Afrin’den Sonra!

Değerli dostum Vahap Coşkun,‘’Afrin’in Ötesi’’ adlı son makalesinde son derece değerli analizler yaptı. Bunlarda bir tanesi ABD’nin artık Suriye’de kalıcı olduğuna dair tespitinin dayandığı reel nedensellikler zinciridir. Şöyle diyor Vahap Coşkun söz konusu yazısında: ’’… Ancak Fırat’ın Doğusu bir ihtilaf konusu olarak yerli yerinde duruyor. ABD’nin Fırat’ın Doğusunda kalıcı olduğuna dair bir şüphe yok artık. Dahası Washington’da İran’ı çevreleme siyasetinin savunucularının güç kazanmasıyla birlikte bu kalıcılığa daha fazla değer atfedileceği de muhakkak. ABD şu anda bu kalıcılığı PYD/YPG ile devam ettirme eğiliminde.’’

Ben de artık ABD’nin Fırat’ın doğusunda kalıcı olduğuna inanıyorum. Afrin’i bir meydan muharebesine dönüştürmeden, çekilmek suretiyle PYD/YPG’nin almış olduğu bu kararın, İran ve Rusya’dan çok ADB imzası taşıdığına inanıyorum. Rusya hava sahasını Türkiye’ye açarak, Afrin konusunda iki önemli amaç güdüyordu. Birincisi; PYD/YPG güçlerinin Esad rejimi ile varolan ilişkilerinden faydalanarak, Afrin kasabasını anlaşma yolu ile Esad rejimine teslim etmek. Bu fikrin gerisindeki baskın düşünce YPG/PYD Afrin’i Türkiye’ye bırakmak yerine mutlaka Esad rejimine bırakacaklarını yeğleyecekleri düşüncesiydi. Nitekim yapılan bir dizi görüşmeden sonuç çıkmayınca bu plan çöktü.

İkincisi; hava sahasını Türkiye’ye açarak herhalükârda Türkiye’ye jest yapmak ve mevcut Rus Türk ilişkilerini daha sağlam zemine taşımak arzusuydu. Anlaşılan ikinci amaç gerçekleşti. Ama ben bu amacın son tahlilde Rusya’nın Suriye politikasına hizmet etmediğini düşünüyorum. Çünkü Rusya, İran ile birlikte bütün gücüyle Esad rejiminin tek egemen iktidar olması peşinde koşuyor. Doğu Guta’ dan sonra İdlip ve sonra da Afrin, bu stratejinin çözmek zorunda olduğu sorunlar. Eğer karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bir çözüm formülü bulunmazsa eninde sonunda Afrin’de Rejim Güçleri ile Türkiye karşı karşıya gelecektir.

Hafızamızı biraz zorladığımız zaman ABD’nin daha 20 Ocak’ta ‘’ Afrin bizi İlgilendirmiyor’’ dediğini hatırlayacağız. Sonuç itibarıyla bu ilgisizlik siyasetinin PYD/YPG üstünde etkili olduğunu düşünüyorum. PYD/YPG, hava sahasını Türkiye’ye açan Rusya ve İran’ı dinlemek yerine ABD’nin stratejisine boyun eğerek bu kararı aldıklarını tahmin ediyorum…
Bu durumun gerçekte de böyle şekillenmiş olduğuna dair elimde önemli göstergeler var:
Birincisi; PYD/YPG ABD ‘nin desteği ve teşvikiyle, Rusya ve İran’ın paniklemesine yol açacak şekilde operasyon alanını genişletti. Genişleyen bu bölgelere Pentagon ve CIA askeri üs ve merkezler kurdu. Rakka, Tabka ve Deyr el Zor gibi yerler için ağır bedel ödeyen YPG/PYD, bunun sonucu olarak sahada ABD’ye daha bağımlı hale geldi. Genişleyen alanların kontrolü ve sevk ve idaresi, ABD’ye koşulsuz itaat etmesini zorunlu hale getirdi.
İkincisi; kanton sisteminden ‘’Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’’ sistemine geçiş yapmak oldu. Bu durum hem PYD/YPG’nin iktidar olma hayallerine daha uygun bir sistematikti hem de federasyonun ilanı Suriye’nin toprak bütünlüğüne dönük bir tehditti. Esad rejimi, İran ve Rusya bundan rahatsız oldu. Üçüncüsü; Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervlerini de kapsayacak şekilde büyüyen bu bölge açık ki Afrin’e tercih edildi.
Bütün bu olgulara baktığımız zaman, ortaya çıkan gerçek şu oluyor; ABD, Suriye’de kalıcı. YPG/PYD ile ABD ortaklığı hala çok ciddi sorun ve krizlerin odağında ve her an her şey yeniden başlayabilir.

Tüm yazılarını göster