Ayşe Türkmenoğlu, SuperHaber’e konuştu/Özel Röportaj
SuperHaber’den Arzu Erdoğral’a konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşe Türkmenoğlu, gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşe Türkmenoğlu her zamanki samimi duruşuyla 15 Temmuz’dan sözde adalet yürüyüşüne kadar sorularımıza yanıt verdi.
Türkmenoğlu özellikle Suriyeli hamile kadın ve bebeğinin hunharca katledilmesine konu gelince üzüntüsü sözcüklere sirayet etti.
EMPERYALİST SİSTEMİ İLE DE MÜCADELE HALİNDEYİZ
-15 Temmuz yaklaşırken söyleyecekleriniz ne olur?
15 Temmuz bir yandan demokrasi bayramı olarak kutlanırken bir taraftan da şehitlerimizin rahmet ve minnet ile hatırlanması aynı zamanda demokrasiye sahip çıkma anlamında da hepimizin her zaman çok dikkatli ve uyanık olmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hiç beklemediğimiz bir anda darbe girişimi yapıldı. Ordudan ve kamu kurumlarından ne kadar temizlendi net olarak bilemiyoruz. Kriptoların kriptoları da var. O nedenle en ufak bir bilgi sahibi olanlar hemen güvenlik güçlerine bildirmeli. Tabi ki Türkiye’nin bu mücadelesinde çok az sayıda bir elin iki parmağı kadar ülkenin yanımızda olduğunu biliyoruz. Demokrasi havarisi bazı ülkelerin Türkiye’nin bu demokrasi mücadelesinde yanında yer almadığını da görüyoruz. Bu noktada bizim mücadelemiz sadece ordu içinde yapılanan grup ile değil dünya emperyalist sistemi ile de mücadele halindeyiz. Bunun da farkında olarak istikbal ve istiklalimize sahip çıkmamız gerekiyor.
CİDDİYE ALINMAMALI
-Ortada hem bir darbe girişimi, hem bir kahramanlık hem de bununla beraber şehitlerimiz ve gazilerimiz var. Buna rağmen maalesef kontrollü darbe gibi mesnetsiz bir iddiayı ortaya atabiliyorlar. Neler söylersiniz?
Sizin de belirttiğiniz gibi son zamanlarda bazı kesimlerin dilinde dolanan “Kontrollü Darbe” söylemi var. Bunun ciddiye alınacak bir tarafı yok zaten. CHP’nin kontrollü darbe ifadesi adeta 15 Temmuz’u örtbas etme çabası içindedir.
AMAÇ TÜRKİYE’DEKİ FETÖ DAVALARINI ETKİSİZLEŞTİRMEK
-Kılıçdaroğlu’na halkı isyana teşvik ettiği için tepkiler var. Sizin yorumunuz nedir?
Öncelikle yürüyüşün nasıl başladığını hatırlamak gerekir. MİT Tırları davasında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine casusluk yapmak suçlamasıyla CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, yargılandığı davada 25 yıl hapis cezası aldı. Yine daha önce CHP’nin de mecliste destek vermiş olduğu, fezlekeleri bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması kararına istinaden, hakkında fezleke olan ve mahkemeden mahkumiyet kararı alan Enis Berberoğlu’nun duruşma sonrası tutuklanmasının ardından bu sözde adalet yürüyüşüne başladılar. Enis Berberoğlu’nun suçlanma gerekçesini de hatırlamakta yarar var. Biliyorsunuz Türkmenlere yardım götüren tırlar Adana’da durduruldu ve orada tamamen yurtdışına servisli bir şekilde ajanlık olayları yaşandı.
Burada Türkiye’nin DAEŞ’e silah gönderdiği propagandası yapılmıştı. Bu olay seçilmiş olan Başbakan ve hükümeti suçlayıcı bir propagandaya dönüştürülmüştü. O görüntüleri yine aynı davada sanık olan Can Dündar, bir CHP milletvekilinden aldığını söylemişti. Bu milletvekilinin Enis Berberoğlu olduğu söylendi ve yurt dışına kaçan bu şahıs ile birlikte Enis Berberoğlu da yargılandı ve her ikisi de dava sonucunda ceza aldılar.
Devlet aleyhine casusluk yapmaktan yargılanan ve hüküm giyen bir kişinin cezaevine girmesi sonucunda sözde adalet söylemi ile CHP ve çeşitli destekçileri ki içinde, HDP,PKK ve FETÖ’cüler de var, bir yürüyüşe başladılar. 2007 deki 27 Nisan e-muhtırasını çok iyi hatırlıyoruz. O dönem ana muhalefetin sesi çıkmamıştı. Yine 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 gibi anayasada olmayan garabet kararı kabul ettiler, 2008 yılında gazete kupürleri ile açılan AK Parti'yi kapatma davasında, başörtüsü yasaklarının kaldırılması ile alakalı kararlarda ana muhalefetin adalet gibi bir söylemi olmadı. Gezi olaylarında ölen polislerimiz için ya da 7-8 Ekim olaylarında ölen vatandaşlarımız için, son olarak 15 Temmuz'da yaşananlar ile alakalı adalet aramak gibi bir çabaları olmadı.
