Aşk doktoru Mehmet Coşkundeniz, 'aldatmayı' Gülben Ergen üzerinden yorumladı!

Posta Gazetesi yazı işleri müdürü ve aynı zamanda 'Aşk doktoru' ünvanını taşıyan gazeteci, yazar Mehmet Coşkundeniz, Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e çarpıcı açıklamalar yaptı.

Alev Gürsoy Cimin'in röportajı şu şekilde:

Aslında o çok iyi bir gazeteci, hem de ödüllere doymayan. Attığı manşetlerle ses getiren. Hem Türkiye’nin en çok okunan gazetesinin yazıişleri müdürü, hem de o gazetenin internet sitesinin genel yayın yönetmeni. Ama gelin görün ki; insanlar onu daha çok AŞK DOKTORU olarak tanıyor. Mehmet Coşkundeniz’den bahsediyorum. Sayısız kitapları var, hatta yazdığı kitaplar filmlere bile konu oldu. Mesela Aşk Uykusu da bunlardan biriydi. Bakmayın “Aşk Doktoru” dediğime. Kendisinin üçüncü evliliği de bitti. Yani 3 kez evlendi, boşandı. İyi bir aşk doktoru olsa da kendi söküğünü dikemiyor. Tıpkı terziler gibi. O da zaten bunu kabul ediyor. “Herkes bana danışıyor da ya ben kime danışayım” diye isyan ediyor. Hatta bana soruyor sana mı danışsam diye? Benim de ilgi alanıma bu konular hiççç girmiyor…Yani kendisini reddediyorum!!!

Şaka bir yana, doyurucu güzel bir röportaj sizi bekliyor. Neden mi? Çünkü son günlerde artık yok aldatmalar, yok boşanmalar. Yok o, onla şunu yaptı, yok şu evli adamla kadın yakalandı, yok kadın evliyken birini aldattı, buna benzer o kadar çoook haber çıkmaya başladı ki artık içimiz kaldırmaz oldu. Ben de tüm bunları Aşk Doktoruna sordum, o da güzel teşhisler koydu.

Aşk doktoru aşktan, evliliğe, ilişkilerin altın kurallarından cinselliğe kadar tüm sorularımı içtenlikle yanıtladı…

Gülben Ergen,Tolga Dugles ve Erhan Çelik hakkındaki sözleri ise bir hayli dikkat çekiciydi…

Şimdi ben aradan çekiliyor sizleri konunun uzmanıyla baş başa bırakıyorum. Ve her zaman olduğu gibi hepinize güneşli güzel günler diliyorum…Sevgiyle kalın.

Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden birinin hem yaz işleri müdürü hem de o gazetenin internet sitesinin genel yayın yönetmenisin ama insanlar seni daha çok ‘Aşk Doktoru’ olarak tanıyor. Aşkın da doktorluğu mu olurmuş? Nereden geliyor bu doktorluk?

1987’de bu mesleğe stajyer muhabir olarak başladım, polis muhabirliği, politika muhabirliği, foto muhabirliği yaptım. Ve hatta savaş bölgelerinde, terör bölgelerinde çalıştım.Gazeteciliği A’dan Z’ye yaptım diyebilirim. 1999 Büyük Marmara depremi sırasında açıkçası mesleki deformasyon yaşadık hepimiz. İnsanlar acı çekerken, yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken, ağlarken biz orada haber peşindeydik, her gün sahada elemanlara bana manşet getirin, bana haber getirin diyorduk. Biliyor musun ben bunu itiraf edince kötü olmuyorum. Ama kötü niyet yoktu. Diyorum ya işte mesleki deformasyon!

İNSANLARIN ACILARINI HOYRATÇA KULLANMAK CANIMI SIKTI

Aslında o dönem herkes, bütün haberciler olayı en iyi şekilde yansıtmanın derdindeydi. Tekrar söylüyorum; bu kötü niyetli değildi. Ama beraberinde mesleki bir deformasyona sebep oldu. İnsanların acılarının bizim kendimiz tarafından da hoyratça harcanması çok canımı sıktı. Sonra kendime gelmek istedim. Psikolojim etkilendi resmen. Ardından Yayın yönetmenimiz Rıfat Ababay’a dedim ki ‘Haftada bir gün bir köşe yazmak istiyorum o köşeye de gündemle ilgili bir şey yazmak istemiyorum; sadece kendi duygularımı yazmak istiyorum’ O da ‘olur’ dedi. Bir cumartesi günü 2500 vuruşluk küçücük bir fotoğrafla çıktı o köşe yazım. Düşünsenize televizyonlarda öyle şimdiki gibi bir ton kanal yok, sosyal medya yok, hiçbir şey yok. Çok ilgi çekti. Çünkü o zamanlar kimse aşk yazmazdı. Şimdi anlı şanlı bütün köşe yazarları aşk yazıyor.O zaman sadece ben yazardım. Hatta ilk ben başladım buna…

“BENDEN GÖRDÜ HEPSİ”

Senden mi gördüler yani, öncü mü oldun?

Evet, açık söyleyeyim kimse aşkın A’sını ele almazdı. Bir tane adam çıktı ve aşkı yazmaya başladı. Durum birden değişti. Haksızlık etmeyeyim o dönem birazcık kadın yazarlar değinirdi ilişkiler konusuna. Sadece bir erkek aşk yazmaya başladı. O da bendim. Çok ilgi çekti…

“ÖNCE KARŞI ÇIKTIM, GAZETECİYİM BEN AŞK DOKTORU DA NE DEDİM AMA…”

Eee sonra doktor nasıl oldun?

1999’da bunu yazmaya başladım, küçük bir köşe ama yığınla mektuplar gelmeye başladı. O zaman mail falan yok. Yayın yönetmenim Rıfat Bey, 2000 yılında dedi ki ‘Gel bu mektupları değerlendirelim, bir sayfa yapalım adı da Aşk Doktoru olsun’ İsim babası da O’dur… Hatta ben, ilk başta karşı çıktım. ‘Bunca yıllık gazeteciyim Aşk Doktoru falan ne oluyor’ dedim ama bilirsin gazetelerde emir demiri keser!!! Ya yaparsın ya gidersin ama yaptım çok da iyi oldu. Hiç pişman değilim. Şimdi Aşk Doktoru benim tescilli markam, benim patentimde…

“ALDATILMIŞTIM AŞK ACISI ÇEKİYORDUM”

Peki neden başka konu değil de sadece aşk?

