"Avrupa 3. Dünya Savaşı'nı erkene almak istiyor!"

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk Mesut Özil'in ırkçı yaklaşımlar nedeniyle Alman Milli Takımını bırakmasını yorumladı. Avrupa'da ırkçılık sorununu sanılandan daha büyük olduğuna dikkat çeken Kemal Öztürk, "Avrupa’nın ikinci cinneti, 1938’da olduğu gibi, ekonomik krizlerini, dünya savaşı çıkartarak aşmaktır. Bunun için de ırkçılık ve marjinal partilere oy vererek gerilimi arttırıyor ve savaşı erkene almaya çalışıyorlar sanki." diye yazdı. İşte o köşe yazısı...

- Avrupa’nın cinnet hali Başka Mesut Özil’lere hazırlanın

Sanırım Mesut Özil’in Alman Milli Takımı’nı bırakmasının asıl nedenini tam olarak anlayabilmiş değiliz.

Yine sanırım bunun münferit bir olay olduğunu ve bir süre sonra unutulacağını sanıyoruz.

Yanılıyoruz.

Sizi korkutmak istemem ama başka Mesut Özil vakalarına hazırlıklı olmalıyız.

Yine sizi korkutmak istemem ama daha kötü olaylar beklemeliyiz.

MESELE SANDIĞIMIZDAN CİDDİ

Mesut Özil gibi dünya markası olmuş, Alman milli takımını sırtlamış bir futbolcuya bile bu denli ırkçı muamele yapan bir toplumun; gücü, şöhreti, arkasında savunanı olmayanlara karşı neler yapabileceğini düşünün.

Irkçılığın tümü kötüdür ama Alman ırkçılığının ne kadar kötü olabileceğini tüm dünya İkinci Dünya Savaşı’nda gördü.

Avrupa’nın tıpkı İkinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi ırkçılık, yabancı düşmanlığı, içe kapanmacılık, ötekine düşmanlık, öfke, stres ve marjinalliğe doğru savrulduğunu herkes görüyor. Neden korkmuyorlar onu anlamıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Alman devlet medyasında, DW editörü kendi toplumunda yabancılara, özellikle mültecilere karşı yapılan kötü muameleye ne kadar şaşırdığını yazıyor. Ben de kendisine şaşırıyorum.

Zira Alman toplumunun ülkelerindeki tüm yabancılara, başta Türkler olmak üzere, ne kadar kötü davrandığını ve onları aşağıladığını hepsi biliyor. Sanırım çalıştığı medya organlarında yabancıların (özellikle Müslümanların) neden hiç yönetici olamadığını, “hak etmediler de ondan” diye açıklayacaktır.

YILLARDIR YAŞANAN IRKÇILIK ARTIK ALENİ YAPILIYOR

Bu yazıyı yazarken, feribotta karşımda oturan hanımefendi, ekrandan tanıdığı için birkaç soru soru sordu bana. Almanya’da yaşıyor. Ben de ona Mesut Özil konusunu sordum:

“Neden şaşırıyorsunuz ki? Biz yıllardır bu ırkçı davranışlarla karşılaşıyoruz. Kocamın yıllardır çalıştığı fabrikada terfi edememesinin tek sebebi, Türk olmasıdır. Sadece biz değil, tüm yabancılar Almanya’da aşağılanıyor ve düşmanca muamele ile karşılaşıyor.”

İki çocuğuyla birlikte, Türkiye’de tatil yapmaya gelen bu hanımefendinin söyledikleri tam olarak Almanya’nın gerçeği.

Sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın gerçeği budur.

Yabancıları sevmiyorlar, bir kısmı nefret ediyor, ellerinden gelse ülkeden kovacaklar, mümkünse ölmelerini istiyorlar... Yıllardır bu böyle, şimdi aleni olarak dillendiriyorlar.

BATI HİÇBİR ZAMAN “ÖTEKİNİ” SEVMEDİ

Batı hiçbir zaman “öteki” diye tanımladığı milletleri, dinleri, kültürleri ve fikirleri kabullenmedi, saygı duymadı, sevmedi.

