Altan Elmas, Taksim Camii hakkında ilk kez konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkan adayı olduğunda hedeflerinden biri olan Taksim Camii inşaat sürecini tamamlayarak bugün kapılarını açtı. İlk kez 17 Şubat 2017 yılında temeli atılan ve uzun süredir beklenen Taksim Camii'nin inşaatını üstlenen Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Altan Elmas, projeyle ilgili ilk kez konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkan adayı olduğunda hedeflerinden biri olan ve ilk 17 Şubat 2017 yılında temeli atılan, uzun süredir bekleyişin sürdüğü Taksim Camii İnşaat sürecini tamamlayarak bugün kapılarını açtı.
Taksim Camii'nin inşaatını üstlenen Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Altan Elmas, bugüne özel Beyoğlu Belediyesi tarafından hazırlanan ve Camiinin açılışıyla birlikte dağıtımı olacak gazeteye verdiği özel röportajda camiinin 4 yıllık yapılandırılma sürecini anlattı.
Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Altan Elmas, Beyoğlu Belediyesi gazetesinin Taksim Camii Özel sayısına şu açıklamalarda bulundu:
“Burasının, Taksim Camii olarak büyük bir hikâyesi var. Bu hikâye aslında Osmanlı’nın son dönemi ve Türkiye’nin, cumhuriyet dönemi dâhil, iç siyasetinin ve belki de bağımsızlığının bile içinde kodlarının olduğu bir olgu. Caminin içine bunların hepsi sığar mı derseniz? Sığıyor. Her birinin bir ucundan meselenin içerisinde bağı var. Islahat Fermanı’ndan sonra Batı baskısı ile burada sosyal dokuda değişiklik kararı alınıyor. Onunla beraber Hristiyan tebaa daha bir görünür, daha etkin hale gelmeye başlıyor. Beyoğlu, daha kurtarılmış bölge havasına giriyor. 93 Harbinden sonra, şu an karşıda gördüğünüz Aya Triada Kilisesi’ni Ruslar yaptırıyor. 93 Harbi’nden sonra Rusların bazı şeyleri baskı ile şart koştuğunu görüyoruz. O dönem çok baskılanmış bir Osmanlı yönetimi var ve Rusların verdiği para ile de Aya Triada Kilisesi yapılmış oluyor. Oradan da başlayan, Taksim’e cami yapma fikriyatı var.”
MİHRAPTA ESMA-ÜL HÜSNA
Bütün mihrap alnına Esma-ül Hüsna’yı yazdık. Selçuklu’da ve Osmanlı’da hiçbir mihrapta Esma-ül Hüsna yoktur. Bütün Esma-ül Hüsna’nın bu şekilde olduğu mihrap için de Hattat Davut Bektaş hoca ile çalıştık. Onun da çok güzel bir tasarımı oldu. Çünkü dar bir alan, Esma-ül Hüsna çok fazla ve onun oraya yazılmasını istemiştim. Fikir bana ait. Dışarıdan bakınca taşa bir desen işlenmiş gibi algılansın, ama yakından bakınca onun Esma-ül Hüsna olduğu idrak edilsin diye düşündük. Çok isti i bir yazıdır. İsti i yazı okumayı bilen ancak okuyabilir oradaki yazıyı. Yine minberimiz de özgün bir tasarım kullandık. Pirinçle karıştırdık, külahını modernize ettik, bambaşka bir külah kullandık. Taşlara pirinç oyduk, yerleştirdik. Yine dışarıda kullandığımız aero cream taşını, mihrap, minber ve kürsüde bir ton koyu olarak uyguladık.”