Nedeni çok netti! Çünkü çok aşıktım. Aldatılmıştım, üzgündüm. Aşkla ilgili problemlerim vardı. Hiçbir ilişkim dikiş tutmuyordu. İlk eşimden yeni boşanmıştım. Bir depresif dönemimdi açıkçası…Bir de mesleğin getirdiği acılar…Hep insanların acısını yazıyorsun ve mutlu olmak için nedenler arıyorsun…

“ALDATILMAK ERKEK İÇİN DAHA ZOR, KADIN İÇİN DEĞİL”

Eşin mi aldatmıştı?
Yok eşim aldatmadı, eşimden sonra hayatıma giren bir kadın tarafından aldatıldığımı çok ilginç bir tesadüf sonucunda öğrenmiştim. Bir erkek için aldatılmayla baş etmek çok kolay değildir açıkçası.

Kadın için daha mı kolaydır?

Kadın için daha kolaydır, kadın aldatılma ihtimalini her zaman düşünür ama erkek düşünmez…

“ERKEK ALDATILINCA SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNER”

Neden? Hani ne oldu o kadın erkek eşitliğine?

Bak bunun eşitlikle alakası yok. Genel yapı bu. Bu fıtratımızda var, bir kadın ilişkiye başlarken aldatılacağını düşünür, hatta aldatıldıktan sonra kimin omzuna yaslanıp ağlayacağını da bilir. Bir erkek ise aldatıldığında sudan çıkmış balığa döner. Çünkü hiç aklına gelmez o zamana kadar, çünkü erkek kendine konduramaz. Utanır!

“AŞK VE SEVGİ İŞİNİ BAŞARABİLİYORUM EVLİLİĞİ BECEREMİYORUM”

‘Aşk Doktoru’yum diye hava atıyorsun, mektupların ardı arkası kesilmiyor. Aşık olan, aşk acısı çeken sana soruyor iyi de; 3. boşanman….? Terzi kendi söküğünü dikemezmiş bu nasıl doktorluk?

Mesele evlilik değil. Bak onu da anlatırım, aşkla evlilik birbirinden çok farklı.

Kendi söküğünü dikemeyince, başkasına nasıl doktorluk yapacaksın?

Nereden biliyorsun?

Üç kez boşanan bir adamla röportaj yapıyorum ve o kişi kendine Aşk Doktoru diyor. Doğal değil mi böyle düşünmem?

Sonuca değil, neticeye bakmak lazım. Bir evliliği ya da bir ilişkiyi yürütebilmek için, her iki tarafında o evliliğe, o ilişkiye eşit katkıda bulunması gerekiyor. Belki ben kendi tarafımdan katkıda bulundum da karşı taraf katkıda bulunmadı nereden biliyorsun?

3’ü de mi; yapma Allah aşkına?

Şimdi şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, evlilik yürütülmesi zor bir kurum.

AŞKI EVLİLİK DEĞİL İNSANLAR ÖLDÜRÜR, SONSUZ AŞK DA YOKTUR

Yoksa gerçekten evlilik aşkı öldürüyor mu?

Evlilik aşkı öldürüyor demeyelim, aşkı evlilik değil insanlar öldürür. Ama aşkın bitmesi kötü bir şey değildir. Aşk bir başlangıç aşamasıdır her ilişki için. Her aşk biter eninde sonunda. Sonsuz aşk yoktur. Sonsuz sevgi vardır, aşkla başlayan ilişkiyi sevgiye dönüştürüp sonra da o sevgiyi de hayat arkadaşlığına dönüştürebilirsen eğer asıl olan ve aranması gereken şey bu. Demek ki ben yapamıyorum bunları itiraf ediyorum. Ben aşk ve sevgi işini başarabiliyorum da hayat arkadaşlığı konusunda sınıfta kalıyorum…

Aşkla evlilik başka bir şey mi?

Tabii ki, bambaşka bir şey…

O zaman doktorluğuma söz söyletmem diyorsun?

Evet söz söyletmem ayrıca şunu da söyleyeyeyim sana; aşkta şöyle bir durum vardır. Aşk kontrolsüzlüğün duygusudur. Sen aşk hakkında her şeyi biliyor olsan bile aşık olduğunda bildiklerinin hiçbir şekilde hükmü yoktur.

“AŞKI HERKES BANA DANIŞIYOR DA BEN KİME DANIŞAYIM”

Neden?

Çünkü uygulayamazsın, kimyan değişir o duyguyu yaşayınca, yapamazsın yani…Bir şey daha söyleyeyim ukala da derlerse desinler, hadi bana insanlar danışıyor ben kime danışacağım? Sana danışayım bundan sonra Alevciğim olur mu? Gerçekten öyle bir durum var. Ben buna kafayı takmış bir insanım. Aşka!!!

Ben çok anlamam o işlerden beni karıştırma. Çok merak ediyorum eğitim aldın mı bu konuda... Aşk doktorluğu eğitimi falan?

Eğitimden kastın ne? Aşk eğitimi diye bir şey yoktur. Ben iletişim fakültesi mezunu bir adamım…Gazeteciyim…Ben psikolog ya da psikiyatrist değilim. Ben kimseye de oturtup karşıma terapi falan vermiyorum.

İstemiyorlar mı böyle bir şey?

Ben çıkıp anlatmak istediğim konuyu insanlara anlatırım. İnsanlar da ‘bu adamın söyledikleri doğruymuş, dur uygulayayım’ diyorsa ne güzel ama dostlarıma, arkadaşlarıma elbette arkadaşlık çerçevesinde danışmanlık yaparım. bildiklerimi anlatırım, bak böyle yaparsan ilişkin için evliliğin için daha iyi olur diyebilirim. Bunda bir problem yok.

