Altın Gün grubu nedir? Dinle!

1970’lerin Türkiye psikedelik müzik akımının heyecan veren örneklerinden olan Altın Gün grubu şarkılara getirdikleri yorum büyük beğeni topluyor. Şarkılara sihirli dokunuşları ile dinleyiciler tarafından hayranlıkla takip ediliyor. Şarkıları ve grubun hikayesi herkes tarafından merak ediliyor.Peki Altın Gün grubu nedir? Grup üyeleri kimlerdir? Merak edilen soruların cevapları detayları ile haberimizde...


1970’lerin Türkiye psikedelik müzik akımının heyecan veren örneklerinden olan Altın Gün grubu şarkılara getirdikleri yorum büyük beğeni topluyor. Şarkılara sihirli dokunuşları ile dinleyiciler tarafından hayranlıkla takip ediliyor. Şarkıları ve grubun hikayesi herkes tarafından merak ediliyor.Peki Altın Gün grubu nedir? Grup üyeleri kimlerdir? Merak edilen soruların cevapları detayları ile haberimizde...


İşte Bant Mag'den Busen Dostgül'ün Altın Gün grubu röpotajı;


Ekibin bir kısmını Jacco Gardner’la birlikte çalmalarından dolayı tanıyoruz. Senin ve Erdinç’in (Ecevit Yıldız) gruba katılması nasıl oldu? Altın Gün ismi kimden çıktı?

Basçı Jasper Verhulst bu projenin fikir babası. Jacco’yla ortak bir arkadaşımız aracılığıyla Facebook’ta Jasper’in ilanını gördüm ve iletişime geçtik. Erdinç’le de aynı şekilde yine Facebook’tan buluştuk. Projenin ismini bulan da Jasper. Google translate’e “gold day” yazmış ve Türkçeye çevirmiş. Bana ilk “Bu isim olur mu?” diye sorduğunda ben, bizdeki “altın günü” konseptini biliyor sandım, meğer bilmiyormuş. Komik bir tesadüf oldu ve böylece Altın Gün isminde karar kıldık.

Hem Türkiye’de hem de dünyada plak koleksiyonu yapan sayısız kişinin oldukça ilgi gösterdiği ve hatta son yıllarda popüler olan Türkiye psikedelik kayıtlarından ilham alarak birçok parçayı yeniden yorumluyorsunuz. Grubun kuruluş aşamasında ilk üzerinde çalıştığınız şarkılar nelerdi? Sizi bu derece heyecanlandıran öncelikli kayıtlar hangileri oldu?

Kuruluş aşamasında setimiz neredeyse hazırdı. Zaman geçtikçe de ekleyerek çoğalttık. Zafer Dilek, Özdemir Erdoğan, Neşe Karaböcek, 3 Hürel, Barış Manço, Selda gibi sanatçılardan ve gruplardan seçtiğimiz şarkılarla başladık ve açıkçası ilk birlikte çalmaya başladığımız andan itibaren de bu heyecanımız pek dinmedi.

Bu dönemden müziklerin günümüzdeki popülerliğini bir müzisyen olarak nasıl yorumluyorsun?

Bu sorunun birçok cevabı olabilir. Dönem dönem bazı akımlar geri gelerek yeni bir trend oluşturabiliyor. Bunun sebebi dinleyicilerin geçmişte yaratılmış eserleri kendi içlerinde romantikleştirmeleri olabilir veya nostaljik anlatımlara ve ezgilere duydukları özlem olabilir. Repertuvarımızdaki şarkılar Türkiye’de klasikleşmiş ve birçok kişinin bildiği eserler. Dolayısıyla bir bakıma her dönem popüler olduklarını düşünüyorum. Avrupa’ya gelince, bu tür egzotik sound’ları çekici bulan büyük bir niş kitle var. Özellikle son yıllarda yükselişte olan bir trend diyebiliriz.

İtalya’da gerçekleşen Beaches Brew festivalinde 1960’lar, 1970’ler ve 1980’lerden birçok kaydı nefis bir şekilde yorumlayarak oldukça enerjik bir performans sergilediniz. Çalacağınız parçaları neye göre seçiyorsunuz? İlerleyen zamanlarda sizin kendi parçalarınızı da dinleyecek miyiz?