Türkiye’de adaletsizlikler ve haksızlıklar karşısında savaşan tek parti, Sn. Cumhurbaşkanımızın başkanlığında AK Parti olmuştur. Son Anayasa değişikliğinde hakim ve savcıların bağımsızlığı kadar tarafsızlığının da hüküm altına alındığını gördük. Hakimler ve savcılar herhangi bir grup ya da fikrin değil vicdanlarının sesi olsunlar diye bir karar alındı. Türkiye’de bunca adaletsizlikler karşısında ses çıkarmayıp, terör örgütlerinin adaleti adına sözcülüğüne soyunan CHP’nin bu adalet arayışının çok masum, çok ikna edici olduğunu düşünmüyorum. Zira yolda kol kola girdikleri kişileri gördük, sözde adalet yürüyüşünde. PKK ya destek veren siyasi parti ve uzantıları, FETÖ’cüler destek verdiler. Sonuçta, ülkemizde herhangi bir kurumda ya da mahkemelerde herhangi bir adaletsizlik varsa, bunlara çare bulmanın yöntemi yollarda yürümek değil, TBMM ve bağımsız mahkemelerdir. AK Parti aleyhine yapılan bunca adaletsizliğe rağmen, AK Parti adaleti hiçbir zaman sokaklarda yollarda aramamıştır. Mahkemelerde ve TBMM’nde verdi adalet arayışı mücadelesini.
Dünya kamuoyunda Türkiye’de adaletsizlik var algısı oluşturabilecek bir eyleme girmediler. Bu yürüyüşü tamamen Türkiye’deki FETÖ davalarını etkisizleştirmek, gündemden düşürmek, ilgiyi kendi üzerlerine yöneltmek üzere düzenlemiş bir eylem olarak görüyorum. Aslında konuşmamız gereken konuları konuşmak dururken biz sözde adalet yürüyüşünü konuşuyoruz. Sınırımızda yaşananlar, PKK terörü ve birçok sorunumuz varken, ajanlık yapan bir kişi için "adalet arıyoruz" denilmesine kimse inanmaz, 80 milyon vatandaşımızı da buna inandıramazsınız.
İNSANLIĞIMDAN UTANDIM
-Suriyeli hamile kadın ve bebeğinin hunharca sapıklar tarafından öldürülmesi vicdanı olan herkesi çok üzdü. Düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Sakarya’da meydana gelen olayı duyduğum andan itibaren insanlığımdan utandım. Emani, Türkiye’ye muhacir olarak gelmiş olan bir insan. Adı gibi bize emanet. Açıklanabilecek bir durum değil. Ülkelerindeki savaş ortamından can, mal ve namuslarını korumak için bize sığınmışlardı. Bize sığınan 20 yaşındaki bir kadını, karnındaki bebeği ve 10 aylık bebeğini koruyamadık. Hepimiz insan olarak utanmalıyız. Bundan sonra hepimizin insan olarak çevremizdeki insanlara, özellikle muhacir olarak bize sığınmış insanlara daha insani olarak yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Bize emanet bu gencecik kadın ve biri doğmamış iki yavrusuna karşı bu vahşeti gerçekleştirenler hukuk karşısında elbette gerekli cezayı alacaklar ama sonuçta olan 3 cana oldu maalesef. Bu vahşet bir manada kadına karşı işlenmiş bir eylemdir. Aslında kadın örgütlerinin tepkilerinin daha yoğun olmasını beklerdim. En ufak bir olayda ortalığı ayağa kaldıran STK’lar ve kadın dernekleri, bize sığınmış olan bu kişi acaba Müslüman ve Suriyeli olduğu için mi ses çıkarılmadı, bu da benim için büyük bir soru işareti. Bu sessizlikte herhangi bir grubu elbette kastetmiyorum, Gerekli tepkiyi gösteremeyen herkesi ve hepimizi kastediyorum.
ENSAR- MUHACİR İLİŞKİLERİMİZİ GÜNCELLEMELİYİZ
-Öte yandan Suriyelilere yönelik bir linç kampanyası yapılmak istendiğini de görüyoruz. Yapılmak istenenle ilgili dikkat çekmek istediğiniz bir nokta var mı?
Son zamanlarda özellikle Suriye’den ülkemize sığınmış olan insanlara karşı istenmedikleri algısıyla çeşitli provokasyonlara şahit oluyoruz. Bunların belli kaynaklardan ve merkezlerden yapıldığını çok net biliyoruz. Türkiye’de 3 milyondan fazla Suriyeli misafirimiz var, bu insanların bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile karşı karşıya getirilip, yönetilemez, denetlenemez bir kaos ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu noktada tüm vatandaşlarımızın çok dikkatli olması gerekiyor. Sonuçta bu insanlar ülkelerindeki dramdan kaçarak bizim ülkemize sığınmış durumdalar. Burada önemli olan bizlerin kendi kültürümüzden gelen bir ifade ile Ensar- Muhacir ilişkilerimizi güncellememiz gerekecektir. Bu tür yönlendirmeler hukuken bir suç teşkil etmekte. Bu linç kampanyası ırkçılıktır.
HER ŞEY YOLUNA GİRDİĞİNDE DÖNECEKLER
-Sizce Suriyelilerin ülkesine dönmesi ne zaman mümkün olacak?
Suriyeli misafirlerimiz, ülkelerinde her şey yoluna girdikten sonra elbette geri dönecekler. Sayın Cumhurbaşkanımızın da geçen günlerde açıkladığı gibi şu ana kadar 100 bine yakın Suriyeli vatandaş kendi ülkelerine dönmüş durumda. Kendi bölgelerinde güvenlik temin edildikçe peyder pey dönmeye devam edeceklerdir.
Özel Röportaj / SuperHaber - Arzu Erdoğral