Hiç var mı başına gelen bir ilginç olay doktorlukla ilgili seni dehşete düşüren, hiç unutamadığın?

Çoook. Dehşete düşüren şeyler var tabii, bunlardan bir tanesi yüzünden kitap bile yazdım, film yaptım. Mesela ben Aşk Uykusu adlı kitabına konu olan kadını dinleyebilmek için 6 ay, haftada bir gün buluştum onunla, oturduk kahve içtik.Yaşadıklarını anlattı. Bir günlük tutmuştu. O tuttuğu günlüğü verdi bunu yazabilirsin dedi, ben de onu yazdım ve çok sattı kitap. Filmini yaptım.

Nasıl bir kadındı?

Şehirli, modern, üniversite eğitimi almış, düzgün, çalışan bir kadındı. Ama bu şekilde olmak, aşk acısı çekmeyeceğin anlamına gelmiyor o da aldatılmış bir kadının hikayesiydi. Aldatılma olayı herkesin başına gelebilir.

43 BİN ÇİFTİN BOŞANMA NEDENİ ALDATMA

Mesela şu sıralar ünlüler dünyasında hep bir aldatma, aldatılma olayı patlıyor?

Ünlüleri boşver Türkiye’de her üç boşanmadan biri aldatma nedeniyle, her üç boşanmadan biri… Bu demektir ki rakam veriyorum; 128 bin çift boşandı 2016 yılında böl üçe yaklaşık 43 bin çiftin boşanma nedeni aldatma.

Erkek mi daha çok aldatıyor kadınlar mı?

Eşit… Hem de net söylüyorum. Verilere dayanarak. Mahkeme kayıtlarına göre erkeklerin aldatmasıyla kadınların aldatması eşit. Bir de bunlar mahkemeye yansıyanlar, ya bir de yansımayanlar bir de öyle düşün, çünkü her aldatma boşanmayla sonuçlanmıyor. Çünkü aile içinde bir şekilde hallediliyor. Aman kızım yuvanı kurtar, kızım çapkınlık erkeğin elinin kiridir, kızım çocukların var gibi kapatıyorlar konuyu…

Neden erkek yapınca çapkın kadın yapınca adı başka bir şeylere çıkıyor, hatta cinayetle bile sonuçlanıyor?

Bana soruyorsan, elbetteki aldatma erkek tarafından da, kadın tarafında da, yapılırsa kabul edilebilir bir şey değildir. Çünkü kabul ettiğin zaman affettiğin o kişiye seni aldatma fırsatını bir kez daha kendi elinle verirsin. Aldatır veya aldatmaz, ben her insana ikinci bir şans verilmesi taraftarıyım. Çok pişman olmuştur vesaire, ama ikinciyi üçüncüyü aldatanlar oluyor, bu ne oluyor Alev yüzsüzlük oluyor!

TOLGA VE EŞİ YASEMİN DUĞLES NEDEN SUSUYORLAR?

Gülben Ergen olayını soracağım ama lütfen gerçek görüşünü söyle! ne düşünüyorsun? Bir yanda Seren Serengil, Yeşil Salkım üzerine gidiyor. Bir yanda Erhan Çelik var. O dava üstüne davalar açıyor. Yılan hikayesine döndü ve tüm bu olaylar milyonların gözü önünde yaşanıyor….

Ben Gülben Ergen'i şahsen tanımam, bir iki programına konuk olmuşumdur. Beni kibarca ağırlamıştır. Hayatını bilmem vesaire. Yeşim Salkım benim aile dostumdur. Çocuklarımızın doğum günlerini bile aynı gün yaparız, kutlarız. Yeşim Salkım’ın eski eşiyle tanışırım, çocuğunun babasıyla. Yeşim’le şu an biliyorsun ki program yapıyorum. Ben bu konuda ‘Yeşim bunu, Gülben bunu söylüyor’ diyemem. Benim merak ettiğim konu şu; boşver sen hepsini. Bu olaya konu olan İzmirli iş adamı Tolga Duğles ve eşi Yasemin Duğles neden bugüne kadar tek kelime etmediler. ‘Gülben Ergen ben kimseyi aldatmadım yeter artık yeter’ diye isyan ediyor; haklı da olabilir kendi açısından. Fakat eski eşi Erhan Çelik, mahkemeye verdiği dilekçede “aldatıldığını” itiraf ediyor. Ortada iki tane iddia var ve buna konu olan biri var. Onun da eşi var!!!! Arkadaş eğer yoksa aranızda bir şey çık konuş. Çık sen İzmirli bir işadamısın de ki, ‘Arkadaşlar bizim Gülben Hanım’la bir ilişkimiz yoktur. İş dostluğumuz var’ de vs. anlat veya Yasemin Duğles hanım konuşsun; desin ki, ‘Ben kocama kefilim kocamla Gülben Ergen arasında hiçbir ilişki yoktur.’ Bunlar konuşmadıkça bu konu devam edecek. Ama ben sana bir şey söyleyeyim. Konuşmamaları şunu çıkarıyor ortaya, demek ki bir şey var.

“YASEMİN DUĞLES MEYDANI O KADINA BIRAKMAM” DEMİŞ!

Yani?

Benim İzmir’de yakın dostlarım vardır bir çok şey duyuyorum. Benim eski eşim Derya İzmirli olduğu için benim de İzmir’de küçük bir çevrem oldu, çok gittik geldik evliyken. İyi ailelerin evlatları benim dostlarım. Çoğu da Tolga Duğles’i tanırlar. Şimdi öğrendiğime göre Tolga Duğles’in eşi Yasemin Duğles asla boşanmayacakmış. Onu çok net söylemiş. ‘Asla boşanmayacağım’ demiş onu çok net biliyorum. ‘Meydanı o kadına bırakmam’ lafını kullanmış üstelik. Bak ilk defa burada söylüyorum bunu da sana….

“YASEMİN VE TOLGA’DA İŞ BİTİYOR”

Mehmet, Yasemin Duğles ve Gülben Ergen çok benziyorlar birbirlerine, dikkatimi çekti de söylemeden geçemedim?

