Ali Sunal, "Güldür Güldür Show"u çığrından mı çıkarıyor?
Serbestiyet yazarı Atilla Yayla'dan bir Ali Sunal eleştirisi...
- Ali Sunal’ın “Güldür Güldür Show”daki müdahaleciliği
“Güldür Güldür Show” birkaç meziyeti sayesinde insanların yoğun ilgisini çekiyor ve gelişerek yoluna devam ediyor. En başta vurgulanması gereken, senaristlerin hayatı gözleme, insan davranışlarını tespit etme, halk arasındaki her tür dili belleme yeteneği. Bir diğer özellikleri, siyasetin, günlük polemiklerin baştan çıkartıcı cazibesine kapılmamaları; illâ da ideolojik propaganda yapma saplantısından uzak durmaları; skeçleri siyasî ve ideolojik mücadelelerin aracı kılmamaları.
Merhum Kemal Sunal en sevdiğim komedyenlerdendi. Bütün filmlerini ezberledim. Başka birçok vatandaş gibi, bazı filmlerini her ne zaman karşıma çıksa tekrar seyrediyorum. Kemal Sunal o kadar başarılıydı ki, filmlerini çekerken çok küçük veya doğmamış olan kimselerin dahi, filmleri üzerinden ona sevgi ve saygı beslediğine dair birçok gözlemim var. Demek ki Kemal Sunal’ın filmlerindeki gibi saf, iyimser Anadolu çocuğu olmak, temizliğin daima galip gelmesi toplumda bir karşılık buluyor.
Bazen babaların mesleği çocukları tarafından takip edilir. Çocuklar babanın maddî mirasından olduğu gibi manevî mirasından da yararlanır. Böylece işe sıfırdan başlamamış olur. Sanırım Ali Sunal da bu durumda. Büyük bir sanatçının yine oyuncu olan oğlu. Başarılı işlere imza atmakta olan bir yetenek.
Ne var ki Ali Sunal’ın yaptığı şeylerin beni rahatsız ettiği, bazen kızdırdığı bir yer var: Show tv’de yayınlamakta olan “Güldür Güldür Show” programındaki kimi karar ve hareketleri. Daha doğrusu, skeçlerin akışına yaptığı müdahaleler.
Haddini bilmeye çalışan bir insanım. Sanattan fazla anlamam. Bu yüzden tiyatro sanatı ve komedyenlik üzerine ahkâm kesecek değilim. Şimdi söyleyeceklerim bir amatörün, meraklı bir seyircinin düşünceleri olmaktan öteye geçemez. Ama yine de yazıp yazmamayı bir süredir düşündüğüm noktaları dile getireceğim. Beni bu konuda cesaretlendiren, eleştirilerimi paylaştığım birkaç arkadaşımın benimle hemfikir olması. Bunun yanılma, saçmalama ihtimalini azalttığını düşünüyorum. En azından öyle olmasını diliyorum.
Derdin kasvetin bininin bir para olduğu bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlarımız arasında somurtkanlık, bezginlik, karamsarlık çerez tüketimi kadar yaygın. Böyle bir sosyal ortamda bizi gündelik hayatın ağır streslerinden uzaklaştıracak güldürü tipi sanat çalışmalarına çok ihtiyaç var. Televizyon ise hâlâ aşılamamış bir eğlence aracı olarak bu çalışmaların halka ulaşmasına en büyük katkıyı yapabilecek durumda.
