İyi komşuluk ilişkileri elbette tüm ülkeler için çok büyük önem taşır. Komşularıyla sıfır sorunlu olmak, her ülke için idealdir. Sınır komşularınızı bir yana bırakın, onların bir ötesindeki halka ile de, sonraki ile de iyi ilişkiler ülkelerin gelişmesi, kalkınması, büyümesi için fevkalade önemli fırsatlar doğurur. Savunma ve güvenlik harcamaları belli sınırlar içinde kalan ülkeler bu kaynakları daha verimli bir şekilde kullanabilir…
Fakat böyle bir dünya var mı, derseniz; komşularıyla hiçbir sorunu olmayan veya az sorun yaşayan bir ülke görünmüyor.
Türkiye’ye gelince; adeta piranhalar içinde yüzer gibiyiz. Her yanımız ateş çemberi. Bizim onlarla bir sorunumuz olmasa da onların bizimle birden çok sorununun olduğu açık…
Irak’ta Saddam Hüseyin vardı, öldü gitti ama tüm derdi, problemi Türkiye olan bir adamdı. Ülkesinde insanlarını imha etmeye kalkışırdı, yüzbinler soluğu Türkiye’de alırdı… O gitti, ülkesi parça parça, PKK kanlı terör örgütü orada konuşlandı; Türkiye’ye yönelik eylemlerine müdahil olacak, engelleyecek bir otorite yok. İş başa düşüyor…
Suriye malum. Baba Hafız Esad tam bir terör devleti yaratmıştı. Oğlu da ondan geri kalmadı. Şimdi ülke savaş alanı. Dört milyondan fazla Suriyeli Türkiye’de yaşıyor, iç savaş devam ediyor ve ülke parçalanmanın eşiğinde…
İran rejiminden kaçanların ilk durağı da hep Türkiye olmuştu, halen de bu devam ediyor. İçinde huzur olmayan ülkenin komşusuna huzur vermesi hiç mümkün olur mu? Türkiye aleyhine her ortamı her zaman çok sinsi bir şekilde değerlendiren, en zor zamanlarında yanında durmamıza rağmen buna zerre miktar minnettarlık hissi göstermeyen, devletler hukukunun ahde vefa ilkesinin hiç uğramadığı bir ülke…
Yunanistan’ı konuşmaya gerek var mı? Avrupa’nın mikseri… Ne zaman Türkiye’yi rahatsız etmek isteseler bu küçük ve asalak ülkeyi kullanırlar. Yunanistan da bu durumları iyi değerlendirir ve Türkiye düşmanlığını dinamik tutmak için hiçbir fırsatı kaçırmaz. Akdeniz’de yıllardan beri huzursuzluk kaynağıdır…
Ermenistan ise bir başka klinik vaka… Yunanistan’dan çok daha küçük. Ekonomisi sıfırın altında. Nüfusunun büyük bir kısmı ülkeyi terketmiş durumda. İkiyüz bine yakın Ermenistan vatandaşı iş, aş için Türkiye’de. Buna rağmen Türkiye düşmanlığında birinci sırayı kimseye kaptırmaz…
Azerbaycan topraklarını yıllardan beri Rusya’nın desteği ile işgal altında tutuyordu. Son günlerde Fransa’nın da teşviki ile saldırganlıklarını artırdı. Şimdi Azerbaycan Ordusu bu saldırganlıklara karşı gerekli cevabı veriyor. İşgal altındaki topraklarını geri almaya başladı. Bunlar bağırıyorlar… Neymiş, Türkiye Azerbaycan ile birlikte imiş…
Türkiye’nin Azerbaycan ile birlikte olmasından daha doğal ne olabilir? Biz bir millet, iki devletiz. Azerbaycan halkı, bizim öz kardeşlerimizdir.
Ancak, Karabağ için savaşanlar, canlarını ortaya koyanlar Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin kahraman mensuplarıdır. Şu anda her an başarıdan başarıya koşan ve ülke topraklarını kurtaranlar Azerbaycan halkıdır. Bu şan, şeref tamamıyla kendilerine aittir.
Geçmişte de Rusya müdahil olmasa idi, Azerbaycan halkı yine topraklarını düşman işgaline bırakmazdı.
Bakü’de Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmiş, CHP’nin genel başkan yardımcılığı gibi onurlu bir görevi icra etmiş bir eski diplomatın, ASALA terör örgütü tarafından şehit edilen onca diplomatımızın ruhlarını incitmek pahasına sarfettiği gerçek dışı, milli duruş ve haysiyetten uzak sözleri hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Keza Ermenistan yanlısı açıklama yapmak arzularını “barış, diplomasi” gibi sözcüklerin geçtiği cümleler içine gizleyenlerin de niyetleri halis değildir.
İşin diplomasi ile çözülmeyeceğini, çözülemediğini otuz yılı aşkın bir süreden beri işgal altındaki topraklarına dönemeyen insanlar bilmiyorlar mı?
Ayrıca diplomasinin bir masa etrafında buluşmaktan savaşa kadar uzanabilen bir süreç olduğu gerçeği de hatırdan çıkarılmamalıdır.
Karabaş kadim Türk toprağıdır ve Azerbaycan’a aittir. Türkiye her zaman Azerbaycan ile birliktedir.
Azerbaycan’ın eli şimdi daha güçlüdür ve Ermenistan hadsiz hudutsuz mütecaviz tutum ve davranışlarına bir son vermelidir.