İki enteresan şey daha söyleyeceğim sana; ne olduysa bilmiyorum Duğles ailesi hayli varlıklıdır, şu sıralar çok ciddi bir şekilde maddi sıkıntı içine düşmüş Tolga Bey. Yine İzmirli dostlarımdan öğrendiğime göre, kullandığı arabalar bile kendisinin değil kiralıkmış. Şimdi o yüzden Gülben Ergen, Erhan Çelik, ya da Yeşim Salkım, Seren Serengil mevzusunda artık söz bu karı kocada. Bu kadar net, artık konuşmalılar. Ortalık bu kadar karışmış, insanlar birbirleri hakkında söylemediklerini bırakmıyor, asıl konuşması gereken kişiler susuyor. Erhan Çelik diyor ki ‘Çok net benim evli olduğum kadın biz evliyken başkalarıyla görüşüyordu.’ Bu sözler mahkeme kayıtlarına geçmiş, ifadesi var. Şimdi çok ağır bir laf değil mi bu, Gülben Ergen için? Ben Gülben Ergen’in yerinde olsam “Tolga, benim namusum benim mesleki kariyerim benim geleceğim söz konusu çıkıp iki kelime etsene” derim. Anlatabiliyor muyum? Sen Gülben Ergensin, koskoca Gülben Ergen… Konuşulmadıkça ne oluyor doğal olarak gazeteci olarak hepimiz gazeteciyiz kamuoyu olarak demek ki ortada bir şey var arkadaş deme durumunda kalıyoruz. Niçin bu kadar adı geçen bir insan bak Gülben Ergen her konuda mahkemeye başvuruyor. Tolga Duğles’in o kadar adı geçti bir mahkeme de o açsın ya! bir mahkemede o açsın bir dava da o açsın “Arkadaş benim hakkımda konuşamazsınız, benim bununla ilgim yok” desin. Ortada mahkeme yok, adam ortada yok, konuşan yok, Yasemin Duğles ortada yok. Sonra dallanıp budaklanıyor. Çıkıp zamanında iki açıklama yapsalardı Yeşim Salkım’ı da susturabilirlerdi, Seren Serengil’i de susturabilirlerdi…

“ONLAR KONUŞMADIKÇA BU OLAY ÇİRKİNLEŞMEYE DEVAM EDER”

Peki Yeşim Salkım ile Seren Serengil’in iki koldan Gülben Ergen’e saldırması… Kadın kadına neden bunu yapar ki. Tuz iyice koktu mu?

Ben onların aralarındaki şeyi bilemem. Seren Serengil’i ayrı tanırım. Yeşim Salkım’ı da ayrı tanırım. Ama bildiğim kadarıyla Yeşim Salkım zamanında Hakan Uzan’la evliyken eşinin kendisini Gülben Ergen’le aldattığını söylüyordu. Onun hırsı ya da bu hiddeti buradan kaynaklanıyor, husumeti buradan kaynaklanıyor. Seren Serengil’in nereden kaynaklanıyor, onu çok bilmiyorum açıkçası, belki Yeşim Salkım’la aralarındaki dostluktan kaynaklanıyordur. Ama sonuç olarak ortada bir vaka var ve bu vakayı çözecek kişiler İzmir’de oturan Tolga Duğles ve Yasemin Duğles.

“ARADA ERHAN ÇELİK’E YAZIK OLDU”

Erhan Çelik’in psikolojisini nasıl buluyorsun? Sen kendini onun yerine koysan ne hissederdin? Bir erkek olarak empati kursan…

Ben zaten aldatılmış bir erkeğim zamanında. Yaşadım bu korkunçluğu. İğrenç bir psikoloji. Onu anlıyorum. Erkeğe daha zor, daha ağır. Ama yine de kendimi onun yerine koyamıyorum. Yazık! Ben hayatımda bir kere tanıdım kendisini, Erhan Çelik’in düzgün bir adam olduğunu düşünüyorum. Kendimi onun yerine koyamıyorum. Empati yapmak bile zor geliyor. Düşünsene kariyeri mahvoldu, Devletin kanalında ana haber sunucusuydu, bu olaylar kuruma zarar vermesin diye, kendi isteğiyle istifa etti, bu alkışlanacak bir tavır bunu söylüyorum.

“ÇOK ÇİRKİN HAREKETLER BUNLAR”

Ama deniliyor ki Gülben'in arabasını çizmiş, Gülben suç duyurusunda bulundu bir yığın şeyler çıktı?

Mevzu her gün bir yere uzuyor. Hiç dinmiyor ki fırtınanın şiddeti. Ve bunlar medya önünde, milyonların gözü önünde gerçekleşiyor. Ne kadar korkunç! Birbirleri hakkında hapis cezası istediler. Şimdi Erhan Çelik, aldırdı… Çirkin bunlar anlatabiliyor muyum? Erhan Çelik arabasını çizdiyse öfkesine yenilmiştir. Çirkin bir harekettir, tasvip edilebilir mi? Edilemez, tabii ki yapmayacaktı, bunları yaptı ise tabii. Hakkını gitsin mahkemede arasın. Başka türlü hareketler kendisine sadece zarar verir.

Aldatılan erkek psikolojisi böyle bir şey galiba?

Artık kendisini yaşadığı şeyin ağırlığı altında, o da ezilmeye başladı. Bir de olay bu kadar kamuoyuna mal olunca kol kırılıp yen içinde kalsaydı bu kadar problem olamayacaktı. Olay başka başka yerlere ulaştı.

“BİRAZ YÜREKLİ OLSUNLAR ARTIK”

Bu olay kariyerlerini bitirir mi ya da zedeledi mi Erhan’ın ya da Gülben’in?

