Bir taraftan kendilerine “MHP’nin aksakalları” adını veren bir grup açıklama yapıyor, yapılacak Anayasa ve sistem değişikliğinin Türkiye’yi uçurumun kenarına götüreceğini iddia ediyor, diğer yandan AK Parti içinden, kenarından isimler MHP ve Devlet Bahçeli’ye güvenmediklerini ihsas ediyor, aynı anda Hükümetin başı Sayın Başbakan Devlet Bey ile görüşüyor ve herşeyin yolunda olduğunu, çok az bir süre içinde çalışmaların tamamlanıp Parlamento önüne getirileceğini açıklıyor…
Önce MHP’nin aksakalları olarak kendilerini ifade eden bir dönem MHP içinde siyaset yapmış olanlardan başlayalım değerlendirmeye… Bu kişilerin her biri MHP’de bir dönem bulunmakla birlikte bir kısmı doğrudan Alparslan Türkeş’e, bir kısmı ise Devlet Bahçeli’ye karşı çıkarak partiden ayrılmış, başka partilerde aktif siyaset yapmış isimler. Gittikleri partilerin bir çizelgesi çıkarılsa görülecek ki, fikriyat bakımından bile MHP ile uzak yakın ilinti kurulamayacak kadar fikri uzaklığa düşmüşler. Aralarında Doğu Perinçek’in partisinde aktif görev alan da var, sağın ve solun her rengine bürünen de… Dolayısıyla bu isimlerin şahısları adına, siyasi deneyimi yüksek kişiler olarak kanaatlerini açıklamaları elbette önemlidir, ancak bir partinin aksakalı gibi en muhterem mevkii işaret ederek konuşma, ifade hakları o partiye dönük aleni bir haksızlıktır.
Bu bağlamda MHP’den ihraç yolu ile ayrılan Sayın Meral Akşener’in de MHP bağlantılı açıklamaları kuşkusuz ki MHP’yi bağlamaz. Çok çok kendisi ile hareket eden arkadaşlarını bağlar ve onlara düşen vazife ise siyasi ahlak gereği MHP ile temaslarını bir an evvel kesmeleridir.
AK Parti çevrelerinden yapılan “şüphe” içeren, “sorgulama” veya “analiz/değerlendirme” gibi yüksek sesli açıklamaları da çok sağlıklı bulmuyorum. İki Partinin yetkilileri var. Gerekli çalışmaları yapıyorlar. Kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğduğunda en üst düzeyde bilgilendiriyorlar. Dolayısıyla, daha aşağıdaki veya olayla doğrudan bir görevi olmayan siyasilerin açıklamaları süreci sıkıntıya sokmaktan öte fayda doğurmaz. Mantıklı ve makul değildir, iyi niyetli dahi değildir. Bazı isimlerin kendilerine süreçte bir rol verilmemiş olmasını veya öne çıkamamış olmayı bu türden kraldan çok kralcı bir yaklaşım ile telafi girişimleri izahtan vareste bir garabettir.
TBMM Oylamasında MHP grubu ne yapar diye düşünenlere hep aynı cevabı veriyorum: Lider hangi açıklamayı yapar ise o doğrultuda hareket eder. Fire olur mu, diye merak edenlere ise, firecilerin zaten kendilerini açık ettiklerini ve açıklama yapmayanların böyle bir yola tevessüllerinin olmayacağını söylüyorum. Yıllarca MHP liderine yakın oldum. Ne sözünden döndüğünü gördüm, ne de ikiyüzlü siyasetini. Kamuoyunda ne söylemişse kapalı ortamlarda da onu söyler. Devlet Bahçeli’nin siyaset etme tarzı bu kadar açık, şeffaf ve dürüsttür.
Değişiklik TBMM’de 330 üzeri oyla geçtikten sonra, referandumda Kitle ne yapar sorusuna ise cevabım yine nettir: Lider ne derse onu yapar. Parti böyle bir karar almış, bu yönde bir gelişmenin milletin hayrına olacağına kanaat getirmiş ise elbette Milliyetçi Hareket Partisi’ne gönül veren milyonlar da o yönde hareket edeceklerdir.
Yine bu süreçte MHP adına aksakal vazifesi ile konuşanların da, MHP’ye aba altından sopa göstermek maksadıyla süreç tıkanırsa barajın altında kalırlar gibi boyundan, çapından, endamından umulmayacak kadar keskin konuşanların da bilmeleri gerekir ki, millet ne derse o olur.
Millet sistemin tıkandığına ve çözüm bulunmasına dair siyaset kurumunu vazifeli kılmış ise, bu kaçınılmazdır.
AK Parti’nin ve MHP’nin Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü, bekası için birlikte bir yol açma çabası olayları anlamaktan uzak, HDP’nin yedeği haline gelmiş isimlerle dolu CHP tarafından elbette ki kavranamıyor. Olayı bir kişiye endeskleyen ve ezbere dayanan siyasetin kolaycılığı ile dünyada ve etrafımızda gelişen olayları bir türlü göremiyor; görseler de dile getiremiyor ve çözüm üretemiyorlar ise o vebal, sorumluluk kendilerinindir. Milliyetçi Hareket Partisi, küresel çıkarların dayatmalarına göre değil, zamanın ve zeminin milletin önüne koyduğu gerçeklere göre yine milletin yararı ve kurtuluşu üzerine siyaset üretir. Dün öyle diyordunuz, bu gün böyle diyorsunuz türünden mugalata dolu, içeriksiz polemiklerin de Türkiye’ye herhangi bir katkısı yoktur.
Milliyetçi Hareket Partisi dün HDP ile girişilmesi ihtimali olan, ülkeyi etnik temelli federatif bir yapıya dönüştürecek olan başkanlık sistemine karşı idi, buna yine karşıdır, AK Parti’de çözüm süreci boyunca böyle bir şeyin Türkiye için nelere mal olacağını kavramıştır. Aynı noktada buluşuldu ise, bu noktaya gelen AK Parti’dir. MHP, kitleden hangi söylemle oy isteyecek, başkanlık sistemini savunacak gibi sorular çok anlamlı değildir.
Bir ülkemiz var, bir devletimiz var, bir vatanımız var ve sonsuza kadar yaşasın istiyoruz. Bunun için de teklik/birlik esasına dayanmayan her türlü dayatmaya karşı milletin işaret ettiği gibi davranmayı şiar edinip, o yolda ilerlemek zorundayız.