Ahmet Kekeç'ten müthiş iddia! "Cumhurbaşkanının cesedini çöplüğe atacaklarmış!"
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'ten, Taraf gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ahmet Altan'la ilgili müthiş bir iddia geldi... Kekeç, ismini anmadan "Bir romancı" diyerek bahsettiği Altan'ın darbeden önce “Erdoğan’ı öldürecekler, cesedini bir çöplüğe atacaklar...” dediğini iddia etti.
Bir bölümü salıverildi... Diğer bölümünün "tutukluluk" halleri devam ediyor.
FETÖ üyesi değiller.
Biliyoruz.
Mahkeme de, “Bunlar FETÖ üyesidir” demiyor zaten.
İsterseniz önce “FETÖ’cü değilim” sözünü üstün bir meziyet gibi taşıyan arkadaşın yazdıklarına bir bakalım (köşesinden aynen aktarıyorum): “Bu cihatçılar İstanbul üzerinden Suriye’ye aktıkça orada güçlenip örgütlenecekler... Silah, mühimmat ve bilumum lojistik destek bunlara Türkiye üzerinden aktarılacak. Türkiye, radikal İslamcı silahlı örgütlerin geri üssü olacak. Türkiye’de serbestçe propaganda yapacaklar, savaşçı devşirip Suriye’ye yollayacaklar. Bu iki-üç haftada radikalleştirilen İslamcı sergerdeler orada kafa kesecekler, sivilleri katledecekler ve birer ölüm makinesine dönüşecekler.”
Biraz daha devam etsin: “Bu politikaların (Türk hükümetinin politikalarını kastediyor) neticesinde, Irak’taki El Kaide ve Suriye’deki El Kaide eğilimli yabancı cihatçılar 2013’te birleşip IŞİD’i oluşturdular. Bu cihatçıların bir kısmı aynı transit merkezini, yani İstanbul havaalanlarını kullanıp geldikleri ülkelere geri döndüler.”
Bunlar Cumhuriyet yazarının sabuklamaları.
Neredeyse bütün yazdıklarıyla “delilin nedir birader?” sorusuna muhatap olan ama iddialarını kanıtlamamak gibi bir konfora sahip bulunan bu zat, bir yazısında da ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’la “gazeteciler olarak” yaptıkları bir toplantıyı deşifre etmişti.
Biden gazetecileri toplamış, demiş ki “Can Dündar’ı kurtarmaya geldim...”
Dediği gibi oldu.
Joe Biden, Can Dündar’ı kurtardı.
Gevşek ağızlı Cumhuriyet yazarına da bu övüncü yazmak ve işbirliği yaptığı kişiyi ele vermek düştü.
FETÖ üyesi değiller ama FETÖ’yü harekete geçiren mekanizmalarla (“Türkiye düşmanlığı”temelinde) pek bir imtizaç ediyorlar.
Bir başkası...
Liberal bir Profesör...
FETÖ darbesinin siyasal/ideolojik altyapısını oluşturmak için elinden gelen her melaneti sergileyen bu adam, “Hükümet, dışarıdaki çetelere illegal silah yardımı yapıyor” diye yazmıştı.
Hangi çeteler bunlar?
Ne tür silahlar gönderilmiş?
Gönderilen silahlar hangi eylemlerde kullanılmış?
Bu soruların cevabı yok.
Tutuklu bulunduğu ve hakkında “iddianame” tanzim edildiği için “iktidar tarafından susturulan mağdur muhalif” rolü oynuyor ama “Neden yalan yazıyorsun? Neden Türkiye’nin kurtuluşunu iç savaşın kanlı cehenneminde arıyorsun? İç savaş mı istiyorsun?” sorularına cevap veremiyor.
Maksat Türkiye’yi “savaş suçlusu” gösterecek FETÖ kampanyasına içerik üretmek olunca, her türlü yalan meşrulaşıyor.
FETÖ’cü değil ama FETÖ “yordamlarını” kullanmada oldukça mahir.
Bir başkası...
Bir romancı...
Kardeşi liberal Profesör gibi “Türkiye’nin kurtuluşunu bize çok acı çektirecek büyük bir alt üst oluşa” bağlayan, sıklıkla başvurduğu FETÖ temalarına rağmen utanmadan “Ben FETÖ’cü değilim, bağımsız bir yazarım” diyebilen bu zat da şöyle buyurmuştu: “Erdoğan’ı öldürecekler, cesedini bir çöplüğe atacaklar...”
Bunu “temenni” sadedinde söylemişti.
Sonra da (elbette yine “temenni” sadedinde) bombasını patlatmıştı: “Türkiye sokaklarında tank görülmeden, iç savaş çıktığı anlaşılmaz.”(Aynı zatın “Erdoğan halk ayaklanmasıyla gidecek” demişliği de vardır.)
15 Temmuz akşamı tanklar “iç savaş çıkarmak için” sokaklara çıktı.
Marmaris’e hareket eden suikast timlerinin hedefinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan vardı. (Erdoğan’ı öldürüp cesedini çöplüğe atacaklardı. Romancıyı yalancı çıkarmayacaklardı.)
Önce darbenin ideolojik altyapısını hazırlıyorlar, sonra darbede izlenecek yöntemleri deşifre ediyorlar; içeri alınınca da “Biz FETÖ’cü değiliz” diyorlar.
FETÖ’cü değiller ama FETÖ’yle “fikir birliği” içindeler.
Gevşek ağızlı oldukları ve “emanet edilmiş” (!) bilgileri muhafaza edemedikleri için de, kendilerini daha fazla gizleyemiyorlar.