Zedelediğini düşünüyorum. Bak Gülben Ergen, çok sevilen bir kadındı. Özellikle çocuklar okusun diye yaptığı tüm projeler faaliyetlerler güzeldi... ‘Çocuklar gülsün’ diye anaokulu yaptırma etkinlikleri Milli Eğitimin himayesinden çıkarıldı bu bile etkilemiştir kariyerini. Yazık çok yazık!!! Ben şunu söylemeye çalışıyorum; evli erkek ya da evli kadına aşık olabilirsin problem değil, ama orada bir idare ve bir seçim ortaya çıkar… Çıkıp dersin ki “Ben Tolga Duğles’e aşık oldum, Tolga Duğles de bana aşık oldu. Tolga Duğles de eşinden boşanmak için dava açtı” ki ortada öyle bir dava da yok. “Boşanacak ve biz hayatımıza bakacağız” ama o yürekliliği görmek lazım, kim ne diyebilir ki? Erkek yapınca problem olmuyor da kadın yapınca mı problem oluyor? Eşitlik diyorsun söylemek istediğim şu; yaptığın şeyin arkasında dur! Tolga Duğles de arkasında dursun eğer varsa Gülben Ergen de arkasında dursun bu ne ya?… Ben aldatmadım kimseyi kimse yok o yok ama… Bu konuşulanlar ne?????

“MUSTAFA ERDOĞAN’A DA ÇOCUKLARA DA ÜZÜLÜYORUM”

Mustafa Erdoğan’ın buradaki psikolojisini nasıl değerlendiriyorsun Aşk Doktoru olarak? Mustafa Erdoğan arada kaldı, 3 çocuğunun annesinden bahsediliyor?

Onun için de çok acayip bir durum Mustafa Erdoğan sessizliğini koruyor ama onun için de çok zor. Ortak çocukları var ve çocukların sağlığı her şeyden daha önemli. İnternete giren bir şey sonsuza kadar kaybolmaz Alev. Bu çocuklar büyüdükleri zaman annelerinin adını yazdıklarında bunlarla karşılaşacaklar. Mesela geçen gün ben kendi çocuklarımı Anıtkabir’e götürdüm. Arabayla gittik Ankara’ya. Bizim ikizlerden biri Mavi dedi ki; annemle sizin isimlerinizi internete yazdım, çıkan haberleri okudum dedi. Okuyacak artık 8 yaşında bir çocuk, şükür ediyorum ki ben Derya ile gayet, temiz gayet medeni gayet uygarca boşandım. Anne babalık ilişkimiz sonsuza kadar devam ediyor. Çünkü biz sonsuza kadar anne babayız, sonsuza kadar o çocuklar için bir araya geleceğiz konuşacağız. Çocuklarımızın mezuniyet törenlerine gideceğiz, çocuklarımız evlenecek düğünlerine gideceğiz, biz hayatımızın sonuna kadar bu birlikteliği devam ettireceğiz, ettirmek zorundayız!!! Benim hayatıma biri girse onun hayatına da biri girse, bizim annelik babalık hakkımız her zaman kutsal olarak kalacak. Ve ona üçüncü kişiler asla karışamaz. Şimdi Mustafa Erdoğan’ın sessiz ve sakin ve bir şekilde beklemesini takdirle karşılıyorum. Sonuçta çocuklarının annesidir, tabii ki elbette öyle durmak zorunda. Ama yazık değil mi bu olayın böyle dallanıp budaklanmasına!!! Çık ya konuş ve bitsin bu iş…Bu sefer de Erhan Çelik, Gülben Ergen hakkında hapis kararı aldırmış, daha önce Gülben Ergen aldırmıştı bu savaş nereye kadar sürecek. Nedir paylaşamadığınız?

Ünlü olmasalar bu kadar gündeme gelmezlerdi, mahalle aralarında da bu durum yaşanıyor mu. Normal vatandaşların yaşamlarını kastediyorum?

Tabii yaşanıyor ama orada işi aile arasında çözmeye çalışıyorlar. Burada medya önünde oluyor o yüzden sıkıntı! Aile arasında çözmeye çalışıyorlar, aileler devreye giriyor büyükler devreye giriyor. Uzlaştırmaya çalışıyorlar ya da bir boşanma olacaksa bak aldatma olsa bile boşanma davaları boşanma dilekçeleri hep şiddetli geçimsizlikten verilir.

Bu kötü bir şey midir?

Kötü bir şeydir tabii ki, çünkü burada önemli olan şu; aptal yerine konmak kandırılmak..

“EVLİLER DE SEVEBİLİR AMA…”

Hani bir şarkı var ya ‘Evliler de sevebilir’ diye… Uygun mudur doktorum?

Evliler de sevebilir tabii, ama bunu açıkca söylediği zaman… Aldatmanın tanımı şu; eşten ya da sevgiliden habersiz girişilen her türlü duygusal ve fiziksel ilişki. Sen birine gidip bu eşin de olabilir başkasına aşık oldum boşanmak istiyorum dersen eğer o artık aldatmaya girmez, girmez tabii ki bunu söyledin bitti artık. “Ben artık başkasına aşığım ne yapalım gönül bu, ben bu evliliği yürütmek istemiyorum ayrılmak istiyorum” dediğin zaman artık tamam aldatma değil bu çünkü haber var, medeni kanuna göre tabii ki boşanana kadar bekleyeceksin o gerçek

“EVLİ BİR KADINA, EVLİ BİR ERKEĞE AŞIK OLABİLİR İNSAN”

Yıldız Tilbe’nin bir şarkısı vardı çok etkilemişti beni “Ama evlisin benim değilsin"?

Evet, olabilirsin…Evli bir kadına, evli bir erkeğe aşık olabilir insan. Sorun değil ama iş ilişkiye döndüğü zaman fiziksel ve ruhsal ilişkiye döndüğü zaman aldatma bunun başka şeyi yok, tanımı yok aldatılma insanı hem ruhsal hem de manevi açıdan çok feci dibe indirir

“ALDATILMAK BENİ DİBE İNDİRDİ”

Seni dibe indirdi mi, depresyona girdin mi aldatıldığında?

İndirdi tabii; depresyona girdim. Kadınlara olan güvenim bitti, seviyorum aşığım ama güvenemiyorum.

Artık hiç mi güvenemiyorsun?

