyhine tanıklık yapıp 50 bin dolar para, maaş ve ABD’de oturma iznini koparmıştı. Hakan Atilla’nın ondan eksik ne tarafı vardı?

Çünkü Hakan Atilla namuslu bir adamdı. Önüne serilen imkânlara, kendisine yapılan işbirliği tekliflerine rağmen hapis yatmayı göze aldı, ülkesini satmadı. Dün de başı dik, alnı açık bir şekilde Türkiye’ye geldi. Hakan Atilla, temyize başvurmasa daha önce de gelebilirdi. “Ben suçlu değilim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum” dediği için fazladan hapis yattı.

Reza Zarrab davası kirli ilişkiler ağının ortaya çıkması açısından öğretici oldu.

17-25 Aralık operasyonunun nasıl bir ABD-FETÖ ortak yapımı olduğu ortaya çıktı.

Zarrab davası, 17-25 Aralık’ın ABD’deki versiyonuydu. 17-25 Aralık’ta FETÖ eliyle Erdoğan’ı devirme operasyonu yapmışlardı. Zarrab davası ise ABD’de Türkiye’yi sıkıştırma operasyonuydu. 17-25 Aralık operasyonunun ilk günleriydi. Halk Bankası’ndan arayan bir görevli telaşlı bir şekilde “Bankaya girdikleri anda doğruca İran’la ilgili işlemlerin yapıldığı bölüme yöneldiler. Oradaki tüm verileri aldılar” deyip telefonu pat diye yüzüme kapatmıştı.

ZARRAB’A TÜRKİYE’DEYKEN TEKLİF EDİLDİ

Reza Zarrab’a sadece ABD’de Türkiye aleyhine tanıklık etmesi teklif edilmedi. O ahlaksız teklif Zarrab daha Türkiye’deyken yapıldı. FETÖ’den firari avukat Halil İbrahim Koca, 27 Aralık’tan sonra 5-6 Ocak tarihlerinde Metris Cezaevi’ne giderek Zarrab’a “Ek ifade ver. Seni savcıya götüreceğim. Ek ifade vermeden önce masada adli kollukla imzalanmış tahliye kâğıdını göreceksin” demişti. Peki Reza Zarrab neyin karşılığı tahliye olacaktı? FETÖ’cü avukat “Ek ifadende ‘Bu işi hükümetin bilgisi ve talimatı doğrultusunda yaptım’ de. İfaden bitince evine gideceksin” demişti.

FETÖ’cü avukatın İstanbul’da yaptığı “ahlaksız teklif” dava sürecinde ABD mahkemelerinde yapıldı. Zarrab, işbirliğini kabul ettiği için ABD’de lüks içinde yaşamını sürdürüyor. Ama Hakan Atilla, ülkesini satmadığı için aylarca hapis yatmıştı.

Zarrab davasına bakınca FETÖ operasyonlarının ne kadar “Made in ABD” damgalı olduğunu fark ettim.

ABD-FETÖ KOZASI

ABD’deki Zarrab davasının tanığı 17-25 Aralık operasyonu sırasında İstanbul Emniyeti’nde “Kabineyi burada toplayacağız” diye meydan okuyan FETÖ’cü komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz’dı.

Davaya bakan hâkim Richard Berman, 17-25 Aralık’tan 5 ay sonra 6 Mayıs 2014 tarihinde FETÖ organizasyonu olan bir etkinlik kapsamında Türkiye’ye gelmiş bir isimdi. FETÖ’cülerin düzenlediği “adalet ve hukuk” paneline katılarak, “Tek adam iktidarının tersi olan hukuk devletinin Türkiye’de tehdit altında olduğu bir sır değildir” diye bir konuşma yapıyordu. Zarrab davası hâkimi Berman’ın Four Seasons Hotel’deki bir gecelik otel ücreti olan 480 Euro da yine FETÖ’cü YKK Group tarafından ödenmişti. ABD ve FETÖ tarafından bir koza gibi örülmüş.

ENVER ALTAYLI’NIN MİLLİYETÇİLİĞİ

Yazının girişinde Hakan Atilla ile Türk milliyetçiliği ilişkisini neden kurdum?

Hatırladınız mı, Zarrab davasında Türkiye aleyhinde tanık olarak kullanmak için ABD’ye kaçırılmaya çalışılan eski bir MİT görevlisi vardı? İsmi Mehmet Barıner’di. Özelliği ise MİT’te görev yaptığı süre zarfında Zarrab’ı izlemesiydi. Barıner kaçırılabilseydi ABD’de tanık kürsüsüne çıkacak ve Türkiye’yi suçlayacaktı. MİT’ten FETÖ’cü olduğu için ihraç edilen Barıner’i yurtdışına kim kaçırmak istemişti? MİT’in ve Jandarma’nın ortak operasyonuyla yakalanan eski CIA ajanı Enver Altaylı. Bir dönem MİT’te de görev yapan Altaylı, Soğuk Savaş döneminde CIA’de Türk cumhuriyetlerinden sorumlu birimin yöneticilerindendi.

Enver Altaylı’nın FETÖ’nün Türkiye sorumlusu Mustafa Özcan’la 90’lı yıllarda başlayan güçlü ilişkileri ortaya çıktı.

Türk dünyasının önde gelen milliyetçilerinden olan Enver Altaylı, Zarrab davasında Türkiye aleyhine tanıklık yapması için eski bir MİT’çiyi yurtdışına kaçırmaya çalışıyor, milliyetçilik konusunda bir iddiası olmayan Hakan Atilla ise önüne konulan milyonlarca doları elinin tersiyle itip ülkesini satmamak için cezaevinde yatmayı göze alıyor.

Sorarım size, ülkesini satmayan Hakan Atilla mı daha milliyetçi yoksa Enver
Altaylı mı?

YAZINI ORİJİNAL METNİ İÇİN TIKLAYIN

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan canlı yayında önemli açıklamalar Kemal Can Serveti Ne Kadar? Can Holding Şirketleri Nelerdir? Asıl soru bu: Türk medyasını kim yönetiyor?
Sonraki Haber