Aşı karşıtları var.
Kendilerince gerekçeleri var.
Aşı olmuyorlar.
Olmamakla kalmıyor, olmak isteyenlerin veya olanların da akıllarını bulandırıyorlar.
Kafa karışıklığını artırıyorlar.
Bilimsel bilgi ile hareket eden uzmanlardan daha fazla etkili olabiliyorlar.
Kimi örgütlü yapıların da yine aşı karşıtı duruş içinde olduğu söyleniyor.
Demokratik bir ülkede elbette isteyen istediği gibi davranır.
Aşı olmak istiyorsa olur, istemiyorsa olmaz.
Hele söz konusu kendi canı ise ve riski üstleniyorsa dilediğini yapabilir…
Buraya kadar tamam.
Ancak içinde bulunduğumuz durumun adı pandemi.
Yani tüm insanlığı tehdit edecek düzeyde büyüyen, yayılan, bulaşan bir salgın durumu.
Bu durumdan çıkabilmek için dünyada topyekûn bir anlayış birliğinin olması gerekiyor, aksi takdirde kayıplar çoğalıyor ve pandeminin nihayete erme süresi uzuyor.
Pandemi uzadıkça mağdurları artıyor; ölenlerin, hasta olanların dışında bir de tüm dünyada bir buçuk yılı aşkın işyerlerinin kapatılması, seyahat kısıtlamaları, okulların uzaktan eğitime geçmesi, hastanelerin büyük ölçüde covid 19 hastalarıyla meşgul olmaları gibi sorunlarla karşılaştık.
Ekonomiler küçüldü, ülkeler üretim süreçlerini yavaşlattı, insanlar evlerine çakılıp kaldı…
Aşı imdada yetişti, şimdi hayatı yeniden kurgulama ve aktif hale getirme konusunda bir fırsat penceresi açıldı. Bu kez de aşı karşıtları ortaya çıktı.
Pandeminin ilk günlerinde de salgını ciddiye almayanlar, emperyalistlerin oyunu olarak niteleyenler, bana bir şey olmaz diyenler vardı…
Hepsine değilse de çoğuna bir şeyler oldu, hastalananlar, hayatlarını kaybedenlerle karşılaştık.
Ancak hala salgını ciddiye almayan, aşıyı çare olarak görmeyen, alınan tedbirlere uymayan muazzam bir kitle var…
Bu kitlenin argümanlarını ise birkaç merkez üretiyormuş.
İnfodemi diyoruz, hastalıklarla, salgınlarla ilgili gerçek dışı bilgi üretip yaymaya. Bol miktarda var. Gerçek bilgiden çok daha hızlı yayılıyor ve kabul görüyor.
Koca koca insanlar tüm işlerini güçlerini bırakmışlar yalan, yanlış, gerçek ve bilim dışı bilgi üretip yayıyorlar…
Olan bunlara inanan ve tedbirleri ihmal edenlere oluyor. Ancak bunlarla sınırlı kalmıyor ödenen faturalar.
Şimdi okulları açıyoruz. Öğrenciler gelecek. Öğrenciler arasında da, öğretmenler ve okul çalışanları arasında da bir hayli aşı olmayan ve aşı karşıtı var.
Onlardan da, diğer insanlara yönelik bir tehdit olacak.
Salgının yeniden tüm ülkeyi, dünyayı, insanlığı etkileyecek bir boyuta erişmesi hayatın normal, olağan akışının bir daha kesintiye uğramasına yol açacak.
Aşıya erişimin tüm insanlarımız için mümkün hale geldiği ve aşının salgının yayılımına bir set olduğunun artık gün yüzüne çıktığı günümüzde bu neviden bağnazlıkların karşılık bulmaması ve sona ermesi hepimizin hayrına olacaktır.
Aşı olmamayı hakkı olarak görenlerin, salgının seyrinin yeniden toplumsal, sosyal, ekonomik, eğitsel hayata yönelik kısıtlamaları ve bunların mağduru olacak kitleleri de düşünmelerinde yarar olacaktır.
Kimseye zorla aşı yaptırılmamalı ama insanların ölümüne kadar giden yola bu kadar kolayca, bilimsel olmayan görüş ve yaklaşımlarla terkedilmemesi de gerekiyor.