Hayır o kadına aşığım, ben şuradayım dediği zaman başka yerde olduğunu öğrendiğim anda kaynar sular başımdan aşağıya döküldü, insan aldatıldığı zaman suçu hep kendinde arar, neyim eksik benim? Bende olmayan ne var onda? Onda ne buldu, para mı? Erkek olarak söylüyorum, Cinsel güç mü ilgi mi? Anlatabiliyor muyum? Kendini sorgulamaya başlıyorsun, ben ona yetemiyorum. Asıl bu seni depresyona sokuyor, kadın için de öyle. Kadın da aldatıldığı zaman ilk önce öbür kadına bakıyor, güzel mi? Benden daha mı genç? Benim veremediğim ne verdi ona? Bunları düşünüyor ve kadın kendini bitmiş tükenmiş olarak görüyor.

“TÜRKİYE’DE BOŞANMIŞ KADIN OLMAK ZORDUR”

Erkek çok çabuk kabulleniyor boşanıyor veya cinayet nedeni oluyor. Ama kadınlar kocamdır yapar diyor bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Şimdi aldatanı da, affedeni de affetmeyeni de suçlayamayız. Koşullar vardır! Nedir mesela, neden affetmiş olabilir? Ekonomik koşullar, örfler adetler, gelenekler, içinde bulunulan sosyolojik etmenler, çocuklar, bunların hepsi önemli rol oynar. Çünkü Türkiye gibi ülkelerde boşanmış kadın olmak çok zordur. Sana bakkalın esnafın bakış açısı bile değişmeye başlar. Boşanmış kadın olduğun için…

“TÜRK ERKEKLERİ HEP İSTİYORLAR Kİ; KADIN ERKEĞE MUHTAÇ YAŞASIN”

Neden öyle?

Çünkü eğitimsiz cahil toplumlar içerisinde olduğunda bunu yaşarsın…Kaderindir. Bir kadının tek başına çocuk büyütebileceğini, kendi ayakları üzerinde durabileceğini, çalışabileceğin algılayamıyor birçok kişi. Türk erkekleri hep istiyorlar ki; kadın erkeğe muhtaç yaşasın hep öyle istiyorlar. O yüzden de erkek dışarıda dilediğini yapsın, kadın da evinde otursun, evinin kadını olsun, öyle bir dünya yok, artık geçti.

Niye aldatmalar çoğaldı?

Artık erişimimiz çok kolay sadece sosyal medyadan, erişebileceğimiz milyonlarca insan var, Facebook, Twitter, Instagram… Başka başka flört programları, mesela Tinder diye bir program amacı sadece cinsel ilişki o platformda bulunmanın sebebi, kısa süreli cinsel ilişki kurmak…

“SOSYAL MEDYA VARKEN KİMSE YALNIZ KALMAZ, SEÇENEKLER ARTTI”

Korkunç?....

Evet var, insanlar orada kendilerini gösteriyorlar, bununla ilgili deneyimlerimi yazmıştım. Girdim iki hafta kaldım o programda yazı yazmak için. Yazı yazdım bununla ilgili olarak, hatta beni görenler de sizin ne işiniz var diye sormuşlardı? Evet öyle bir şey de var. Şimdi şöyle düşün, eskiden insanlar birbirlerine tahammül ederlerdi. Çünkü bugün senden ayrılsam Facebook’ta 20 milyon insan beni bekliyor Alevciğim anlatabiliyor muyum? Afili fotoğraflarımı koyarım. Güzel bir profil, yaratırım çoğu da gerçek değildir o profillerin, pat pat insanlar bana mesaj yazmaya başlar. İçlerinden 3-5 tanesini seçer, buluşurum. Tamam işte, bak hemen seçeneklerimiz arttı, birbirlerimizin zaaflarını hoş görmüyoruz artık, birbirimizin farklı birey olduğunu algılayamıyoruz artık, birbirimizi değiştirip birbirimizi bazı şeylere zorluyoruz, bir şeylere yapmaya evlilikte, bir hayatı 2 kişi yaşaması demek değil, senin hayatın bana benim hayatım bana bir de ikimizin kurduğu 3. bir evlilik hayatı olması lazım. Gerektiğinde kendi özel alanlarımıza çekilebilmeliyiz. Biz gerektiğinde dışarıda ayrı ayrı vakit geçirebilmeliyiz ki, eve geldiğimizde birbirimize anlatacak bir şeylerimiz olsun, her şeyi birlikte yapalım sürekli mutluluk, bak asıl vaka, şu o insanların mutlu gördüğü çiftler var ya, Instagram da falan iddia ediyorum yüzde 80’ni yalan...

“ŞİDDET ÜNLÜLER DÜNYASINDA DAHA FAZLA”

Gerçekten mi?

Evet kendi içlerinde problem yaşıyorlar, özellikle ünlüler dünyasında kadına şiddet meselesi var ya, ünlüler dünyasında daha fazla, üstünü kapatıyorlar, kadına şiddet dediğimiz şey sadece fiziksel değil ki Alev; psikolojik şiddet de var bunun içerisinde, aşağılama küçük görme, hakaret etme, hakir görme bunların hepsi psikolojik şiddet aslında, ünlüler dünyasında çok fazla var bu. Çok fazla evet.

“ALDATMAYI AFFETSEN BİLE ŞİDDETİ ASLA AFFETME”

Şu an var mı buna verebileceğin bir örnek?

Şu an bir tane var, Meral Kaplan. Eski manken oyuncu, kocasının gözleri önünde hizmetçisi dövdü ve kocası kılını kıpırdatmadı, ama bu adam daha önce uygulamış bu şiddeti Meral Kaplan’a, problem de orada. Hadi aldatmayı affedersin, ama şiddeti affedersen bir dahakine daha şiddetlisini görürsün, bu iş ölüme kadar gider, şiddeti affetmeyeceksin. Bu kadar net. Hep bana soruyorlar? Nasıl eş seçelim işte kriterlerimiz, deriz ki yakışıklı olsun zeki olsun başarılı olsun, bir evi olsun arabası olsun biraz parası olsun ama en önemli kriteri unutuyorlar, merhametli olsun kardeşim merhametli, bir erkek merhametli değilse, eninde sonunda sana da kötü davranır.

