Abdülkadir Selvi'nin, Enver Altaylı-Mehmet Barıner iddiasına yanıt var!

Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü yazısında FETÖ’den tutuklanan MİT’çi Enver Altaylı’nın da dahil olduğunu iddia ettiği adam kaçırma olayını yazdı. Bu yazıya Altaylı'nın ailesinden cevap geldi.

Aileden gelen yanıtı aynen yayınlıyoruz...

Hürriyet Gazetesi Yazarı Abdulkadir Selvi'nin "CIA'nin Zarrab için MİT'çi kaçırma operasyonu" başlıklı Yazısına Ailenin Cevabıdır

- Yenişafak Gazetesi Ankara Temsilciliğinden Hürriyet Gazetesi Yazarlığına geçiş yapan, Sn Devlet Bahçeli ile yaşadığı polemikte görüldüğü üzere Milliyetçi camiaya karşı hasmane tutumuyla bilinen, Pensilvanya'da Fetö Terör Örgütü liderini ziyaret eden gazetecilerden, basın camiasında "Gülen'in hediye ettiği tesbih üzerinde iken başına kaza bela gelmeyeceğine inanacak kadar Gülen'e hayranlık beslediği" iddia edilen Abdulkadir Selvi'nin hukuk katliamı yaptığı yazısını şaşkınlıkla okuduk.

- Biz Abdulkadir Selvi'yi, "Yenişafak Gazetesi muhabiri İlhan Toprak'ı Anadolu Ajansı Cumhurbaşkanlığı muhabirliğine geçişine referans olduğu ve 15 Temmuz sonrasında Sn Cumhurbaşkanımızın Pakistan ziyaretine kadar uçaktan inmeyen şahısta bylock çıktıktan sonra dahi onu adaletten kaçırmak amacıyla sağı solu arayarak ortalığı ayağa kaldırdığı" iddialarıyla tanıyoruz.

- Türk kamuoyu, iletişimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle Sn Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın darbeyi eniştesinden öğrenmesinin şokunu atlatamamışken, Sn Selvi'nin yazısıyla darbe başladığı saatlerde MİT Müsteşarı Sn Hakan Fidan ile yemek yemekte olan Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in de darbeyi eşinden haber aldığını öğrenmiş ve şaşkınlık bir kat daha artmıştı.

- Öncelikle Sn Selvi'ye, Mehmet Barıner adındaki eski MİT Mensubu'nun MİT'e 2013 yılında girip 2016 sonrasında atıldığını teyit etmesi nedeniyle teşekkür ediyoruz. Bu durumda daha önce kendilerine "servis" yapılan bazı köşe yazarlarının iddia ettiği üzere Barıner, 657 devlet memurları kanununa göre hizmet süresi yetmediği için Üst Düzey bir MİT'çi/Devlet görevlisi olamaz.

- Gelelim Sn Selvi'nin "Barıner'in MİT'te bulunduğu süre boyunca Zarrab dosyasıyla ilgili olarak son derece hassas olan İran masasında çalışıyordu" iddiasına... Hiç kimse neden devletin güvenlik istihbaratını yürütmekten sorumlu olan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Fetö terör örgütünün emniyetteki uzantıları tarafından hedef alındığı hain 7 Şubat 2012 operasyonu sonrası, Barıner'i teşkilata almasını ve hatta Müsteşara yönelik suçlamaların merkezinde yer alan İran masasında görevlendirilmesini sorgulamıyor?!

- Soruyoruz: Mehmet Barıner'i Fetö ile mücadelenin başladığı dönemde MİT'e kimler aldırdı, kendisine kimler referans oldu, şahsın güvenlik soruşturmasını kimler yaptı, hangi sıralı amirler MİT'e girişini onayladı, kendisini İran masasına kimler seçerek yerleştirdi, 15 Temmuz sonrasına kadar kendisini kimler himaye etti? Bu sürecin sıralı sorumluları bir ceza aldı mı? Yoksa tüm bunları da Enver Altaylı mı yaptı?!