İkinci Dünya Savaşı’nda bunun acısını çok çektiği için sadece demokrat, özgürlükçü, çok kültürlü, ötekine saygılı gibi gözüktü.

Bunun retoriğini çok iyi yaptı ama Batı toplumu hiçbir zaman bir arada yaşamak, demokrasi, çok dinli ve çok kültürlü hayatı kabullenmedi. Kabul etmiş gibi gözüktü sadece. Kanunlarda ırkçılık vb. davranışlar yasak olduğu için (Yahudi soykırımını inkar etmenin suç olması gibi) sessiz kaldı.

Şimdi Avrupa’daki sosyal medyaya bakarsanız, Yahudi düşmanlığı İkinci Dünya Savaşı öncesi seviyeye ulaşmış görünüyor. Yani kanunen suç olmasına rağmen insanlar bunu takmıyor ve açıktan anti-semitizm yapıyor.

Buradan da anlaşılacağı gibi, mesele Mesut Özil meselesi ve Türkiye meselesi değildir.

Mesele Avrupa’nın iki derin cinnetinin yeniden nüksetme eğiliminde olmasıdır.

1. Başka dinden olanları toplu sürgün

Avrupalı milletlerin yapmak istediği şey, 1492’de Endülüs’te cinnet geçirerek yaptıkları gibi, Avrupa topraklarındaki tüm Müslümanları ve Yahudileri ya öldürmek ya da buradan sürgün etmek (Reconquista).

Bunu üstü örtülü olarak ilk dillendiren Hollanda ve Avusturya’da gittikçe güçlenen ırkçı partiler oldu. Hatta Avusturya’daki iktidar partisi camileri kapatmak için harekete geçti bile.

2. Yeniden dünya savaşı

Avrupa’nın ikinci cinneti, 1938’da olduğu gibi, ekonomik krizlerini, dünya savaşı çıkartarak aşmaktır. Bunun için de ırkçılık ve marjinal partilere oy vererek gerilimi arttırıyor ve savaşı erkene almaya çalışıyorlar sanki.

AB ülkelerinin yarısından fazlasında ırkçı, şiddet eğilimli ve yabancı düşmanı partiler ya iktidara geldi ya da ikinci parti durumundalar şimdi. En geç on yıl içinde tüm AB ülkelerinde iktidarlar yabancı düşmanı partilerin eline geçecek.

KORKMALIYIZ, ÇÜNKÜ MİLLETLER CİNNET GEÇİRİYOR

Her iki davranış biçimi de devlet politikası değildir. Toplumsal bir cinnet halidir. Bu nedenle korkmalıyız. Devletler, toplumun istemediği bir şeyi kolay kolay yapamazlar. Israr ederlerse iktidardan düşerler.

Ama toplumun ısrarla istediği bir şeye devletler direnemez. Milletlerin savaş çığırtkanlığı ve şiddet eğilimi, devletlerin önünde duracağı bir şey değildir.

Önünde ya da sonunda milletler kendi istedikleri gibi ırkçı ve şiddet yanlısı iktidarları iş başına getirirler. Bugün Avusturya, İtalya, Macaristan’da olduğu gibi.

Felaket tellallığı yapmak istemem. Lakin görünen o ki, çocuklarımız ya da onların çocukları, Batı’nın yeni bir cinnetiyle karşı karşıya kalacaklar.

Sanırım meselenin sadece Mesut Özil ya da Türkiye olmadığı daha net anlaşılmış durumda. Tüm yabancılar, tüm başka dinden olanlar, hatta Avrupa’daki ikinci sınıf devlet ve millet muamelesi gören herkes tehlike altında.

Durum böyleyse, buna karşın dünyanın geri kalan kısmıyla bu cinnet haline karşı durmalı. Ne yapabiliriz, ne yapılabilir bunu da yarın tartışalım?

Esenyurt mitingine neden katılmadı? Sivasspor durdurulamıyor! Üst üste üçüncü galibiyet Minibüs üzerlerinden iki kez geçti! Afyon'daki feci kaza kamerada
Sonraki Haber