“ASIL HİKAYE İMZAYI ATTIKTAN SONRA BAŞLIYOR”

Bir kadın nasıl olmalı?

Bir kadında en önemli şeyi söylüyorum sana, erkeği değiştirebileceğini düşünmemeli. Genellikle boşanan kadınlara sormuşlar, Türkiye’de birinci boşanma sebebi ilgisizlik ve sorumsuzluk, ikincisi aldatma ilgisizlikten ve sorumsuzluktan boşanmalar. Kadınlara sormuşlar! Yahu kocanız evlenmeden önce böyle değil miydi diye? Yüzde 65’i öyleydi ama değişir sandım. İşte hata burada. Sen değiştirmeye çalışıyorsun çünkü kadınların “ben bunu alır bir elden geçirir, kendime uygun hale getiririm.” düşüncesi… Bunu yaparken kadın maalesef, o erkeği elinden kaçırıyor işin gerçeği, ya bırak siz birer bireysiniz farklılıklarınız zenginliklerinizdir, birbirinizden farklı olun ki, hayatı yaşarken birbirinizden bir şey öğrenin. Sen atıyorum türküleri, deyişleri seven bir insansın biliyorum. Ben rock müzik seviyorum. Sen bana onu öğrettiğinde ben sana bunu öğretirim. Bu ne güzel bir şey. Hayır bu evde rock müzik dinlenmeyecek! Hayır bu evde deyişler dinlenmez dediğim zaman, baskı kurmaya başlıyorsun. Sonra evlilik aşkı öldürüyor mu hayır, biz öldürüyoruz, aşkı böyle öldürüyoruz, evlilik neden öldürsün aile olmak güzel bir şeydir. Anlam yüklüyoruz evliliğe sanıyoruz ki, eski Türk filmlerinde öyleydi ya Alevciğim. Film boyunca, genç kız ve delikanlı bir sürü şeyle mücadele ederler. Filmin en sonunda nikah masasında imzayı atarken, Son, Arzu Film diye yazar. Değil mi? Ama hayır orada başlıyor hikaye, asıl hikaye imzayı attıktan sonra başlıyor.

EVLİ ERKEKLERE RAĞBET NEDEN ARTTI?

Son zamanlarda evli erkeklere artan ilginin nedeni ne? Kadınlar çok fazla evli erkeklere ilgi gösteriyor?

Bilimsel sebebi var bunun; buna kopyacılık refleksi denir, Bak Alev; evli erkek denenmiş erkek demektir. Bir kadın tarafından, seçilmiş erkektir. Evlenmemiş erkek soru işaretidir. O yüzden kadınlar evli erkeği hayatına alıp, aynen kendilerine kopyalamak isterler. Buna da kopyacılık refleksi derler. Bir kadın tarafından denenmiş ve seçilmiş erkeğe, kadınlar daha fazla güvenir.

Karşıdaki diğer kadına ayıp, yazık, günah değil mi?

Umurunda değil ki, kadınlar arasındaki rekabet dünyanın en büyük rekabetidir.

Ama ona korkunç bir şey yaşatıyor?

Alev sen kadınları benden daha iyi bilirsin, kadının kadına yaptığını….

Kadın kadının kurdudur yani?

Yani, kadınlar o anlamda daha acımasızlar…

Sen şimdi kendi söküğünü dikebiliyor musun aşk konusunda?

Dikiyorum vallahi, en azından şunu biliyorum aşk acısını çekeceksem de bunu önceden tespit edebiliyorum.

Çekeceksem de değecek biri için çekerim diyorsun?

O kadar, ben aşık olmayı severim. Kolay aşık olmam, ama aşık olmayı severim.

Yine evlenecek misin?

Hayır evlenmeyeceğim….

Neden?

Benim iki tane çocuğum var, üç kere evlendim. Evlilikle ilgili her şeyi biliyorum. Çocuklarım da var. Bundan sonra hayatımı böyle yaşamak istiyorum şu anda mutlu da bir ilişkim var, gayet de güzel gidiyor illa bunu, bir evliliğe, bir akite bağlamak zorunda değilim.

Her şey bir imza değil diyorsun?

Evet değil, o yüzden ben Türkiye’nin evlilik ortalamasını artırmıyorum. Hiç evlenmemişlerin hakkını yemeyeyim ben, onlar evlensin.

Yeni programa gelelim biraz da…

Yeşim Salkım ve Seçkin Piriler’le birlikte Life Time kanalında başladık programa. Hayatı konuşuyoruz, sadece magazin değil, magazin ağırlıklı ama biz mesela Gülben Ergen ve Erhan Çelik meselesini konuşurken burada sadece Gülben Ergen ve Erhan Çelik’i ele almıyoruz. Senin sorduğun sorular gibi aldatma meselesini konuşuyoruz. Meral Kaplan dayak yemişse Sibel Turnagöl hizmetçisinden dayak yemişse, kadına şiddeti konuşuyoruz. Böyle konuşuyoruz güzel bir üçlü olduk. Enerjimiz de, frekansımız da tuttu. Hafta içi her sabah 9’da, LifeTime kanalındayız. Gayette iyi gidecek gibi görünüyor şimdiden.

Hedef kitleniz kimler. Aşkı merak eden, ilişkiyi merak eden mi…?

Aşklar, ilişkiler, gündemdeki haberler, üçüncü sayfa haberleri açıkcası biraz da, kadının yanında bir program yapmaya çalıştık.

Pozitif bir ayrımcılık var kadınlara?

Evet öyle oldu…

Ama erkeğinde yanında olmak gerekmez mi erkekler de haksızlığa uğruyor mesela Erhan Çelik gibi?

Problem ne biliyor musun erkekler, sorunu görmek istemiyorlar, erkekler sorunun kaynak noktasına inmek konusunda problem yaşıyorlar. Bana bir sürü insan kendi dertlerini sorunlarını yazarlar.

Hepsine döner misin?