- Yine soruyoruz: Sn Selvi'nin iddiasıyla "Mehmet Barıner'in İran masasında görevlendirilmiş olması" ihmalkarlığı ile bugün Türkiye'nin başına uluslararası arenada gaile açan Rıza Zarrab'ın, hedef olduğu ülke Amerika'ya şaibeli "kaçışı" arasında bir bağlantı var mı? Şayet muhtemel ihmalkarlığın yaşanan krizle bir bağlantısı varsa, Barıner'i Zarrab dosyasıyla görevlendirenlerin ihmalkarlığı da yargıya taşınacak mı?

- Sn Selvi'nin CIA operasyonu olarak anlatmaya başladığı yazıdaki tüm iddialar hangi koşullarda ne karşılığında "itirafçı" yapıldığı belli olmayan bir Fetö terör örgütü üyesinin iddialarına dayanıyor. O iddiaların Sn Enver Altaylı'nın damadı tarafından teyit edilip edilmediği de bilinmiyor. İddiaların Sn Altaylı tarafından teyidine dair tek iddia ise yine aynı terör örgütü üyesinin "müsterih olun" şeklinde Enver Altaylı'nın whatsuptan kendisine aradığına dair iddiası. Görüldüğü üzere Fetö terör örgütü üyesi olarak itirafçı olan birinin iddiaları, yine kendi iddialarıyla teyit ediliyor?!

- Sn Selvi'den "müsterih olun" şeklinde Enver Altaylı'ya nispet edilen telefon görüşmesine dair bir belge veya bir tape var ise yayınlamasını rica ediyoruz. Aksine Sn Enver Altaylı'nın güvenlik birimlerinin teknik takibinde olan ve kendisini bilmediği bir telefonla arayan Mehmet Barıner'i terslediğine dair belge ve tapenin bizzat dava dosyasında olduğunu iddia ediyor ve eli uzun olan Sn Abdulkadir Selvi'nin yüreği yetiyorsa bu tapeyi de bulup yayınlamasını bekliyoruz.

- Ceza hukuku açısından suçun ve cezanın kanuniliği ilkesi gereği Sn Altaylı'nın, mezkur Terör Örgütü üyesinin iddialarını teyit edecek bir eylem içerisine girip girmediği ortaya konmalıdır.

Bir kere söz konusu iddialar, sıradan namuslu temiz ve masum bir Türk vatandaşının iddiaları değildir. Sn Selvi'nin masumane bir dille iddialarına yer verdiği şahıs, olayın kendisinden de anlaşılacağı üzere mensup olduğu terör örgütünün MİT'i hedef aldığı süreçte MİT'e ve üstelik en hassas noktasına sızabilmiş "sinsi" biridir.

- Güvenlik güçleri, Altaylı'nın söz konusu sinsi teröristin iddialarını doğrulayacak şekilde hangi eylemlerde bulunduğunu ortaya koymalı, örneğin filancadan sahte pasaport çıkarttı, filanca kargo şirketiyle bizzat görüştü gibi somut eylemleri yüce Türk milleti adına hareket eden mahkemeye sunmalıdır.

- Bir kere Sn Altaylı ile Barıner arasında Barıner'in terslendiği telefon görüşmesi dışında hiçbir irtibat/iltisak yoktur. Altaylı'nın damadı Metin ile Barıner arasında bir iltisak kurulabilecek iken aynı durum Sn Altaylı açısından kesinlikle geçerli değildir.

- Polislik önce iddia edip, sonra o iddiayı ispat edebilmek ve üst makamları boşa düşürüp rezil etmemek amacıyla, 73 yaşında kronik hastalıkları olan yaşlı birini tansiyonu 19'larda tecrit hapsine alıp, aynı hapishanede basit bir nakil sırasında 11 saat eli kelepçeli araçta bekletmek suretiyle eziyet ederek istediği itirafları almak değildir.