ATÖLYE VE KÜLTÜR ALANLARI
“Genel mimari açısından, burası sadece bir cami değil... Taksim Camii Külliyesi burası. Cami var, kapalı ibadet mekânları, açık, yarı açılan kapalı alanlarımız var. Toplam 3 bin kişi kapalı, bin kişi de açık alanında namaz kılabilir. Tüm mekânlarla beraber 6 bine yakın kapasitesi var. Eksi bir katı, konsolosluk tarafından açığa çıkan bir kat, bir miktar da Tarlabaşı tarafından açığa çıkıyor. O bölümü komple kültür alanı yaptık. Orada caminin ana mahfil katının altını komple kolonsuz olarak aynı şekilde geçtik. Aşağı yukarı 30 metreye 30 metrelik çok büyük bir açıklıktır. Orada da köprü kirişlerinde kullandığımız tekniği kullandık. Bunların dışında bir tane büyük çok amaçlı salonumuz var. Dijital kütüphane gibi kullanılacak bir mekânımız var. Kültür sanat faaliyetleri için 6 tane atölyemiz var, hat, tezhip, ebru gibi sanatlarımız için kullanılabilir, bunlara tahsis edilebilir. Vakıf olarak da bu faaliyetlere ve sanatçılarımıza destek vermek istiyoruz. Kütüphane-kitabevi gibi bir düzenimiz var. Orada da gençlerin gelip kitap okuyabileceği, çay- kitap içebileceği bir ortamımız var, vakıf kısmının içerisinde ve açık alanı da var. Hedef kitlemiz üniversite gençliği ama herkese açık tabii ki. Aşevi ve mutfağını yaptık. Yemek yemekten ziyade, kapasiteye göre ihtiyaç sahiplerine dağıtmak amaçlı. Camimizdeki en önemli hususlardan biri, kadınlarımızı çok önemsedik ve kadınlarımıza mahfel katını ayırdık. Asansör ile inişinden girişinden, çıkışına, abdesthane ve lavabolarına kadar çok nezih bir şekilde yapmış olduk. Gün içinde uğrayıp namaz kılmak için çok güzel bir mekân ortaya çıktı. Korona nedeniyle 15 Mart’tan 15 Hazirana kadar hiç çalışmadık, tamamen durduk. 15 Haziran’dan itibaren yeniden başlayarak çalışmalarımıza yeniden başladık ve bu süreçte de son iki üç ay içinde zorlandık açıkçası. Ekiplerimizden yarıdan fazlası, maske-mesafeye çok dikkat etmemize rağmen korona oldu. Çok ince kalifiye iş yaptığımız için usta işçi konusunda son iki ayda çok sıkıntı çektik. Malzeme tedarikinde zorluk yaşadık, hala dış aydınlatmalarımızı takamadık.”
AĞA CAMİİ TAKSİM CEMAATİNİ KARŞILAMAYA YETMİYORDU
“Beyoğlu-Pera bölgesinde 1596 yılında ibadete açılan Ağa Camii’nden başka caminin olmaması, öte yandan cami görkeminde bir kilisenin kubbelerinin yükselmesi Taksim’de görkemli bir cami inşasını gerekli kılmıştı aslında. Gün içinde en çok ziyaretçi alan bölgelerden biri olan Taksim Meydanı’ndaki Ağa Camii, İstiklâl Caddesi ile Sakızağacı Sokağı’nın kesiştiği köşede bulunuyor, ancak Taksim cemaatini karşılamaya yetmiyordu.”
ADNAN MENDERES DE DESTEK VERMİŞ
“1956 yılında Adnan Menderes’in iktidar olduğu dönemde cami yaptırmak için bir dernek kuruldu. İlk ciddi ve müşahhas adım olan bu girişime Menderes de destek vermiş.”
ÖZEL SAYIDA KİMLER VAR?
Beyoğlu Belediyesi Gazetesi, Taksim Camii Özel Sayısı’nda Beyoğlu Belediyesi Gazetesi, Taksim Camii Özel Sayısı’nda Prof. Dr. İskender Pala, Şekib Avdagiç, Dr. Coşkun Yılmaz İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü, Prof. Dr. Mehmet İpşirli Tarihçi, İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi açılışa dair düşünceleri ile yer aldılar.