Hemen hemen, o mesajlarda derim ki; lütfen, eşinizle beraber bir uzmana gidin, “çok söyledim ama eşim gelmiyor.” diyen çok. Erkekler onu reddediyorlar bir sorunun varlığını yok ediyorlar. O yüzden kadına yönelik pozitif ayrımcılıkta bulunuyoruz. Ama mağdur bir erkek varsa onun da yanında oluruz. Ama bizim mağdurun yanında olmak gibi bir derdimiz var. Bir de şöyle bir konu var. Nasıl yaşarsan yaşa ama, ilişkini bitirirken de yaşarken de düzeyli ol, kırma dökme. Yarın birgün o insanlarla yüzyüze bakacaksın, yapma bir evliliği ya da bir ilişkiyi bitiriceksen de ıvırmadan kıvırmadan, ona bahane göstermeden çok net olarak, ben yürütemiyorum bu ilişkiyi artık elimden gelmiyor, eskisi kadar bağlı değilim sana, eskisi kadar tutkum yok sana de! bundan hiç kimse zarar görmez ama neden zarar geliyor bize…İşte bundan saklamaktan. Bana geliyor mesajlar birgün şöyle yaptı birgün böyle yaptı bir gün aradı iki gün aramadı, belli ki adam kıvırmaya başlamış. Söyleyemiyor.

İki tarafı birden idare ediyor yani…

Evet asıl mesele bu. En kötüsü bu…

ALDATIP DA YAKALANMAYAN ERKEK YOKTUR

Bir de, aldatan erkek evdeki eşine daha fazla ilgi göstermeye başlarmış, bu doğru mu?

Alevcim şimdi bu konulara girersek bu konuları madde madde anlatmam lazım içinden çıkamayız, şunu söyleyeyim aldatıp da yakalanmayan erkek yoktur. Hiç yoktur yakalamak istemeyen kadın vardır. Erkek yakalanmıyorsa hayatındaki kadın onu yakalamak istemiyordur. Bilir ki yakalayacağı zaman düzeni bozulacak. Yüz göz olmak zorunda olacak.

Kabullenmiş demek ki?

Evet. Mesele bu.

Zor olmayacak mı hem gazete hem televizyon? Nasıl götüreceksin?

Sabahları televizyonda oluyorum, işim biter bitmez gazeteye koşuyorum. Gazetenin gündemine bakıyorum, sonra com.tr ile ilgileniyorum akşamleyin birinci sayfaya yardım ediyorum, gündemdeki haberlere bakıp ertesi gün, televizyon programının gündemini çıkarmaya çalışıyorum. Aynı zamanda ben programın editörlüğünü de yapıyorum. Sadece bir sunucu değilim, gündem oluşturuyorum. O gündemin üzerinden konuşmaya başlıyoruz çünkü, elimizde bir haber merkezi var çok iyi bir magazin ekibimiz var. Onlardan da yararlanıyorum. Açıkcası ben yorulmuyorum hafta sonu çocuklarımı alıyorum biliyorsun her zaman çocuklarımla vakit geçiriyorum çalışmazsam daha çok yorulurum.

İYİ BİR KOCA OLMAYABİLİRİM AMA EVET İYİ BİR BABAYIM

İyi bir baba mısın peki?

İyi bir koca olmayabilirim ama evet iyi bir babayım. Çocuklarımı her şeyimin üstünde tutarım, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ama bak ben sana bir şey anlatayım hani dedin ya mağdur erkekler de var mı diye? Boşandım çocuklarımla görüşüyorum. O sıralarda bir kadınla tanıştım, arkadaşlarım aracılığıyla o da boşanmış bir çocuğu var. Böyle hafif hafif, birbirimizi tanımaya başladık. Ve biliyor ki benim hayat düzenim şöyle; ben cumartesileri izin yaparım. Cuma akşamı çocuklarımı okuldan alırım. Cuma akşamını çocuklarım benimle geçirir. Cumartesi gününü de benimle geçirirler, Pazar günü anne de geçirirler. Benim aile hayatım böyle ve bunu karşımdaki kişi biliyor. Üç hafta sonra isyan etti, her cumartesi böyle mi olacak? diye… Bak kadınlar da bencil. Hayır benim önceliğim çocuklarımdır, benim hayatıma kim girerse girsin, çocuklarımın önüne asla geçemez. Bu kadar net! evet bu yüzden iyi bir babayım o yüzden ben evet koca olmayacağım, evlenmeyeceğim. Çok haklıdır adam haftanın 6 günü çalışıyor ben Pazar günü çalışıyorum. Saat kaçlara kadar çalıştığımızı sen biliyorsun sabahın köründe programa gidiyorum sabah 6.30’da uyanıyorum programa uyanmak için, bir sevgiliye ayıracak vakit nerede? Problem değil şu anki hayatım böyle yapacak bir şey yok. Valla Alev şunu söyleyeyim ne yaparsam yapayım, bırak televizyonculuğu bırak gazeteciliği, en iyisini yapmaya çalışıyorum. Ben pazarda limon da satsam, en iyi satıcı ben olurum. Hangi alanda olursa olsun herkesin öyle olması lazım. Sen neden uğraşıyorsun, ben neden uğraşıyorum. Bizim gazeteye röportaj yapıyorsun, bu siteye röportaj yapıyorsun, bir sürü dernekte, vakıfta hayır işleri için çalışıyorsun, sosyal sorumluluk projeleri yapıyorsun, yurt içi yurt dışı gezilere gidiyorsun yok Hakkari’ye yok oraya yok buraya, sen nasıl vakit buluyorsun çünkü sende çalışmadan duramazsın….

Son dönemde dikkatini çeken en büyük haberler hangileriydi, boşanmalar, aldatmalar üzerine?

Murat Başoğlu’nun üzerine tanımam. Tabii Vatan Şaşmaz’ın ölümü de hala kapalı bir kutu, bir düğüm. Ebru Şallı ile Ece Erken’in son dönemdeki ilişkileri. Ve tabii Gülben meselesi.

İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu Bakan Fidan’dan Şam paylaşımı: “Misafirperverliklerini özlemişiz” 23 Aralık 2024 akademik kadro ilanları Resmi Gazete'de!
Sonraki Haber