- Gazetecilik de Fetöcülerin Ergenekon operasyonları sürecinde yaptırdığı gibi tetikçilik yapmak, masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkelerini hiçe sayarak bir sülaleyi karalamak, mesnetsiz iddialarda bulunmak ve ortaya attığı iddiaları sorgulamamak hiç değildir.

- Karşımızda Fetö terör örgütü üyesi sinsi bir eski MİT Mensubunun bulunduğu açıktır. Eğitimli ve sinsi bu eski MİT mensubunun teşkilattan atıldıktan sonra normal şartlarda derhal adliyeye sevk edilmesi gerektiği malumdur. Durum bu iken serbest bırakılan eğitimli şahsın kendi kurumunca takip edildiğini bilmesi beklenir. Hal bu iken neden söz konusu sinsi şahsın Enver Altaylı'yı örneğin internet üzerinden bir programla değil de takip edilen telefonuyla aradığı büyük bir soru işaretidir. Acaba sinsi terörist, bir "iz bırakmak" mı istemiştir?! Bunun talimatını kim veya kimlerden almıştır?! Polis teşkilatımız bu kadar basit ve yalın bir şüphenin neden üzerine gitmemektedir?!

- Bize göre FETÖ terör örgütü, kendisi aleyhine ABD'de en etkili makamlar nezdinde lobi faaliyeti yürüten (elimizde belgeleri var), örgütün üst düzey bir ismini elemanlaştırmayı biri adliye diğeri sivil iki üst düzey devlet yetkilisine teklif eden Enver Altaylı, tersten yürütülen bir operasyonla cezalandırılmaktadır. Altaylı'nın devlet lehine, örgüt aleyhine girişimi bir terör örgütü üyesinin itirafı marifetiyle mahkum edilmektedir.

- Sn Selvi, kendilerine servis yapılan diğer yazarlar gibi Sn Altaylı'nın Gezi süreci ve 17/25 Aralık'ta Mustafa Özcan ile telefon irtibatlarından söz etmektedir. Evvela 17/25 Aralık kriterine göre bu suç değildir. Öyle ki 15 Temmuzdan aylar öncesine kadar Mustafa Özcan ile doğrudan koruma telefonundan görüştüğü iddia edilen çok üst düzey eski bir devlet yetkilisinin olduğu iddiası çeşitli çevrelerde konuşulmaktadır.

- Sn Selvi'ye biz soruyoruz: Sn Enver Altaylı, hem gezi hem 17/25 Aralık sürecinde Mustafa Özcan ile kurduğu irtibat ile 15 Temmuz şehidimiz Sn Erol Olçak'ı Mustafa Özcan ile 2 kez buluşturmuş olabilir mi? Bu buluşmaları devlet görevi mahremiyeti düşüncesiyle konuşmayan Altaylı'nın aleyhine kullanmak insaf ve vicdana sığar mı? Hts/baz kayıtları incelendiğinde aynı mekanda Olçak/Özcan/Altaylı tespit edilirse yüzünüz kızarır mı?

- Yenimahalle'de irtibatları güçlü olduğu belli olan Selvi'ye bir soru da biz soralım: Kamuoyuna yansıdığı üzere Fetö'nün uzun süre MİT İmamlığını Sinan kod adıyla Murat Karabulut yapmıştır. Karabulut, sivil bir memur iken belki de MİT'e dışarıdan nezaret etmenin zahmet ve meşakkatine katlanmasın diye bizzat MİT'e alınmış mıdır? Alınmış ise kimin döneminde kimlerin imzasıyla alınmıştır? Yanıtınızı bekliyoruz!

Halk TV Sahibi Cafer Mahiroğlu Kimdir, Kaç yaşında, Nereli? Serveti! TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor? Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu!
Sonraki Haber