Çalacağımız şarkıları seçerken “ne kadar kendi dinamiklerimize uyar, ne kadar kendi içimizde özgünleştirebiliriz”e bakıyoruz. Şu an albüm kaydediyoruz, yine birtakım klasikleşmiş eserleri veya daha az bilinen eserleri kendimize göre yorumluyor, Altın Gün’leştiriyoruz. Kendi parçalarımızı ilerleyen dönemlerde ekleyebiliriz ancak henüz planlanmış bir şey yok.

Son birkaç aydır Avrupa’nın birçok şehrinde konserler verdiniz. Konserlerde tepkiler nasıl oldu? Senin için eski dönemlerden Türkçe şarkıları Türkiye dışındaki izleyici karşısında yorumlamak nasıl bir duygu?

Hollanda dışında Portekiz, İtalya, İsviçre ve Almanya’da konserlerimiz oldu. Gittiğimiz her yerde çok pozitif geri dönüşler aldık. Hem dinleyenlerden, hem birlikte sahne aldığımız gruplardan... Her konserde mutlaka Türkiye’den birkaç dinleyiciye de denk geldik ve bu şarkıları çalıyor olmamız onların da çok hoşuna gitti.

Benim için yabancı bir dinleyici kitlesine Türkçe şarkılar söylemek bir yandan eğlenceli bir yandan gurur verici. Kimse ne söylediğimi anlamıyor ama herkes bir şekilde eşlik etmeye çalışıyor. Bu da müziğin evrenselliği ve güzelliği. Müzikleriyle büyüdüğüm sanatçıların şarkılarını yorumlayarak, onlara bu şekilde takdirlerimi sunabilmek ve yeni nesillere bu müzikleri duyurabilmek çok güzel bir his.

17 Mayıs’ta Bongo Joe Records’dan çıkan single’ınız için bir Orhan Gencebay bestesi “Goca Dünya”yı ve Neşet Ertaş’tan “Kırşehir’in Gülleri”ni seçtiniz. Bu şarkılarda nasıl karar kıldınız?

7 inçlik single’da hem benim söylediğim, hem de Erdinç’in söylediği bir şarkı olsun istedik ve bu iki şarkıyı düzenlemeye başladığımız anda single olmalarına karar vermiştik. Erdinç’in geleneksel Türk müziği yaklaşımı, benim de Batılı yaklaşımım hoş bir sentez yarattı.


Grupta saz ve darbuka gibi buralardan enstrümanlar da var. Grubun bu enstrümanlarla ilişkisini nasıl tanımlıyorsun?

Batı müziğindeki telli enstrümanlara kıyasla saz çok daha hassas bir enstrüman. Erdinç’in yeteneğiyle birleşen bu hassasiyet ve çeyrek notaların kattığı mistik duygunun gruptaki herkese dokunduğunu düşünüyorum. Perküsyonistimiz Gino Groeneveld (Jungle by Night) bazı şarkılarda darbuka çalıyor. İkisi de Altın Gün için tamamlayıcı unsurlar.

Bu sene sonunda Avrupa’nın nevi şahsına münhasır seçkisiyle dikkat çeken festivallerinden Le Guess Who?’da efsanevi müzisyen Ahmed Fakroun’la çalacaksınız. Bu iş birliği nasıl doğdu? Neler hissediyorsunuz?

Ahmet Fakroun’a Le Guess Who?’da çalması için teklif geldiğinde kendisiyle sahne alacak bir grup arayışına girmiş. DJ Fitz aracılığıyla bizim single eline geçmiş. Derken hemen bizle iletişime geçti ve provaları planladık. Kendisiyle tanışmak ve birlikte çalmak için sabırsızlanıyoruz.

Yılın geri kalanı için planlarınız neler? Albüme dair nasıl haberler var? Birlikte çalıştığınız Türkiye’den müzisyenler var mı?

Bu yaz festivaller, konserler ve albüm kayıtları derken çok yoğunuz. Temmuz sonu İskandinavya turnemiz var. Lowlands, Into the Great Wide Open ve senin de bahsettiğin Le Guess Who? gibi birçok festivalde çalacağız. Sonbaharda İspanya ve Fransa’da showcase festivalleri var. 2018’in ilk aylarında da albümü çıkarmayı planlıyoruz. Şu an Türkiye’den birlikte çalıştığımız başka bir müzisyen yok. Doğru bir proje olduğunda neden olmasın.

Gözler bugün Beştepe'de: İşte AK Parti kulislerinde konuşulan rakam! MGM, İstanbul dahil çok sayıda kent için saat verdi! İŞ TURKCELL
Sonraki Haber