“Güldür Güldür Show” tam da böyle bir program. Birkaç meziyeti sayesinde insanların yoğun ilgisini çekiyor ve gelişerek yoluna devam ediyor. En başta vurgulanması gereken, elbette senaristlerin hayatı gözleme, insan davranışlarını tespit etme, halk arasındaki her tür dili belleme yeteneği. Tüm senaristlere şapka çıkarıyorum. Onlar kadar yetenekli olsam akademisyenliği bırakıp komedi senaryoları yazardım. “Vermeyince mabud neylesin Mahmud” deyip yerimde oturuyorum. Senaristlerin bir başka üstün özelliği, siyasetin, günlük polemiklerin baştan çıkartıcı cazibesine kapılmamaları; illâ da ideolojik propaganda yapma saplantısından uzak durmaları; skeçleri siyasî ve ideolojik mücadelelerin aracı kılmamaları. Hiçbir toplum kesimini öteleme, ayıplama, aşağılama gibi yanlış ve kötü yollara başvurmamaları. Programın ikinci meziyeti oyuncuların büyük yetenekleri. Programdaki tüm oyuncular birbirinden kıymetli ve kabiliyetli. Eminim uzun saatler çalışıyor, çok ter döküyorlardır. Hepsini tebrik ediyorum. Programın yapımcısının ve yönetmeninin de --ekipleriyle birlikte -- büyük katkıda bulunduğundan şüphe duyulamaz. Hepsine teşekkürler.
Ali Sunal programda âdetâ bir üstat gibi onurlandırılmakta. En az onun kadar başarılı olan -- ve muhtemelen aynı kuşaktan -- bazı oyuncuların da aralarında bulunmasına rağmen, tüm oyuncu ekibi ona saygı ve sevgi göstermekte. Bu da ekip çalışmasının çok zayıf olduğu ve bir türlü kurum kültürünün yaratılıp korunamadığı ülkemizde çok takdire şayan. Ancak Ali Sunal’ın programda yaptığı bazı müdahalelelere ihtiyaç olup olmadığı bence tartışılır.
Zaten skeçlerin olağan akışı sırasında onun varlığını seyirciler de oyuncular da doğal olarak unutuyor. Gelgelelim, belki de bu unutulmuş olma hissiyatıyla, Ali Sunal bazen sık sayılabilecek şekilde akışı kesiyor ve oyunculara -- sadece veya ağırlıklı olarak -- hareketlerini daha sert, daha dramatik hâle getirmeleri için talimat veriyor ve telkinde bulunuyor.
Bir kere daha belirteyim, ben tam bir amatörüm. Boyumdan büyük lâflar etmek istemem. “Güldür Güldür Show”da oyuncuların hareketlerinin tuhaf ve abartılı olmasının programın özelliklerinden biri olduğunu biliyorum. Tür bunu gerektiriyor. Ancak diğer taraftan biliyoruz ki iyi komedi sadece hareketle yapılamaz. İyi komedi zekâ gerektirir ve zekâ ışıltısı hareketten çok sözle dışa vurulur. “Güldür Güldür Show”un senaristleri bu bakımdan zaten çok başarılı. Bilhassa sözlerle hareketler uyuştuğunda skeçler tadından yenmez oluyor. Ali Sunal’ın müdahaleleri bana çoğu zaman gereksiz görünüyor. Çünkü abartının abartılmasını talep ediyor ve bu da çoğu zaman göze kıymık gibi batıyor. Şimdiye kadar seyrettiğim programlarda Ali Sunal’ın müdahaleleri hep abartıyı abartma talebi şeklinde oldu; hiç tersine rastlamadım. Bu bence sanatçıların insicamını bozuyor, sözleri olmaması gerektiği gibi önemsizleştiriyor. Ayrıca oyuncuların işini zorlaştırıyor. Skeçte oyuncu(lar) normal performansına dönene kadar âdetâ bir sapma yaşanmış oluyor.
İşte bu yüzden, bence -- sahne arkasında, senaryo yazımındaki vb katkısı nedir bilmem ama -- “Güldür Güldür Show”da Ali Sunal’ın işi sadece skeçleri takdim etmek ve salondaki seyircilerle kısa diyaloglara girmek olmalı. Ali Sunal oyunculara sahnede olur olmaz müdahale etmekten uzak durursa “Güldür Güldür Show”un daha lezzetli olacağına inanıyorum.